- 984 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUK EĞİTİMİNDE ÖDÜL VE CEZANIN YERİ
“Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim başarısızlığa uğramaz.”
Johann Heinrich Pestalozzi
“Çocuğun yetişmesinde rol alan üç öğe vardır: sevgi, eğitim ve özgürlük. Bu üç öğe bir arada olduğu zaman çocuğun kişiliği istenilen şekilde gelişir.”
Atalay Yörükoğlu
Ödül ve ceza, canlının belirli bir davranışı yapmasını sağlamak için bir insan tarafından kasıtlı olarak verilen uyarıcılardır.
Geribildirim ve yaptırım ise bir davranışın doğal sonucudur; davranışın neye yol açtığı, hedefe ne kadar yaklaştığı konusunda ortaya çıkan bilgidir.
Geribildirimde adeta yapılan bir işin sonucu hakkında bilgi verilir. Yaptırımda ise “yapmazsan yaptırırım” mantığı vardır (Dökmen,2004,s.137-138).
Ceza doğal değildir, tuhaftır, komiktir. Çocuk yemek yemiyor, bağırıyoruz. Bu cezadır. Kalemle duvarı çiziyor, bağırıyoruz. Suyla üstünü ıslatıyor, bağırıyoruz. Yemek yemiyor, bağırıyoruz. Tuhaflığı görüyor musunuz?
Çocuğun davranış repertuarı zengin, bizim ki ise bir tane: hep aynı davranışı sergiliyoruz; bağırıyoruz ya da vuruyoruz.
Çocuk eğer kalemle duvarı çizerse, bunun yaptırımı duvarı silmesi veya çizmemeyi öğrenene kadar kalemsiz kalmasıdır. Eğer çocuk suyla oynarsa bunun yaptırımı ıslanmaktır. (Dökmen,2004,s.138-140).
Şimdi sevgili ana babalara sormak isterim: gerektiğinde çocuklarımıza pas veriyor musunuz? Yoksa sabırsızlık ederek topu ayağınıza geçirip onlar adına gol mü atmaya çalışıyorsunuz?
Eğer ödevlerini/projelerini siz yapıyorsanız, onlar adına gol atmaya çalışıyorsunuz demektir.
Yok eğer ödevlerine kaynak bulmada yardımcı oluyor, neyin nasıl yapılacağı konusunda onlarla birlikte sesli düşünerek olayı sorgulamalarına rehberlik/katalizörlük ediyorsanız, onlara pas veriyorsunuz demektir(Dökmen,2004,s.150-151).
Çocuklarımız kendileri gol attıklarında, kendilerine güvenleri artar, benlik saygıları yükselir, beceri geliştirirler, bağımsız olmayı öğrenirler. Onlara destek olmak, rehberlik etmek yerine, bir şeyleri onlar adına planladığımızda, onlar adına karar aldığımızda, kendilerine güvenmeyen, kendi ayakları üzerinde duramayan, hayat boyu sürekli birilerinin desteğine ihtiyaç duyacak bir insan yetiştirmeye başladık demektir (Dökmen,2004,s.150-151).
Olumlu mesajlar, olumlu eleştiriler bizi geliştirmenin yanı sıra mutlu eder, yüreklendirir, motivasyonumuzu artırır.
Olumlu eleştiriler, bizde marifet geliştirir. Olumlu eleştirilerin az olması, insanların marifet/beceri geliştirmelerini zorlaştırır. Çünkü ceza/eleştiri, daha çok, belirli bir davranışı yapmamayı öğretir.
Ceza, mevcut olduğunda etkilidir; ceza ortadan kalktığında, bastırdığı davranışın görülme ihtimali artar.
Ceza/eleştiri, bir davranışı yapmamayı öğretebilir. Ancak karmaşık bir davranışı, hele hele bir bakış tarzını ceza ile öğretmek mümkün değildir. Bir insana ufak şoklar vererek, bağırıp çağırarak, belirli bir araca dokunmamayı öğretebilirsiniz.
Fakat aynı yöntemle matematiği, dürüst olmayı veya mutlu olmayı öğretemezsiniz. Bunları öğretebilmek için o kişiye geribildirimler vermelisiniz, iltifat etmelisiniz, gerektiğinde davranışlarınızla model olmalısınız. Marifet iltifata tabidir; ceza faydasız, övgü keyif halidir(Dökmen,2004,s.129-130).
Teşvik etmek: Teşvik etmek, isteklendirmek, özendirmek anlamlarına gelir. Teşvik, istekleri yaptırmaya cesaretlendirmek ve duyguları yönlendirmektir.
Bir davranışı yapmaya iten iç kuvvete güdü, dışarıdan takviye etmeye de teşvik diyoruz. İnsanların bazı durumlarda, başkaları tarafından teşvik edilmeye ihtiyaçları vardır.
Bu ihtiyaç çocuklar için daha da fazladır. Çünkü onlar birçok iyiliğin zevkini tanımamışlar, birçok iyiliğin güzel sonuçlarını görmemişlerdir.
Bu nedenle çocuklar yerinde ve zamanında yapılacak teşvik ve telkinlerle iyiye yönlendirilmelidir. Yaptıkları iyi davranışlar pekiştirilmelidir (Gövsa,1998).
Çoğu kez çocuklarla ilişkilerimizde övgü/ödül ve ceza dilini kullanıyoruz. "Çok güzel olmuş", "çok beğendim" veya "berbat olmuş, becerememişsin", "hiç beğenmedim". Oysa ortaya çıkardığı ürün çocuk için ne kadar anlamlı ve değerlidir.
