TAŞ GİBİ AĞIR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Patlıcanlar közleniyor ve kokusu tüm apartmana yayıldı. Közlendikçe ocağın üzerine damlayan sulardan kapkara bir leke oluştu. ‘’Şimdi bunu nasıl temizleyeceğim’’ diye düşünürken sıkıntılı bir tıslama çıkıyor dudaklarımın arasından. Patlıcanların yandıkça küçülen yanları, küçüldükçe daha nefis kokması durumunu kendime uyarlıyorum. Davlumbazın gürültülü sesini kesip daha çok odaklanıyorum.
Harlı bir ateşe benziyor yaşamak zorunda kaldıklarım. Ben yandıkça tüm parlaklığım, tenimin tüm pürüzsüzlüğü yok oluyor. İçime içleyen yaralardan bambaşka bir kokuyla eviriliyorum. Artık eskisi gibi değilim ama bu halimle daha farklı ve derin anlamlarla buluşuyor yaşadıklarım.
Közlenmiş olan patlıcanların yerini kırmızı biberler alıyor şimdi. Onları gülüşüme benzetiyorum. Eskiden gülümsediğimde gözlerim küçülene kadar yüzüm gerilir, buruşurdu. En sonunda kocaman parlak kırmızı gibi bir tebessüm otururdu yüzüme. O günlerde herkes çok içten gülümsediğimi söylerdi. Hayat dolu olduğumu bir gülüşle tüm evrene gösterebilirdim.
Biberler közlenirken gözüm televizyona kaydı bir ara. Yine haber kanalında takılıp kaldığımı hatırladım ekranla göz göze gelince. Adamın biri karısını sokak ortasında dövüyordu görüntüde. İçimden kopup dökülenleri iki damla göz yaşına sığdırdım. Biraz sonra iki evladını (birisi iki, diğeri dört yaşındaymış sanırım) öldürdüğü haberini geçmeye başladılar. Televizyonu kapatıp bir sigara yaktım.
Biberler artık gülümsemiyorlar ve buruşup küçüldüler. İşte şimdi onlarda bana benzediler. Öyle küçülmüş hissediyorum ki yok olup gitsem kimse farkıma varmazmış gibi geliyor. İranlı kadınları düşünüyorum… Beyaz örtüleriyle direndikleri şeyin karşısındaki güçlü duruşu çok sevdiğimi fark ediyorum. Hepsini közlüyorlar ve şimdi dünyaya saldıkları o rayihalı koku artık fark edilecek kadar güçlü. Bu güzel!
Çok güzel bir salata ortaya çıkarıyorum sonuçta. Renkleri ve kokusuyla göz alıcı. Oysa az önce közlenirlerken çok çirkinleşmişlerdi. Yeni bir şeye dönüşmek onları çok güzel oldurdu. Bu benim eserim.
Geçen gün öğlen tatilinde işyerinde kaldım. Yapmam gereken pek çok iş birikmişti. Odamda çalışırken koridordan gürültüler gelmeye başladı. Yerimden tedirginlikle kalkıp kapıya yöneldim. Kapıyı açarken kalbim yerinden fırlayacak gibi hızlı atıyordu. Korkak bir kedi gibi başımı koridora uzattım ve o anda benden başka çalışan kimsenin olmadığını fark ettim. Psikolojik rahatsızlığı olduğunu düşündüğüm bir adam koridorun diğer tarafındaydı ve çok öfkeli görünüyordu. Kapalı kapıları tekmeliyordu ve çok yüksek sesle hakaretler ediyordu.
Kapıyı kapatıp odama saklandım. Öyle hızlı nefes alıyordum ki bir süre sonra bu düzensiz soluk alıp vermek yüzünden başım dönmeye başladı. Belki tansiyon değerlerim ve diğer vital bulgularımda değişmişti. Bilemiyorum… Özetle korkuya bağlı bir şok geçiriyordum. Bir anda yine bütün hayaletler gün yüzüne çıktılar. Kendimi o banyoda buldum. Sonra o mutfakta, sonra yine o banyoda …. Sonra o evin koridorunda saçımdan sürüklenmeye başladım…
Arkadaşımın beni sarsarken seslenmesiyle kendime geldim. Masanın altına nasıl girdiğimi ve orada ne kadar süredir hıçkırarak ağladığımı hatırlamıyorum. Etrafıma toplanan insanların sorgu dolu bakışları arasında kendimi çıplak gibi hissettim. Kazağımı, eteğimi çekiştirip kendimi kapatmaya çalıştım. O öğlenden sonra hiç kendime gelemedim.
