- 1069 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MEZHEPLER NASIL VE NEDEN ORTAYA ÇIKTI? MUTLAKA GEREKLİ MİDİR?-- 3. BÖLÜM -
Hz. Osman Döneminde Ümeyyeoğullarından Muaviye Şam Valisi, Abdullah bin Sa’d Mısır valisi, S’ad bin El As Kufe Valisi olarak görev yaptığı gibi baş vezirlikle eş değer olan hilafet katipliğini de yine Ümeyyeoğullarından Mervan Bin Hakem yürütüyordu. Bu arada Muaviye’in hakimiyet alanı sadece Şam olmayıp Humus, Kınnesrin,Filistin ve Ürdün de onun valilik yaptığı bölgelerdi ve Muaviye bütün Suriye’nin hükümdarıydı adeta.
Halkın Emevi yöneticilerden şikayetleri çoğalınca Hz. Osman bahsedilen yerlere bugünkü anlamıyla müfettişler gönderdi. Müfettişler ise ortada şikayeti gerektirecek bir sebep olmamakla birlikte vaziyetin vahim olduğunu, her an bir isyan çıkabileceğini bildirdiler halifeye.
656 Yılında Mısır, Kufe ve Basra vilayetlerinden hac bahanesiyle gelen bir grup Hz. Osman’la görüştü ve valilerin mutlaka değiştirilmesini istedi. Hz. Osman da valileri değiştireceğini bildirdi ve böylece olası bir isyanı o an için önledi. Ancak bu arada müthiş bir olay oldu:
Hz. Osman, isyancıların isteği üzerine Mısır Valiliğine Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed bin Ebubekir’i tayin etti. Ancak bu arada Mısır Valisine de ’’ Muhammed Mısır’a varır varmaz onu öldür’’ emri içeren bir mektup yollandı. Yani Hz. Osman, bir taraftan isyan edebilecek insanları susturmak için sözde yeni vali tayin ediyor ama öte yandan eski valisi yerinde kalsın diye ona bir haber göndererek ’’ Muhammed Bin Ebibekir’i öldür’’ Diyordu (!) İşte bu mektup isyancıların eline geçmiş ve onlar tekrar Medine’ye dönüp Hz. Osman’a ’’ Bu nedir?’’ Diye sormuşlardı. Hz. Osman mektuptaki mührün kendisine ait olduğunu ama asla böyle bir mektup yazdırmadığı veya yazmadığını söyledi.
Mektubun Mervan Bin Hakem tarafından yazıldığı anlaşılmıştı. İsyancılar Hz. Osman’dan halifelikten istifa etmesini ve Mervan Bin Hakemi de idam ettirmesini istediler. Ama Hz. Osman her iki isteği de geri çevirdi.
İsteklerinin geri çevrilmesi üzerine asiler dokuz gün boyunca Hz. Osman’ın evini kuşatma altında tuttular ve dokuzuncu günün sonunda kapıyı kırıp içeri girdiler. Hz. Ebubekir’in oğlu Muhammed, Hz. Osman’ın sakalınından çekiştirerek ’’ Haydi Muaviye gelsin de seni kurtarsın’’ Dedi. Daha sonra Mısırlıların lideri Gafiki b.Harb tarafından şehid edildi Hz. Osman. Bu esnada kocası Hz. Osman’ı korumak isteyen Naile binti Farısa’nın da bir kılıç darbesiyle iki parmağı kesilmişti.
İşte bu olayda garip olan bir durum vardır. İsyancılar Medine’ye ilk geldiklerinde bunların bir karışıklık çıkartacağını, bunu önlemek için bir ordu kurulup Medine yakınlarında "Ahcar üz-Zeyt" denen yerde konuşlandırılmasını teklif eden Hz. Ali de, onun teklifiyle kurulmuş olan ordu da bu kuşatma ve katliam sürerken ortalarda yoktur. Daha doğrusu kaynaklar tüm bu işler olup biterken Hz. Ali ve bu ordunun ne iş yaptığı hakkında bir şey söylemiyor bizlere. ( Ya da söylüyor ama ben bulamıyorum. )
Hz. Osman’ın çilesi öldürüldükten sonra da devam etti. Önce bir Yahudi mezarlığına gömülmesi kararlaştırıldı. Daha sonra Baki Mezarlığı dışında ama o mezarlığa bitişik bir yere defnedildi ve bu arada İslam Devleti beş gün halifesiz kaldı.
