SON TRENİN SON YOLCUSU(1.Bölüm)
“Son trenim bu benim
Kaçırmak istemiyorum
Ayrılık saati geldi
Ağlamak istemiyorum.
Bırakmak istemiyorum”
Kaçırmak istemediği son trene, hiç binememiş bir şarkıcının hikâyesi bu.
25 yıl önce tam şöhret olduğu bir dönemde, her şeyini İstanbul’da bırakıp köyüne dönen bir duygulu insanın hikâyesi.
Sanat dünyasının şöhret olmuş, en zirvedeki insanlarının o zamanlarda yanında olmak istedikleri birisi. Şimdi, unutulup gitmiş bir insan.
Ağarmış saçları ve sakalı ile bütün geçmiş yaşantısını silmiş süpürmüş bu adam.
Elindeki yakışıklı fotoğrafı, birkaç plak kapağı ile görenleri şaşırtan eski bir sanatçı.
Bir başına yaşadığı, yalnızlığın en iyi dostu olduğu günlerin içinden sıyrılıp çıkan bu adam, şimdilerde geçirdiği zor günlere inat ayakta durma mücadelesi veriyor.
Kanadı kırılmış bir serçe.
Sürüden ayrılmış bir turna.
Yalnız bir kumru.
Kazdağları’nın unutulmuş, duygulu bir sesi.
Kimsenin, geçmişine inanmadığı bir yalnız adam.
“Arif Sağ ve Orhan Gencebay benim okuduğum plaklarda saz çaldı” dediğinde kimse inanmak istemiyor.
Şaşkın şaşkın, bakıyor insanlar.
“Mehmet Çelebi” plak kapaklarındaki adıyla; ”Çelebi Mehmet”
1946 yılında Yenice-Akçakoyun Beldesinde doğmuş.
Köy düğünlerinde, arkadaş toplantılarında şarkılar, türküler okurmuş.
Sesinin güzelliği, yörede herkes tarafından bilinir olmuş.
Eniştesi Hüseyin Aydemir’in kardeşi, Ferhat Aydemir bir gün köye geldiğinde, Çelebi’nin sesini dinlemiş. Çelebi’nin sesi hoşuna gitmiş.. İzmir Basmahane’deki “Binnur Gazinosu’nun” müdürü Fikri Bey’i tanıyan Ferhat Aydemir;
“Mehmet gel seni İzmir’e götüreyim. Sesini herkes dinlesin.” Deyince, Çelebi Mehmet İzmir’in yolunu tutmuş.
Binnur Gazinosu müdürü Fikri Bey, Çelebi Mehmet’in sesini beğenmiş.
Mehmet Çelebi’yi o zamanın ünlü sanatçısı “Yılmaz İpek” ile tanıştırmış.
Yılmaz İpek, Çelebi’ye usul, makam vb. temel müzik bilgileri konusunda ders vermiş.
Çelebi, kendisini gazino sahnesinde bulmuş.
Binnur Gazinosu’nda tam üç yıl çalışmış, Çelebi Mehmet.
Kendisine çeşitli yerlerde konserler vermesi için teklifler gelmiş. Teklifleri değerlendirmek isteyen Çelebi Mehmet, konser afişleri ve fotoğraf çektirmek için İstanbul’un yolunu tutmuş.
İzmirli sevgilisi İzmir’den ayrılıp İstanbul’a gitmesini istememiş. “Sevgi” adındaki sevgilisinden ayrılmak istemese de, ayrılırken “Son Tren” şarkısını yazmış.
Binmek istemediği bir trenle, İstanbul’a gitmiş.
Can Ofet’te fotoğraflar çektirmiş. Konser afişleri bastırmış.
Benim 1972 yılında Yenice’deki eski garaj içindeki Narlı Restaurat’un camında gördüğüm afişlermiş, o afişler.
O gün ki gibi hatırlarım. Siyah uzun saçları, beyaz elbisesi içinde ellerini göğsünde bağlamış, kendinden emin ayakları yere sağlam basan, duruşu ihtişamlı bir Mehmet Çelebi.
İstanbul’a ilk defa gelen Çelebi, Sirkeci’de tesadüfen müzisyen, “Orhan Yılmaz” ile tanışır. Orhan Yılmaz, gözleri kör bir müzik adamıdır. Orhan Yılmaz’ın kardeşi Ali İhsan Yılmaz’da ünlü bir müzisyendir. İstanbul’un en iyi darbukacısıdır.
Çelebi, Avni Anıl’la tanışır. “Avni Anıl” sesini çok beğenir. Mehmet Çelebi’yi, ünlü ve değerli müzik adamı “Emin Ongan” ile tanıştırır. Emin Ongan’dan beş yıl ders alır.
Ders aldığı sıralarda konserleri devam eder. Şöhreti gittikçe artar.
Beşiktaş’ta “Yumurcak Sineması’nda” her film gösteriminden önce bir saat konser verir. Sinema, konserden sonra başlar. Bu etkinlik, her gün devam eder.
Mecidiyeköy’de, “Ayşem Sineması’nda” konserlere başlar.
Eyüp Sultan’da, Cemil Uyanık Halk Bahçesi’nde çalışmasını sürdürür.
O zamanların, en meşhur sanatçıları ile ekip halinde çalışır.
Berkant, Serpil Örümcer, Atınç, İbrahim Şentürk, Şükrü Şentürk, Rana –Selçuk Alagöz, Yıldırım Gürses, Gönül Yazar, Beyaz kelebekler ile çalışır.
Organizatör Rıza Aslan ile Kazablanka, İstanbul Gazinosu, Denizaltı, Trabya, Küçük Bebek ve de Küçük Yalı Gazinolarında yirmi yıl çalışır.
Artık “binmek istemediği bir trenle” geldiği İstanbul’dan dışarı çıkamaz.
şuayipodabasi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.