Düşle gerçek arasında
Umut beni arayıp bir arkadaşının evimize gelmek istediğini söylediğinde ilkin şaşırdım doğrusu.
Bu arkadaşını tanımıyordum, kim olduğuna dair en ufak bir bilgim dahi yoktu. "sen ağırlamak istiyorsan...daha cümlemi tamamlamamıstım ki Umut, heyecanla:
‘’ yirmi yıl sonra tekrar birbirimizi bulduğumuz bir arkadaşım ,
ne kadar özel bir arkadaş olduğunu tahmin et’’ deyince doğrusu ben de merak ettim bu arkadaşını.
Aksam olduğunda , Umut yeniden kavuştuğu arkadaşını, buluşacakları yerden almaya gitti.
Nasıl biriyle karşılaşacağımı hiç bilmiyordum, Birazdan evime gelecek kişi hakkında en ufak bir ayrıntı bile belirmemişti zihnimde. Üstelik bir gün öncesi sadece iki saat uyumuş, müthiş bir uykusuzluk ve yorgunluğun etkisiyle bitkin düşmüştüm. Aradan yarım saat geçmemişti ki kapı çaldı, kapıyı açtığımda Umut ve genç bir adam karşımda duruyordu. Yüzüme bakmadan ‘’merhaba’’ deyip hızla içeri giren bu oldukça zayıf genç adam öyle çekingen öyle telaşlı biriydi ki... Balkona geçtik, misafirimiz, başı önünde öylece duruyordu…Umut tanıştırdı: Arkadaşım Yusuf.
Yusuf yüz yıldır hiç konuşmamış gibi…Öylece bakıyordu..
Balkonda oturduk. Daha önce hiç böyle bir an yaşamamıştım. Üç kişiydik masa başında kimse kimseye bakmıyordu,kimse konuşmuyordu, küs gibiydik…Söyleyecek bir şey mi bulamıyorduk yoksa sadece uzaktaki ışıklar ve ay ışığının dinginliği mi sarmıştı bizi, bilmiyordum.
‘’Gecedir…
Şarkıları uyanır sevenlerin, gönlüm bir sevenin şarkısıdır.
Yatışmamış, dinmemiş bir şey var içimde, dile gelmeyi özleyen.
Bir sevgi zaferi, sevgilinin dilini konuşan.’’
Umut’un anlatmaya başladığı kavuşma anıyla bulanık ve dağınık düşüncelerden sıyrılıyorum birden,
aklımda kalan sözlerden. .. Tam yirmi yıl sonra Umut ve Yusuf bir dolmusta karşılaşmışlar. Umut Yusuf’u tanımış,Yusuf ise önce epey zorlamış hafızasını, daha sonra netlesmis zihninde Umut ve birkaç bölük pörçük anı. Daha çok kişiyi ve hatırayı anımsamak için de Umut’un yanına gelmek istemiş.
Umut’la bunca yıldan sonra birbirinizi bulmanıza sevindim, dedim. İkisinde aynı tebessüm.
Umut, Yusuf’a sorular sorup geçmişi hatırlamasına yardımcı olmaya çalışıyordu.
Yormuyorum değil mi diye sordu Umut:
"yok’’ dedi Yusuf.
Hatirlamak istiyorum aslında, gerçekten çok istiyorum. Bircok kişi hayal olarak zihnimde,
ya da sadece isim…Yirmi yıl sonra memlekete dönmek….Ama yakın ailem dışında kimseyi anımsayamıyorum. Çok büyük bir eksiklik yaratıyor hatırlayamamak, her şey…(susuyor) ama en çok da geçmiş bende koca bir boşluk…
‘’Hafıza sorunu yaşıyorum, eskiye dair yokluk, hatırlayamadığım koca bir zaman dilimi,
hayatımın bir kısmı kayıp gibi.‘’dediğinde yüzüne bakıp sustuk.. .Öyle bir yüzü vardı ki Yusuf’un….
O ise sigarasını yakmış balkondan aşağı bakıyordu. O kadar hüzünlü o kadar sakin ki... o yokmuş gibiydi balkonda. Farklı bir zaman olsaydı böyle bir sessizlikte çok sıkılırdım. Oysa biz üçümüz bir masa etrafında ruhumuzu dinliyorduk adeta.
