- 615 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
çekip gitme sakın serdal ŞAHİNER
Oldukça yorgun sözcüklerim var benim kimsesiz öksüz arayışlarım .ırak kadınların çöküntüsü var unutlarımda .Bana hüznü tanıtan kadınların hikayesidir yanlızlıgım.
Her şey kontrolsuzdu utandı sevdigine o kadını, hakkı yoktu buna
neyseki kapı çalıyordu ölüm yakınlaşmıştı gelme diyemizdi yanlızlıga.sonra sevinçlendi birden çekip gidecekti bu dünyadan şehirlerin ışıkları yanarken sokaklar tenhalaşırken evlere dolacaktı hüzün.
Tanrı imtahan ediyordu tüm kullarını herkezin kendince bir derdi vardı korkunç çaresizliklerinde umut bir mum ışıgı gibi geçmiş devirlerden ardıldı aşk.
kadınların özgürleşemedigi bir toplumda yaşamın özgürlügü mümkün olmuyor.bir şeyler eksik kalıyor o bir şeyler güneşin yoklugu gibi yagmurun yagmaması gibi umudun yitikleşmesi misali .
Babamı çok özledim onlarca yıldır onsuz yaşıyorum çam agaçlarının altındaki mütevazi kabrinde bakışıyorum taşa yazılmış ismiyle tıpkı ablamdaki abimdeki gibi annemdeki gibi bu kabirlerin ötesinde ruhları ne oluyor bilmiyorum bir sonsuzluk tutkusu var ölüm sonrası .sonra eve dönüyorum işsiz tutkuların içinde aynı tek düze yaşam köhne apartman dairesine sıgınıyorum.görülüyorki dogmatik inançkarlık ruhları sakinleştirsede tutkuları dizginliyemiyor.belki onun için her yaşamın bir karanlıgı oluyor.yaşam berbatça oluyor çogumuz için.
Giri renkli kedileri o köyde bıraktık.Özlüyorum onları bu kadar sorunlu bir dünyada kedileri düşünmek belkide nefes almaktı benim için (.2017 )
İnsan ölümle özdeşleştirmemiştir kendisini yaşamayıda bilmek lazım .kokmamak lazım gülümsemekten paylaşmaktan ekmegi. sevmek lazım yaşamayıda . sonra belki yakınlaşır sevgi hayal kurmak kolaylaşır.
Devlet dindar olmamalı çünkü devlet ölümlü degildir tüzel bir örgüttür ,
Toplum bireyleri kişisel olarak kendi yaşamlarını bir inanç üzere yaşadılarmı o toplum o inancın toplumu olur devlet bunun yanında yada karşısında olmamalıdır.
Toplum bilimciler iyi bilirlerki din bireyleri etkilemekle kalmaz o bireyleri etkilemek istiyen siyasi aktörler içinde bir dayanak oluştururlar. siyasi odaklar halk kitleleri üzerindeki etkileşimlerinde din olurlulugunu iyi kullanırlar .Bu durum batı medeniyetinde etkisini azaltmakla birlikte asya ve ortadogu toplumlarını etkilemeye devam eder görünmektedir.
Din ömür yolculugunda bir gerekliliktir bu yolculugun yönergesiyse akılla bilimle özdeşleşmek zorunda olmalıdır.din adına ortaya konanlar akıl gerekliligiyle çözümlenebilmeli .Tanrının akıl etkenligini verdigi insan bireyleri bunu öncül yapmayı başara bilmelidirler.Belki o zaman yobaz dürtülerin sömürü çarklarını kırabilmeyi başara biliriz.
Ah kaderim öylesine delisinki Tanrıyıda üzüyorsun !
Çürümeye yüz tutmuş tahta kapının ardında yaşıyordu aile
Üzeri toprak damlı bir evdi oturdukları
Hemencik yanı başlarında kaynakçı İsmail demir yolcu Hüseyin
Elazıglı asye teyzeler.
Hepside sosyalizmi bilmez emekçilerdi.
Çok çalışırlardı çok özlerlerdi ölülerini
Bir gün köhne çamurlu sokagı terk edip gittiler
Her biri bir yerine anadolunun.