Övgü yerine, teşvik ifadelerini kullanabiliriz. Örneğin, "resmini nasıl yaptığını bana anlatır mısın"; "resmini yaparken epey uğraştın"; "resminde pek çok sarı renk kullanmışsın" gibi ifadelerle harcanan çabaya odaklaşan yapıcı yaklaşımlarda bulunabiliriz (Fatihi, 1994).
Genel olarak bir eğitim yöntemi olarak, ödül bir teşvik aracı olarak ele alınırken; ceza, disiplin sağlamak, kötü davranışı engellemek ve iyi davranışı zorla yaptırmak amacıyla kullanılmaktadır(Doğan,1996).
Pekiştirme: Pekiştirme, olumlu (pozitif) ve olumsuz (negatif) olmak üzere ikiye ayrılır.
Olumlu pekiştirme, bir davranış yapıldıktan sonra, onun bir ödül veya hoşa giden bir durumla desteklenmesidir. Anne babasının (memnuniyeti, aferin demesi gibi) olumlu pekiştireç ile hoşuna giden durumlarla karşılaşmak isteyen çocuk iyi davranışlara yönelebilir.
Olumsuz pekiştirme ise, bir davranışın sonucunda, rahatsızlık veren bir uyarıcının ve hoşa gitmeyen bir durumun sona erdirilmesi veya ondan uzaklaşılması demektir.
Olumsuz pekiştireçler, istenmeyen bir davranışı engellemek veya yapılmasını durdurmak amacıyla uygulanır. Anne babasının (kaşını çatması, harçlığını kesmesi, dışarıya çıkma yasağı vermesi gibi) olumsuz pekiştireç ile karşılaşmak istemeyen bir çocuk kötü davranışlardan uzaklaşabilir(Gövsa,1998).
Eğitim yöntemi olarak ödüle eğitimcilerin çoğu olumlu bakarken; cezanın tamamen yanlış olduğuna ve eğitim yöntemi olamayacağını söyleyenler vardır(Doğan,1996).
Çocuğu cezalandırmada; azarlama, dayak ve şiddete asla yer verilmemelidir.
Bu çocuğu daha kötü duruma götürür. Pısırıklaştırır, kabiliyetlerini köreltir. Hayata küstürür. Başarısız ve mutsuz yapar.
Çocuğun başarıları ailede mutlaka ödüllendirilmelidir. Ödül, daha başarılı olmaya teşvik eder.
Ödül maddî olabileceği gibi bazen sözlü bir övgü de olabilir. Övgü ve takdir sözcükleri çocuğu ruhen rahatlatır. Aileye karşı sevgi bağlarını güçlendirir. Kişiliğini ve kendine güveni geliştirir.
Ödüllendirme çocuğa, aile ve toplumda değer verildiğini hissettirir. Öyleyse çocuğa ceza değil, ödül düşünmelidir. Ödül, çocuğa sevildiğini hissettirmenin bir başka yoludur(Kayadibi,2012).
Günümüzdeki yaygın görüş, ödüle ve cezaya başvurmadan, yalnızca geribildirimle çocukların eğitilebilecekleri yolundadır.
Çocuklara “sıfır ceza, az ödül, bol geribildirim” verilmelidir(Dökmen,2004, s.144).
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR
Çocuklar bizim canlarımız, bizi hayata bağlayan varlıklar. Onlarsız bir yaşam çok tatsız tuzsuz olurdu gerçekten. Çocuk ilk eğitimini ailesinden alır, kişiliği de hem ailesinden hem de okuduğu okullardan aldığı eğitim ile gelişir ve olgunlaşır. Çocukları dövmek, sövmek kaba davranmak en son yapılacak, hatta hiç yapılmayacak işlerdendir... Başarılarını alkışlamak her zaman onları onore edecektir... Yanlış yaptıkları zaman da hırpalamadan hataların göstermek ve sevgi ile yaklaşmak onların anne ve babasına olan saygı ve sevgisini azami derece arttıracaktır... Sevgi her şeyi halletmese de bir çok şeyi halledecektir... Çocuklarımıza yardım etmek bir yere kadar tamam da azıcık yol gösterip sonrasını, ne yapıyorlarsa kendilerinin bilgi ve becerisine bırakmak da kendilerine olan güvenlerini pekiştirecektir... Yarın anne ve baba öldükleri zaman çocuklar sudan çıkmış balığa dönmesinler... Güzel bir yazıydı kutlarım içtenlikle Seyfettin Bey...
Entellektüel-41
Çocuk kelimesini duyunca üstü üstüne 42 yıl çocukların arasında olan birisi olarak yazıya ilgisiz olamazdım elbet.
Bilimsel alıntılarla süslü ders verici fakat uygulama alanı bu topraklarda pek olanaklı olmayan görüşleri içeren yazınız çok hoştu.
Kutlarım...
Dilerim yurttaşlarımızın yüzde yüze yakın çoğunluğu yazınızda anlatılan bilimsel görüşleri öğrenip içselleştirsin. Ve müfredat programı yapanları olumlu yönlendirsin ve çağın gereklerine uygun öğretim programları şekillensin. Öğretmenler partilerin sözcüleri olmak yerine bilimin ışığında yürüyecek biçimde yetiştirilsin...
Emeğe ve sanata saygımla.