‘’Büsbütün karanlık olsaydım bir gece..’’
Kahve içelim mi diyerek bozdum sessizliği..İyi olur dedi Umut..Kopya çekerken yakalanmış bir çocuk mahcubiyetinde olur, dedi Yusuf.. .O bakışı.. Bana yıllar önce rüyamda gördüğüm bir kişinin bakışlarını anımsatmıstı. Bir hapishanedeydim, neden oradaydım bilmiyordum, bilmemek de şaşırtmıyordu beni. Kimi beklediğimi de bilmiyordum. Neler oluyordu, neredeyim ben? Kimi bekliyorum?Saatlerce bekleyişten sonra bir kadın karşımda duruyor, Ben o’nu mu bekliyordum? Bana gülümsüyor, yüzüm aydınlanıyor birden ama uzun sürmüyor sevincim. Bana anlattığı her şeye yabancıyım .…
Her şey benim dışımda gelişiyor, ortamın yarattığı huzursuzluktan da tedirgin halde elimde telefon beklediğim kadına camdan bakarken gözlerim birden arka taraflarda bir çift göze takıldı. Bana bakıyordu.
Bir tanıdığım gibi, annemin bakışları gibi, sevdiğim dostlarım gibi… O gözlerde kalmıştım bir süre. Merhamet, sevgi ve insana özlemin bakışıydı bu. özgürlüğe özlemin bakısı .Benimle konuşan kadından gözlerimi kaçırıp tanımadığım adamın bakışlarına yöneliyorum birden.
Aramızda yalnızca bir cam…Aramızda koca bir duvar… Dısarıda olmak eziyet gibi geliyor bana ,çaresizlik...
Kaygı,korku ve yine de gülümseme ihtiyacı…zamanla yarış.. dakikalar yetmeyecek …bitecek birazdan çünkü…
her şey geride kalacak...her şey silinecek bizden…Ne o bakışı alabilecektim yanıma ne de o’nu. Çıkıp gideceğim birazdan içimde kırılmış her şeyle…Birazdan zorla dönecektim hayata, bıraktığım yerden.
Her şeye yeniden başlayacaktım.. O bakışı bir daha göremeyecek olduğumu bile bile. Kahredici ,
yıkıcı bir his…
Kahveyi hazırlarken hala rüyadaki o bakışların etkisindeydim.
Yusuf’u bir an unutmuştum bile.
Kahveleri içtik sessizce,
Umut, birden Yusuf’a sordu:
Peki Yusuf, neredeydin bunca sene, nasıl bu kadar uzak kaldın her şeyden?
İzmir’deydim dedi. Bıraktım geldim. İzmir’den döndükten iki gün sonra annem öldü.
İzmir’e dönmedim bir daha..
Ama bir gün kaybolursam eğer İzmir’de olurum galiba ve sanırım orada ölmek isterim, dedi.
Düşlerini yaşatmak istemenin bedeli ne olur ki?
Unutmak mı?
Yenilmek mi?
Yitirmek mi?
Yitirilmek mi?
Aynı telaşla
ölgün yarını yüklenip yol almak mı kendine?
Bardakları masadan aldım, kafamda bin soru, o rüyadaki adamın bakışları ve Yusuf’un sessizliğinin verdiği sızıyla... Umut’la Yusuf’u baş başa bırakıp odama gittim, uyumak istiyordum, uyumaktan korkuyordum. Yatağıma uzandım, Uzandığım yerden onları görebiliyordum, Yusuf sigarasını yakmış, balkondan aşağı bakıyor, Umut soru sorduğunda cevap veriyordu.
‘’Kafanın söylediklerini duymakla , kalbinden gelen mesajı dinlemek arasındaki farkı öğren.
Kafanın konuşması toplumun bir ürünüdür, kalbinin konuşması sonsuzluğun…’’
O an,
İçimdeki sesi duydum:
O rüyadaki bakışların sahibi balkondaki adam diyordu…
O,
Yusuf’tu…