Ölümü karşıladıkları otaglarda gariptiler.
Basit menfatlerin peşinde koşanlar yanlızlıga mahkum olurlar, bilmezlerki yaralı yüreklerde onlara yer açılmaz.Belki onun için sessizligin çıglıkları duyulmaz her anında güncenin aşk sevmez hüznü.Kadınlar bilirler yalnız erkekler çocuksudurlar korkunç ürkeklikleri vardır sözcükler titrer dudaklarda öpüşmeyi bilmez umutları.
Gözlerinin içine bak dedi ürkekçe elini tut yaşamın belki o zaman anlar seni . Ankara gençlk parkında havuzda dolaşan ördekleri hatırla . Ne kadarda ürkek dolaşırlar suyun üstünde. Hiç umurlarında olmaz büyük kasvetli devlet binaları, kırmız ışıkları tanımaz günceleri. Sadece yaşamanın keyfindedirler.
Ah ölüm çok geç kaldın bizi korkutmalarınla tüketme, bırak seni sevinçlesin ruhumuz.Işıkları yanarken şehirlerin kasvetine terk etme bizi.sevdir kendini.
Toplumcu bir yönünüz yoksa savrulmanız kaçınılmazdır, ölüm bile sizi sevmez.
Devlette dini cemaatler referans olmamalı din ve devlet farklı alanlardır devlet sekülerdir din metafizigi kendine kulvar olarak görür.Biz müslümanlar daysa durum dahada ilginç Tanrının insanlara indirdigi kuran,ı kenara itmiş hadis diye çogu uydurma varsayımları din diye topluma dikta etmişizdir.onun için laik devlet onun için Atatürkçü düşünce bu ülke için çok önemlidir.2017-alanya
Gökyüzünü düşün sınırsızlıgını duygularda böyledir sınırları yoktur sonsuzluktur beynin hayelleri milyarlarca neron kendince varsaldır.
çocuklugumda Atatürk orta okulu bizim eve çok uzaktı özellikle kış aylarında gece yagan kar ayaza bulanınca yürümek eziyet olurdu.yinede severek giderdim okuluma adı Atatürk olan okula severek gidilmezmi hiç.Türkçe ögretmenim yazdıgım kompozisyonları sınıfa okutunca sevinçlenirdi sözcükler dagarcıgımda yaşım dokuz on gibi bir şey . Tek katlı toprak damlı evde yaşardık umutlarımızı köpegimiz fındık kedimiz sarman ve komşularımız . Şimdi yalnızlık var umutta yufka ekmege sogan sarıp ögün geçirmiyeli yıllar oldu.
Hepimiz ölümle nişanlıyız bekliyoruz kavuşma anını özlüyoruz yitenlerimizi kabirlere gidiyoruz sessiz ve garip bir kasvet bizi karşılıyor .özlem iliklerimiz yakıyor anlamsızlaşıyor yaşam.
Her şey aniden oluyor.aniden seviyorsun kadını,aniden çulsuz parasız yaşadıgını anlıyorsun.evin eşyalarının eskidigini ,yaşamak için zamanın kalmadıgını ,yalanlarla konuşuyor ruhunuz önemsenen ne varsa anlamsızlaşıyor. Ah hoş geldin ölüm.
çocuklugumda Atatürk orta okulu bizim eve çok uzaktı özellikle kış aylarında gece yagan kar ayaza bulanınca yürümek eziyet olurdu.yinede severek giderdim okuluma adı Atatürk olan okula severek gidilmezmi hiç.Türkçe ögretmenim yazdıgım kompozisyonları sınıfa okutunca sevinçlenirdi sözcükler dagarcıgımda yaşım dokuz on gibi bir şey . Tek katlı toprak damlı evde yaşardık umutlarımızı köpegimiz fındık kedimiz sarman ve komşularımız . Şimdi yalnızlık var umutta yufka ekmege sogan sarıp ögün geçirmiyeli yıllar oldu.