Dokuz yaşında evlenmek mi dediniz? Lütfen aynaya bakınız… Sizler insan mısınız?
Asla bir feminist olmadım. Ev işlerini hep ben yaptım ve sebebiyle hiç ilgilenmedim. Tahsil hayatımla hiç böbürlenmedim. Anne olmayı her şeyden çok istedim ve bu uğurda pek çok şey feda ettim. Tüm bunların arasında sadece bir insan olduğumun görülmesini istedim.
Şiddet mağduru biri olduğunu gizlemek uğradığın şiddetten çok ağırdır.
Diyanet işleri….!!! Dostum senin temsil ettiğin dini reddediyorum. Sayın yetkili sen hiç dört duvar arasında psikolojik veya fiziksel şiddete uğradın mı?
Bu hayatı yaşamak zorunda olduğum ve travmalarımı kazıyıp atamadığım için tüm her şeye lanet olsun….
Deniz...
YORUMLAR
Din, inanç ve değerler siyaset ve kurumların üstünde ve dışındadır kanımca
Dolayısıyla insanın Allah'ıyla, Tanrısıyla kurduğu gönül bağı kendisine ait ve değerlidir
Diyanet ise ülkemizin anayasal bir kurumu, eleştirilmez değil, dinsel bir kurumda değil, onu eleştirmek dini tenkit etmek demek değil, insanın dini inanç ve değerleri karşılayış noktasında nerede, hangi konumda olduğunu göstermez
Taciz ve tecavüz suç boyutunun da ötesinde insanlık dışıdır, ağır travmatik sonuçlar doğurabilir, yaşamadan empati kurulması o denli zordur
Nihayet
Güne gelen yüreği, emeği, kalemi, kelamı tebrik ediyorum hanımefendi
Saygı ve selamlarımla...
Den(iz)
Sevgilerimle....
Merhaba Deniz hanım, öncelikle kutluyorum insani duyguların doruk yaptığı yüce gönlünüzün güzelliğini.
Uygar dünya uzayın derinliklerinin keşfine çıkıyor. Ya biz nelerle uğraşıyoruz:
Türbanı savunanlar büyük utku kazandılar! Çağ atladık böylece! Yazarlarımız başta Nobel olmak üzere yer karasındaki tüm ödülleri topluyor! Oskar'ı yine bizimkiler aldı!
Öğrencilerimiz katıldıkları uluslar arası sınavlarda ilk sıraları kimseye kaptırmıyor!
Ne diyeyim fazla yer işgal etmek istemiyorum. Ülkenin sık sık müfredat değiştirerek, öğrencilerimizi dershane destekli eğitimi sonucu katettiğimiz başarıları anlatmak adına!
Bir kısa anekdotla noktalayayım yazdıklarımı. İstanbul İmam-Hatip ve İslam Enstitüsü mezunu ve yıllarca İmam-hatip Liselerinde öğretmen ve yöneticilik yapan bir yurttaşımız anlatıyordu. "Türkiye'de işsizliği çözmenin tek yolu var. kadınları iş hayatından uzaklaştırmak..." Neredeyse kanım donmuştu bu sözü duyduğumda. Saha ve top onlarda Deniz hanım. Üzgünüm.
Emeğe ve sanata saygımla.
Den(iz)
Değerli yorumunuz benim için çok kıymetli. Katkınız ve desteğiniz için teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Sevgili Deniz.
Yazını okuyunca işin doğrusu şaşırdım. Çünkü senin yazını okumadan önce ben de şu diyanet fetvası üzerine bir şeyler yazmıştım ve bu gece yayınlayacaktım. ( Yayınlayacağım ) Bu yazıyı görünce dedim ''Tam olarak sanki Deniz'in yazısına yorum olmuş.''
İşte o bakımdan yazına daha fazla bir yorum yazmayacağım.
Selam ve sevgiler.
