- 466 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
LAF OLSUN TORBA DOLSUN
Konuşmanın çeşitli amaçları vardır. Kimi zaman bir şey öğrenmek için veya öğretmek için konuşuruz. Kime zaman da iletişim kurarız. Karşımızdakinin duygularını öğrenir, görüşlerini alırız.
Günlük konuşmalarımızda bir ön hazırlık yapmaya gerek duymasak da uzun uzadıya konuşmamız gerektiğinde, ne konuşacağımızı, ne kadar ve ne için konuşacağımızı planlamamız gerekir. Hatta kimi zaman prova bile yapmamız gerekebilir.
Günlük konuşmalarda provaya gerek yoksa da önümüz sonsuza kadar da açık değildir. Atalarımızın dediği gibi:” Allah bir ağız iki kulak vermiş; bir konuşsun iki dinlesin diye.” Öyleyse günlük konuşmalarımızda da düşüncesiz olmamalıyız. Her aklımıza geleni söylemek, yerini ve zamanının bilmeden konuşmak çok kütüdür. Yine büyüklerimiz:”Her doğru, her yerde söylenmez.” demişlerdir. Sözümüzün sonunun nereye varacağını hesaplamak zorundayızdır her zaman.
Gelişi güzel, sonunu düşünmeden konuşanlar pek de sevilmez aslında. Biraz hasta olan bir insana çok kötü göründüğünü söylemek, “Sen ne kadar da yaşlanmışsın.” demek veya ölümden bahsetmek hoş değildir.
Yine bir insana, onu tanımadan şaka yapmak, nasıl olsa anlar, diye şakadan da olsa yalan söylemek de hoş değildir. Hatta yaptığınız şakayı anlamayınca da onu saf yerine koymak ve alay etmek de çok yanlıştır.
Konuşmak günlük hayatta da sanattır aslanda. Kendiniz bal satsanız da eğer yüzünüz sirke satıyorsa sattığınızın ne olduğuna kimse bakmaz. Ticaretle uğraşanlar bunu çok iyi bilmeli ve özellikle de çalışanlarına incelikleri öğretmeli. Geçenlerde bir markette kendisine “TEYZE” denildiği için kızan ve tartışan bir bayan gördüm. Yaşı pek ileri olmasa da tezgahtara nazaran yaşlıydı. Ama yine de teyze diye hitap edilmesi hoşuna gitmemişti ve bence de haklıydı. Ne yazık ki pazar ağzı o güzelim markete yakışmıyordu.
En çok da laf olsun tipli konuşmalar can sıkar. Uzun zamandır görüşmeyen insanlar birbirlerini gördüklerinde, nasılsın muhabbetinden hemen sonra bir konu tutulması baş gösterir. Şimdi ne konuşulacaktır? Hal hatır sorulmuştur ve ortak bir konu, ortak bir hatıra bile yoktur. İki taraf da konu bulabilmek için çırpınırken birden birinin aklına bir soru gelir. “Ne zaman emekli olacaksın?” buyurun bakalım. “Benim emekli olmam niçin seni bu kadar ilgilendiriyor? Yoksa yerime sen mi geçeceksin?” desen kırılacak, demesen uzun uzadıya ne zaman emekli olacağını, niçin yılın dolar dolmaz emekli olmak istemediğini anlatmak zorunda kalacaksın, belki ellici defe.
En ilginci de “Daha daha nasılsın?” sorusudur. İyi olan bir insanın daha daha nasıl olması beklerinde, bu soru sorulur dersiniz? Siz de cevap olarak iyiyim, daha daha iyiyim. Ama daha daha dahaya gelecek olursak pek iyi sayılmam, mı demeniz gerekiyor?
Âdap çok önemli. Konuşurken karşımızdakinin canını sıkacak sorular sormamak gerekir. Şu günlerde, üniversite sınavına giren öğrencilerime “Sınav nasıl geçti?” sorusunu sormuyorum. O, sınav yorgunu çocuk, bu soruya yirminci defadır cevap vermesin diye.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.