Ölüm varsa eger ötelere hazırlık yapmalı yaşamdan vaz geçmeden korkulara kapılmadan
Belki daha çok mutlanırdık sabahlarında karanlıgın lakin ölüm geldi kötüydü korkunçtu vakitsizdi ölümün oldugu bir yaşamda sınırsız bir mülkiyeti aklım almıyor.kapitalin devleştigi yapılanmalarda devlet etkenligi oluşmalı diye düşünüyorum bu mulkiyetin devlet adına gaspedilmesi olarak degil denetimlenmesi olarak düşünülebilir.
Köklü bir yerleşkenin yoksunlugundaysanız yaşam sizin için eksiden başlamıştır,hele erkence ölümler yakınlarınızı yitikleştirmişse hüzün kaçınılmaz oluyor.
Batumun kedasından çekip gelivermiş maviş gözlü babam benim için farklıydı Atatürk gibi vazgeçilmez bir babaydı biyolojik varlıgının ötesinde bir degerdi bana.
Yazları kara yollarında çalışırdı geçici olarak sevinçlenirdik işe başladıgında o yaz biraz daha rahat geçer olacaktı bizler için.sakince bakışları vardı kabullenmiş gibiydi yenilgiyi ruhunda bir bilgelik sezlirdi .babaydı işte.
Anamsa sinirceli bir Anadolu kadınıydı adana kökenliydi çok severdi bizi o derecede huzursuzlaştırırdı.
Yaşam en çok ablam için sıkıntılı geçti hücreleri hep problem çıkarttı ona ömrümüz onkoloji ünitlerinde geçti ve bir kış günü erkence sayılacak bir yaşta çekip gitti bu dünyadan.
Tanrı kullarını sever buna eminim.Anladımki din adamları tanrıyıda sevmez kullarınıda.
Okumak tüm kitapları .tüm nehirlerde kulaç atmak .yıldızları avcuna almak .sonrada hikayeler anlatmak.
Anlamıyorlar kimligimi kabullenmiyorlar ‘dik duruşu ‘ huysuzluk sanıyorlar. Huysuzlaşıyorlar.
Aniden ölüm geldi,yitikleşti umut. oturdugu samdalye boş kaldı masa öksüz gibiydi yoklugunda. Çok kötüydü vakitsiz geliyordu ölüm.
Çocuklugumun ve gençligimin ilk yıllarında ailenin yüksek derecede kutsal oldugu varsalındaydım. Bu önemsellik ruhumda degişmemekle birlikte aileninde özselde sınırsal bir öneme sahip olması gerektigini yaşam bana ögretir oldu.
Artık biliyorumki her sosyol kümenin bir beklentisi vardır.o beklenti sizinkiyle özdeşleşebildigi ölçüde mutluluga yakın olunma şansı dogar.
Ölümün beklenti içinde oldugu geçkin yaşlarda korkuya kapılmamak lazım. Biliyoruzki ölümde bir dönemeçtir.belki ruhun özgürlügüdür ölüm görece olarak korkunçtur sonuç ama görece her daim görülenle sınırlıdır.gerçekcilligi meçhuliyet örtüsünün ardında gizlidir.
Toprak egemen toplumdan (feodal ) sanayi toplumuna geçkinligi salvolomış ülke kapital egemenliginin tüketim toplumu olmayı kendine yol olarak gördü. kitleler kapitalizimin şatavatlı ışıklarında kazana bildiklerinin ötesindeyaşamanın aymazlıgında ömür tüketir oldular.böylesi gıri kültürel yozlaşmada buruygan yönetimlerin ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor.
Ülke üzerine düşünmek varlıgında ışık görmek biliyoruzki bu ülkede öncü Atatürkü tanımayı zorunlu kılıyor.tarihin kendisine yükledigi önderligi zor şartlarda gerçekleştirmeyi başarabilmiş emperyalist işgali bagımsızlık savaşıyla halksal destekle bertaraf etmiş. Dünyanın gidişatını iyi okumuş yüksek degerde sosyolojik gerekçeli devrimleri topluma yöneltmiş ve ülkeyi çagdaş kulvara yönergelemiş bir büyük isim.
Günümüzde ülke üzerine düşünürken devrimlerin halksal etkenliginin kültürel ilerlemeyle bütünsel olamadıgını görmek durumundayız.ülkede çagdaş yurttaşlık bilincive hukuksal var oluş tam anlaşılamamış gibi.bireysel olgunllugun yerini hızla kümeler almış.toplumun saygın bir bireyi olmaktansa sürünün bir parçsaı olmak daha öne çıkmış.