Den(iz)
Yazınızı okudum.Benim yazıma cevap olduğunu düşünmüyorum. Benim yazımdaki bir cümleye cevap olabilir belki. Ama benim anlattığım ile sizin anlattığınız başka şeyler. İlk kez beni anlamadığınızı düşünüyorum.
Sevgilerimle...
Recm, bir linç çeşididir, İslamla ilgisi yoktur ama bir biçimde araya karışmış ve bazı ülkelerde keyfi ya da hukuki çerçevelerde uygulanagelmiştir. Sosyal medya platformlarında da "sanal linç" yöntemi etkili bir rencide aracı olarak kullanılır. Yine de hatırlatayım, aman dileyene vurulmaz.
Den(iz)
Senin ne güzel bir kalbin var. Tamam madem sen öyle diyorsan sustuk :))
İnsan kendi hacmi ve kütlesinden ziyade yaşadıklarının ağırlığıyla kendini belli eder, biz de buna karakter deriz değil mi?
Ama yazının ilk kelimesine dikkat çekecek olursam eğer, İNSAN dedim...
Yaşadıklarımız, yaşamaya maruz bırakıldıklarımız, bizi bir insan gibi görmeyip egosunu tatmin edecek veya bir stres topu gibi görerek stresini atacak zihniyetlerin hepsini s.k..s..m var.
ve sanırım biz anneliğin verdiği bir düşünce ile hep güçlü maskemizi taşımak zorundayız, zayıf göründüğümüz anda çocuğumuzda kendini zayıf hissediyor çünkü, bu nedenle bende zayıf olduğumu kimseye hissettirmek istemem ama aslında bir telden farkım yok, öyle de yıpranmışım ki..
Yaptığımız şey saçma Denizim biliyor musun?
Belki bizler için yapan olmadı, yani hayat denilen bu cehennemin; tabi ki yanlışları ve hataları göstererek daha güzel bir yer haline getirmeye çalışıp, çocuklarımızın gözünü boyuyoruz.
Sonuçta onlarında büyüyeceğini unutuyoruz sanırım, ama yine de bunun en güzel yanı onlar çocukluk dönemlerini kendisinden yaşça büyük salak bir herifin koynunda veya şiddete maruz kalmış sinik bir kişiliğinin nasıl oluştuğunu düşünmekten ziyade gülümseyerek hatırlayacak.
Ve Denizim, her zaman güçlü olmak zorunda değilsin, düşecek gibi olsan bile yanındakilere yaslan. Seni tutacağımdan emin olabilirsin..
Sevgilerimle...
Den(iz)
Seninle aramızda konuştuklarımızdan dolayı şuraya yazdıklarını benden daha iyi anlayabilecek biri yoktur burada diye düşünüyorum. Çok detaya girmeden benzer yaşanmışlıklar ,aynı can acıları insanları birbirine karşı daha anlaşılır kılıyor. Empati burada devreye giriyor işte. Mesele bir sıkıntıyı yaşamasan bile anlayabilmek! Bunun eksikliğidir kadınlara tüm yaşatılanların sebebi gibi geliyor bana...
Güçlü olmak zorunda değil miyim? Kimseye güvenmiyorum ki!
Sevgilerimle....
Yandaş kelimesini unutmuşum.
feveran ettiğim kişi Ataist ise yandaş kelimesi yerini bulacaktı.Olmadığına göre bu kelime Yok hükmündedir.
Ataist derken yorum yapanları kast etmedim.
Böyle yorumlanmaya sebep olduysam onlardan da özür diliyorum.
Kimseyi itham etmek kastım yok.
temel48 tarafından 1/5/2018 12:27:50 PM zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Kirli fikirlerinizle burada yapılmaya çalışılan şeyi kirletmeden gidiniz.... !!!
Deniz hanım
Taciz veya tecavüz edildiniz.Şiddete maruz kaldınız vs bunları yazılarınızdan okuduk.
Diyanet ben böyle bir fetva vermedim.Bu da nereden çıktı diyor.
Siz yazınızda senin temsil ettiğin dine inanmam diyorsunuz. Yandaşlarınız da onaylıyor.
Sizin yazılarınızdan edindiğim bilgi,bana sizin zaten dine inanmadığınızı ve Ateist olduğunuz kanaatini veriyor.
