ÇOK ACİL -ROMAN
BİR
Ben süper bir kahramanım. Okula başladığım ilk gün bunu herkese göstermeliydim. Aylar öncesinden okulu hayal ediyordum. Okulu sayıklayıp duruyordum. Annemle ve babamla günler öncesinden okul için alışveriş yapmıştık. Okulun forması çok da hoşuma gitmemişti ama bunu babama yansıtmamıştım. Babam bana kızıp okula göndermeyebilirdi. Annem yüzümün düşmesinden formayı beğenmediğimi anlamıştı. “Alışırsın oğlum, herkes aynı formayı giyecek. Bu, okulun forması. Ee, artık okullu oldun değil mi?” Başımı sallayıp annemi onaylamıştım. Bir sürü kalem, silgi, açacak, rengârenk kitap kapları, oyun hamurları, abaküs ve daha bir sürü şey.
Artık okul bir an önce açılsın, her şeyi kullanmaya başlayayım istemiştim. Babam okula başlamadan eşyaları kullanmama izin vermemişti. Bazen kutularını, ambalajlarını açmadan bakıyor, oynuyor, hayaller kuruyordum. Okuldaydım ve öğretmenim bizimle oynuyordu. Zaten öğretmenim tüm oyunları biliyordu. Her derste başka oyunlar oynuyorduk. Oynamaktan canımız çıkıyordu. Ne güzel bir öğretmenim vardı. Bize çok oyun oynatıyordu. Artık oyun oynamaktan bıkıyordum. Ne güzeldi o hayallerim. Tam bir kahramanın hayalleri.
Okula başladığım ilk gündü. Tıpkı hayallerimdeki gibi başlamıştı, yerimde duramıyordum. Sınıfımız çok kalabalıktı, herkesle hemen tanışmaya, oynamaya başlamıştım. Zil ne çabuk çalmıştı. Öğretmenimiz, “Haydi, şimdi bahçede oynayacağız.” dediğinde çok sevinmiştik. Çünkü ben çok hızlı koşarım ve çok güzel takla atabilirim. Bunu bir an önce arkadaşlarıma ve öğretmenime göstermeliydim.
Dışarıya çıktığımızda öğretmenimiz el ele tutmamızı istedi, galiba yeni bir oyun oynayacaktık. Kocaman bir daire olmuştuk. El ele tutuşup dönmeye başlamıştık. Öğretmenimizin söylediği şarkıyı biz de tekrar ediyorduk. “Daha dün annemizin, kollarında yaşarken, çiçekli bahçemizin yollarında koşarken, şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk, sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz.” Çok güzel oynamıştık. Oyunlar bitince takla atacaktım ve hızlıca koşacaktım ki öğretmenimiz zilin çaldığını, sınıfa girmemiz gerektiğini söylemişti.
Öğretmenime azıcık kızmıştım. Neyse sonra gösteririm diye düşündüm. Sınıfa girdiğimizde bir arkadaşım bana hızlıca çarptı ve yere düştüm canım çok yanmıştı. Öğretmenim beni kaldırıp sırama oturttu. Benim elime, koluma, ayağıma bakıyor, kontrol ediyordu. Bense ağlıyordum. Bana çarpıp düşüren arkadaşıma gününü göstermeliydim. Bilerek bana çarpmıştı. İnsan hiç o kadar hızlı çarpıp arkadaşının canını acıtır mı? Bir fırsat bulup onu düşürmeliydim. Öğretmenim onunla konuşuyordu, sonra yanıma gelip özür diledi. “Özür dilerim, görmeden oldu çok üzgünüm.” dedi. Bunu yutacağımı sanıyordu. Hiç ses çıkarmadan plan yapıyordum. Bir daha dışarı çıkarsam ben de görmeden onu düşürecektim. Düşüp canı yansın da bir daha arkadaşlarını düşürmesin.
Öğretmenimiz, “Çiçek olun bakalım.” dediğinde çok şaşırmıştım. Nasıl çiçek olacaktık? Daha önce duymuştum ama hala anlayabilmiş değilim. Çiçek olun deyince bir yerimden çiçek çıkacağını ya da sihirbazlık yapıp çiçek çıkaracağımızı sanmıştım. Ellerini açıp gülümsemişti öğretmenim. Başımı okşayıp “Aferin” demişti. Çok güzel yapmış olmalıydım. Sonra “Gece ne yaparız?” diye sormuş, biz de hep bir ağızdan “Uyuruz” demiştik. “Haydi, gece olalım.” Başımı sıraya koyup ellerimle kapatmıştım. Herhalde herkes aynı hareketi yapmıştı ki öğretmenimiz “Aferin, çok güzel yaptınız.” demişti. Neredeyse uyuyacaktım ki öğretmenimiz “Gündüz oldu.” demişti. Başımı kaldırdığımda herkes birbirine bakıyordu. Anlaşılan bu da bir oyundu. Bir daha yapalım diye sesler yükselmeye başlamıştı.
Öğretmenimiz “Üç hareketimiz var: birincisi gece, ikincisi gündüz, üçüncüsü çiçek. Hangisini söylersem onu yapın. Anlaştık mı?” demişti. Çok güzel bir oyundu, kaç defa oynadık hatırlamıyorum. Oyun hamurlarımızı çıkarıp arabalar, uçaklar, hayvanlar, çiçekler yapmıştık. Zil çalmış, bazı arkadaşlarım eşyalarını toplayıp hazırlamıştı. Ben de toplanmaya başlamıştım. Eşyalarım çok dağınıktı ve toplamakta geç kalmıştım.
Oynamak çok güzel, ne var ki oyundan kopamıyorum ve işlerimi yetiştiremiyorum. Kimse bana yardım etmiyor, eşyalarımı toplamadan sınıftan çıkıyorum. Sınıftan en son çıkmaktan nefret ediyorum. Annem her defasında gelip sıramı ve eşyalarımı görüyor, bana kızıyor. Okulu sevmiyorum. Okuldan nefret ediyorum. Yeni bir plan yapmam lazım.