Tarikat cemaat buruyganlıgı dinsel ırksal kırılganlıkları topluma taşımış.geçmiş çagların kavimsel kırıklıkları ulus toplumu parçalar bir düzeye ulaşmış.
Günümüzde ülkede radikal yansımalar hükümetsel düzeyde kendine yer bulunca dogru silikleşiyor. Yerini geçmişin yanılgılı saplantıları alıyor.kitlelerin bilimle barışıklıgının yerini tabular alıyor.
En önemli örgüt olan devlet çagdaş varlıgından hukuksal özgesinden ıraklaşıyor.geçmişle günümüz barışık olamıyor.
Emperyalizim özgürlügü ve bilimi hoşnutlamaz o sömürecegi kitlelerin aymazlıgıyla beslenir. Onun için çagdaş medeniyten kopmuş toplumlar emperyalizimin hedefindedir diye yorumlanabilir.
Soylaloji bilimi bence öncül bilimdir toplumları çözümlüyebilmek için onu anlamanın yolu sosyolojinin ana hedefidir. İnsansa sosyal bir varlıktır cinsiyet ekonomik duruş kültürel yeterlilik beklentiler belki umutlar korkular endişeler. Her şey sosyolojinin bize aydınlatmasını bekledigimiz bakış açılarıdır.
İnsanlar kendi kurallarını başkalarına baskıladıkça toplumların huzura ermesi mümkün olmayacaktır.Benim dogrularım başkaları için büyük yanlışları içinde saklar olabilir.burda olasılık çagdaşlık ve dogallıkla eşleşmelidir.Daganın bir parçası olmakla birlkte öncülüz.kültür üretiyoruz.farklı bir hamurumuz var .bizler insanız.
Çogulcu demikrasi tek başına bir şey ifade etmez katılımcılık esas olmalıdır.kendi bekaların bir şahıs yada sınıfta gören sıradan insanların meclise seçilmesi topluma demikrasiyi getirmez.demikrasi hukukla beslendigi toplumlarda anlamlaşır önemsenir.bunun aksi bir puslu gece gibidir sabahı hiç olmaz.
Yagmurun sesi odanın içine kadar geliyor. yine erkence uyanmışım birazdan ezan okunacak.şimdilik dışarıda karanlık hakim.karmaşık duyguar içindeyim.katlanmayı beceremiyorum .bir yerlerde yanlış geçirmişim zamanımı .Duydugum her sözcük aynı canımı sıkıyor .
Demir yolu şehri ikiye bölmüştü fakirler ve zenginler.biz fakir tayfasındandık.emekçi gözleri bakardı gözlerime.akşam vakitlerinde kadınlar kapı eşiklerinde sohbetleşirlerdi kendince.yeni yetme bir sevinç vardı kursaklarımızda bizi korkutan kötü şeyler olacak gibiydi sanki karanlık güneşi saklıyordu.kafkas göçmeni şirin usta sakince bekleşirdi ömrünün hezeyanlarında.
Ah babam çok sevdim seni yitikliginde yüregim acıdı.
İslamın diger dinlerden farkı düşünmeyi öne çıkartmasıdır.Bir müslüman sorgular araştırır ve kaynak olarak kuranı öncül kılar.müslüman için akıl ve bilim yaşam felsefesi olmalıdır.Biliyoruzki inanç ölümlülügün bir gerekliligidir.
Günümüzdeyse çok inanıp az şey biliyoruz.bildiklerimizde varsayımsal yanılgılarla yogurulmuş olyor.belkide müslümanlıgı çagdaş kulvardan hak etmedigi çöllere savuran bu aymazlıktan kaynaklanıyor.