Olabilir.İsteyen istediğine inanır,veya hiç bir şeye inanmaz.Benim için bir sorun yok.
Burası Türkiye.Yani laik ülke.
Bu sitede kaç kişi olduğunuzu bilmiyorum ama Mal bulmuş mağribi gibi Din üzerinden, Diyanet üzerinden yazılar yazarak kendinizi tatmin etmeye uğraşmayınız.
Biz sizin ateis'tliğinizle uğraşmadığımız gibi.
Hükumeti yerecek o kadar çok konu bulursunuz ki,bu size haftalarca yazı yazdırır.
Den(iz)
Taciz edilmek bu ülkede her kadının yaşadığı bir durum. Kanıksanmış olması içler acısı. Tecavüze uğramadım ama bu uğrayanların sesini duymadığım anlamına gelmez.Ben sadece eski eşimin bana yaşattıklarını dillendiriyorum.
Diyanet böyle bir fetva vermedi ve günlerce bütün haber kanalları bunu konuştu. Ülkedeki simitçi bile bunu konuştu. Diyanet zatı şahaneleri ise dün yarım ağız yine ATATÜRK'ün getirdiği yaş aralıklarını ATATÜRK'ÜN kurumundan açıkladıklar. Bak kardeşim diyanet kutsal bir yer değil. Devletin bir kurumudur. Sanırım siz oraya kafanızda cami gibi kutsallaştırmışsınız. Ayrıca o kurum hükümeti temsil etmez. Ediyorsa bu işte bir yanlışlık vardır. Din ile devlet işleri ayrılalı epey oluyor. Sanırım sizin bundan da haberiniz yok.
Diyanet denilen kurum son yıllarda küfür eder gibi onlarca fetva verdi. Din ile ilginiz biraz olsun varsa açıp bakarsınız ve şu at gözlüğünüz den de kurtulursun. Ha yok ben böyle bağnaz kafamla mutluyum diyorsanız oda sizin seçiminizdir. Ancakkkkkkkkkkk benim özgürlük alanıma girip bana saldırırsanız,benim bedenim üzerinde sürekli hak iddia eden kişi ve kurumları bana savunursanız cevabınızı alırsınız.
Ben ateist değilim sayın kişi. Bunu da defalarca pek çok yerde yazdım. Siz ne okuduğunuzu ayıramayacak kadar kör bir beyine sahipseniz bu benim sorunum değil. Ayrıca ateist olsam da bundan sana ne! Burada sana inancım konusunda hesap verecek değilim. Sen kimsin?
''Mal bulmuş mağribi gibi'' gibi yazıma saldırmadan önce ne yazıldığını iyice anlasaydınız keşke.. Ben'' Diyanetin temsil ettiği dini reddediyorum'' dedim .Çünkü onların İslam dinini temsil ettiğine son yıllarda inanmıyorum. Yaptıkları her şey güdümlü,taraflı,insanlık dışı... Benim dinimi bu kadar çirkinleştirip tüm dünyaya bu şekilde yansıtamazlar. Eğer siz gerçek bir inanan iseniz buna sizin de müsaade etmemeniz gerekirdi. Demek ki sizinde pek İslam'la anlaşmışlığınız bulunmuyor.(Aslında insanların neye inandıklarını sorgulamam.Ama siz beni direk itham ettiğinize göre bu hak bana da doğmuş görünüyor).
İki evladını kaybeden annenin cenazedeki feryadını duydunuz mu? Bu hangi dine sığıyor. Beni boş verin.... Bu yazı artık tahammül edilemez şiddetin çığlığıdır.
Siz yorumunuzun başında taciz,tecavüz ve şiddeti bir cümle ile özetlemişsiniz ya onu yaşayanlar öyle sizin gibi bir cümleye sığdıramıyor yaşadıklarını.
Eğer içinizde birazcık insanlık varsa yazıyı bu insan yönünüzle yeniden okuyun.Belki kendinizden utanırsınız....
O qué
Yazıdaki o cümle beni de çok mutlu etmedi ama bu onun görüşüydü, saygı duydum ve konunun geneline baktım.
İyi günler .
Filiz Şahin.
temel48
Bu yönden size saldırmadım.Hesapta sormadım.
