- 836 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
A K I D A S I T U Z L U
A K I D A S I T U Z L U
(PEKMEZ)
Mezrada birbirine akraba on beş haneydi. Moğolların zulmüne uğramamak için doğu dan batıya gece gündüz yürüyorlardı. En sonunda Anadolu’nun yüksek dağla çevrili şirin bir mezrasına kondular. Aralarından su sızmı yor, içtikleri ayrı gitmezdi. Birisi düşünür diğerleri yapardı. Genelde büyüklerin fikirlerini tartışmayı pek sev mezler sadece gereğin şıpbadak yaparlardı. Kişinin aklına ilk gelen fikri yapmasın isterlerdi. Nasıl olsa en so nunda olacak olan olur ve bunun önünde durmaksa, boşunaydı.
Zamanlardan bir vakit bol miktarda üzüm yetiştirirler. Yiyebildikleri kadar yediler, fakat küfeler dolusu üzü mü yine bitiremediler.
Ahalinin bilge kişisi; “Yarenler, Emmim dayım benim. Emeğimizin ürünü çürüyüp heba olacak. Bu üzümleri a kıda (pekmez) yapalım. Pekmezin nasıl yapıldığını, buralara gelirken obanın birisinde görmüştüm. Bizde üzü mü pekmez yapar, üzümü telef etmeyiz ve kışın ekmeği bandırır, tatlı tatlı yeriz” diye teklif eder.
Ahali bu öneriyi memnuniyetle karşılar. El birliğiyle şehrana havuzları hazırlanır, üzümler boca edilip güzelce çiğnenir ve şırası alınıp kara kazanlarda toprakla kestirme ye bırakılır. Kestirilen şırayı kaynatmak için daha büyük kazanlar kurulur ve altı çam yarması odunlarla yakılıp kaynatılmaya başlanır.
Ancak bilge kişi, kazanda kaynayan üzüm şırasına tuz atılıp atılmadığı hususunda tereddüt eder. Hata yapma mak için kazanın altındaki ateşi söndürür. Kaynayan pekmeze tuz atılıp, atılmayacağını birilerine sormak için yollara düşer. Mezradan çok uzak bir yerde daha kalabalık bir yerleşim yerine varır. Cami önünde oturan ce maata selam verip aralarına karışır. Sohbet koyulaşınca bilge kişi sorar.
“Arkadaşlar sizin köyde akıdaya (pekmeze) kaynatılırken tuz katılıyormuş, Köyünü zün pekmezi tuzdan yen mezmiş. Akıdaya niçin tuz katıyorsunuz? Bu işi anlamadım” der.
Köylüler; “ Ey yolcu, Heç akıdaya tuz katılır mı. Bu nasıl laf. Sana hangi fasık söyledi bu lafı. Köyün pekmezi baldan bile tatlı” diye hiddetle cevap verir. İftirayı atan lafın sahibin yakalasalar, parça pinçik edecekler.
Bilge kişi, oltasına takılan köylülerden alması gereken cevabı almış olarak oradan ayrılıp mezraya gelir ve ü züm şırasını, tuz atmadan kaynatarak tatlı pekmezi yapar.
Bilge Mezrada pekmezi yapmasına yaparda; birkaç gün sonra, “Bilge, akıdaya tuz atmış. Akıda tuzdan yen mez olmuş” dedikodusu alır başını ayyuka çıkar.” Bu rivayet halk arasında yıllarca söylenince o mezranın adı; “Akıdası Tuzlu” olmuş.
Esasında insanın bilmediği konuyu; anlatmasının, sorup öğrenmesinin, her duyduğu söze (araştırmadan) inanmasının bir kuralı var. Bu kurallar demetini ihmal edmeyen kişi, hep emin ve sözüne güvenilir olur.
ARALIK- 2017
Süleyman YILDIZ
(LEMOS 5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.