POLİKLİNİK
Az sonra okuyacağınız öyküdeki kişiler ve olayların gerçekle ilgisi yoktur. Ancak öyküde geçen olaylar emin olun ki sıradan bir poliklinik gününde sık sık karşılaşılan olaylarla oldukça benzerdir.
Pazartesi sendromuna kapılmaktan kurtulamayan Doktor Chamuran dalgın dalgın kahvesini yudumluyordu. Koridordan gelen uğultu yine zorlu bir günün eşiğinde olduğunun habercisiydi. Robot sanılan sağlık neferlerinin arasında gerçekten de robota en yakın olanlardan biriydi. Asla ama asla kişisel sorunlarını hastalarına yansıtmazdı. Hatta iş arkadaşları bile onun herhangi bir sorunu olup olmadığını bilmezlerdi.
Poliklinik içinde kendi kişisel alanını da yaratmış olan Chamuran kendi tercihiyle asosyal olmuş bir insandı. Zaman içinde yaşadıklarından öğrendikleri onun öyle biri olmasına neden olmuştu. İş ortamında diğer çalışanlarla çok az konuşan, hastalarıyla çok daha fazla şey paylaşan, özel hayatında ise neredeyse hiç arkadaşı olmayan biri olmayı seçmişti. Bu kadar soğuk görünmesine rağmen çok duyarlı, iyi bir kalbi vardı.
Doktor Chamuran kahvesini içip kaşarlı tostunu da yedikten sonra ilk hastasını kabul etmek için sayı butonuna bastı. ’Bakalım bu gün ne maceralar yaşayacağız sizinle’’ dedi ve gülümsedi. Gözü açılan poliklinik kapısındaydı. İçeriye otuzlu yaşlarında güzel bir kadın girdi. Üzerinde siyah bir kalem etek, gri bir kazak, kaşe bir mont ve topuklu çizmeler vardı. Dağınık koyu renk saçlarını hafifçe sallayarak odaya narin bir hava ile süzüldü. Doktorun gösterdiği yere oturdu.
Doktorun masasının tam karşısında oturduğu yerden etrafı incelemeye başladı. Orta büyüklükteki poliklinik güneşte aldığı için oldukça ferah görünüyordu. Doktorun başı önündeki bilgisayarda idi.’’ Oldukça sakin görünüşlü bir adam’’ dedi içinden. Sakallı yüzünün doktora çok yakıştığını düşündü genç kadın. Chamuran yüzünü hastasına dönüp;
- Sinem Ilgın Omay; buyurun, ne şikayetiniz vardı?
- Doktor bey ben vergi dairesinde memurum.
- Bunun için ben bir şey yapamam.
- Yok, şey! Ben onu demek istemedim. Çok yoğun çalışıyorum. Konuya oradan başlamak istedim. Şimdi de hemen işimi halledip işe dönmem gerekiyor.
- Hastalığınız hakkında bilgi verecek misiniz?
- Ama siz böyle sinirli olursanız ben nasıl rahat hissedip derdimi anlatacağım ki?
- Bir de bir.
- Pardon! Anlayamadım.
- Bakın hanımefendi ben sinirli değilim. Ama bir psikolog da değilim. Bana fiziki bir hastalığınız varsa ondan bahsedin. Bakın dışarıda bekleyen bir sürü hastam var ve onların zamanından çalıyorsunuz.
- Bende devlet memuruyum ve gelen vatandaşa asla böyle davranmıyorum Doktor. Hepiniz böyle havalı, ters insanlarsınız. Kendinizi benden kültürlü mü sanıyorsunuz?
- Hastalığınızı söyleyin yoksa sizi odadan çıkartmak zorunda kalacağım.
- Bana dokunursanız polis çağırırım.
- Hoppala! Güzel kardeşim; sizin amacınız nedir? Canınız mı sıkkın? Sorun ne?
- Evet, Doktor; eşim beni aldatıyor...
Bunu dedikten sonra ağlamaya başlayan hasta karşısında ne yapacağını bilemeyen Chamuran şaşkın bir şekilde oturduğu koltuğa yığılır gibi yerleşti. Bir depresyonun eşiğinde duran hastasına nasıl yaklaşması gerektiği hakkında biraz düşündü. Ağlayan bir kadına nasıl davranacağını bilmeyen bir adam olsa da neyse ki bir doktor olarak elinden bazı şeyler gelebilirdi.
- Sinem hanım; hayat hepimiz için farklı sorunlar yaratıyor. Bu sorununuza bu şekilde çözüm bulamazsınız. Eğer fiziki bir hastalığınız yoksa sizi tanıdığım bir psikolog arkadaşıma yönlendireyim. Bir uzmandan yardım almanız sizin için çok daha sağlıklı olacaktır.
