- 593 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KADERİM OLAN GENÇ KIZ-2
Hastanın kalemi kırılmıştı. Anne sessizce uğunuyordu. Kızaran gözlerden damlalar yuvarlanmaya başlamıştı çoktan.. Ümitleri tükenmişti. Babanın rengi ise kararmaya başlamıştı. Onunda gözlerinde tarifsiz bir hüzün vardı.. Bir çok doktor arkadaş önüne bakıyordu.. Belki gözgöze gelmekten korkuyordu. Belki de gözlerindeki sessiz damlalar görülmesin istiyorlardı.
Evladı tabuta koymak kadar bu dünyada zor bir şey olabilir miydi acaba? Bu hastanın solunum cihazı çekilecek, solunumu duracak, nefes alamayacak, kalp duracak.. Kalp elektrosu düz çizecek, dosyaya ex yazılıp morga gönderilecek. Bunu düşünürken bile beynim buz tuttu, ruhum üşüdü, tüylerim diken diken oldu.. Düşüncelerimde bir kara delik oluştu;
-Hocam biliyorsunuz klinik nöbetçisi benim.. Hastayı yakinen takip ediyorum..
Hoca garip garip bakmaya başladı.. Neticeye gel der gibiydi.
-Hastanın durumu hep aynı, iyiye gitmiyor, ama kötüyede gitmiyor.. Kan tablosuna bakınca oda aynı..
Bu arada diğer asistanlara bakıyorum. Onlar bana destek versinler diye bakıyorum ama başları çoğunun halen önde.. Kulaklarını dikmiş dinliyorlar sadece..
-Solunum cihazını çekmesek, genç vücut kendini toparlar..
Diyerek ilmi ve vicdani sorumluluklarımızı hatırlatıyorum.. Hoca kararlı bakışlarıyla beni süzüyor anlattıklarımın bir kısmını duymuyor bile.. Hoca hafif gözlerini kısmaya başlamıştı ki, Dr. Levent;
-Hocam çekmemizde fayda var tedavi masrafları çok yüksek. Çekmezsek bu durumda uzun yaşar.. Hem yaşasada sakat kalır.. Gözü görmez, kulağı duymaz..
Değişik bir bakış açısıydı. Doktorların değil ekonomi uzmanlarının tartışma konusuydu bence.. Doktor ülkenin son kuruşunu bile, hastanın tedavisi için kullanmalıydı.. Diğer doktorlarda yine ses yoktu.. Düşüncelerim isyan çizgisine gidiyordu. Gerilmeye başlamıştım.. Ses tonum çok sert bir şekilde, Leventin gözlerine gözlerimi dikerek;
-Maltepe ve Kızılay’daki neonları bir saat söndürsek hastanın bir yıllık masrafı çıkar dedim.. Hastamın milli ekonomi üzerindeki yükünü kaldırıyordum.. Ama nafile.. Hoca kararından vazgeçmedi. Bir kere daha kararını söyledi. Feri kalmamış bakışlarla ana-baba, bir hocaya bir bana bakıyorlardı.. Sessiz çığlıklarını duyar gibiydim.. Ama yetkim yoktu.. Hoca gibi emir veremiyordum..
Aklımı o odada bırakıp çıktım..Vizit devam ediyordu ama beynim o odadaydı. Vizit ne kadar sürdü, nasıl bitti hatırlamıyorum..
Sessiz bir köşe buldum kendime, bir sigara yaktım.. Aklım almıyordu.. Kalbim isyan ediyordu.. Belki insan olmaktan utanıyordum.. Çayım bittiğinde kalktım.. Beş sigara izmariti vardı kültablasında.. Bunları ben mi içmiştim.. Ne zaman içmiştim. Hiç anlamadım..
