- 700 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ZAMBAK ZAMANI GEÇTİ
“Zambak zamanı geldi
Yar sen nerdesin?”Mırıldandığı şarkının devamını anımsamıyordu. Bir, iki, üç… Tekrarladı aynı dizeleri.
“Aman be “dedi. Bu şarkıda bu kadarmışım işte. Daha sevilebilecek dizeleri de olsa anımsardım herhalde.”
Aklı çok mu karışıktı. Evet, yeterince karışıktı. Ölmüşler, gitmişler, dönmemişler, susmuşlar, susmamışlar, kavga edenler, kendini kendi kabuğunun içine çekenler sıralanmışlar; her biri son avaz konuşmaya kendi dertlerini anlatmaya hazırlanıyorlardı ki son okuduğu bir öykü kocaman bir yer açtı belleğinde. Diğerleri sıralarını kaptırmış olmanın hüznü ile önce suratlarını buruşturdular, ardından da dağılıverdiler.
Bu bir Gogol öyküsü olmalıydı. Adını anımsamıyordu öykünün. Aslında üzerinden çok zaman da geçmemişti. Bir ay belki de bir aydan çok.
Öykünün kahramanı zihninde hala koşuşturmaya devam ediyordu. Bulamamış olmalıydı aradığını.
Bir sabah uyandığında adam tam yüzünü yıkayacakken burnunun yerinde olmadığını farkediyordu. Ardından sıra düşünceler oluşuyordu zihninde.
Burnum nerede?
Burnumu kim almış olabilir?
Yoksa bir yerlerde mi düşürdüm?
Acaba biri burnumu çalmış olabilir mi?
Burnumu bulmak için bir gazeteye ilan mı vermeliyim?
Aklına gelen bu soruların peşinden gidiyordu adam. Amacı belliydi burnunu bulmak.
Ilık esen mayıs rüzgârı saçlarını dağıtıyor oturduğu masanın üzerine düşen gölge ve ışık arada bir değişiyordu. Kuş seslerini dışarıdan gelen gürültüler bastırmaya çalışıyordu. Kendini yoran gülümseten mutlu bir o kadar da hüzünlü bir yüze götürüyordu.
Şehir her zamankinden daha da gürültülüydü.
Avucunda buruşturmuş olduğu kâğıdı yırtmamaya çalışarak tekrar düzeltti.
Yeniden gözden geçirdi karaladığı kâğıdı.
“hafif bir rüzgâr okşarken tenini
pembe yanaklı bir kız
acılarını bırakarak
terk edecek
yorgun bedenini
ve
sen
ilk çiy tanesinde
su
ilk açan çiçekte
öz
ilk düşen karda
kar tanesi
olacaksın...
Korkma anne...
Ölüm meleği
ölümsüzlük olacak...
Savrulurken sen sonsuzluğa
özlediğin her şey seninle kalacak...
Oğlun.”
Öldün be anne dedi. Beni bir civciv gibi yalnız bırakıp gittin. Oysa bir keresinde sana bir civciv gibi sokulup ağlamıştım. Sen inanmış olmalısın ki önce yanağımdaki yaşları silmiş sormuştun bana,
-neden ağlıyorsun?
Sen ölürsen demiştim kekeleyerek sen ölürsen ne yaparım ben? Nasıl yaşarım? Öldün be anne. Sen öldün. Sen bilmiyorsun ama ben senin öldüğüne çok sevindim. İnsan birinin hele annesinin çok acı çektiğini görünce ölümüne sevinebiliyormuş.
“zambak zamanı geldi
Yar sen neredesin?
Şarkının devamını anımsamıştı. Sol eliyle yanağına düşen tek damla yaşı sildi.
“Annem söyler dururdu. Konuşmaya başladığımda ilk sözcüğüm Gogol olmuş”
Gülümsüyordu.
16.05.2017 12:26
TMOLOS EDEBİYAT 2017
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.