- 685 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EŞEĞİN SEMERİ
EŞEĞİN SEMERİ
Yıl 1977 Vakfıkebir Lisesinde matematik öğretmeniyim.9/A fen sınıfında ders anlatıyorum. Konumuz Pisagor bağıntısı( Bir dik üçgende dik kenarların uzunluklarının karelerinin toplamı, hipotenüs uzunluğunun karesine eşittir.)
“Eşeğin semerine benzer!” Çocukların aklında daha iyi kalsın diye böyle tarif ettim. Gözlüğümü de yeni almıştım.
Arkadan sınıfın en yaramaz en tembel çocuğu:
-Hocam eşeğin semerine benziyor ama gözünde gözlüğü yok.
Birden beynimden vurulmuşa döndüm. O sinirle çocuğu dövsem hem arkadaşlarına karşı küçük düşecek hem de bana karşı gelirse ikinci bir yıkım olacak benim için. Bir an şöyle bir şey geldi aklıma:
-Sen eşeğin gözünde gözlük olmadığını fark ettiğine göre zeki birine benziyorsun. Kalk bakalım tahtaya.
Ona basit bir soru sordum. Yaramaz arkadaşları güya kopya veriyorlar ona bende göz yumuyorum.
Yarım yamalak soruyu yapar.
-Aferin şu soruları da sana ödev veriyorum yap gel.
Gelecek ders baktım ki ödevleri doğru yanlış yapmış. İlgilenmiş ya bu yeterli dedim kendi kendime fakat yaptığı hatadan dolayı bir mahcubiyet içerisinde olduğunu sezdim. Bende bir şey olmamış gibi davrandım. Ama derse ilgi duyduğunu fark ettim.
Sınav yaptım buna beş üzerinden iki, bir dahaki sınavda üç verdim ama ders çalışmaya başladığını anladım.
Sonra bu öğrenci naklini İzmit Lisesine almış. O liseyi dereceyle bitirmiş. Üniversite sınavlarında başarı elde edince İstanbul Teknik Üniversitesi inşaat bölümün bitirip yine dereceyle diplomasını almış. İnşaat odaları başkanlığı yaparken İngiltere’ye gitmiş. Oralarda da çok başarılı iş adamı olmuş. Dolayısıyla zengin olmuş.
Bir gün öğretmenler odasında oturuyorum. Okul Müdürü bir zarf uzattı bana. Açtım içinde iki uçak bileti vardı, birisi benim, öbürü de hanımın adına yazılıydı. Bir de not vardı. Notta şöyle yazıyordu.
“Hocam eğer Eşek Semeri olmasaydı ben buralara kadar gelip zengin olamazdım. Bana gösterdiğiniz anlayış dolayıyla size şükranlarımı arz ediyor ellerinizden öpüyorum. Tatilinizi eşinizle birlikte yapmak üzere sizi buraya bekliyorum.”
Bu benim de liseden matematik öğretmenin olan Burhan Aşçı’dır.
Yusuf Yılmaz
YORUMLAR
Burhan Aşçı benim de Vakfikebir lisesinden öğretmenimdi. 77'de ben daha doğmamıştım bile. 97'de benim hocamdı. Burhan Hoca, gerçekten bir dahi idi. Fakat öğrencilerini de dahi sandığı için anlattığından hiçbir şey anlamıyorduk. Beni de hiç sevmezdi. Sürekli saçma sapan sosyal aktiviteler peşinde koştuğumu ve derslerle alakam olmadığını söylerdi sağ olsun. Bu sebeple onun dersinden bile isteye devamsızlıktan kalmıştım. Eşi Hatice Hanım onun tam tersine çok sevecen bir öğretmendi. İkisini de sevgiyle anıyorum.
Yazıda önce Vakfıkebir Lisesini sonra Burhan Hocam görünce çok şaşırdım. Hakikaten dünya küçükmüş.
Sevgiler, saygılar.