- 571 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Peki sizce aşkın tanımı nedir?
Aşk...
İmkankansız olmasıdır aşkı aşk yapan diyorlar.
Kavuşursan işin büyüsü kaçar diyorlar.
En güzel sırdır aşk diyorlar kendine bile itiraf edemezsin çoğu zaman diyorlar.
Acaba aşk mı büyük sevgi mi?
Öncelikle size yaşadığım bir olaydan bahsetmek istiyorum. Aşk bana yıllarca uzak ve soğuk bi terim olarak geldi. Sadece filmlerde duyduğum kitaplarda okuduğum soyut bi kavramdı. Soyutlugundan bir şey kaybettiğini sanmıyorum ama artık uzak degil. Evet aşık oldum. Evet karşılıksızdı. Evet ulaşamadım. Ama her nedense pişmanda degilim. Kırılmak mı o da ne kelime paramparça oldum. Ama hâlâ ona karşı içimde en ufak bi soğukluk yok. Hatta ona minnettarım bana yaşamayı öğretti. Evet beni sevmedi. Sevgilisiyle bir olup benimle dalga geçti. Gurur ve güvenimi incitti. Ama sevgimden zerre olsun eksilmedi. Ama neden annenin evlattan vazgeçtiği olmuşken ben ondan vazgeçemedim? Kendime bu soruları sorarken kendimce bi aşk tanımı yaptım ve bunu sizlerle paylaşmak istedim.
İlk görüşümde aşık oldum. Sonrası bi ruyaydı adeta. Nasıl günler çabucak geçti bilmiyorum. Bir ara arkadaş bile olmuştuk. Ve ben ilk defa nefesimi bu kadar hissederek içime çekmiştim. Gökyüzünün mavi olduğunu evet biliyordum ama ilk defa o maviliği görmüştüm. Ilk defa gökyüzüne baktım demiyorum. Ilk defa bu kadar guzel olduğunu gördüm. Harika bir şeydi bu. Ona kavuşmak yâda derdimi anlatma gibi bi gayem yoktu aşkı yaşıyordum ben hemde iliklerime kadar. Yağmuru karı baharı onunla yaşadım daha onceleri sadece ezbere zaman geçiriyormuşum. Şarkılar evet önceden de güzeldi ama onunla anlam kazandı. Şiirler sanki benim bu halimi görüpte dökülmüştü sanki o muazzam şairlerin kaleminden. Aşkımı türkülere yazmıştım. Cemal Süreya bizim şairimizdi. Sari o hiç sevmediğim sari nasılda cazip gelmişti bi anda. Insanlara, hayvanlara, bitkilere hatta eşyalara bile aşıktım sanki. Onu herkese anlatmak istiyor ama içime atıyordum. Günlügume anlatma kararı aldım en son adını yazmaya utandıgimdan ona Ibrahim Sadrinin bir şiirinden esinlenerek lakap taktım. Onu kullanıyordum artik. Kendi alemimde bir dünya kurmuştum. O ise tüm her şeyden habersiz. Resimlerine bakmaya cesaret edemiyordum hele göz göze gelmek. Kalbim duracak sanıyordum. Kendime bu duyduguları itiraf etmem bir yıl sürdü. Kendime söylemekte haya ettiğim bu duyguları ona anlatma gibi bi saçmalıga girdim. Gönül işi bu hiç akıl mantık alır mı? Anlamadi tabiki ya da anlamazdan geldi. Bıkmadım usanmadım duaya sarıldım varlığına şükrettim. Yokluğuna asla isyan etmedim sabrettim geleceğini umarak sabrettim. En son dayanamayip bi mektup yazdım.(tüm sosyal ağlardan engellediği için buna mecburdum) Birisiyle ona yolladim her şeyi açıkca anlatıyordum. Getirdi kafama çaldı. Kırıldım ama vazgeçmedim sessizce gelmesini bekledim. Artık o lay lay lom hayat tersine dönmüştü. Uykusuz geceler kurumayan göz yaşları... Ama ses etmedim aşk sadee sefa değildi ki cefaydi aynı zamanda. Kolaysa herkes sever Önemli olan onun kahrını çekmek dedim kendime. Ayllarca avuttum böyle kendimi. Ulaşılmazım.... Dokunulmazım... Varlığı için her gün yüzlerce kez rabbine el açıp şükrettiğim meğerse sevgilim yok deyip beni kandırmış. Meğer o kızla bir olup benim bu halime gülüyorlarmış. Bunu ilk duydugumda ihtimal vermedim. Yapmaz o dedim ama doğruymuş sevgim onun alay konusu olmuş. Çıldırdım duyunca. Icimde bir şeyin kırıldığını hissettim. Anlam yüklemekten vazgeçtim sonunda unutmak ise zamanın görevi. Onu unutmak kolay da ya izleri? Ya o kadar verdiğim değer tek kalemde silinir mi? Çok zor bi dönemdeyim. Ve ben kendimle unutmak ve unutamamak arasında bu kadar gelip gidiyorken Oğuz Atayın yazdıkları bir anlama kavuştu o uçsuz bucaksız zihnimde. Tutunamıyorum.
Peki sizce aşk ne?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.