- 752 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Bizi güçlü kılan yakınımızdaki zayıflıklardır
The Mountain Between Us/Aramızdaki Sözler filmini izlerken şunu düşündüm: Bizi güçlü kılan yanımızdaki/içimizdeki zayıflıklardır. Güçlü, eğer civarında şefkat edeceği bir zayıf yoksa, güçsüzleşir. Tıpkı anahtar ve kilit ilişkisinde olduğu gibi merhamet ve zayıflık beraber çalışır. Biri ortaya çıktığında diğeri yardımına koşar. Hatta kendisini zayıf bilen dahi daha zayıfını bulduğunda kavileşir. Belki de bu yüzden finaline doğru Alex Martin (Kate Winslet) ve Ben Bass (Idris Elba) birbirlerine "Beni sen kurtardın!" diyorlardı. Çünkü doktoru güçlü kılan gazeteciydi. Gazeteciyi güçlü kılansa doktordu. Birisinin cür’eti diğerini gayret etmeye zorladı. Berikinin dikkati ötekini çılgınlıktan korudu.
Burada aşkı farklı bir rengiyle gördük. Aşk, genel anlamda bir uyumu ifade etse de, bu uyum ’aynıların uyumu’ olmak zorunda değildir. Zıtların uyumu da aşka benzer bir temayül içerir. Hatta bu konuda şunu da söyleyebiliriz: Aşk, bir ölçüde benzerlik, bir ölçü de farklılık ister. Ülfet için benzerlikleri hayret içinse farklılıkları kullanırız. Hayretsiz bir ülfet bizi bıkkınlığa ülfetsiz bir hayretse korkuya sürükler. Kaçtığımız şeylerden onlara ülfet etmemiz mümkün olmadığı için kaçarız. Sıkıldığımız şeylerden onlara hayret edemediğimiz için sıkılırız. Burada bir denge var. Korunması gereken bir gizem var. Ayın bir yüzü karanlıkta kalmalıysa da diğer yüzü aydınlanmalı. Şurada ’rahat’ orada ’merak’ ederiz. İkisine de ihtiyacımız var. Cahil kalmak istemiyoruz. Tamam. Ama herşeyi bilmek de istemiyoruz. Hayatın bir heyecanı olması için ’bilme’ tüm yaşama dağılmalı.
Buradan şuraya gelelim: İnsanın geleceğini bilmemesi de ona bir nimettir. Geçmişini unutamaması da... Hafıza ülfet için gerekli olan malzemeyi sağlar bize. Gayb ise hayret için gerekli olan cahilliği. Tıpkı başka bir insana tutunmak için bu iki eli kullandığımız gibi hayata tutunmak için de aynı iki eli kullanırız. Geleceğin sürprizleri olmasa ertesi güne uyanmak zorlaşır. Geçmişin bilgisi olmasa uykuya yatmak mümkün olmaz. Ülfet ve hayret arasına bir ’mışıl mışıl uyku’ berzahı girer. Gelin biz buna ’huzur’ diyelim. Evet, huzur, salt ’herşeyi bilmekten’ kaynaklanmaz. Herşeyi bilmemekten de bir güven hissi alırız biz. "Gün doğmadan neler doğar!" derken Allah’a dair duyduğumuz umut yaratışına sınır koyamayışımızdandır. Bu bizi olabileceklere dair meraklandırır. "Neylerse güzel eyler!" derken hissettiğimiz de hikmetine dair ülfetimizin verdiği güvendir.
Alex Martin ve Ben Bass’a birbirlerine nasıl âşık oldular? Bir hikaye, ama sıradışılıklarla dolu bir hikaye, sahibine neler kazandırır? Bu soruların cevabını bulmak için şu dünyaya gelişimize de bakmak lazım arkadaşım. Cenab-ı Hak bizi yaratmadan önce bilmiyor muydu hangimizin ne yapacağını? Elbette biliyordu. Bilmeseydi olanları yaratamazdı. Yaratmak bilmek işidir. Fakat bu imtihanı yaşatmakla, bahşetti, bizi bir hikaye sahibi yaptı. Cennette ebediyen yâd edeceğimiz, inşaallah, bir öykümüz var artık bizim. Tıpkı Alex’in fotoğrafları gönderirken Ben’e dediği gibi: "Bunların ne anlama geldiğini yalnızca sen bilebilirsin."
Ben şu an sana izlediğim bir filmi anlatmaktan keyif alıyorum. Sen de katlanıyorsun. Demek ki seviyorsun. Bu filmi çeken de, öyküsünü yazan da, oyunculuğunu katan da elbet ondan bir keyif alıyor. Alıyor ki yapıyor. Sence cennette ’bize has’ hikayelere sahip olmakla biz de böyle keyif almaz mıyız? Aşkı gerçek kılan özgünlüklerse, mutlu olalım, hepimize hayatımızın başrolü verildi. Eh, peki, söyleyeceklerim şimdilik bitti. Yazımda bir hakikat gördünse, kısacık elinden tut, onunla birlikte Saffat sûresinin berrak semasına çık: "Naîm cennetlerinde karşılıklı tahtlar üzerindedirler. (...) İşte o zaman birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar."
YORUMLAR
Şekil zemin ilişkisine bağlı önerme (başlık) kimi için müsekkin kimi için anksiyetiktir. Benim için sadece tespittir. Lakin yine de ve yalnızca parantez olarak açma gereği duyuyorum; şefkat ve merhamet, an gelir şiddet ve öfkeyle yer değiştirir ki örneğini İkinci Dünya Savaşı'nda Alman orta direğinin yahudi tebaaya, Ruanda'da Hutuların Tutsilere karşı eylediklerinden biliyoruz. Uzağa gitmeyelim derseniz de çevrenizdeki nebatat ve hayvanata insanatın tavrından doğru yürüyebilirsiniz.