- 614 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-18
240-DERSLER
Taner Çakıroğlu Maçka Teknik Okulu’nu bitirir ve bir mühendislik bürosunda çalışmaya başlar. Öğrenci Derneği Başkanlığı da yapmış olduğundan çok kişiyi de tanımakta ve gençliğinin verdiği dürtü ile burnundan kıl aldırmamaktadır. Hele oda arkadaşı yaşlı mühendisle muhatap dahi olmamaktadır.
Bir gün odalarına aniden Mekanik Dersi Hocası Prof.Dr. Hasan Ozoklav Bey girer, kendisini Mekanik Dersi sözlü sınavında hissederken hocasının yaşlı mühendisimize hürmet ve saygısı dikkatini çeker. Utancından ne yapacağını şaşıran Taner, yanlarında fazla kalamaz soluğu başka odada alır. Hocasını uğurlarken kendisini de tanıtır, ancak kısa sürede daha büyük bir ders aldığını o zaman hocasına ifade edemezse de yaşam boyu bu olayı her yeri geldiğinde anlatır.
241-ANÇ’IN SUYU HARMANA BAĞLANINCA
Tarım makinelerinin köye girmediği eski devirlerde; Ardanuç-Yolağzı Köylüleri harman yerlerini otlardan temizler, yüzeyini su ile yıkar, uygun hale getirir ve harman dövmeye başlarlar. Ancak Ali Durmuş ve eşi aşağıda, uzakta olan köy çeşmesinden ne kadar su taşısalar da bir türlü netice alamazlar, taşınan suyu toprak emer, kaybolur. Duruma kafası atan ve çevrede Deli Ali olarak anılan dedemiz, köyün sol üst tarafından geçen Anç Köyü Suyunu harmana akıtmayı kafasına koyar. Herkesin uyuduğu bir gece arkın önünü kapatarak bazı tarlaların kenarından, bazılarının içinden kanal açarak harmanına suyu bağlar. Kendi harmanının alt tarafında olan oğlu İskender’in harmanındaki tığı su basar ve buğdayı, samanı köye aşağı alıp götürür.
Su sesinden uyanan gelini Feryaz Hanım durumu görünce sinirlenir, bağırıp çağırması üzerine eşi ve kaynı olay yerine koşarlar. Durumu gören oğulları babalarıyla münakaşa ederken:
-Biza, harmana su taşıyın, dedun da mi, yapmaduh? Diye babalarına çıkışırlar.
242-TÜKÜRÜK ŞAMPİYONU
Temel Almanya’ya işçi olarak çalışmaya gider. Uçaktaki koltuğunun hemen yanında dünya tükürük şampiyonu oturmaktadır. Adam bir tükürür ve tükürük Temel’in kulağının yanından mermi gibi geçer. Adam:
-Ben 96 Olimpiyatları Tükürük Şampiyonu Almanya’dan Hans” der. Temel şaşırır. Bir müddet sonra adam bir daha tükürür ve tükürük Temel’in kafasını sıyırarak gider. Hans:
-Ben 2000 Dünya Tükürük Şampiyonu Hans, der.
Temel artık dayanamaz ve Hans’ın suratının ortasına bir tükürük kondurur:
-Pen daha acemiyum, der.
243-PİR KUZİ, PİR KUZİ DAHA…
Bir inşaata amele alınacaktır. Alınacak elemanları kalfa Cemal’in seçmesi istenir. Adaylar fazladır. Bu durumda Cemal sınav yapmaya karar verir. Cemal adaylara:
- Pize 1 kişi lazımdur. Pu nedenle sizu imtihan edeceğum. Bu arada gözü Temel’e ilişir. Burnundan tanımıştır. Hemşerisini işe almak ister. Önce Temel’i sınava alır ve sorar:
- Hemşerum söyle baa bakalum.. Sana 3 kuzi verdum, sonra 2 kuzi daha verdum kaç kuzin oldi?
- 6 tane oldi. Cemal biraz bozulur ama çaktırmaz.
- Tabi bu soru biraz zor oldu piraz taha kolayini sorayum.
- Sana 2 kuzu verdum, sonra 1 tane taha verdum kaç kuzi oldi?
