Yalnızlık
Bugün pazar... Eski pazar kahvaltılarımı özledim. Sabah erkenden kalkar çayı koyardım, ekmeği ısıtırdım, karışık omlet yapardım, patates kızartırdım, çeşit çeşit donatırdım sofrayı, süslerdim. Masamda muhakkak bir çiçeğim olurdu, saksıda ama . En özel tabaklarımı çıkartırdım bizim için. Çay bardaklarımda kafes, kuş desenleri vardı, tabakları porselen... Masamın örtüsü yeşil puantiyeli...
Koskoca mutfağım, tezgahım, her şey yerli yerinde pembe çaycım, pembe tost makinem görsen benimdi orası, benim yuvam, nasıl severdim bir bilsen, evimmm derdim sarılırdım duvarlarına, yemin ederim. Elimden gelse katlayıp dürüp evimin her köşesine sarılırdım, doyamacakmışım demek ki.
İşte dün o kahvaltıyı aradım, o tadı... Her çesit kahvaltılıkları aldım. Ekmekleri kızarttım. Herkese tabaklarını koydum ama o tabaklar benim gündelik tabaklarımdı, çay bardakları da o kuşlu bardaklardan değildi. Her şey vardı masada bir şey hariç tadı. Ne kadar benzetmeye calişsamda boşuna, hiçbir şey aynı olmuyordu. Geçen yıl mutlu muyum gerçekten diye kendi kendimi sorgularken, bu muydu beklediğim evlilikten, eşten derken, meğer sadece pazarlar bile hayalimi karşılıyormuş .
Her şey hazır oldugunda kocamı kaldırırdım, içime kokusunu çekip öperek uyandırırdım. Kahvaltımız uzun sürerdi, iştahlı kahvaltı ederdik. Eline sağlik demeyi ihmal etmezdi hiç. Sonra gitarı, hep yan sandalyede dururdu, gitarını alırdı eline tıngırtadırdı eşlik ederdim ona bir yandan sofrayı toplardım. Bu mutlu oldugumuz anlardan biri işte.
Bugün pazar, sabah kaldırdı annem. Patates kızartmış, kahvaltılıkları koymuş ama eksik var, her şey bozuk, değişik. Benim evim değil, misafirim desem o da değil, eski evime gitsem gidemem, orası da artık evim değil. Boşluktayım alışamadım. Bugün pazar, sıkıldım. Mutlu değilim ne yapacağımı bilemedim. Evin her yerinde döneliyor, gidip gelip buzdolabının kapağını açıyor, odama gidiyorum olmuyor, kitap alıyorum elime olmuyor defalarca denedim.
Sonra yağmurun sesini duydum. Saat üçtü, ânı kaçıracağımdan korktum. Su kaynattım, termosa boşalttım. Kitabımı aldım, montumu giydim. Kimseye ses etmeden çıktım. Merdivenlerin yarısındayken annem kapıyı açtı nereye diye sordu, niye ses etmedin dedi, görmedim seni dedim. Aynı evin içinde nasıl görmedin dedi, bir şey demeden hızla çıktım. Sanki biraz daha kalsam hiç çıkamayacakmışım, her şeyi kaçıracakmışım gibi hissettim. Marketten kahvemi kurabiyemi aldım. Arabayı sahile çektim, kıyıda çok insan yoktu, sadece dalga sesleri vardı. Banklardan birine oturdum, kahvemi koydum. Özellikle yeni aldıgım M.Kemal Ataturk imzalı kupamı aldım. Herhangi bir bardak almak istemedim. Depresyondayken bu ayrıntılar önemli, mutlu olacağım küçük ayrıntılar...
Sonra bir köpecik yaklaştı bana, açtı belli. Bekle dedim, hakikaten bekledi ya uslu uslu. Arabadan köpek mamasını çıkardım, koydum önüne. O yerken bir diğeri daha çıkageldi. Öyle bir bakışı vardı ki "hani bana" der gibi, bana bişiler anlatmaya calıştı. Burnunu kaldırıp bir benim çıkınımı gösteriyor bir bana bakıyordu. Dur dedim dur bekle. Arabamdaki son mamayı da buncağızıma verdim. Yemeklerini yedikten sonra yerdeki yağmur birikintisinden sularını da içtiler. Yanımda asker gibi beni beklediler, onların teşekkürü de buydu, yalnız bırakmadılar, sanki yabancılara karşı beni korur gibiydi. Ben gidene kadar oynaştılar.
Bir ara diğer köpeklerin sesi geldi ikisi de o tarafa yöneldi. Hıh dedim siz de gidin. Ama gitmelerini hiç istemedim onlar bile yalnızlığımı biraz olsun alıyordu. Çok korktum gidecekler diye neyseki gitmediler, yanımda kaldılar ,içimi okumuşlar gibi.
Ah dedim şu hayvanlara bir öğün karınlarını doyurmak için mama verdim nasıl vefa gösteriyorlar. Acaba vefa insana özgü mü hayvana özgü mü dedim. Halbuki, o hayvanları, insanoglu evcilleştirmeseydi insana minnet etmek zorunda kalmayacaklardı.
YORUMLAR
Şimdi tekrar okudum yazınızı.
Gayet güzel anlatmışsınız duygularınızı üstelik.
Hayvanlardaki sadakate gelince, onlar insanlardan çok daha vefalı kesinlikle.
Bakın bir öğün yemek koydunuz önlerine, minnettar oldular size.
Ama insanlar öyle mi? Kimilerine ne emekler veriyorsunuz, gün geliyor "E yapmasaydın"
oluveriyor.
Sevgiler, selamlar,
:)