- 1186 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKMEN KOCASI YUNUS EMRE
Arapça ve Farsça’nın Türk Dili’ni işgal etmeye başladığı bir devirde Yunus Emre şiirlerini anadiliyle yazmıştır. Onun o günden bugüne gelen ilahileri hala aynı sevgiyle söyleniyor, beğeniliyor:
Ben Yunusu biçareyim
Aşk elinden avareyim
Baştan ayağa yareyim
Gel gör beni aşk neyledi
Yunus, şiirlerinde sadece ’Allah Aşkı’nı işlememiş;insanın zalim, yok edici, kaba, hoyrat taraflarını da yumuşatmaya, terbiye etmeye çalışmış, yol göstermiştir. Bunu yaparken kullandığı yalın, açık, akıcı diliyle hepimizin bildiği,benimsediği;dünyaya, insana bakışını birer özdeyiş gibi sunmuştur.
O’nun dört dizeyle anlattığı ’sevmek ve sevilmek’ kavramlarını anlamak için ciltlerle kitap yazılmış, beste yapılmış, resim çizilmiş, film çevrilmiş...Oysa O;
’Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Bu dünya kimseye kalmaz’ diyerek hayatın özetini çıkarmış;noktayı koymuştur.
Yaşadığımız yüzyılda ülkemizi ve dünyayı gözümüzün önünden geçirirsek 17.yüzyılda yazılan bu dizelerin bir değeri kalmadığını kimse söyleyebilir mi? Yunus Emre, dünyanın özetini Türkçe düşünmüş, kurmuş ve söylemiştir. Onu anlamak için önce Türkçe’ye sahip olmak, sımsıkı sarılmak gerekmektedir.
Nihat Sami Banarlı, Yunus Emre hakkında şunları söyler:
’Yunus Emre, vatan coğrafyasının topraktan yükselen bütün güzel seslerini Türk Halk Dİili’yle birleştirmiş, Anadolu Türkçesi’ne o çağlara kadar hiçbir Türkçe’de görülmemiş bir musiki işlemiştir.’
O, bilimden ve okumaktan söz ederken bununla insanın kendini tanıması, bilmesi gerektiğini de vurgulamaktadır. Bugünkü kendini bilmezlere, egosu havada uçanlara baktığımızda O’nun büyüklüğünü dizelerinde apaçık görmekteyiz.
’İlim okumaktan gerek, kişi kendin bilmektir;
Sen kendini bilmezsen, bir hayvandan betersin!’ diyerek bizlere olağanüstü bir ders de vermektedir. Yunus’un dizeleriyle;en güzel ahlak anlayışı diye baktığımız gönül almak, gönül kırmamaktan da söz etmeden olmaz.
Gönül çalabın tahtı, Çalap gönüle baktı
İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise
Sevgili dostlar, özellikle son yıllarda Anadilimizi adeta yok etmek için yapılan hücumları yıkmak;dilimize bütün benliğimizle sarılmak ve mücadele etmekten geçer. Bizimdilimiz Yunus Emreler, Karacaoğlanlar yetiştirmiş bir gelenekten gelip Nazım Hikmetler’e, Yaşar Kemallere uzanır...
Yunus Emre’yi Sabahattin Eyüboğlu’nun kalemi ile bitirelim:
’Yunus nasıl Arapça ve Farsça’ya karşı Türk halkının dilini yüceltmişse Dante’nin Shakespeare’nin Cervantes’in yaptığı da aynı şeydir:Halkın dili ile söylenemez sanılan yüksek duygu ve düşünceleri halkın dili ile bal gibi söylemek...Ne var ki, ah ne yazık ki, biz Yunus’un ardından gitmemişiz, Batılılarsa yalnız Yunus gibilerin ardından gitmişler...Selam olsun, Anadolu’nun orta yerinde Türk halkının bağrından dünyaya seslenmiş olan;halkını seven halkın sevgilisi olmuş Yunus Emre’ye.Türkçe, insanca ve Yunusça olmanın sırrını, yani gerçek şiirin sırrını bulmuş olan, sevgiyi insanlığı yücelten;insanları birliğe, doğruluğa, barışa çağıran;şairler şairi, insanlar insanı, garipler garibi, dostlar dostu, Türkmen Kocası Yunus Emre.