- 679 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TÜKÜRÜK FABRİKASI
Alkışlar içinde kırmızı halıların üstünde yürümüyordu. Adeta uçuyordu. Bütün günahlarından arınmış insanların rahatlığı vardı üzerinde.
Kendisini kürsüye davet eden ünlü sunucunun canlı yayında dünyanın diğer ülkelerinde bu ödül törenini izleyenlere bazı tercümeler yaptığını memnuniyet içerinde dinliyordu.
Dünkü gazeteler, televizyonlar, radyolar, internet siteleri, siyasi parti temsilcileri, dernek ve oda temsilcileri törenin önemi konusunda halkı aydınlatmıştı zaten. Bu yüzden ilginin beklenenin üzerinde olmasını doğal karşılıyordu. Yürüyüşünde en ufak bir gurur belirtisi olmamasına büyük özen gösteriyordu.
Artık kürsüye, kürsünün üzerinde duran mikrofona çok yaklaşmıştı. Ünlü sunucu kendisine verecekti sözü. Uzun zamandır beklediği nutkunu bütün insanlığa söyleme fırsatını yakalamak üzereydi. Ama beklediği gibi olmadı.Sunucu kürsüyü emanet ettiği sırada kendisine ait kısa biyografiyi okumaya başladı.Bütün çabalarının meyvelerini toplamak üzereydi atık.Kısa sürede yaşadıkları geçti gözünden.
İki hafta devreden sayısal lotonun tek altı bileniydi bugüne bugün. Buradan kazandığı parayı harcayacağı büyük buluşun insanlık tarihine ışık tutan bu yolun önce ulusal düzeyde kabul görmesi sonra dünyaya açılması gerekliydi.
Rüyalar insanlara bazen yol gösterici olurmuş. İnandığı rüyanın gerçekleşmesi için elinde sermayesi vardı. İstihdam yaratacağı için belediyelerden alınmasa bile uygun hazine arazisi temin edilebilirdi. En azından yirmi otuz yıllığına kiralamak vardı. Daha da olmasa yabancı bir ortak bulur, böylece AB fonlarını da ülkeye geri kazandırabilirdi. Belki de onlara hiç gerek kalmayacaktı. Para her kapıyı açan altın anahtar değil miydi sanki?
Kalp atışlarının farklılaştığını, nabzının normalden fazla attığını duyar gibi oldu. Geçmişini düşündü bir an. Yoksulluk içinde büyüdüğü, kalabalık aile ortamı içinde ortaya konan tabağa aç kalmamak için kaşıkların ne kadar hızlı gidip geldiğini getirdi gözlerine. Sonra büyük şehre göçmelerini düşündü. Annesinin gözyaşları içinde köklerden ayrılmanın verdiği acıyla hıçkıra hıçkıra günlerce şiddeti azalan bir şekilde ağlayışını hatırladı.
Babanın ilk haftanın sonunda yüzünde sevinç yumakları iş bulduğu haberini vermesiyle sevinç dolmuştu eve.
Fakir geçen günleri çabucak atlası hatıraların içinden. Elinde tuttuğu büyük parayı değerlendireceği, girişimci ruhunun büyük atılımı için her şeyi zihninde kurgulamıştı çoktan.
Bütün insanlık suçlarına karşı toplusal tükürük fabrikası.
Kelimeleri uzun buldu önce. Sonra tükürüklerin kullanılacağı alanları, dağıtım ve paketleme işlemlerinin hangi koşullarda olacağı geçti tasarımdan. İnsanlar tüküremiyorlardı uzun zamandır. Nedeni, niçini, nasılı bilinmeyen bir suskunluk vardı sözlerde, davranışlarda. Herkes sözde namussuzluklara, yolsuzluğa, arsızlığa, hırsızlığa, rüşvete, talana, ihale yamyamlığına karşıydı. İnsanlar sözde uyuşturucu, silah, kadın ticareti yapanları desteklemiyordu. İnsanlar bölücülüğün sadece silahlı olanına karşı durmakla kalmıyordu sözde. İnsanları sınıf, dil, din, ırk, mezhep, sosyal mevki, zenginlik gibi sıradan ayrımlarla bölenlere de şiddetle karşıydılar oysa.
Gelir dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kaldırmak gerekiyordu. Afrika’da açlıktan ölen milyonlar varken gelişmiş ülkelerde tüketim çılgınlığı yaygınlaşıyordu. Ama sorumluların yüzüne tüküremiyordu hiç kimse karşı oldukları halde bu tip adamalara.
Aslında büyük çoğunluk şikâyetçiydi durumdan.
Aslında şikâyetçi olan büyük çoğunluğun tepkilerine çözümdü tükürük fabrikası. Paketlenmiş tükürükler. Hediye paketleri gibi. Türlü zevklere hitap eden değişik kokularla donanmış tükürükler. Üstelik kimse zahmet çekmeyecekti.
