- 519 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TTB’DE AYRIŞMA NEDENLERİ
TTB’DE AYRIŞMA NEDENLERİ
Dr. Sadık ÖZEN
Türk hekimlerini temsil eden ve onların tek yasal kuruluşları olan Türk Tabipler Birliği, bir zamanlar benzeri tüm kuruluşlara örnek olacak bir birlik, bütünlük ve dayanışma içindeydi. Ne yazık ki son yıllarda bu bütünlük korunamadı, birtakım ayrışma ve bölünmeler yaşanmaya başlandı.
65 yıl önce kurulan TTB’nin 60 yıllık üyesiyim. Kuruluşundan bu yana büyük bir sadakatle bağlı olduğum bu birliğin en kıdemli üyelerinden biri olarak, bu ayrışmanın nedenleri hakkındaki görüşlerimi tarafsızlık ilkesine bağlı kalarak açıklamak istiyorum.
Bu birliğin önem ve değerinin iyi anlaşılabilmesi için, konuya birliği oluşturan Türk hekimlerinden başlanmasının doğru olacağına inanıyorum. Çanakkale Savaşı’ndan başlayarak, Türk hekimleri ulusumuzun bağımsızlık ve egemenliğinin korunmasında önemli görevler üstlenmiş, savaş cephelerinde kahramanca savaşmış ve aralarında şehadete erenler olmuştur.
Sevr anlaşmasının imzalanmasından Kurtuluş Savaşımızın başlamasına kadar geçen zaman içinde; Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarıyla birlikte Kuva-i Milliye’ye giren ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinde yer alarak buralarda etkin çalışmalar yapan birçok meslektaşımız olmuştur. Aralarında Mustafa Kemal’le birlikte Samsun’a çıkan, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde onun yanında yeralan Cumhuriyetimizim kuruluşuna katılan ve ellerini taşın altına sokan vatansever hekimler vardır.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında ülkemizde yaşanmakta olan birçok salgın hastalıkla amansız mücadelede, yaşamlarını tehlikeye sokarak kendilerini tifo ve tifüs aşısının yapımında kobay olarak kullandıran fedakar hekimler oldu. Bu hastalıkların kökünün kurutulması bu meslektaşlarımızın son derecede özverili çalışmaları sayesinde başarıldı.
Geçmiş dönemlerde Türk hekimleri merkezi İstanbul’da olan Etıbba Odaları tarafından temsil edilmekte idi. 7 Mart 1953’de 6023 sayılı yasa ile Türk Tabiler Birliği kuruldu. Türk Tabipler Birliği organları; Merkez Konseyi, Tabip Odaları, Yüksel Onur Kurulu ve Büyük Kongre’den oluşmaktadır. Kuruluşundan bu yana çok değerli meslektaşlarımız bu görevlerde başarılı hizmetlerde bulunmuşlardır.
Başlangıçta yerel Tabip Odaları birbirine yakın birkaç ili kapsıyordu. Örneğin ben ilk olarak 1958 yılında Bitlis-Siirt-Muş, 1960 yılında Malatya-Elazığ-Tunceli ve 1977 yılında da Antalya-Burdur- Isparta Tabip Odalarının üyesi olmuştum. Günümüzde, Tabip Odalarının sayıları sadece bulundukları illere hizmet verecek şekilde artırılmıştır. Bunlara bağlı hizmet veren Diş Hekimleri ve Eczacılar da ayrılarak bağımsız kuruluşlar haline gelmişlerdir.
Tabip Odaları; kuruluşlarından itibaren, bir yandan hekimlik mesleğinin temel ilkelerine bağlılıklarını sürdürmüşler, bir taraftan da ülkenin bölünmez bütünlüğüne bağlı fikir ve hizmet üretmişlerdir. Kuruluşu DP iktidar dönemine rastlayan TTB ve Tabip Odaları başlangıçta siyasete bulaşmamış, toplum içinde saygınlığı olan kuruluşlardı. DP’nin kurucuları arasında yer alan ve parti içinde etkinliği olan bazı doktor milletvekilleri, bağımsız olmaları gereken bu kuruluşları kendi siyasi yelpazeleri altında toplama çabası gösterdiler. Bunu kabul etmeyenleri baskı altına aldılar, sürgüne yollayarak cezalandırma yoluna gittiler. Kendi taraflarını tutanları ise ödüllendirdiler. Böylece, bu kuruluşlar içinde ayrıştırma ve bölünme dönemi başlatılmış oldu.
Baskı altına alınan hekimler özgürlük savaşı başlattılar ve kendilerine baskı yapan iktidarlara karşı tepkili bir durum aldılar. Böylece, siyasi otorite ile Birlik ve Odalar arasında bir savaşım başladı. 1960 ihtilalinden önceki dönemde bu savaşım daha da hızlandı. Dönemin Sağlık ve Sosyal Güvenlik Bakanları hastanelere gece baskınları yaparak hekimleri rencide eden, onları ezmeye çalışan nahoş tutumlar izlediler. Gerekçe gösterilmeden, soruşturma açılmadan “Görülen lüzum üzerine” ibaresiyle, iktidar yanlısı olmayan hekimler keyfi olarak cezalandırıldılar ve bulundukları yerlerden daha büyük mahrumiyet bölgelerine sürgün edildiler. Buna bir örnek olarak kendimi gösterebilirim. Severek, isteyerek, büyük bir özveriyle çalıştığım, başarılı olduğum, halkın büyük beğenisini ve sevgisini kazandığım Bitlis’in Ahlat İlçesi’nden Hizan’a sürgün edildim.