İşte bu süre içinde isyancılar derhal yeni bir halife seçilmezse ortalığı kan gölüne çevireceklerini söylediler ama hiç kimse önerilmediği gibi hiç kimse de halifeliği kabul etmeyince Hz. Muhammed’in ölümünden beri halifeliği üç kez ertelenmiş olan Hz. Ali’yi - nihayet- halife seçtiler ve ona biat etti Medine halkı.
Hz. Ali Halife seçilmişti ama sular durulacak gibi değildi. Zira biat merasiminden hemen sonra aşere-i mübaşereden ( hayattayken cennetle müjdelenmiş on kişi ) Talha ve Zübeyr, Hz. Ali’den, derhal Hz. Osman’ın katilleri hakkında kısas uygulamasını istediler. Yani ’’ Müslümanların emiri olarak bu katilleri derhal yakala ve onlar Hz. Osmanı ne şekilde öldürdülerse sen de aynı şekilde öldür ’’ İsteğinde bulundular.
Ancak Hz. Ali halife seçilse de henüz hakimiyet isyancıların elindeydi. Böyle bir ortamda Hz. Osman’ın katillerini yakalamak ve öldürmek henüz tam sönmemiş olan ateşin üzerine benzin dökmek gibi bir şey olurdu. Lakin Talha ve Zübeyr gibi Hz. Muhammed’in eşi Ayşe de Hz. Ali’yi anlamıyordu. O da bu kısası derhal gerçekleştirmediği, bu konuda gevşek davrandığı için Hz. Ali’nin halifeliğe layık olmadığını söylüyordu. İşin ilginci Hz. Osman’ı da kusur ve zaaflarından dolayı halifeliğe layık görmemişti sağken.
Hz. Ali kendisine yapılan ’’ İlle de kısas ’’ teklifleri yerine belki de sonunu hazırlayan bir başka uygulamaya koyuldu: Emevi valilerini derhal görevlerinden uzaklaştırmak. Şöyle diyordu Hz. Ali: ’’ Ümmet-i Muhammed’e musallat olan ve Allah’a ihanet etmekten çekinmeyen bu insanları bir saat dahi olsun o makamlarda tutamam.’’
Hz. Ali, Emevi valilerin yerine yenilerini atamya çalışadursun Şam’da adeta bağımsız bir hükümdar gibi hüküm sürmekte olan Muaviye, Hz. Osman’ın kanlı gömleği ve eşi Naile’nin kesik parmaklarıyla Şam da caminin minberine çıkıp da ’’ Ali bunların hesabını niçin sormuyor? Ne zaman soracak? Neden katillerin cezasını vereceğine maktullere savaş açıyor? ’’ Dediğinde işlem tamamdı. Kendi halifeliği yolunda en önemli adımı atmıştı böylece. Hele de Hz. Ayşe’nin Medine’den ayrılıp Mekke’ye gitmesi, daha da ileri giderek Hz. Ali’ye karşı ordu hazırlaması, Muaviyenin ekmeğine yağ sürüyordu.
Muaviye Şam’da kendisinin halife olacağını ve halifeliğin merkezini Şam’a taşıyacağını söyleyince Suriye’nin tamamı Muaviyeci olmuştu zaten. Halifeliğin merkezinin Şam olması demek servet ve bolluk demekti ve para sevgisi Ehl-i Beyt sevgisine galip gelmişti maalesef.
Bu arada Hz. Ali’nin atadığı valilerden sadece Mısır’a tayin ettiği Kays Bin Sabit görevine başlayabildi. Şam’a atadığı Sehl Bin Hanif, Muaviye tarafından gerisin geri gönderildiği gibi Kufe’ye atadığı Umara bin Şabab da geri dönmek zorunda kaldı zira başlarındaki vali olan Ebu Musa El eş’ari’den memnun olduklarını belirten Kufe halkı, Hz. Ali’nin gönderdiği yeni valiyi şehre sokmadı bile.
Bu son paragrafa bir mim koyun.
1- Kufe? Hz. Ali’ye kalleşlik yaptıkları gibi Hz. Hüseyin’e de kalleşlik yapmıştır Kufeliler. Hz. Ali’ye yaptıkları ilk kalleşlik budur ama ileride de görüleceği gibi asıl büyük kalleşliği daha sonra yapacaklardır.