Ölümü konuşmak lazım yitik bir yaşam düşünün ölüm onun kurtuluşu olabilirmi.yıllar geçiyor zaman diye bir kavram bulmuşuz kendimizi avutuyoruz.yeni yılda umutlanır oluyoruz.görmüyoruzki toplumsal bilinçten yoksun sınıfsal gerçekligi göremiyen halk yıgınları ezilmeye mahkumdur.ömür lası umutlarla tükenir gider.biz emekçiler fazla şeyler istemiyoruz insanca bir yaşamımız olsunhakça bölüşmeyi bilelim.bir evimiz olsun orda sevelim sevilelim.şiirler okuyalım yaşama dair.sıcak bir aş pişsin tencerede güneş özgürleştirsin saçlarını kadınlarımızın.
Bana kendinden söz etme ben seni biliyorum.Hoş bir kadınsın
Iraksın bana ama avuçlarımda yoklugun türkülerime acısın.
Biliyormusun ansızın geliyor ölüm .
Geride kalanlarda bir telaş.toprakla haşır neşir karanlık çarpıyor bilinmezligi.haydi inanmalıyız seninle cennette buluşalım hikayede.
Sevelim geceyi karanlıgına inad.
Bana anlatma kendini bırak hayal etmiş olayım. Bir dag yamacında yada bir orman köyü kemer beycikte bir yerde belkide batumun kedası bir ocak tütsün kapıda birkaç keçi. Sobada kestane. kış mevsiminde ısınalım umudun sıcaklıgında.Ah birde gelmezse ansızın ölüm. Çocuklar üşümezse bu mevsimde.ortak üretip insanca paylaşalım .Tanrıda böyle ister biliyorum.düşünüp anlıyalım dünyayı.
Ben seni çok seviyorum özgürleş istiyorum dagılsın gülüşlerin ellerin üşümesin. Bu kış gelmesin ölüm.
Ah bir bilsen ne kadar kötü bir şey kalabalıklar arasında kimsesizlik heleki sensizlik.
Bana göre kadınlarını önemsemeyen ötekileştiren bir toplum hastalıklı bir toplumdur.görülen bir şey varsa doganın yaşam kaynagı kadınlardır.kadının olmadıgı bir ev kadının hissedilmedigi bir duygu ruhsuz sözcükler gibidir. Kadınları kalıplarda tutmak anlamsız ve ilkel bir görüştür saçmadır.kadının öncül olmadıgı hiçbir yolculuk dagları yamaçları aşamaz.tükenirsiniz.
Korkunun egemen oldugu yolculuklar kayıp yolculuklardır.sizi bir yere götürmez.bir bakarsınız ömür geçmiş eskimiş görünen bir bedenle miskinleşirsiniz.
Yaşam açılarınızda kültürel etkenliginiz sizi öncül yapmaz .öyle bir derdin içindede olmamalısınız.karekteriniz toplumcu duruşunuzla biçimlenmeli.işçiler ücretliler.
Halk kitleleri ortak üretmenin başlangıcını sevgiyle yapmalılar.bununda özgürlügünü hoş görü ortaya çıkartır.benim dogrularım başka yaşamlar için tabulara dönüşmemeli.
Tanrı teşekürü hak ediyor çünkü bizi böyle renklerin hoşnutladıgı bir dünyaya getirmiş.
Kendinize sordugunuz soru şu olabilir . ‘ölüp topraga verilince ne oluyor ?’
Zor bir soru meçhuliyet yanıtını sislerle kaplamış onun için milyarlarca insan dinlerin gölgesine sıgınmış oluyor.
Diyelimki kansere yakalanmadınız pankreasınız rahat durdu ! ölüm sizi bulmayacakmı . Yada kalbiniz ne zamana kadar çalışacak bunun bir sonu olmayacakmı. Yüz yıl yada üçyüz yıl bir kadını ne kadar süre seversiniz. Bir erkek sizi nasıl bir ömürde mutlu edebilir elli yıl yada yüzyıl. Mümkünlülük sınırsızmıdır.
Karanlık bir yolculuktur ömür.şehirlerin ışıltısı vitrenlerin şatafatı yanıltır olsada varlıksallıgımızı sonuç belirsizdir. Belki en histerik kırılganlıklarını yaşıyordur ömür. İnce topuklu kadınlardan nasipçe bir sevgi kucaklamamıştır yürek olsun hayellerimiz var.
