- 797 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Cam kırığı olsan güneşi aramaz mısın?
Cam kırığının umudu güneşin göğsüne sığmasıdır. O zaman kenarında kalmaz varlığın. Varlık göğsüne sığar. "Mü’min kulumun kalbine sığarım!" buyuran Allah bize böyle bir neşe de bağışlamıştır. Eşyanın kenarı kalmaz böylece. Kenarda kalanı olmaz. Tüm köleler hürleşir. Tüm zincirler kırılır. Hem diyebilirim ki: Müşriklerin işkenceleri altında inleyen Bilal-i Habeşî Hazretlerine "Ehad!" ism-i şerifinin verdiği teselli de budur. Ne cam kırığı kaçar o güneşten ne can kırığı... Ve herkes canının kırığını onun varlığıyla teselli eder.
Köz gibi kumların üstünde, ateş gibi taşların altında, taştan da taş yüreklilerin ettiği eziyeti çeken ’çöl elması’ biliyordu bu halinin Şems-i Sermed’in nazarından kaçmadığını. Kırıklarına teselliyi güneşte bulacağını biliyordu. Göğsüne Ehad ism-i şerifi gereğince sığacak olanları biliyordu. Onu özgür kılan ismi haykırıyordu hepsinin üstüne: "Ehad! Ehad! Ehad!" Yani ne demekti bu: "Allah herşeyin Rabbi olduğu gibi benim de Rabbimdir. Ve hiçbirşey onun benimle olan ilgisini kesemez. Aramıza giremez. Beni tabağın kenarında bırakamaz. Herşeyde yansıyan esması bende de yansır. Okyanusların göğsü beni arkada bırakamaz. Hakkımdan çalamaz."
Yıllarca bunu söylemişlerdi halbuki ona. Derisi karaydı. Bahtı karaydı. Aynası karaydı. Kureyşin kibirli asilzadeleri başka o başkaydı. Kureyşin altından, taştan veya helvadan tanrıları ancak asillerinin üzerinde tecelli ediyordu. Ancak onları gözetiyordu. Onlar tabağın ortasıydı. Bilal doğuştan kenarda kalmıştı. Bilal doğuştan dikkatten kaçmıştı. Bilal doğuştan kaybetmişti. Üstelik kazanmasının imkanı da yoktu. Bakmıyordu onların ilahları ona. Ne deseler yapmalıydı. Ne emretseler koşmalıydı. Ne kadar aşağılasalar üzerine almalıydı. Kenarda kalmıştı. Kenarda kalmıştı. Kenarda kalmıştı.
Sonra bir Güzeller Güzeli (a.s.m.) gelip Ehad olan bir Allah’ın varlığından bahsetti. Bilal’e (r.a.) başka hiçbir müjde bundan büyük görünmedi. Ehadiyet ne demek? Ehadiyet çokluğun hiçbir şekilde isimlerine, nazarına, haberdar oluşuna, tasarrufatına, tecellilerine, yardımına, rahmetine mani olamadığı bir Allah var demek. Herşeyi yaratan olduğu gibi herbirşeye de özel teveccühü var demek.
Okyanusta güneş yansıdığı gibi cam kırıklarında da aynı güneş yansıyor demek. Bir köleye (o köleye kurban olayım) bundan daha büyük teselli olabilir mi? "Bilal-i Habeşî (r.a.) bu ism-i şerifi neden bu çok seviyor?" diye hayret edilebilir mi? "Kureyş müşrikleri Ehad isminin tekrarına neden bu denli köpürüyor?" sorulabilir mi? Cevabı belli çünkü: Ehadiyetin varlığı müşrik tasavvurların vehmettiği bütün kastları yıkıp kenara atıyor. Varlığı ortası-kenarı-üstü-altı olmayan bir şekilde yeniden dizayn ediyor. Sen de Bilal-i Habeşî olsan onu ciğer ciğer haykırmaz mısın? Cam kırığı olsan güneşi aramaz mısın?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.