Sinem gözyaşları içinde başını kaldırıp doktorun gözlerinin içine bakarak;
- Vücudumda bazı morluklar var.
- Görebilir miyim?
- Hıhı…
- Peki, lütfen sedyeye geçin ve morluk olan bölgedeki kıyafetlerinizi sıyırın.
Genç kadın gözyaşlarını silerken bir yandan sedyeye doğru ilerledi. Üzerindeki kazağı çıkarıp kollarıyla kendini kucaklayıp örtünmeye çalıştı. Oldukça dik başlı ve kendinden emin duran kadın bir kedi yavrusu gibi küçülüp başını önüne eğdi.
Chamuran ona bunu yapan pisliğe içinden türlü küfürler etse de sakinliğini ve profesyonelliğini bozmadan kadını muayene etti. Sırtındaki, karın boşluğundaki, kollarındaki darbe izleri bir darp sonucu olduğunu oldukça net gösteriyordu. Aynı izlerden bacaklarında da olduğunu gördü.
Bu gördüklerinden sonra hastası giyinirken internet üzerinden sürekli takip ettiği edebiyat sitesini açıp forum bölümlerinden birine ‘’ Kubrick yaşasaydı Otomatik Portakal’ın (A Clockwork Orange) ikincisini Akıllı Portakal (Smart Orange) olarak çekerdi diye tahmin ediyorum’’ yazdı. Ardından sevdiği şairlerden birinin sayfasına girip bir şiir buldu. Bir iki dize okudu ama hiçbir şey anlamıyordu. Çünkü canı gerçekten sıkılmıştı.
Genç kadın toparlanıp karşısına oturunca derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
- Bu gördüğüm izler darp izleri değil mi Sinem Hanım?
- Evet.
- Bunu size eşiniz mi yaptı?
- Evet.
- Ben sizin bu durumunuzu adli vaka olarak bildirmek zorundayım.
- Aman Doktor Bey yapmayın. Ben adliyeye falan gidemem. Bu duyulursa herkese rezil olurum. Kimsenin yüzüne bakamam.
- Lütfen biraz sakin olun. Bu sizin iyiliğiniz için yapılacak. İleri de bu yaşadıklarınızı kanıtlamak isterseniz elinizde bir kanıt bulunmalı öyle değil mi? Adliye ye falan gitmenize gerek yok. Şimdi siz biraz bekleyin ben hemşire hanımla görüşeceğim. Dönünce size gereken bilgiyi vereceğim.
Chamuran yerinden kalkıp Ayfer hemşirenin yanına gitti. Ona hastanın durumundan bahsetti.
- Hani bir form vardı böyle vakalarda doldurmamız gereken ben bulamadım onu Ayfer hanım.
- Dur, Doktor Bey Sağlık Müdürlüğünün sayfasından ben hemen indireyim size.
İkisi de Sağlık Müdürlüğünün internet sitesine gözlerini dikmiş formu bulabilecekleri bir yer aramaya başladılar. Performans katsayıları, ağız ve diş sağlığı bişeyleri, gemici adamı olma şeyleri, organ ve doku nakli ile ilgili yazılar vs. derken hiçbir yerde kadına yönelik şiddet ile ilgili tek bir talimat veya form bulamadılar.
- Ya hani geçenlerde bir eğitime gitmiştik. Orada anlatmışlardı hepimize resmi internet sitesinde bulacaksınız falan da demişlerdi.
- Evet, doktor bey demişlerdi ama yok işte.
- Sağlık bakanlığının kendi sitesine gir bakalım bir de belki orada buluruz
- Evde sağlık, döner sermaye, uyuşturucu ile mücadele, performans şeyleri… Yok, doktor bey
- Performansınızı da dönerinizi de… Kusura bakma Ayfer Hanım kendimi tutamadım. E! Ne yapacağız şimdi?
- Vallahi doktor bey siz hastanın adını, TC sini falan kaydedin de ben bir sorup soruşturayım ona göre bir form bulup doldururuz.
- Bu mu yani?
- Görünen bu doktor bey.
- Peki, teşekkür ederim.
‘’ S.kt.ğ.min sisteminde her şey para olmuş. Her yere performans kriterlerini, döner sermaye boklarını koymuşlar ama ülkenin en acımasız gerçeklerinden biri olan ‘’kadına şiddet’’ hakkında tek bir satır yönerge, genelge, tüzük falan hiçbir şey bulamıyorsun. Ben bulamıyorsam bu mağdur insanlar nereden bulacaklar da gidip dertlerini anlatacaklar. Karakola gitseler iyi niyetli polislerimiz karı kocayı barıştırıp evlerine geri gönderiyorlar. O kadın karakola gittiği için o gece sabaha kadar belki de yeniden şiddete maruz kalıyor. Bu kadınlar ölene kadar kimse çığlıklarını duymuyor’’ diye söylenerek odasına geri döndü.