Saat beş olunca klinik boşaldı.. Bir tek nöbetçi heyeti kalmıştı; bir doktor, bir hemşire, bir hasta bakıcı.. Bir de yemekhaneci çıbıklı…
Asistanlar odasına gittim bütün camları açtım..Gönlüm bir türlü soğumuyordu.. Ne kötü ve ızdırap dolu bir gündü benim için.. Aklımda yine hastam vardı.. Öğleden sonra teyzesi bir iki akrabası gelmişti… Son defa dünya gözüyle kızımızı görmüşlerdi. Gelenlerden bir taneside Göğüs Kliniğinde Doçent olan bir akrabasıydı. Ona da ekonomik ve ilmi açıklamalar yapılmış, başka yapılacak bir şey olmadığı anlatılmıştı.. “Siz bilirsiniz hocam” demişti o da … Bu konuşma sonrası ana-baba daha da perişan olmuştu.. Öbür asistanlar hiç konuşmamıştı ama hastanın asistanı Ali Şengül’ de konuşmamıştı.
-Abi niçin hastanı savunmadın? Niçin bana destek vermedin? Niçin, diğer doktorlarla beraber beni yalnız bıraktın?
Sözlerim sitem doluydu.. Ali abinin sesi çatallaştı, gözlerini benden kaçırarak;
-Hocanın kararı ne yapabiliriz ki..?
Ne yapabiliriz ki? o da bana soruyordu çaresizce.. Hocanın kararıydı doğru söylüyordu.. Ama hocanın gerekçesi yarım yamalaktı, ilmi değildi.. Ben tatmin olmamıştım.. Sonra Ali abi Elazığlıydı, gakkoştu.. Cesur olurdu onlar, yardımsever olurlardı..
Yalnız kalmak istemiyordum, çaresiz kalmak istemiyordum.. Tıp Fakültesinde niçin dirsek çürütmüştüm.. Biraz kırgın, birazda kızgın bir sesle;
-Abi bak hasta benim gözümde insanın namusudur. Bugün hastasını satan, yarın namus kabul ettiği değerlerini de satar.. Deyince baktım gakkoş damarı tuttu;
-Ben hastamı satmam. Yarın onun cihazını da çektirtmem dedi.
Çok şükür bu konuda zor da olsa iki kişi olmuştum..
Ayaklarımı öbür koltuğa uzattım.. Canım sıkkın.. Halen isyandayım asistanlar odasında.. Sigaradan hırsımı alıyorum peş peşe.. O anda hocanın odadan çıkarken attığı ters bakışı aklıma geldi. Bakışlarıma asıldı kaldı o bakışlar.. Birçok şey anlatıyordu ama ben anlamamazlıktan geliyordum..
Gün karardı geceye geçti.. Saat dokuz olmuştu.. Zoraki gece vizitini yaptım.. Hocaya telefon edip hastaların o anki durumlarını ilettim.. Hocamın sesi çok farklıydı..Duymamazlıktan geldim.. Sonra kızımızın odasına gittim. Anne ve baba loş bir ışıkta oturuyorlardı.. Işıkları açmadım bende içeri girip yatağın ayak ucuna oturdum.. Hastaya baktım, aslında hasta değil gibiydi, uyuyordu hala. Hem de çok huzurlu uyuyordu.. Sonra gözlerim anne ile babaya kaçtı.. Onlarda melül melül bana bakıyorlardı. Perişandılar, canlı cenaze gibiydiler..
-Siz cihazın çekilmesini istemediğinizi söyleyin hocaya deyince..
İkisininde gözleri biraz canlandı.
-Ama hoca yapacak bir şey kalmadı diyor.. Babanın sesi titriyordu.. Anne ağlamaya başladı. Adamcağız uzandı karısının elini tuttu.. Ona uzun uzun baktıktan sonra “ kader hanım “ derken oda ağlamaya başladı.. Boyunları bükülmüştü.. Halen hocanın etkisindeydiler. Gözyaşlarını silmeye çalışıyordu;
-Biz ne yapabiliriz doktorum..