- Tört kuzi oldi. Cemal sinirlenir, ama hemsehrisini de işe almak ister.
- Peçi 1 kuzi verdim, sonra bir kuzi taha verdum kaç etti?
- Üç etti. Bunun üzerine Cemal iki tokat çakar ve tekrar sorar.
- Pir kuzi verdum, kaç kuzin oldi?
- İçi tane. Cemal iyice sinirlenir ve Temeli iyice döver.
- Ulan hemşeru teyup işe almak istedum, sen de tam salakmişsun. Ula sağa pir kuzi vermişsem pir kuzin olur anladun mi?
- Olir mi, der Temel:
- Penum evde bir kuzi de kendumin vardur, daa.
244-KOÇU TALAPLAMA
Ardanuç-Yolağzı Köyü’nde sonbaharın koç ayında koç katımı olur. Herkesin koçları günde birçok koyunu aşıladığı halde Ali Osman Yasal’ın iri ve besili koçu birkaç tane ile yetinir. Sürüsünün kısmen kısır kalacağını düşünen köylümüz koçunun cinsel isteğini artırmayı planlar.
Mağretev Boğazı’nda sürüyü otlatırken koçunu kızdırır ve kendisine vurmasını sağlar. Koç geri geri gidip hızla üzerine koştuğu anda aşlama ağacı arkasına geçer, koç ağaca tos vurur, kendisi de değneğini sırtına uzunlamasına indirir. Olayın bir süre tekrarlanması ile tos sesi ve ağacın sallanması diğer komşu küçük çobanların ilgisini çeker. Merak içinde koçunu niçin dövdüğünü soran çobanlara:
-Dogmiyerim Ola!..Talapa geturiyerim,der.
245-İNCE İŞLER(1)
Bir zamanlar Ardanuç-Yolağzı Köyü’nün yaşlı ve bilge kişisi Molla Ali Pehlevan’ın sohbetlerine doyum olmaz. Şehirden, çevre köylerden ve kendi köyünden gelenlerle evi dolar taşar.
Uzun kış gecelerinin birinde; böyle kalabalık bir oturumda da çeşitli konularda sohbeti dinlenilir. Bir ara odada bir sessizlik olunca, Ançkora Köyü’nden gelen bir misafirinin sesi duyulur:
-Emiii!..Birez(2) da inca işlavundan(3) bahsedarsuuun!..
1-İnce İşler: Gönül İşleri, çapkınlık
2-Birez: Biraz
3-İşlavundan: İşlerinden
246-KAYNANALIK SANATI
Bir genç heyecanla annesine gelir ve aşık olduğunu, evlenmek ve tanıştırmak istediğini söyler. Ama sadece eğlence olsun diye eve 3 kız getireceğini ve annesinin evleneceği kızı tahmin etmesini ister.
Ertesi gün 3 güzel kızla eve gelir. Otururlar, bir süre sohbet ederler. Bir süre sonra çocuk heyecanla annesine sorar:
- Tahmin ettin mi? diye. Anne duraksamadan yanıt verir:
- Ortadaki kızıl saçlı. Oğlan hayretle annesine sorar:
- İnanılmaz, nasıl bildin? Anne yanıt verir:
- Bir tek ondan hoşlanmadım…
247-HEPUMUZ USTAA!..
43 yıllık esaret döneminde Artvin yöresi halkının çoğunluğu Anadolu’nun içlerine doğru karda kışta zorluklarla göç etmişlerdi. Yerleşim yerleri ateşe verilmiş, Müslüman halkı asimile etme veya göçü hızlandırma gayreti almış yürümüştü. Bazı köylerdeki yanmamış evleri de Rus askerleri yerle bir ediyorlardı. Göçüp gitme olanağı olmayan halk bu durumları görünce içleri sızlar. Ardanuç’un bir köyünde komşularının evlerinin yıkıldığını gören bazı köylüler, Rus Askerlerine:
-Her şeylerini bırakıp kaçan bu insanların, evlerini yıkmakla ne zevk alıyorsunuz diye sorarlar. Rus’un cevabı düşündürücü olur:
-Hem yıkaruh,hemi de yaparuh.Hepumuz Usta,yaaa!..
