SİNMEYENLER !
İçimize sindiremediğimiz ve bize hazmet diye dayatılan çok şeyler var. İçerde ve dışarda kökü mazide olan bu kin dolu dayatmalara ne kadar daha katlanır veya seyirci kalırız bilinmez. Dünya ile uyum ve entegrasyon dedikleri şey elbette bir ülke için her zaman siyasi bir öncelik olmalıdır.
Fakat Türk insanı için olmazsa olmazlarında olduğu bir gerçek. Bu gerçeklerden kaçan, görmezden gelen, başını deve kuşu misali kuma gömen, dış politikadaki basiretsiz tutumu bir başarı gibi gösteren hain gruplar olduğu sürece ki hükümetiyle, medyasıyla, sözüm ona aydınıyla, adeta elele verilmiş hazin bir tablo mevcut önümüzde.
41 küsur yıl kapısında beklediğimiz "ortak pazar"a girilmeside pek öyle kolay olmayacağı gibi en iyimser tahminle 20 yıl daha kapılarında bekleyeceğimiz ortada. Mevcut hükümetin "Başeğmedik, sinmedik"diye koca bir Milleti aldatmasıda bir o kadar cabası.Alkışa çanak tutan kalabalığın kör olmuş ve adeta adına "teminat" dedikleri, verilmiş bir devlet sözü olarak Kıbrıs’ın elden gittiğinide görmemeleri bir başka hazin tablo.
Sindirilenlerin içine sindiremediği daha pek çok hazin tablolar var aslında. Türkiye önündeki 20 yıllık süreçte uyum ve entegrasyonunu devlet eliyle geliştirmeye devam edecek ve olması gereken bu zaruri yenilenme ve değişim içinde, zaten verilmiş olan tavizlerin önü arkasıda kesilmeyecek. Beklenen süreçte her defasında "verilmiş bir Kıbrıs sözünüz var"diyerek dayatmalarına devam edecek bir "Batı" dünyası var önümüzde.
Temelde Türkiye’nin elinin kolunun adeta bağlandığı anlamına gelen bu tutum içinde Türkiye Güney Kıbrısı tanıyarak kendini işgalci durumuna sokacak ve Türkiye’nin Kıbrıs’tan asker çekilmesi istenecek, ardından "Maraş" kapılarının açılması masaya yatırılacak ve orada olan Türk mevcudiyeti yerini tamamiyle Rum’un insiyatifine terkedilecek. Felaket tellallığı yaparak müneccimliğe soyunmaya veya gelecekte olacak felaketleri görmek için siyaset uzmanı olmaya da gerek yok. Bu gün "Varolun başardınız" nida’ları atan gaflet içinde bu kalabalığın yarınlarda "Kıbrıs’ı sattınız" mitinglerinin düzenleneceği tarih pek uzakta değil.
Bugün’kü tabloda hükümetin sözcülüğüne soyunan her devrin yazar ve çizerleri gerçekleri tam anlamıyla bu millete yazmadıkları anlatmadıkları gibi Batı’ya yüzümüzü dönelimde, nasıl olursa olsun mantığıyla hareket ederek satılmışlıklarını su yüzüne çıkarsalar da kimsenin "Tınacağı"yok.
"Sinmedik" derken gelecekte de sindirileceğinden bihaber yaşayan Millet, ülkeyi yönetenlerin günü kurtarma adına yaptıkları bu gaflet ve affedilmez hataları daha çok sineye çekeceğe benzer. Maalesef bu durumun verdiği felaketin faturası yine ülkeye ve bu Millete kesilecek, Kıbrıs’ın ardından daha pek çok zaaflarımız oluşacak ve tavizlerin ardı arkası kesilmeyecek.
Bunun adına alçaklık denmez de ne denir?
Öyle’ki Meclisi %80 değiştiren Millet, yakında; başındaki iradenin basiretsiz tutumunu anladıkça umudunu bir başka baharlara erteleme mecburiyetinde kalacak. Zaten eskiden beri vaar olan "Batı" içindeki Türk korkusu ola ki "Ortak Pazar"a girilse bile devam edecek ve "Batı" kapısına aş ve iş için giden insanlarımıza karşı hasmane tutumlar başlayacak ve olasi ki medeniyetin beşiğinde ülke ülke ırkçı yaklaşımlar ve çatışmalar kendini gösterecektir.