2-Hz. Ali, Halife olduğunda ilk değiştirmek istediği valilerin başında Ebu Musa el- Eş’ari gelmektedir. Ama ilginçtir ki ileride göreceğimiz Hakemler Olayında kendisinin hakemi olarak seçtiği kişi yine Ebu Musa el Eş’aridir. Daha da ilgincini söyleyeyim: Bugün Türkiye’de yaşayan Sünni Müslümanların çok büyük bir bölümü mezheplerinin Hanefi olduğunu bilmez, bilenlerin içinde ise fıkhen Hanfi mezhebinden, itikaden ise Eş’ari olduklarını bilenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Yani bizim ( Benim diyeyim daha doğru olsun ) mezhebim fıkhen Hanefi, itikaden Eş’ari’dir. Fıkıh ( İslam Hukuku ) açısından İmam-ı Âzâm Ebu Hanifenin kurduğu mezhebe bağlıyken itikaden Ebu Musa el Eş’arinin kurduğu mezhebe bağlıyım. Eğer kendinize ’’Hanefi Mezhebindenim’’ Diyorsanız sizler de ben gibisiniz ama farkında da değilsiniz.
’’Mezhebim Hanefi’’ diyenler içinde aynı zamanda Eş’ari’ye de bağlı olduğunu bilenler parmak kaldırsın bakayım.
Ah bu papağanlığın gözü kör olsun.
- Bak çocuk ! Ezberle bunları. ’’ Dinim İslam, Mezhebim Hanefi ’’ Neymiş?
+Dinim İslam, mezhebim Hanefi.
-Afferin benim akıllı yavruma. Bak ne güzel de öğrendi çabucacık.
Ne öğrendi? Hiç bir şey. Sadece papağan gibi bir cümle ezberledi hepsi o.
Dünyaya geldiğim günden bu güne yaklaşık 64 senedir Hanefiyim ama Hanefilik hakkında bildiklerim şunlardan ile gitmemiştir:
1- Hanefilikte bir kadınla tokalaşırsanız ya da bir kadının, kızın her hangi bir uzvu size dokunursa abdestiniz bozulmaz. ( Şafi iseniz bozulur. Hatta kendi öz kızınıza eliniz değse bile )
2- Hanefi Mezhebine göre Kurban kesmek vaciptir. ( Şafi Mezhebine göre sünnettir. )
3- Hanefi Mezhebine göre çiçek koklarsanız orucunuz bozulmaz. ( Şafi iseniz bozulur )
4- Hanefi mezhebine göre ihtilam olmamak şartıyla karınızı öperseniz orucunuz bozulmaz ( Şafi iseniz bozulur )
5- Hanefi Mezhebine göre köpek temizdir. ( Şafi iseniz pistir köpek. )
6- Hanfi Mezhebine göre vücudunuzdan toplu iğne başı kadar kan çıksa abdestiniz bozulur. ( Safi Mezhebine göre bozulmaz. Hatta Hz. Ali bir savaşta topuğuna saplanan okun çıkarılması esnasında acı duymamak için o haliyle topuğundan kan akarken namaz kılmıştır )
7- Hanefi Mezhebine göre gusl abdesti alırken niyet etmek gerekmez. ( Şafi mezhebine göre niyet etmeden abdest alırsanız abdestiniz geçersizdir. )
8- Hanefi Mezhebine göre kadın yüzünü örtmek zorunda değildir ( Şaifi iseniz yüz bir peçe ile örtüldüğü gibi eller de eldivenle örtülmelidir. )
9- Hanefi Mezhebine göre tilkinin etini yiyemezsiniz ( Şafi iseniz yersiniz )
10- Hanefi Mezhebine göre kazaya kalmış farz namazınız varsa bile vakti giren namazların sünnet lerini de kılmalısınız ( Şafi iseniz borcunuz varken sünnet namazı kılamazsınız. Bu size haramdır. )
Batman’da gördüğüm ve öğrendiğim bir şey:
11- Hanefi iseniz Cuma namazını şöyle kılarsınız: 4 rerkat kendi başınıza sünnet, 2 Rekat imama uyarak farz, dört rekat kendi başınıza son sünnet, 4 Rekat Zuhur-u ahir ( kendi başınıza ) ve iki rekat son sünnet ( Bu da kendi başınıza
Şafi iseniz ve farz namazından kazanız yoksa 4 Rekat kendi başınıza sünnet kılarsınız. Sonra iki rakat imama uyarak farz kılarsınız. Sonra dört rekat daha imama uyarak bir namaz kılarsınız ve Cuma namazı biter.
Hanefi iseniz Ramazan ayında camide imama uyup 20 Rekat Teravih namazı kılarsınız. Şafi iseniz teravih namazı yerine imama uyup 20 rekat kaza namazı kılarsınız.