Olabilirsiniz.bu benim sorunum değil dedim.
Dikkat ederseniz size hiç hakaret etmedim.Beynim kör değil,her halde sizin gözleriniz kör.kafamda bağnaz değil,sizin hayal bile edemeyeceğiniz kadar aydınlık.
Diyanetin savunucusu değilim.O da kendini savunsun.
Ben bu aralar moda olan din düşmanlığından rahatsın olduğum için sizin yazınızı da bu yönden değerlendirdim.
Sizin sorgulamanıza gerek yok.İslam'lada gayet iyi anlaşıyorum.
Bunu da nezaketle yaptım.Nezaket bekliyorum.
Yazınızda kafa sıkmakla ilgili noktalı moktalı kelimeleri kullanarak ta yapmadım(sonradan silmişsiniz).
Taciz tecavüz kelimelerini de konunun mecrası değişmesin diye özet geçtim,özelinize girmedim.Tüm tacizcileri de lanetliyorum.
Bu işi çocuklar üzerinden yapanları da ayrıca lanetliyorum.
İslam adına,din adına,işlenmiş bütün suçları ve suçluları lanetliyorum.
İslam adına İslam'a ters düşen fetvaları verenleri de lanetliyorum.
Fervadım yukarıda da bahsettiğim gibi,son zamanda moda olan,haberler üzerinden,diyanet üzerinden,çeşitli kurumlar üzerinden dine saldırmayadır.
Anlaşıldı mı?
Den(iz)
Siz böyle yazıyı yorumu çorba yapıp kendinizce çıkarımlar yapıp abuk sabuk ipe sapa gelmez şeyler yazmaya devam edecekseniz sayfamı terk ediniz. Burada çok gerekli biri gibi durmuyorsunuz.Eleştiriye her zaman kapım açıktır. Sizin yaptığınız şey eleştiri yapmak değil. İnsanlar farklı görüşlerini her zaman söylemeli.Ama yolu bu değil. Bir daha benim sayfama üslup ayarı vermeden girerseniz daha sert olurum.
İnsanlar inanır yada inanmaz. Siz din polisimisiniz. Benden dine inanıyorum diye özür falan dilemeyin. Belki bir şey olacak ve üç gün sonra inanmayacağım. O zaman sizin uygun insan kriterlerine uymayacak mıyım?
Saçma sapan birisiniz....
Sinem ve Filiz; TEŞEKKÜR EDERİM...
Hicran Aydın Akçakaya
eyy kendini ölümsüz sanan yaratıklar
insan olma ihtimaliniz birazcık ta olsa gerçekten yok mu ?
biraz da olsa var galiba diyenleriniz yürek kaldırsın ve inanın yaşama şansınız bitmiş değil sadece beyin nakli ve samimi bir kucak size yetecek inanın. hatırlamazsınız belki ama sizi doğuran ananızda kadındı ve sizde çocuktunuz bir zamanlar :(
yaz hemşehrin yaz
"gereği düşünülmüştür" düşünmek her ne kadar suç olsa da...
Den(iz)
Sevgilerimle...
adı gibi bir kalem.......okudukça büyük keyif alıyorum....ve tüm kadınlarında böyle düşünmesini böyle haykırmasını istiyorum...saygılar engin kalem
Den(iz)
Sevgilerimle...
Sadece sustum ve yazının içinde kayboldum sevgili Deniz..
Diyanete gelince bende temsil ettiği dini reddedeli çok oldu..
Çocuk gelin yoktur,
PEDOFİLİ vardır..!
Çocuklarınızı Diyanetin uzananayacağı yerlere saklayın..!
Çocuk gelin yoktur sapık erkek,
şerefsiz baba,
göz yuman anne ve çanak tutan devlet vardır!
Kaleminden ve yüreğinden öpüyorum canım .. KUTLARIM
Den(iz)
Sevgilerimle...
Çoğu kez cehennem gibi yaşamaya mecbur bırakıldığımız bu dünyanın
var oluşunu sorgulamaya kadar gitmemizin yarattığı, aslında çok doğal ancak
bir o kadar da korkunç olduğu bir ikilemin ortasında kaldım Deniz..
Yazının bende uyandırdığı bir duygu hali diyelim biz buna.