Nedeni gayet basit olan durum şudur. Kendi dünyasını Avrupa da yaratan Hristiyan Batı, zaman zaman sistem eliyle, zaman zaman da toplum hareketiyle bunu dışa vurarak asla ve asla bir Müslüman gerçeğini içlerine sindiremeyeceklerdir.
Hazımsızlık bir başka hastalık olarak dışa vuracak ve kimbilir kaosun önü ardı kesilmeyecektir.
Bekleyeceğimiz 20 yıllık süreçte verilecek tavizlerin ardından içeri girildiğinde bir de böyle bir manzara ile karşılaşma durumu var. Kaldı ki içerdeki bir takım hain grupların geçmişte olduğu gibi gelecekte de boş durmayacağı aşikardır. Adeta iliklere işlemiş bu kangrenin kemiğe bıçak dayayacağı günlerde çok yakın. Hani diyoruz ya
"Yurt’da Sulh Cihanda Sulh"
Bu söz büyük lider Atatürk’ün çok temiz duygularla söylemiş olduğu veciz bir söz. Fakat sistem eliyle bu edilmiş sözden hareket edilerek iç ve dışta gelişen hasmane tutumlara karşı gerektiği gibi müdahale edilmemesi, yapılan kalleşliklere gereken cevap verilmemesi anlamına geliyor ki, bizde bunun adına basiretsizlik diyoruz. Bir Millet için en büyük değer, geçmişten bu güne uzanan Kültürü ise ki öyle ve üstelik adına değerler dediğimiz bu ulvi kazançlarımız tam anlamıyla bu millete anlatılmıyor ve tam aksine elinden alınıyorsa orada kasıtlı bir şeyler var demektir.
Zaten 30 küsur yıl ekonomik olarak sıkboğaz edilmiş milletin önünü görecek hali olmadığından bir takım değerlerinden soyutlanmış bu Milletin hastalık derecesindeki zaafı, iyice açığa çıkmış durumdadır.
Ne inancı bütün Millet nede mazisine sıcak bakan topluluk var artık karşımızda. Sindirilmiş değerleri elinden alınmış, medyanın her alanını kaplamış olan kökeni yabancı adı müslüman olan hainlerin cirit attığı bir mekan haline adeta dönüştürülmüş bir Türkiye gerçeği var önümüzde.
O nedenle kafası karışık bir kalabalık haline dönüştürülen Millet, aradığını bir türlü bulamayan bir çırpınış sergilemekte ve temeli olmayan şuursuz etiket hayranı bir nesil yetiştirerek, adına Hümanizm kılıfı uydurup; "Al işte felsefen bu olmalı" diyerek özünden koparılmış bir yeni nesil gerçeğide maalesef karşımızda hazin bir tablo sergilemekte.
O nedenledir ki zaman zaman dışarı güdümlü niyeti zaten bozuk olan akım ve felsefelere kendini kaptıran ve zaman zaman kan dökmekte sakınca duymayan bir zihniyet Türkiye’nin bir gerçeği olup, derhal mücadele edilmesi gerekli sinsi bir düşman olarak karşımızda durmaktadır. Bunu anlayacak kafa ve mantalitenin şu anki mevcut olan sistemin kendisinden çok uzaktadır. Yarınlara şekil verme sevdası peşinde koşanların, kendisi bir köşede, adeta sindirilmiş durumdadır.
Olup bitenleri seyredenlerin içinde beslediği o ulvi ve büyük mefkureyi harekete geçirecek "Milli iktidarı" başa getirmedikçe, sistemin kokuşmuş kurum ve kuruluşlarına neşter atmadıkca, o beklenen büyük umudu yeşertmedikçe, biz daha çok 41 yıllar elin ecnebi kapısında beklemeye mecbur kalacak ve umutlarımızı her defasında başka baharlara ertelemek zorunda olacağız.
Fakat bilinen gerçek odur ki ümitsizlik şeytana mahsustur. Her yüzyıl da bir, içinde vaar ettiği beklenen büyük liderini yüce Türk Milleti bulup çıkarmasını bilmiş ve baş tacı etmiştir. İki cami arasında kalmış, inançlarından uzak yaşayarak, müslümanlıktan adeta koparılmış, ne aradığını bilmeyen bir kalabalık yığını olmaktan kurtulmak ve taşa tarihini 2000 yıl önce kazıyan bilge liderlerine kulak vermek zamanı gelmişte geçmektedir.