Bir tane de sipsivri bir örnek vereyim:
12- Hanefi Mezhebinden bir kişi olarak eğer ölü bir kadınla, büluğa ermemiş bir çocukla ya da hayvanla cinsel ilişkiye girerseniz bunun cezası ta’zirdir ( Yani hapis, sürgün ya da mallarınıza el konma--- Hanbeli ve Maliki Mezhebinde de durum aynıdır. Ancak, Şaifi iseniz ceza Had cezasıdır. Yani belirli bir miktar sayıda sopa atılmak ( 80 veya 100 gibi ) veya idam...)
Peki hepsi bu mudur? İmam-ı Âzam Ebu Hanife bunları öğrettiği için, ’’ Böyle uuygulayın’’ dediği için mi yıllarca zindanlarda çile çekti? Değil elbette ama?...
Bunlardan daha fazlasını kim biliyorsa parmak kaldırsın.
Bakmayın, ben de 13 sene İmam-Hatip Liselerinde görev yaptığım için biliyorum bunların bazılarını.
Peki Eş’ari’ye göre neleri yapabilirim, neleri yapamam? Ya da haklarım ve görevlerim nelerdir?
Ben bilmiyorum. Bilen varsa yazsın ( Ama Google Amcaya sormak yok )
Of yaaa...Dağıttım yine. Oysa Hz. Ali’nin başına gelenlere gelmişti konu değil mi?
Neyse o da yarına kalsın.
YORUMLAR
Rabbim: Allah
Dinim:İslam
Kitabım: Kuran
Peygamberim: Muhammed
Çocuklarıma ilk öğrettiğim budur. Hiç mezhep işine girmedim. Fakat İbadetlerimizi Hanefi'ye göre yapıyoruz (öğretildiği üzere) Yani istesek de istemesek bir mezhebe dahil ediliyoruz. Neticesinde de Allah kabul etsin diyoruz. Başka ne gelir ki elden...
Hz. Musa'nın Allah'la konuşmak için dağa çıktığında kavminin hemen gerizekalılık edip buzağıya tapmaya başlaması gibi, peygamberimiz vefat ettiği gün Müslümanlar birbirine düşüp yolunu şaşırmış. Hadis mi arıyorsunuz illa; alın size veda hutbesi. Bizlere hayatı anlatan bir peygamberin özetle söylemek istediği her şey o hutbede var ve binlerce şahidi olan bir konuşmadır bu. Hz. Muhammed kendisinden sonra olacakları mutlaka öngörmüştü ki böyle bir veda konuşmasına ihtiyaç duydu.
Sünnet diye önümüze konan milyonlarca eyleme körü körüne inanan insanlara da şaşırıyorum. Şundan bir kaç yıl önce gezi olayı diye bir olay oldu. hepimiz o günlerin canlı tanığıyız. ama bu olayı kimi tarihçiler hıyanet olarak yazacak, kimi tarihçiler bir halkın direnişi olarak. gerçeğin tam olarak ne olduğunu daha biz bilememişken yüz yıl sonraki nesil bu konu hakkında nasıl fikir yürütecek? 1400 küsür yıl önceki uygulamaların da bundan hiç farkı yok. Bir başka örnek. bir grup üzerinde yapılan deneyde aynı olaya şahit olan aynı uyarıcılara maruz kalan bireylerin gördüklerini farklı yansıttıkları belirlenmiş.
Müslüman uyanık olmalı. Saf olmak gibi bir lüksümüz yok.
Çalışmandan dolayı tekrar kutlarım hocam. Saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Filiz Şahin.
sözde müslüman olmuş ama be kadar müslüman ?
Valla okurken şiştim.
1- Çok fazla isim vardı, kim kimmiş arada gidip gelmekten
2- Herkesin kafasına göre kural koymuş gidiyor olmalarını bir kere daha okuyor olmaktan.
Bu nasıl bir şey hiç aklım almıyor. "Allah - Tanrı, God " kim nasıl sesleniyorsa ona madem ki insanlar inanıyor varlığına (ki ataisler inanılmaz artmış durumda dünya da yaşananlardan dolayı) Bunca farklı inanışa ne gerek var. Niye herkes kendine göre yontup durmaya devam ediyor.
Ama en büyük neden O... Dönüp dolaşıp her şey paraya dayanıyor. Din bile onun için :(
sami biberoğulları
Sadece bize mahsus bir şey değil bu olay maalesef. Dinin içine biraz siyaset, biraz felsefe , çokça da menfaat girince işte böyle oluyor.
Selam ve sevgilerimle.