Odada kendisini bekleyen Sinem’e bazı röntgen ve diğer sağlık testlerinden isteyip sonuçların öğleden sonra çıkacağını anlattı. Kendisi istemezse hiçbir bildirimin işe yaramayacağını, adliyeye falan gitmeyeceğini detaylı bir şekilde anlattı. Sonuçları çıkınca yeniden konuşacaklarını söyledi. Bu arada yakın arkadaşı Psikolog Serdar Piyade’ nin kartını verdi.
- Benim gönderdiğimi söylerseniz size her konuda yardımcı olacaktır. Lütfen ihmal etmeyin.
- Peki, Doktor Bey çok teşekkür ederim. Ben size ilk başta hiç iyi davranmadım. Üzgünüm.
- Sorun değil, sonuçlarınızla bekliyorum.
İkinci hastayı odaya alırken şiiri baştan okumaya başladı. Seviyordu bu sitede olmayı ve kafasını dağıtmayı. Edebiyat uzun zamandır tutkuydu onun için. Yazdığı şeylerde oldukça başarılı bulunuyordu üstelik. Bu sitedeki insanlarla iletişim halinde olmak pek çok açıdan iyi geliyordu ona.
Odaya giren ikinci hasta daha kapıda söylenmeye başlamıştı.
- Siz böyle her hasta ile bu kadar oyalanırsanız dışarıda ki kuyruk akşama kadar bitmez. Bak ben randevu saatimden 20 dakika sonra odanıza girebildim. Olmaz ki bu kadar ama.
- İki de iki!
- Anlayamadım
- ‘’Şikâyetiniz nedir?’’ Dedim.
- Ha! Yani sen boş boş konuşma umurumda değilsin diyorsunuz.
Chamuran içinden ya sabır çekip hastanın yüzüne odaklandı. Orta yaşlı, hafif göbekli, orta boylu, gözlüklü, kır saçlı bir adam oturuyordu karşısında. Bakışlarıyla hastanın yüzünü tararken gözlerinin beyazındaki grilik dikkatini çekti ve bu hastadan hemogram istemesi gerektiğini düşündü. Bıyıklarındaki sararma ise adamın tam bir sigara bağımlısı olduğunu düşündürtüyordu.
- Mehmet Yeşilmavi . Bu sizsiniz değil mi?
- Evet, arkadaşlar kısaca turkuaz derler.
- Ben Mehmet Bey diyeceğim.
- Tabi koca doktor benim arkadaşım olabilir mi hiç. Değil mi efendim?
- Değil.
- Hem sizin isminiz de çamur gibi bir şey.
- Hahhaha... Hiç güleceğim yoktu Mehmet Bey ama artık konuya gelsek.
- Hangi konuya?
- Şikâyetiniz nedir?
- Çok sıra oluyor, koridor çok dar, oturmak için çok az yer var.
- Hımm! Anladım. Peki, siz neden buradasınız?
- Hastayım. Olamaz mıyım?
- Evet, olabilirsiniz elbette. Neyiniz var?
- İki kızım var Allah bağışlasın. Siz evlimi siniz?
- Konumuzla ilgisi nedir?
- Eğer evli değilsen evlenme doktor bey. Ben hep karım yüzünden hasta oluyorum. Hiç susmadan konuşuyor.
- Siz de çok sessizsiniz gördüğüm kadarıyla.
- Evet! Bak sende şahitsin Doktor. Ağzım var dilim yok ama yaranamıyorum işte şu evdekine.
- Mehmet Bey, ne hastalığınız var? Artık söyleyecek misiniz?
- Başım ağrıyor.
- Güzel sonunda bir yerlere varıyoruz.
- Hahahah. Seyahat mi ediyoruz Doktor? Çok komiksiniz.
- Of! Neyse… Baş ağrısı dediniz değil mi?
- Evet, ağrı başımdan giriyor önce, sonra boynumda hissediyorum. Ardından bir karın ağrısı başlıyor ki dayanılmaz. Yarım saat geçiyor geçmiyor başlıyor dizlerim ağrımaya.
- Öyle geziyor yani ağrı?
- Evet, deli ediyor ağrı dolaştıkça.
- Anlıyorum. Hepsi bu kadar mı?
- Benim kullandığım bazı ilaçlar var. Birde onları yazdırmak istiyordum.
- Bakabilir miyim?