Özgürlügün sınırlı oldugu bir dünyada paranın güç sınırsızlıgına bir anlam veremiyorum. Azla yetinmesi istenen emekçi yıgınları pislik ruhların dolaştıgı sokakları süpürüyor.
Asla kendiniz farklı düşünmeyin herkez kendince özeldir her birey kendi dünyasının hükümdarıdır. Bildikleriniz sermayeniz otoriteniz sınırsız görünebilir. Ama yaşamın sınırlı oldugu bir dünyada güç sonsuzlugu söz konusu olmayacaktır.kitleler kendi güçlerinin bilincine vardıkları anda dünya yeniden biçimlenir.belkide evrensel düşünce bunun için gereklidir kendi topragından beslenmek ve milyarlarca insanın gökkubbesine ulaşmak.
‘Biz Kur’an’ı sana mutsuz olasın diye indirmedik.’
Tâhâ : 2
Mademki din kitleleri etkiliyor din üzerine düşünmek gerekir.
Dünya cografyasında beşmilyarı geçkin insan iki büyük dinin etkisi altında görülüyor.bunlar hiristiyanlık ve Müslümanlık etkenligi olan bir başka dinse müsevilik.diger ögretiler kendi lokal ortamlarında etken görünüyorlar.kabul etmeliyizki inanç kendi idolojisini ortaya çıkartıyor.ortaya çıkan etken dogal ve sevisel yaşamla barışık olabiliyorsa huzurlaşma bir etki olarak karşımıza çıkıyor.tabulaşmış yaşamın devinimini red eden kalıplarsa buruyganlıgı besliyor. Dünyavi yaşamı zorluyor.ister hiristiyanlık ister Müslümanlık olsun kalıplar (mezhepler ) daim sorgulamayı ayıplayıp biad etmeyi kabullenmeyi öne çıkartıyor.
Burada anlaşılmaya çalışılan ailesel inanç kulvarımız olan İslam üzerine çalışmak olmalı. islam adına yürütülen çalışmalarda bir anlayış yanılgısının yaşandıgı kesin gibi görülüyor. İslam kaynak olarak yüksek bir ulviyeti taşıdıgını düşündügümüz inançkarlıgımız ın özü olan kuran,la özdeşse bizin inanç ocagımızda kutsal kitap kuran olmak durumunda olmalıdır.
Günümüz İslam anlayışında ne yazıktırki Müslümanların yaşamlarında en az etkisi olan kutsal kitabımız oluyor.
Din adına öncül görünen güçler kuran ötesi ehl-i sünnet itikadı olarak bir doktirini topluma yöneltirken dogrulugu tartışılır bir geleneksel olguyu topluma buruy etmiş oluyor.
Burada yönerge olarakta islamiyetin pergamberi son pergamber hz muhamed adına gerçekli varsayımlara dayalı hadisler öne çıkartılıyor.burda kabul edilirki ince bir çizgi vardır. Pergambere esas edilen sözler (hadis ) eger pergamber kaynaklıysa red etmek inançkarlıkla bagdaşmamış olur.eger pergamber kaynaklı olmayıp varsayıma dayanıyorsa inanç bozulmuş olur.
Bu büyük bir çelişki gibi görünür olsada aslen halledilmiyecek bir problem degildir. Mantıksal düşünce şunu benimser ortaya konulan ve toplumu yönergeleyen sözler burada konusunu ettigimiz (hadisler ) kuran gerçegine uygunsa kabul görmelidir.aksi yoruma tabidir.din üzerinde yorum realist olamıyacagına göre yanılgıda kaçınılmaz oluyor. Bireysel olarak düşünecek olursak geleneksel itikadı ‘ehli sünnet yolu ‘ toptan red etmek saglıklı bir duruş degildir .her haliyle kabul etmekse geçmiş yüzyılların yanılgısana bulaşmak olacagına göre burada izlenecek yol kuran,gerçegi aydınlıgında özü bulmak olmalıdır. Taha süresi ikinci ayet açıkça görülüyorki din eger kuran odaklıysa korku ve despotluk islamiyette kendine yer bulamaz durumdadır.çagımız hukusal bütüncede (devlet ) insan hakları sosyal adalet inancın mahzuniyeti çagdaş evrensel hukukla saglanabilir bir sonuçtur. Bunun için laisizim inançın kutsiyeti içinde bir gereklilik olmaktadır. İnancı sömürülmiyen bir toplum daha özsel bir imanı yaşıyabilir.bunun aksi gıridir. Belirsizligi içinde taşır.