1960’lı yılların ikinci yarısından 1980 İhtilali’ne kadar süren dönemde ise ikidr tarafından; TTB, Tabip Odaları ve hekimlere karşı baskılar daha da arttı ve düşmanca denilebilecek tavırlar sergilendi. TTB Merkez Konseyi Başkanı İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Erdal Atabek Ankara’daki görevinden Kastamonu’daki Ballıdağ Sanatoryumu’na atandı. 1978 yılında “Tam Gün Yasası” hekimlerin ve yasal temsilcilerinin bilgilerine başvurulmadan, yıldırım hızıyla çıkarıldı. Bu dönem adeta hekimlerden öç alma niteliği taşımaktaydı.
1980’lerden sonra TTB Merkez Konsey yönetimi ile iktidarlar arasındaki ilişkilerin tamamen bozulduğu, hatta koptuğu dönemdir. Bu dönemde; bu durumdan yararlanmak isteyen yurt içi ve yurt dışındaki ayrılıkçı ve bölücü odaklar harekete geçmişler, etnik ve ideolojik farlılıkları körükleyerek hekimlerin kendi aralarında ayrışmalara neden olmuşlardır. Yaratılan olumsuzluklar, Konsey ile iktidar arasında olmaktan çıkarak, ne yazık ki Merkez Konseyi, yerel Tabip Odaları ve tüm hekimleri kapsamı içine almıştır.
Hangi görevde olurlarsa olsunlar, hekimlerin kendilerini ideolojik akımlara kaptırarak, siyaseti mesleklerinin önüne almaları son derecede sakıncalıdır. Aslında hekimlerin çok önemli ilkeleri bulunmaktadır. Bunlarda birinncisi; bütün kutsal değerleri adına yaptıkları “Hekimlik Andı”nda yer alan “Irk, dil, din ve sınıf ayırımı gözetmeksizin” insanlığa hizmet edeceklerine dair verdikleri sözdür. İkinci ve bunan kadar önemli olan ideolojileri ise “Vatanseverlik ve Milliyetçilik” kavramları olup bunlar Cumhuriyetin temel ilkeleri ve Atatürk ilke devrimlerine bağlılıktır. Türk hekimleri bunların sınavlarını yaşayarak vermişlerdir.
Demokratik hukuk düzenlerinde bireysel ve toplumsal fikir özgürlükleri demokrasilerin olmazsa olmazlarıdır. Anca hiçbir özgürlük insan yaşamının, vatan sevgisinin ve ülke çıkarlarının üstünde yer almamalıdır. Aynı zamanda özgürlük kavramı, ayrışma, aykırılık ve bölünmüşlük anlamı taşımamalıdır.
Ülkemizde büyük bir kavram kargaşası yaşandığı, sap ile samanın birbirine karıştığı bir dönemden geçiğimiz biliniyor. Ancak toplumun üst düzey kültürel yaşamı içinde yer alan hekimler sap ile samanı birbirine karıştırmayacak bir yapıda olmalıdır. Esasen, ilkeleri itibariyle her türlü siyasetin ve çıkar hesaplarının dışında kalması gereken hekimler, aralarındaki ayrışmalara son vererek aslına dönmeli ve birleşmelidir.
Ülkeyi yönetenler de hekimleri baskı altına alarak kendi siyasi cephelerine çekmeye çalışmak yerine, onların mesleklerine, kişiliklerine ve özgürlüklerine saygı duymalıdır. Bu takdirde hem hekimler görevlerinde daha başarılı olacaklar, hem de özlük haklarına daha çabuk kavuşacaklardır. Siyasi otoriteler, hekimlerin yakasından ellerini çekmeli ve onlar da mesleki ve vicdani sorumluluklarını bilerek hizmetlerini yürütmeliler.
Bu görüşlerimin ışığında Afrin Harekatı ile ilgili olarak TTB’nin yayınladığı son bildirinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Nitekim bu bildiriye ilk karşı çıkanlar arasında bulunuyorum. Ne var ki bu kişilere uygulanan işlemler ve yapılan hakaretler de aynı derecede yanlıştır. Zira ülkemiz demokratik bir hukuk devletidir. Suç işleyenler cezalarını demokratik hukuk kuralları içinde ve adil yargı önünde hesap vererek almalıdır. Cezalandırılmaları hiçbir şekilde; kişisel görüş, baskı ve hakaret içeren söylemlerle yapılmamalıdır.
Yaşanan bütün bu olaylar, öğretici bir ders niteliğinde olup bundan iyi örnekler alınarak yararlanılmalıdır. Devletimizin, içinde bulunduğumuz bu dönemde büyük bir birlik ve bütünlük içinde olmaya gereksinimi vardır. Afrin’de kazanılan onur verici zaferin üzerine gölge düşürmeye hiç kimselerin hakkı olamaz.
TTB’nin, bu yıl yapılacak Büyük Kongre’de, bugüne kadar oluşan tüm ayrışmalara son verilerek, hekimlerin birleşmelerini öneriyorum. Bu birleşmenin yaratacağı birlik ve beraberliğin, var olan sorunların çözüle kavuşmasında hekimleri daha güçlü kılacağını vurgulamak istiyorum. Dilerim başarılır.
Saygılarımla…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.