Tez elden sinenler sindirilenler, içine sindiremeyenler, bir yumak olmalı, iç çekişmeleri bir kenara derhal bırakarak, önümüzde baş döndürücü bir hızla akıp giden dünyanın keşmekeşliğine son verme mücadelesi içine girmelidir. Yılma ve yılgınlık karakterinde ve tarihinde olmayan Yüce Türk milletinin iradesi tekrar sahibine verilmeli ve devletin sistem eliyle öz evladının sesine kulak vererek, ona güven duymalıdır. Milleti Millet yapan değerler rayına oturmalı, Türk’lük düşüncesi sistem eliyle hak ettiği yeri büyük bir "Milli iktidar"ile almalıdır.
Havanda su döğülmeyeceği gerçeğini hepimiz biliriz.
Böyle düşünenler içinde deriz ki ( biz geçmişte olmazları başaran yüce bir Milletiz.) Soysuzların içimize saldığı rehavet duygusundan sıyrılmak, seçilemez hale gelmiş dostun düşmanın farkına varmak günüde çok yakındır. Şeytanın planı varsa Allah’ın kesin ve kati hükmü vardır.
Geçmişlere şekil ve nizam vermiş olan bu Millet, yeter ki gücünün ve kudretinin farkına varsın. Dostun düşmanın bildiği gerçeği öz evladının iradesinde saklatmak, "Yurtda Sulh Cihanda Sulh" diyerek boş bir edebiyat ile uyutmak devri artık kapanmalıdır. Derhal ve tez elden çakalların cirit attığı bu temeli kan ile alınan vatan toprakları temizlenmelidir.
Bir büyük milletin gözünün içine bakarak"Biz vatan istiyoruz" diye dayatmaları, 30 bin masum insanın kanını dökmüş olan teröristlere tam destekçi olduğunu saklamayan resmi partilerin gafletlerini,"Zana" alçaklarının adı bilmem ne ecnebi gazetelere verdiği ihanet kokan, Kıbrısı adeta kendilerine eşdeğer gören soysuzları ve çakal misali ülkemde cirit atmalarını, ihanetlerini seyretmekten biz bıktık artık. "Türk’lük etnik bir kimlik üzerine oturamaz" diyen, sözüm ona gafletin en büyüğünü oluşturan içi tezat dolu parti liderlerinin, tüyü henüz bitmemiş yetim hakkı yiyen, "Devlet malı deniz yemeyen Domuz" düsturuyla hareket eden bir çok mason satılmış holding ağalarının, sinsi planlar peşinde gazete köşelerini kapmış, temelde nifak akıtan devşirmelerin,..
içte ve dışta Türk’e kefen biçmeye her daim hazır kıta bekleyen alçakların,.. yeşil sermayelere çoktan konmuş ve Milletin inançlarını bir "Arap" severliğine, ümmetçiliğine havale etmiş yobazların,.. Yahudi ekmeğine yağ sürmekte utanç duymayan gizli alçak ırkçıların, hesabının dürüleceği günler de çok yakındır.
Sinenler, sindirilenler, sindiremeyenler bilmeli ki, Tarih boyu biz de yuva olan kutsal ocak bellidir. Gün belli ki çok çetin, aşılması gereken dağlar çok uzundur. Ve gün birlik zamanı, dirliği huzuru bulma zamanıdır. Yarınlar için iktidarda buluşma, daha bir gür sesle birlikde karar kılma günüdür. Bunu başaracak olanda bizleriz. Temelde yatan gerçek, uyanmak ve Türk’e yakışanı sergilemektir.
Yüce Allah Türk Milletini korusun ve yüceltsin.
Selam ve dua ile.
....................
K.Kurultay
YORUMLAR
İnanılmaz bir yazıydı... Şimdi ben bu yazının altına yorum yazsam ne olur bilmiyorum...
Anlattıklarınızdaki haklılık payının yüzde yüz oluşunu geçtim, içindeki anlamı manayı geçtim... Bu düşündürücü yazı, makale ya da yazıt... İçine çekti ve hapsetti beni...
Bilgili, araştıran ve fikirlerini savunmaktan zorluk görmeyen bir insan profili var karşımda...
Anlattıklarınız ve yazıya döktükleriniz için teşekkürler...
Birkez daha bilinçlenmemiz için...