Ansızın rahatsızlanan bir arkadaşımız şehrin bir hastanesine götürülmüş ertesi gün ölüm haberini duyduk . bilir olmalıyızki o arkadaşı o hastaneye sag olarak götüren güç isteseydi onu sag olarak tekrar evine getirirdi ! tanrı takdir eder sonuç ortaya çıkar.
Ölümlü halimizle inançkarlıgımız dogal bir sonuçtur dogal olmayan inancın kalıplaştırılıp dinsel kulvarda bir imtiyazlı güç oluşturmasıdır. inancın kullanılması ve sosyal miskinleşme burada başlamaktadır.
Akıl mantık sorgulama yetisinden vaz geçmiş halk yıgınları kendi yaradılış bilincinde olmadan buruygan zihniyetin karanlıgında ömür tüketir olunca yanılgıda kaçınılmaz olmaktadır.halbuki inanç bize düşünmeyi sorgulamayı ve gerçege ulaşmayı emreder.
Hepmiz evrenin bir parçasıyız sadece özeliz ! çünkü var oluşumuz özel. Diger canlılardan farklı ciger canlılardan (hayvanlar )üstün diger canlılar kadarda çaresiz ve mahzunuz !
Tanrı adına yaşamımızı yorumlayan gerçeklikten ıraklaştıkça daha da yalnızlaşıyoruz. Ya redci bir açıyla kendimizi boşluga atıyoruz Ateizim ) yada kalıpların içinde yetmezleşiyoruz.bilemiyoruz(ki ) tanrı dünyaya kullarını korku ve acı içinde yaşasın diye var etmemiştir.Din bir yolculuktur bu yolculugun rahat olması için yolun iyi tanınması gerekir.biz günümüz insanları bunu başaramıyoruz ya geçmişin varsayılmayı bizi çökertiyor yada günümüzün aymazlıkları ortasını bulamıyoruz.yaşamak istiyoruz ama yaşamaktan korkuyoruz.
Yaşamın en hareketli zamanında bir gerekçe ortaya çıkıyor ve ölüm geliyor. Bunun için kalıpların cenderesinden kurtulup kendimize bir alan açmayı becerebilmeliyiz. Halk kitleleri güncel yaşamlarında dini yolculuklarını açılacak bu alanla özgürleştirip özerkleştirebilmiş olurlar. Onun için çagımız dialektiginde varlıgımızı yönergelerken dogal ve sevisel yaşama kucak açmalı beklentileri sosyal olurlulukla biçimlendirebilmenin yoluna bakmalıyızdır. Güncel yaşamda bu evrensel hukukla olurluluk kazanır.inanç özerktir onu tabulaştırıp buruyganlaştırdıkmı yanılgı kaçınılmaz olmaktadır.Bu durum inançkarlıgımızn gereklilinden kaynaklanan bir yanılgı degildir.yanılgı inancın kulvarını birilerine havale etmekle başlıyor.
Korkuyorum seni sevmekten .tüm insanları sevmek isterim .beni üşüten insanları ama yanında ısınmak isterim senin.kedileri konuşmak senle. Kediler çok vefakarlar sen gibiler ıraktan seviyorlar .
Sonra ne oluyor biliyormusun tüm acılar ölümle alıp başını gidiyor. işte gitmeden yalnızlaşmadan seni sevmemi anla.
Kimselerin düşünülmedigi bir düzenin içindeyiz ve yaşam şöyle ilerliyor güçlüler ve zalimlerin eziciligi. bilinen tüm etkenler güçlüye göre dizayn edilmiş kitlelerin yaşamları azınlıkça yönergelenmiş.eşitcil bir düzen (hukuk ) gerçek anlamda kurulamamış.dünyamızın çekilmez olmasının en gerekçesi bu oluyor küşkusuz.