Hasta yanında bulundurduğu ağzına kadar dolu olan mağaza poşetinin içindekileri doktorun masasına boşalttı. Bir sürü ilaç kutusu artık masanın üzerini kaplamıştı. Chamuran bugün başına bundan daha büyük bir bela açılmaz artık diye düşünmüş olsa da zaman ilerledikçe ne kadar yanıldığını görecekti.
Devam edecek...
Deniz...
YORUMLAR
Chamuran, hamurkar misali isimden çok meslek adı çağrıştırdı bana
Hamur karan, yoğuran derken hastaları rahatlatması, bunu yaparken adeta yoğurması, giderek yorumlaması gereken bir doktor
Hastaların tüm negatif enerjisi doktora da geçmiş zaman içerisinde, psikolojik olarak erozyona uğramış, heyelana maruz kalmış, hey lan demesine ramak var, mesleki heyecanını sürdürmesi gerek
Değerli bir yazarımızın adıyla karşılaşmak oldukça sevimliydi, her ne kadar tohturla paylaştığı sıkıntılar o denli sevimsiz olsa da, hep bir bulmaca sorusu gelir aklıma "kırsalda doktor" cevap tohtur olur muhtemelen
Bu arada doktorumuz onca hasta yoğunluğunda edebiyat defterine girebiliyor, şiir okuyor, yorum yapıyor, not düşüyor, yakında siciline not düşmesinler onunda, teknolojiyle çok pratik bağı olmalı
Nihayet
Değerli kalem erbabını kutluyorum
Argoda yazar karşılığı kalem erbabı neden olmasın
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
Başlarken doktorla alakalı bir yazı diye düşündüm,
Sonra da onun çevresindekilerle olay şekillenmeye başladı.
Gidişini beğendim, hoşuma gitti. İtici değil, sürükleyiciydi...
Mimar adayı olarak sağlıktan pek anlamam, yazı da verdiğiniz bilgiler aynı zamanda aydınlatıcıydı (sağlık hakkındaki sistem bilgileri), başarılarınızın devamını dilerim.
Den(iz)
Okumana sevindim Nef..
Sevgilerimle...
Den(iz)
Belki yine uğrarsın daha sonuçlar çıkmadı ki!
Eğlendiysen tamamdır. Teşekkür ederim..
Sevgilerimle...
chaotica
Den(iz)
yazı ilk başta ciddi ve gerçekçi başladı...sonra matrak ve eğlenceli havaya büründü...iki farklı bölüm gibi, arka arkaya iki farklı film seyredersiniz ya biri dram olur öteki komedi...önce oturur ağlarsınız sonra da o acıyı ve buruk tadı unuttursun diye gülersiniz onun gibi...
buna rağmen güzeldi...sohbet havasında ve samimi üstelik...
sevgiler gülüm...
Den(iz)
Aslında bir çalışma günümüz tamda tarif ettiğin gibi geçiyor. Belki de bu yüzden böyle yansıtmışımdır farkında bile olmadan...
Sevgilerimle....
buradan doktorun ne kadar sinirli biri olduğunu hissediyorum. bence o da bir psigo dr gitmeli.
var böyle tipler.
Den(iz)
Aslında uzman yardımı pek çok sağlıkçı için gerekli. Şartlarımız çok ağırlaştı.
Sevgilerimle...
:)
Oldukça eğlenceli bir öykü olmuş.
Mesleğini hakkıyla yapmaya çalışan, aşırı sabırlı bir doktor var karşımızda.
Bakalım ilerleyen bölümlerde neler olacak, kimler gelecek hastaneye.
Güldürürken bile bazı konuların altını öyle ustalıkla çizmişsin ki; zeka ve yeteneğine hayran olmamak mümkün değil.
Tebrikler, sevgiler Den(iz)...
Den(iz)
Senin gibi yetenekli bir kalemin yazdıklarımı okuyup beğenmesi benim için gerçekten kıymetli. Teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Den(iz)
Sevgilerimle...
Zaman zaman oluyor doktorlar ile hastaları arasında doktor yakınlarımdan biliyorum bende... Bir de darp olayı var ki doktorlara o çok vahim işte... En ağır cezalar verilmeli ki kimse yeltenmesin böyle salaklıklara... Gün içinde çok hasta bakıyorlar haliyle psikolojileri bozuluyor, onlarda insan unutmamalı... Manidar bir yazıydı...
Den(iz)
Bir büyüğüm olarak sayfamda sizi ilk kez de olsa görmek güzel bir sürpriz oldu. Okumanıza çok sevindim. Teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Den(iz)
Yazamazkiiiiiiiiiii (nanik)
Sevgilerimle...
Den(iz)
Okumanıza ve olumlu değerlendirmenize çok sevindim. Teşekkür ederim.
Sevgilerimle...