- 462 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-16
221-FIRTIAYA YAKALANINCA
Bir gün Temel balığa çıkar. İyi bir avdan sonra bir tekne balık tutar. Birden hava patlar ve çok büyük bir fırtına çıkar. Temel dua etmeye başlar.
-Tanrım beni bu fırtınadan kurtarırsan bütün bu balıkları fakirlere dağıtacağım, der.
Hava bir zaman sonra düzelir. Temel evine dönmeye başlar. Bir taraftan da balıklara bakar ve içinden:
-Bu balıklar fazla, yarısını dağıtsam da olur, der. Biraz daha sonra balıklara tekrar bakar, sonra:
-Bu balıkların yarısı da çok fazla ben bunların çeyreğini dağıtsam da olur, der. Temel kafasını gökyüzüne diker ve söylenir:
-Haçen sen de şakadan hiç anlamiyusun.
222-AĞZINI KAPAMAK
Yüzü gözü mosmor olmuş bir kadın doktora gider. Doktor sorar:
- Ne oldu size, Kadın:
- Doktor Bey, ne yapacağımı bilemiyorum. Kocam ne zaman içip de eve sarhoş dönse beni gebertene kadar dövüyor, der. Doktor:
- Bu konuda size çok işe yarayan bir çözümüm var Hanımefendi. Kocanız sarhoş olarak eve geldiğinde elinize bir bardak şekerli çay alın ve kocanız yatıp uyuyana kadar ağzınıza alacağınız bir yudum çayı ağzınız içinde sürekli dolaştırın, der.
İki hafta sonra, aynı kadın, eli yüzü düzgün şekilde doktoru ziyaret eder:
- Evet, doktor, harika bir çözümdü bu.Dediğinizi aynen uyguladım Kocam bana hiç dokunmadı,sağ olun der.Doktor:
- Gördünüz mü, ağzınızı kapalı tutmak ne kadar çok işe yarıyor.
223-HALİM MECALİM YOK
Sohbet sırasında Bektaşi’ye sormuşlar:
-Baba Erenler niçin oruç tutmazsın? Bektaşi’de mazeret hazırdır:
-Vallahi tutmak isterim ama halim mecalim yok. Bektaşi’yi zorda bırakmak için bir soru daha sorarlar:
-İftara çağırsalar gider misin?
-Doğrusu ne yapar eder giderim. Bektaşi’nin bu yanıtına itirazlarını bildirirler:
-Bu nasıl olur? Allah’ın emrini dinlemiyorsun da kulların davetini kaçırmıyorsun! Bektaşi’nin yanıtı hazırdır:
-Bunda şaşılacak ne var? Bilirsiniz ki Cenabı Hak merhametlilerin merhametlisidir ve affedicidir. Fakat insanlar böyle midir? Onlar, en küçük bir nedenden güceniverirler ve intikam duygusuna kapılırlar. Bunun için kulların davetlerini kaçırmamak gerekir.
224- SALAKLIKTAN DEĞİL
Adamın birisinin, arabasının lastiği tam tımarhanenin önünde patlar, Adam arabayı kenara zor yanaştırır. Sonraki işlem malum; Kriko, stepne, bijon anahtarı derken tekerleği söker,Ama söktüğü 4 adet bijon, yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer.Mazgal açılır gibi değil, bijonlar görünmez bile.Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresiz kaldırıma çöker.
Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli, seslenir;
- Ula salaaak! Sen ne yapıyorsun orada, öyle?
- Sorma birader, lastik patladı, değiştirirken bijonlar anahtar mazgala düştü.
- Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkar. Hepsi 3 er bijonlu olsun, seni, lastikçiye kadar idare eder, der. Adam sevinçle çalışırken seslenir:
- Senin ne işin var tımarhanede? Delinin Yanıtı:
- Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, salaklıktan değil.
