- 1717 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ANKARA HİKAYELERİ (MAHALLEM)
MAHALLEM
Taşhan’dan (Şimdiki Ulus Meydanı) Çankırı Caddesine geçin, Dışkapı’ya doğru yürüyün, solda Antik Roma Harabeleri ‘’Roma Hamamı’’ vardır. Yürümeye devam edin. Pazar Durağına gelirsiniz. Sağdan merdivenlerle Uzun Yol’a çıkılır. Aşağısı ise ‘
‘’Kazık İçi Bostanları’’ dır. Ankara’nın orta halli ailelerinin yaşadığı, daha çok memur ağırlıklı bir mahalledir. Çocukluğum, İlk ve Orta Okulu bitirinceye kadar bu mahallede geçti.
Evlerin çoğunluğu, tek veya iki katlı eski Ankara evleridir. Bazıları ise bir avlu içine dizilmiş tek odalardan meydana gelmiştir. Daha çok, kalabalık aileler oturur bu evlerde. Tuvaletleri ise umumiyetle dışarıdadır. Mahallede herkes herkesi tanır. Kim aç, kim hasta bilinir. Yardımlaşma harikadır. Kimsenin oğluna, kızına, karısına yan gözle bakılmaz. Çocuk tacizciliği diye bir olgu ise duyulmamıştır. Kapılar bir mandalla kapatılır, hırsızlık akla gelmez. Zaten kimsenin de çalınacak öyle kayda değer şeyleri de yoktur. Günlük yaşanılır, kazanılan para ile ancak aile döner. Evlerin içi ve kapı önleri tertemizdir. Çocukların ömrü sokaklarda geçer, kim çocuğuna üzeri kırmızıbiberle süslenmiş, yoğurtlu ekmek vermişse, bütün çocuklara da verir. Her ailenin bir de lakabı vardır. Lastikçiler, İstanbullular, Dondurmacılar, Malatyalılar, Arnavutlar, Bostancılar, Benzinciler gibi
Pazar Yeri civarında ise küçük esnaf bulunur. Esnaf mahalleliyi tanır. Gerektiğinde ‘’veresiye defteri’’ açılır. Bostancılar ise memurların işten çıkma saatinde ürünlerini cadde kenarına çıkarır. Temiz giyimli erkek ve kadınlar, filelerine tazecik domatesler, biberler, çiçeği burnunda salatalıklar doldurur, evlerinin yolunu tutarlar. Mahallede, dertler ve sevinçler birlikte yaşanır. Milli Bayramlarda Bayraklar asılır, Dini Bayramlarda şekerler, kurban etleri paylaşılır. Kim Zengin, kim fakir anlaşılmaz. Kim Kürt, kim Alevi kimseyi ilgilendirmez. Geceleri radyolu evlerde toplanılır, ‘’Ajans’’ veya ‘’Radyoda Tiyatro’’ dinlenir.
Sessiz , sakin bir mahalledir. Ama Ramazanda daha da ağırbaşlı olur. Her evde oruç tutulur, mevlitler okutulur, iftar yemek davetleri verilir. Herkes birbirini gözetir. Kimsenin evi yemeksiz bırakılmaz, aşureler kazan kazan dağıtılır. Biz çocuklar için ise, yeni bir eğlence başlamış olurdu. İftar için ramazan pidesini alır, tepelik bir yerde topun patlamasının beklerdik.
Ha topum ha güm deyiver,
Sıcakta mamaları ham deyiver.
Diye hep bir ağızdan bağırır, top patlar patlamaz evlere koşuştururduk.
Bayram ise eğlencenin doruğuydu. Annem sabahlara kadar uyumaz, bize rengârenk Sümer Bank basmasından elbiseler dikerdi. Yeni ayakkabılarla beraber, muhakkak bir de cüzdan satın aldırırdık. Çünkü bütün mahalle büyüklerinin eli öpülecek, cüzdanlar dolacaktı. Üç gün bayramlaşılır, herkes, herkesi ziyaret ederdi.
Öyle güzel bir mahalle idi ki, ne büyükler arasında ne de çocuklar arasında kavga hatırlamıyorum. Sabah kapılar açılır, erkekler işe, çocuklar okula gider, hanımlar ev işlerine koyulurdu. Akşam ise kapılar kapanır, perdeler örtülür, pencerelerden dışarıya loş bir ışık sızardı. Biz çocuklar sobanın yanında, tahta çantalarımızın üzerinde ödevlerimizi yapar, kaynayan çaydanlığın melodisini dinlerdik. Sobanın üstünde ise her zaman portakal kabuğu yakılırdı. O zamanlar portakal kabuğu en doğal oda spreyimizdi.
Zaman olur ki hayali cihan değer.
AYTEN TEKİN
YORUMLAR
bilmeyenler için rehber gibi
yaşamayanlar için sobadan yanlarımızın piştiğini..
yaşama sevincini, başarma azmini
şimdi ne varsa güzel bulduklarımızı sanki
yitirmenin formülü imiş aslında farkettiğimizde çok geç kaldık
bizde okumak ve memur olmak adına kamçılandık..
5 seneyi doldurmadan istifa ettim
bu defa da
içimizde erdem asalet.. köylülük
ait olmadığımız dünyada gibiyiz..
ben de bunu yaşadım son şiirimde
büyüdük..
olgunlaştık..
kültürlü olduk
daha zenginiz
anılarımız ile
tebrikler
devam edeyim..