- 1250 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
GÜMÜŞ YOL!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sonbaharın henüz etkisi altına alamadığı güneşli ve güzel günlerden biriydi. Nevin kafasında bin bir düşünce, yüreğinde biriktirdiği acılarıyla yılgın sürüyordu aracını. Trafikten kurtulup sahil yoluna çıktığında, gördüğü ilk uygun yerde arabasını yolun sağına çekti ve aşağı indi.
Kapılarını kilitlemeye bile gerek duymadan, çimenlerin üzerine basarak yürüyüp deniz kenarındaki gözüne kestirdiği banklardan birine gibi oturdu, Sırtını banka dayayıp, çantasını kucağına koyarak, prens adalarına karşı bacak bacak üstüne atıp seyre koyuldu.
Bulutları delip aşağı süzülen güneş ışıklarının yansıması, Denizin üzerindeki her minik çırpıntıyla buluştuğunda sanki birer pırlanta varmış gibi ışıldıyorlardı. Adaların heybetli görüntüsü, seyir halindeki tekneler, gemiler manzarayı ne kadar da güzel tamamlıyorlardı.
Ancak Nevin bu güzellikleri tek başına izlemekten, yalnız günlerini saymaktan artık çok yorulmuştu.
Ruh ikizim dediği biricik eşi, hayatının aşkı, birkaç yıl önce rüzgârlı bir günde yelken ile açıldığında, o rüzgâr fırtınaya dönüşünce denizde kaybolmuş, tüm aramalara rağmen cesedi dahi bulunamamıştı.
Genç kadın için bu engin denizlerdi artık sevdiceğinin mezarı. Hiç kolay değildi bunu kabullenmek. Dokunduğunda içini alevlendiren biçimli vücudunun, balıklar tarafından didiklenerek, parça pinçik edildiğini düşünerek, her gün biraz daha kahrolmak.
Yıl içinde kim bilir kaç kez atardı kendini bu kıyılara ve dalarak uçsuz bucaksız maviliklere ümitsizce bekler dururdu, faydasız olduğunu bilse de.
Bir günü bile ayrı geçirmeye tahammülü yokken, aradığında telefonunu açmazsa “neden cevaplamadı hayır olsun?” diye endişelere düşerken, nasılda geçirebilmişti onsuz, ayları yılları?
Bazen aklına nasıl mukayyet olduğuna şaşsa da, genç yaşta saçlarına düşen aklar delirmenin bir tık gerisinde kaldığını gösteriyordu.
Bir ara ufka daldırdığı gözlerini çekip şöyle bir etrafına bakındı. Nispeten sakin bir gündü. Orada oturduğu sürece sadece bisiklet gezintisi yapan bir kaç kişi geçmişti önünden. Bir de denizde ilerlerde, sandaldan balık tutan biri vardı görünürde.
O sırada gözü ilişince oturduğu bankın altındaki çekirdek kabuğu yığınlarına, başını sıkıntıyla salladı iki yana.
“
Nasıl insanlar bunlar? Ne hakları var böyle ortak alanları kirletmeye? “ diye söylendi. Belli ki ondan önce burada oturan biri veya birileri zevkle çitlemişti çekirdekleri. Bir yorgan gibi çekirdek kabuklarıyla kaplanmıştı bankın altı.
Genç kadın “İyi de Allah’ın kulları, diye söylenmesini sürdürdü. “Hadi yediniz afiyet olsun da, niye yerlere atarsınız, kabukları yere? Hem de iki adım ötede dururken kocaman bir çöp sepeti! Güzel hiçbir şeye izin vermiyorsunuz dimi? Kimsenin bir diğerine saygısı kalmadı şu memlekette!”
Çok özlemişti kocasını koca kara gözlerini, ince parmaklı narin ellerini ve ille de teninin kokusunu. Doluydu yüreği, hemen dökülürdü inci gibi yaşlar göz pınarlarından, buldu mu ufacık bir bahaneyi.
Kapattı yeniden gözlerini, sırtını banka yasladı. Şimdi de hatıralar zihninde resmigeçit yapıyorlardı. Bir ara sanki Fikret’in sesi kulağına çalındı “Canım karıcım, diyordu, “En çok bu halini seviyorum, biliyorsun değil mi?”
Birlikte uyandıkları her sabah rutin tekerlemesiydi bu kocasının. Gece makyajını silerek yatağa yattığında ve sabah duru bir yüzle uyandığında, nasıl görünüyorum acaba endişesi hiç olmazdı Nevin’in. Çünkü kocası onu en çok bu doğal haliyle beğenirdi ve sıklıkla da dile getirirdi. Hele şimdi böyle inci gibi gözyaşları döktüğünü görse, hiç dayanamaz içi erirdi.
Nevin, yüzünde bir serinlik hissedince açtı gözlerini. Hafiften esen rüzgâr, ürpertmişti içini. Tekrar çevirince denizden yana yüzünü, ufka doğru daralan ve denizin üzerinde pırıl pırıl parlayan gümüşten bir yol gördü. Fikret de sanki o yolun üzerine çıkmış kendisini izliyordu.
Öyle heyecanlandı ki, tüm vücudunu bu kez bir ateş sardı. Hemen ayağa fırladı, üzerinden kabanını çıkartıp banktaki çantasının üzerine koydu ve “Sensiz yaşamın hiçbir tadı yok Fikret’im dedi. Dur bekle geliyorum!”