248-GENÇ ÖĞRETMENİN MERAKI
Ardanuç’un bir köyünde öğretmenlik yapmakta olan Ankaralı bir genç, öğrencilerinin bazı kelimelerine kafayı takar. Bir sohbet sırasında çocukların velilerine:
-Öğrencilerimin bazı kelimelerini anlamıyorum. Örneğin geçenlerde bir öğrencimin kurşun kaleminin ucu devamlı kırılınca “Bu andırda iş yoh.” Dedi.. Bir kız öğrencim de kızdığı arkadaşına “andır koyarım başına” demişti. Bir öğrencim de “On para buldum dereda, kız andırın nereda” diye başlayan bir yöresel mani söylemişti. Bu “Andır” sözcüğü nedir ki her yerde kullanılıyor, anlamını çözemedim, bileniniz var mı? Diye sorar. Herkes birbirine bakar, sessizliği bir ihtiyarın kısık sesi bozar:
-Valla ogratman sansın, ogranacan bıza da ogratacan, der.
249-YATIŞ ŞEKLİ
Köyün birinde vatandaşın biri ölür, sırt üstü son istirahata çekilen merhumun sağ eli bağrında sol elide erkeklik organının üzerinde olduğu dikkati çeker. Köy halkı merhumun bu vaziyetinden bir mana çıkarmaya çalışsalar da bir sonuca varamazlar. Merhumun bu vaziyetini köyün imamına sorarlar. İmam da bir mana veremez, araştırma için köylüden yarım saatlik izin ister. Yarım saat sonra cemaatin karşısına geçer:
-Ey cemaat merhumun ölüm vaziyetinin nedenini öğrendim. Merhum sağ eli ile borcunun borç olduğunu, sol eli ile de ancak kuşunu alabileceğinizi işaret etmek istemiş, der.
250-MAYMUNUN GÖZÜ AÇILDI
Şapka satarak geçinen bir tacir, yolu ormandan geçerken heybesini bir kenara koyarak ağaç gölgesinde dinlenmeye başlar. Bu arada uyuya kalır. Bazı sesler duyarak uyandığında heybesinin bomboş olduğunu görür. Çevreyi gözleri ile tararken seslerin geldiği ağaçların üzerin bakar. Bir sürü maymun, başlarında şapkalar, kendisine bakıyorlar.
Yüksek ağaçlardaki maymunlardan şapkaları nasıl alacağım diye düşünürken bir ara başını kaşır, maymunlar taklit eder, ellerini yukarı kaldırır, indirir; maymunlar aynısını yaparlar. Bu sefer hızlıca başındaki şapkayı alır, yere atar; maymunlar da aynısını yapar ve şapkalarına kavuşur.
Aradan uzun yıllar geçer, aynı olay aynı ormanda tacirimizin torunun başından da geçer. Ancak dedesi kadar telaşlanmaz, çünkü olayı dedesinden duymuş, bilgi sahibidir.
Başını kaşır, maymunlar da kaşır, ellerini yukarı aşağı indirir, kaldırır; maymunlar da aynısını yaparlar. Bu sefer şapkasını hızlıca çıkarır, yere vurur ve maymunlara bakar. Maymunlar ellerini gözlerinin altına koyar ve kendisine gülümserler. Torun şaşkın:
-Vay anasına!..Maymunun da gözü açıldı,der.
251-YIKARKEN ÖLMADİ
Temel soğuk bir havada deniz kıyısında kedisini yıkarken; oradan geçen birisi dayanamaz Temel’e:
-Yahu kardeşim kedi yıkanır mı hiç? Hem de bu havada, ölürse vallahi günahını çekersin, der. Temel de:
-Pirşe olmaz, olmaz, der yıkamaya devam eder. Söylene söylene giden adam bir süre sonra geri döner. O tarafa baktığında yerde cansız yatan kediyi, başında ağlayan Temeli görür:
-Hemşerim bu havada kediyi yıkama, ölür demedi mi sana ben diye serzenişte bulununca, Temel ağlayarak:
-Yıkarken olmadi daa, sikarkan öldi …
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Vallahi süper Hocam bu memleket ağızları ile anlatılanlar... Yürekten tebrikler...