Den(iz)
Sevgilerimle...
annem onbeş yaşında evlendirilmiş...biliyor musun annem her isyanında veya başka bir hem cinsinin bir sorununu veya depresyonda olduğunu duyduğunda - ki bunlar genelde eften püften basit şeylerdir veya annemin yaşadıklarının yanında küçük görünür o an gözüne- hep şunu söyler annem, boğazına bütün taşları dizdikten sonra tabi: 'beni onbeş yaşında evlendirdiler ya! onbeş yaşında! daha önce hiç görmediğim, hiç konuşmadığım, hiç tanımadığım birisiyle! ailem aldı kendi eliyle beni yabancı bir eve bıraktı gitti! dağın başı! kimse yok ki dertleşesin! kocadan dayak yemişsin ya da başka bir derdin varmış sıkıysa git baba evine bakalım! bana ki şimdi diyorlar 'depresyondayız!' cinlerim tepeme biniyor! benim yerimde olsaydınız napacaktınız acaba?'
şimdi onbeş yaşındaki bu kız çocuğunun geçirdiği travmaları ve o kör kuyulardaki boş çırpınışlarını iyi kötü hayal etmek zor olmasa gerek...varın kendiniz düşünün artık dokuz yaşındaki çocukların ne hissedebileceğini!..
din kadar insanı yozlaştıran, köleleştiren, öldüren başka bir silah yoktur! bunu derim hep...
sevgiyle....
Den(iz)
Sevgilerimle...
Yazının başlığını es geçmedim ama girişte öyle kaptırdım ki kendimi közlenmiş patlıcanlara, ocağa, ocağın üstüne damlayan koyu renk sıvıya ve közlenen kabukların ocağı kirletmesi olayına. Dur dedim yazı bitsin tepsiye dizip fırına sürmesini salık vereyim Deniz'e diyordum kendi kendime. Ocak temizlemekten kurtarayım bu yöntemi önererek diyordum. Yazı ilerledikçe nefes alamadım, boğazıma peş peşe pinpon topu sıralandı adeta yutkunamadım. Her iki şakağıma aniden dayanılmaz bir sancı girdi. Zor bitirdim yazıyı sevgili Deniz.
Dün akşam haberleri izlerken çocukları, boşanmak istediği kocası tarafından katledilen annenin bakışlarından kaçırdım gözlerimi, haklıydı çünkü, hepimiz suçluyuz. Sokak ortasında kocası tarafından tekmelenen kadının çaresizliği karşısındaki çaresizliğimden utandım kadın olarak.
Lanet olsun Atatürk'ün karanlıktan aydınlığa çekip çıkardığı kadınları tekrar karanlığın ortasına hapsetmek isteyen zihniyete, lanet olsun kadını insan yerine koymayan erkeklere, lanet olsun terkedilmeyi hazmedemeyen kocalara, sevgililere, lanet olsun karısına, kızına, kız kardeşine ve hatta annesine her türlü şiddet uygulayan canavarlara, lanet olsun dini, şahsi çıkarları için kullanıp, çocukları taciz eden, tecavüz eden, nikah kıyıp yatağına alan, kendine mahkum eden sapıklara, lanet olsun aman dileyen kadını koruyamayan düzene, sisteme, topluma, lanet olsun
kişiliksiz, zayıf karakterli, adamlıktan zerre nasip almamış erkek müsveddelerine ve onları haklı gören geri zekalılara. Hepsine lanet olsun!
Ve sevgili Deniz sana bir kez daha hayran oldum. Oğlun çok şanslı bir çocuk, çünkü muhteşem güçlü bir kadın onun annesi.
Den(iz)
Oğlumdan çok pek şanslıyım aslında biliyor musun. Eğer onun varlığı olmasa bu kadar uzun süre yaşamak denilen cehenneme dayanabilir miydim hiç bilmiyorum. Bir kabusun bitmesi her şeyi bitirmiyor. Sürekli seni takip eden bir karabasan gibi olmadık bir yerde karşına dikiliyor. Bir anda tüm dengen bozuluyor ve saçma sapan şeyler yapıyorsun. İnsanların içinde en zayıf halini göstermek zorunda kalıyorsun. Oysa ben asla zayıf biri gibi görünmeyi sevmeyen bir insanım. Öyle olsam da bunu bilmelerine gerek yoktu... Ama elimde olmuyor işte...