Düşünülürki dar bir ömre sahip canlılıgımızı huzurlu yaşıyalım. Bu şimdilik mümkün görünmüyor. Geçken zamanların büyüsüne kapılıp direnmenin (de) saçmalık oldugu kesin o zaman özgürlüge koşmayı becerebilmeliyiz.
Ah keşke tanımazsaydın beni çekip varı vermeseydin yanıma .kızıp bagırmassaydın sabah sofra başında. Artık sevme beni sana yazık olmasın.
Tanrının kanunları ile günümüz kanunları çelişebilirmi.?
Bunu sorunun yanıtı nettir. Mümkünlülügü olmayan bir durum.
Tanrı varlıgını kuran (la ) birdirmiştir. Yaratıcıda o olduguna göre yarattıgının gönderdigini anlamama riski yoktur. yeterki varlıgının bilincinde olsun. akıl ve mantık gerçekligi bize bunu ögretir. Çagdaş yaşam tanrının yasalarının dışında degildir. Dogum ve ölüm arasındaki süreçte insan –irade – ile yetken kılınmıştır. kul sorumluluguda bu özselinden gelir.
Günümz toplumunda pergamberi ortaya atıp söylevler geliştiren o söylevlerin ana kutsiyet kuran(la ) çeliştigini görmezden geliyorlar.
Çatışkının kökeninde bu aymazlık yatıyor denilebilir.
Milyarlarca yıllık bir gezegende kendimizce yaşar görünüyoruz. bilebildiklerimiz bilemediklerimizin yanında nokta dahi olamıyor. Kontrol altındayız bekliyoruz sonu. sonsuzluk belkide ruhun özgürleşmesidir tabuları kırıp yaşamı yüklemektir sevince görülüyorki yaşanmamız istenen ömür aradıgımız bir sonuç degildir.
Biliyoruzki hiç bir görüş kalıpsal olarak büyük halk kitlelerine tek başına mutluluk getirmiyor . bir ömür boyu mutlulukta sadece _an- lar(la ) sınırlı oluyor.
Gökyüzünde yıldızları izledi bir müddet lacivert bir karanlıgı delen umut veren yıldızları çocuklugumda her yıldız bir yaşıyan insanı temsel eder diye anlatılmıştı bana. Hiçbir kutsal kitapta yazmıyan bir ışıltının simgesiydi yıldızlar. o ışıltı bana göre insandı genç kadınların korkunç yalnızlıkları gibi hüzünlü bir duruşları vardı gök yüzünde.
Belki aşkı yıldızlar hatırlatırdı soguk kalplere geçkin yaşların histerik şehvetten kaçıp merhamete sıgındıgı bir yolculuktu ömrün son yılları.
Her şey geçkinligindeydi zamanın o zaman mülkiyetin ne anlamı olabilirdi. Bedeninizin bile sınırlı oldugu bir dünyada sınırsız bir mulkiyettte mal biriktirmek aptal insanların aptalca yasalarının bir felaketi olmalıydı. Tanrının tüm pergamberleri mutevazi yaşamışken bu evrende şatavatlı konakların dinsel sözcelerinin ne anlamı olabilirki.
Gülücükler saçardı gece sen varken yüralarımda ellerim üşümezdi kış ayazlarında yakardı sobasını umudun ansıdıgımda seni. Sonra yitikleşmeler oldu yaşamda baba ana kardeş bacı korkunç kararsızlıklarım oldu benim. Soytarı yüzleri o sokakta bırakıp gidemedim. olmadı şiirler yazdı sabahında güneş . ezan okunuyordu ölümde kimdin neyin nesiydin ,ırakta o köyde şehirler kurdun hayallerime . ilkel ve anlamsız bir yolculukta bırakıp gitti umut.
Çok ötelerde kenarda bir yerdeydin sıcaklıgın sözcüklerimde benimleydin.
İlk defa düşündüm sensiz olmayı bırakmayı seni . Sana kendi dünyanda nefes almayı saglamanı. olmadı alışkanlık var sıcaklıgına düşünmesi bile üşüttü yüregimi parmak uçlarımı ayazlattı. Korktum günü gelince sensiz ölmekten. sen düşünme olurmu bırakıp beni ayazlarında çekip gitme sakın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.