225-AAH!..BİR HATIRLASAM
Yaşları ilerlemiş iki çocukluk arkadaşı yıllar sonra Facebook’ta karşılaşırlar, birinin eşi dünyasını değiştirmiş yalnız yaşamakta, diğeri eşi ile son mutlu günlerini devam ettirmektedir.
Arkadaşının daveti üzerine bir gün Dul Dedemiz diğerini ziyarete gider. Kapıda özlem dolu kucaklaşmalar ve hanımefendiye uzatılan bir demet çiçekten sonra sohbet koyulaşır. Ev sahibi eşine sürekli:
-Canım, bir tanem, kahveler çok güzel olmuş. Eline sağlık.
-Hayatım bir su rica edebilir miyim?
-Güzelim, bir peçete getirebilir misin? Diye seslenmesi ilgisini çeker, mutlu olur ancak sormadan da edemez:
-Kemal valla hayran kaldım üstadım. Bu ne incelik, bu ne sevgi; ağzından “hayatım”, ”canım”, ”cicim” hiç eksik olmuyor, mutlu oldum, der. Ev hanımı o sırada mutfaktadır. Kemal Dede sessizce:
-Asım’cığım, ah, aah!.. İsmini bir hatırlayabilsem…
226-TEMEL İLE KAYSERİLİ
Bir gün Temel Kayseri’ye gider. Bir binaya bakarken birisi yanına yanaşır, ”kaçıncı kata baktıysan o kadar para vereceksin, söyle bakalım kaçıncı kata baktın”, der. Temel:
-Beşe bakiyurdum daa, diye cevap verince, Kayserili:
-O halde 5 lira vereceksin der. Temel parayı öder, adam ayrılır, Temel arkasından söylenir:
-Pir de Kayserilileri uyanuh derlar, kandurdum enayiyi,12 kata bakaydum.
227-AVRUPA BİRLİĞİ-AB
Takvimler 2050 yılını gösterirken AB Komisyonu Başkanı odasına yardımcısı heyecanla girer:
-Efendim, Türkiye tüm isteklerimizi yerine getirdi. Onları AB’ye alacak mıyız? AB Başkanı:
-Yok, canım, henüz olmaz. Git, duyur, Tüm Türkiye İngilizce konuşacak, Türkçeyi yasaklıyorum.
-Efendim onu 5 sene önce yaptılar. Hatırlamıyor musunuz?
-O zaman söyle, kokoreç yasaklansın.
-Aman efendim, onu yemeyi 2005’te bıraktılar.
-Eşcinsellerin evliliği resmileşsin,
-Ya ne bileyim? Kınayı yasaklayın.
-Ooooo!. Beyefendi, onları çoktan yaptılar. AB Başkanı düşünür, taşınır ve birden kükrer:
-DAĞITIN ULAN ŞU AVRUPA BİRLİĞİ’Nİ !...
228-EMUM OĞLİYLA…
Eskiden Artvin köylerine yaz aylarında Poşalar yerleşir; ürettikleri elek, külek, kolopa veya takıları; köylülere yağ, un veya peynirle takas ederek göçmen hayatlarını sürdürürler, nakil vasıtaları eşeklerini de köy meralarında otlatırlardı.
Eşeklerini otlatmakta olan buluğ çağına yeni gelmiş iki kuzen; bir ekin tarlasındaki atol özeklerini görürler, toplayıp yemek için ekin yüksekliği boylarına yaklaşan tarlaya girerler. Tarlada geçen olayı kız annesine anlatır:
-Emum oğliyla gettuh ozege,
Na ozek,na da bozek.
Altundan çıhardi,
Kılli bir bocek.
Şap vurdu şapuluma,
Saruldi pumpuluma…
Diye devam edince annesi dehşet içinde bağırır:
-Kız o,seni s.kmiiiş!..Kız, aynı heyecan içinde itiraz eder:
-Yooh ana,pohumi yemiiş!..Benimki onunkini ela paluh kimin yutti.
DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.