Patlıcanlar :)))
Ben o fırın işini de yaptım canım ama böyle ocağın üzerinde mangal tadına daha çok ulaşıyorum gibi geliyor. Bu sebeple bu zahmete katlanıyorum artık..
Sevgilerimle...
Ah Deniz'im! Bilemedim ki ne diyeyim; aklımda sadece etraftan sıklıkla duyduğum beş-on küfür var; tam da yeri ama buraya yazılmaz!
.......
Öyle işte...
Den(iz)
Sevgilerimle...
Mustafa Kemal'in 1924 yılında yobazları denetim altına alabilmek için kurdurduğu ve dönem içinde yozlaştırılıp içi boşaltılan bu yapıyı laiklere, demokratlara ve devrimcilere kapattırabilmek adına sol tandanslı sağ ajan ağızlarla algı operasyonu çekiliyor. DİB kapatıldığı ya da yıpratılmaya devam edildiği taktirde yobazlar üzerindeki güdükleştirilmiş denetim de kalkacaktır. Kendi ayağınıza sıkmayın.
Kayzer Şose
chaotica
Den(iz)
Bütün kurumların,bütün algı operasyonlarının canı cehenneme... Ben artık tecavüze uğramak,öldürülmek,dövülmek istemiyorum...
Var olan haklarımıza sahip çıkamadığımız için bize yazıklar olsun. Bu piç sürüsüne birileri dur demeli...
HİÇ CESARETİNİZ YOK MU ORADAKİLER?
Filiz Şahin.
lacivertiğnedenlik
Den(iz)
- Düştüm.... !
Den(iz)
Sevgilerimle..
"Cehennemi indirmişler yere
Gelip gidip cennet diyorlar
Sofralarında bir tencere kurt
Ha bire pilav diye yiyorlar
Tanrının şeref katında yaratıldın
Ey eşref-i mahlûk
git yüzüne su vursunlar
Koş git
Kaç dilsizin ırzına geçtiğini sır et
Secdeye varmadan anlatırsın dindarlara(!)"
bunu yazdığımda sevdiğim insanlar sondaki o dindar lafını (!) işaretyle sorgulat ki gerçek dindar incinmesin demişlerdi
İslam incitiliyor şimdi kim neyi sorgulasın?
kadının adı, biz araplaştığımız gün itibariyle silindi!
Den(iz)
Sevgilerimle...
Filiz Şahin.
açığa alındığı gün, öğretmenin akli dengesi yerinde değil diye uydurulan kılıf var
madem aklı yok nasıl devlete öğretmenlik yapabilir diye işe aldınız?
sadece o kuruyasıca çükleri için bebekleri kurban etmeyi ve buna kılıf uydurmayı marifet sayıyorlar
sapkın ve sapık bunlar - bunun hesabını veremezler yarın-
daha geçen sene kadını tecavüzcüsüyle evlendirip tecavüzü meşrulaştırma yasası için çaba sarf etmediler mi,
keşke kabus olsaydı da bütün kadınlar uyandırmak için uğraşsaydık
Bir ülkede kadın hala insan yerine koyulmuyorsa
Sokak ortasında bir kadın yavaş yürüdüğü için dövülüyor ve kimse ses çıkarmıyor, hatta karşıda telefonuyla biri çekim yapabiliyorsa, yine başka bir kadını boşandığı için cezalandıran koca iki çocuğunu birden katledebiliyorsa kimse o ülkenin gelişmişliğinden bahsedemez.
Şu hayata odun gelip yine odun gidenler az da olsa değiştirilemez mi acaba? Eğitilemezler mi? Ve insan olan bir insan böyle bir konuda neden eğitime ihtiyaç duyar ...
Den(iz)
Sevgilerimle...
Her şey daha fazla incitiyor bizi. Tıpkı o patlıcan morunun siyaha dönüp yok oluşu gibi.
Ve çürümüş kurumların çürük ağızlarına hiç şaşırmıyorum artık.
Den(iz)
http://www.edebiyatdefteri.com/siir/1135642/argaliya-agitlari.html
lacivertiğnedenlik
burada duralım
karanlığın saçlarına düşen her kuş için.