- 740 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ADIM SONBAHAR
Günler kısaldı. Akşam erken iniyor. Yağmur giymeye başladık artık. Ortalık yavaça sarıya dönüyor. Lambalar ölgün yanıyor. Boz bulanık kahverengilerin, asık suratlı grilerin, tavsamaya yüz tutmuş yeşillerin içindeyiz.
Uçuşan sarı yaprakları hüzünlü kırık bir yüreğin çiçek dürbününden izliyoruz.Serçelerde, kumrularda, güvercinlerde tedirgin bir telaş. Denizin maviliği gitmiş, murlu kurşuni bir renk gelmiş yerine.
Tuhaf çelişkiler içindeyiz. Biz içimizi karartan havadan kurtulmak için bir an önce eve atmak istiyoruz kendimizi. Ama eve girer girmez de bütün o duvarlar üzerimize üzerimize geliyor.
Sık sık pencereden dışarı bakar olduk. Erkin Koray’ın dediği gibi ’Yoldan geçenler var da, her akşam gelenler nerde?’ Birer birer azaldığımızı da fark ediyoruz ansızın. Ya telefonla bir dostumuz haber veriyor, ya da biz bir gazete ilanından öğreniyoruz dostların ölümlerini. Bu ölümlerin hep bu günlere denk gelmesinin sebebi ne? Yoksa biz içimizdeki hüzün yüzünden kendi ışıklarımızın loş olması yüzünden mi böyle sanıyoruz?
Sohbetlerimiz de tatsız ’Bir uçan kuştan, bir kaçan eşten, yedi püsküllü kalleşten’ konuşup duruyoruz. Sakaklar hüzünlü. Dışarıdaki inceden yağmurda öyle. Baştan ayağa hüzün içindeyiz. Öksüz çocuk gibiyiz. Bütün ışıklarımızı kapatmışız. Biz akşam olmuşuz. Yapraklarımız dökülmüş, artık bizim adımız sonbahar...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.