Marketlerin rafları en kısa sürede dolup taşacaktı bu ürünlerle.
İşin sıradan bir proje olmadığının farkındaydı. Sermayeyi kediye yüklemeden işin altından tereyağından kıl çeker gibi çıkmalıydı ahir ömründe.
Yapılması gerekenleri sıraya koymalıydı.
Önce ana fikir lazımdı proje için. Ana fikir vardı. Sonra fabrikanın planı… Çevre düzenlemesi bile iyi hesaplanmalıydı. İnşaat mühendisi dostları vardı. Onlar vasıtasıyla mimar heyeti oluşturulur sorunun bu kısmı aşardı.
Ama belli bir planlama yapmalıydı bu işin topluma mal edilmesi için. Uzak olmayan hedefler konulmalıydı kısa adımlarla halledilecek cinsten.
Mesela yut içinde çok çabuk örgütlenecek Tükürük Dernekleri. Seksen bir il ve kısmen yurt dışı temsilcilikleri. En azından tabela asılacak yerleri ayarlamak gerekirdi.
Mesela Tükürük Araştırma, Geliştirme ve Yaygınlaştırma Vakıfları üzerinde kısa bir düşünce geldi geçti zihninden. Üstelik be vakıf ve dernekleri kamu yararı statüsünde tutmayı başardı mı işin tamamı hallolacaktı.
Konuyu gündemde tutmak için en kısa sürede Ulusal Tükürük Günleri adı altında bir dizi eğitim ve kültür etkinliği planlanmalıydı.
Uluslar arası Tükürük Araştırmaları veya Uluslar arası Tükürük Sempozyumu yapılmalıydı mutlaka. Bu faaliyetlerden elde edilen fikirler kısa metinler halinde bütün haber sitelerine, televizyonlara, dergi ve gazetelere ulaşmalıydı. Bir kısım dergi gazete ve televizyonların bu konuda kapak, manşet gibi dalgalandırıcı açılımları mutlaka desteklenmeliydi. Görüntüler olabildiğince hızlı şekilde yurt sathına yayılabilecek teknolojik imkânlarla desteklenebilir. Kitaplar yazılır aynı konuları işleyen. Ulusal ve uluslar arası etkinlikle katılan büyük adamların en azından bir kaçı ile önemli televizyon kanlarlında ister haber bültenlerinde, ister tartışma programlarında hatta magazinler bile değerlendirilecek bir yapı kurulmalıydı.
Daha sonra arsa lazımdı kurulacak fabrika için. Bu konuda seçenekler hazırdı zaten.
Açılış merasimi canlandı gözünde. ABD Ankara büyükelçisi veya bir bakanı canım neden olmasın. AB ülkelerinin hepsine davetiye giderdi. Fabrikanın dış cephesi gök kuşağının gibi olmalıydı. Bütün renklere aynı davrandığını göstermeliydi. Bütün inançlara aynı mesafe uzaklıkta olduğu bilinmeliydi. Aynı anda dört beş üst düzey yönetici dokunmalıydı tuşlara. Ve aynı anda gökyüzünü yüzlerce renkli balon, yüzlerce güvercin doldurmalıydı. İnşaatın temeline betonlar akarken gökyüzüne onlarca devletin bayrağı havalanmalıydı. Bu yapılabilirdi. Bir an kurduğu hayalin aklı başında insanlardan çok uzak olduğunu hesapladı. Ortada bu kadar abartılacak bir durum yoktu. İşin aşamalarına yoğunlaşmalıydı. İşin bu kısmını uzman düzeydeki insanlara havale etmek en doğrusu olurdu.
Parlak renkli ışıkların arasından geçen sloganlaşmış sözü çarptı gözüne:
“Herkes,her gün mutlaka tükürük paketine ihtiyaç duyacak.”
—Bey saat geç olacak. Kalk artık. İşe gitmeyecek misin?
Gülümsüyordu. Mikrofon artık kendindeydi.Hitabına başlamalıydı.Sesinin tonunu ayarlayıp, ilk kelimelerini sıralamaya başladı:
—Sayın Hanımefendiler, Sayın Beyefendiler
—Ne diyorsun sen. Haydi, kalk dedim sana. Çayın soğuyacak. Geç kalacaksın işe.
-?
Neye uğradığını şaşırmış halde elleriyle gözlerini ovuştura ovuştura musluğun bulunduğu yere doğru yöneldi.
O sabah uykusundan ilk defa hayata bu kadar zinde uyandığını düşündü.
O sabah bütün günahlarından arınabileceği bir buluşun bütün erdem sahibi insanlara ne tür büyük kolaylıklar getirip getirmeyeceğini düşünerek hesaplar yaptı.
Kendiside sebebini bilmiyordu ama o gün işe mutlu gitti.
Sinan YILMAZ