-Ben bu kızın cihazını çektirmeyeceğim.. Kaç yıl yaşarsa yaşasın ben bakacağım.. Siz merak etmeyin dedim gözlerinin içine bakarak.. Çok kararlı bir ses tonuyla söylemiştim bunları.. Biz nebzede olsa gözlerinin parladığını, kalplerinin rahatladığını hissettim.. Onları çocuklarıyla baş başa bırakıp odadan çıktım.
O gece sabaha kadar gözüme uyku girmedi.. Kafam karmakarışık, beynim bir garipti.. Bir türlü sabah olmuyordu, güneş doğsa da yeni güne başlasam diye düşünüyordum.. Çektirmeyeceğim dedim cihazı.. Karar vermiştim. Aklım, vicdanım öyle istiyordu.. Ne korkunç bir şeydi.. Körpecik çocuk paraya sebep tabuta konurmuydu.. Ya anası, babası nasıl dayanacaklardı bu acıya.. En büyük acı evlat acısı değilmiydi.. Kalbim buruktu, düşüncelerim bulanıktı..Ruhum daralıyor, odam daralıyordu.. Kendimi balkona attım.. Ankara’nın soğuğu bile kendime getirememişti beni..
Fikri hocanın hasta başından çıkarken attığı bakış şimşek gibi beynimde canlandı. Hoca aslında iyi adamdı, tıknaz boylu, hafif tontiş, sevecen bir adamdı.. “ Böyle bir insan nasıl bu kararı verdi” diye düşünmeden edemedim. Yıllardır beraberdik.. Beni kendine asistan istemişti.. “ Dahiliye güzel branş ama ben İmmünoloji istiyorum, onun için Enfeksiyona gireceğim” demiştim.. O da gülerek “pekiyi o zaman” diyerek müsaade etmişti…
Asistanlığa başladığımda klinik direktörümüz Sedat Arıtürk hocaydı.. Daha sonra Sedat hoca ayrıldı.. Bizim klinikte profesör kalmadığı için Dahiliyeden Fikri Kocabalkan hocayı direktör yaptılar.. Bende ismi duyunca çok sevinmiştim.. Ama şimdi, bu hastadan dolayı ters düşmeye başlamıştık.. Belli ki sabah olunca da restleşecektik.. Hoca otoriterdi.. Bense otoriteye karşı gelecektim. Sonuçta ezilecek ve bunun bedelini ödeyecektim.. Bunu hem de daha önceki deneyimlerimden dolayı çok iyi biliyordum.. Biliyordum da felsefe ve yapımdan hiç taviz vermemiştim bugüne kadar.. Yine vermeyecektim..
Leventin rolü neydi bu kararda.. Ondan korkmuyordum. Önemsediğimde yoktu.. Zaten ilişkilerimizde iyi değildi.. Fikri hocanın üzerinde ki etkisini biliyordum.. Onu nasıl yönlendirecekti? O konuda hiç fikir yürütemedim. “ Sabah ola hayrola” dedim kendi kendime “ Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyerek gönlümü ferahlattım..
Gün ağarmaya, Ankara uğuldamaya başladı.. Önce yürümeler, sonra koşuşturmalar arttı.. Büyük günün mesaisi başlamıştı.. Klinik doktorları, hemşireleri, personeli de gizliden gizliye bugün olacakları düşünüyordu..
Ve vizit saati geldi çattı.. Nöbetçi doktor olarak ana girişe yakın beklemeye başladım.. Biraz sonra Fikri hoca ve diğer hocalarımız kapıdan girdi. Asistanlar, başhemşire, iki hemşire, Tıp Fakültesi öğrencileri hocayı takip ettik.. İlk hasta olarak kızımızın odasına girdik. Hoca dahil herkes gergindi.. Bir iki hasta bakıcı bile en arkada vizite katılmışlardı. Ali abi ile yanyana durmuştuk..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.