Kıyı boyunca uzanan yarım metrelik duvarın üzerine kolayca bir çırpıda sıçrayıp çıktı. Duvarın arkasında, irili ufaklı bir sürü kaya yığılıydı. Bir başka zaman olsa aman kayarım, düşerim suya diye ödü kopardı. Çünkü o Anadolu’da büyümüş bir kızdı, yüzme bilmiyordu. Oysa şimdi bir serçe gibi zıplayarak, o kayadan bu kayaya kolayca sekerek suya iyice yaklaşmıştı.
+++
Kıyıdan biraz açıkta sandaldan balık tutmaya çalışan genç adamsa dikkatle onu izliyordu. Halinden, tavrından maksadını da anlayınca, ayağa kalktı sandalının içinde ve var gücüyle bağırmaya başladı.
“Hey!!! Bayan!.... Ne yapıyorsunuz? Durun daha fazla ilerlemeyin” diye bağırarak sesini onu durdurmaya çalıştı. Bu haykırışları duyuyordu ancak hiç tepki vermiyordu Nevin. Çünkü o yüzünde kocaman bir gülümseme ufka uzanan gümüş yol üzerinden kendisine el eden kocasına bakıyordu.
Sandaldaki adam az sonra olacakları anlamıştı, daha fazla bekleyemedi, hemen oltasını elinden bıraktı ve dönüp sandalının küreklerine asıldı. Hızlı hızlı kıyıya yanaşma çabasındayken, tekrar başını çevirdiğinde genç kadını göremedi kayaların üzerinde.
“Eyvah!” dedi, “gerçekten atladı suya!”
Hemen çapasını atıp denize, hiç düşünmeden arkasından kendisi de balıklama atladı suya. Birkaç kez dalıp, çıktıktan sonra genç kadının bulunduğu yeri görmüştü. Gür uzun saçları ve zayıf kolları, dua eder gibi yukarı doğru kalkmış, suyun içinde sağa sola dalgalanıyordu.
Hemen saçlarından yapışıp var gücünle çekiştirmeye başladı. Ama bir türlü yerinden oynatamıyordu genç kadını. Nefessiz kalınca çaresiz bırakıp, su yüzüne çıktı ve var gücüyle “İmdat! Yardım edin!” diye olanca gücüyle bağırıp, derin bir nefes aldıktan sonra yeniden suya daldı.
Hızla atlayınca suya zavallı Nevin’in ayaklarından biri aşağıdaki kayaların arasına sıkışmıştı. Bunu fark edince genç balıkçı, önce ayağı sıkıştığı yerden kurtardı, sonrada genç kadını saçlarından tutarak su yüzeyine çıkartmayı başardı.
Çok yorulmuş ve halsiz kalmıştı genç balıkçı. Neredeyse nefessiz kalıp o da boğulacaktı. Bu arada sessiz sakin kıyı çoktan insanla dolmuştu bile. Kalabalıktan yardım eden birkaç kişi sayesinde ikisi de çıkarılmışlardı sahile.
Az sonra 112 acil servisi olay yerine ulaşmıştı. Buz gibi sudan çıkıp bir de ıslak giysileri üzerine yapışmış, çeneleri titreyen delikanlı, ona doğru gelen görevlilere eliyle “Önce ona bakın” diye işaret etti.
Hareketsiz boylu boyunca yerde yatmakta olan genç kadına ilk müdahaleler yapılmaya başlandı ancak paramatiklerden birinin, umutsuzca yüzünü buruşturup, başını iki yana salladığı görüldü.
“Maalesef!” demişti adam “Saçlarının arkasındaki şişliği göstererek “Boğulmadan ziyade, boynu kırılmış bu kadının “
Tanımıyordu kimse onu, ama bu konuşma üzerine kurtulması için çırpınan onca kişinin yüzü bir anda düşmüştü. Çenesi birbirine vurmakta olan genç balıkçı üzgün bir ifadeyle sordu.
“Boynu mu kırılmış? Ne demek istediniz yani?”
“Maalesef düşer düşmez ölmüş!”
Genç balıkçı, battaniyeye sarılıp ambülansa götürülürken, hıçkırıklara boğulmuştu.
O sırada Nevin Fikret ile el ele tutuşmuş, ufka uzanan o pırıl pırıl ışıklı yolun üzerinden yerde cansız yatan görüntüsüne bakıyor ve hiç üzgün görünmüyordu.
“Sevgilim” dedi, Fikret’in elini sıkı sıkı tutarak, söylesene, ben hem orada, hem burada nasıl olabiliyorum?”
“Canım karıcım” dedi Fikret, sevgiyle sıkarak avucundaki eli. “Orada yatan sadece bedenin. Bak artık özlem bitti. Sen ve ben yine kavuştuk birbirimize, tıpkı eskisi gibi.
* * *
YORUMLAR
Merhaba Billur hanım, insan ruhunun içler acıtan bir durumunu ne güzel betimleyip hoş bir öykü oluşturmuşsunuz. Kutlarım.
Beni betimlediğiniz sahile götürdünüz. Nevin'in duyarlığını içimde yaşadım çekirdekler olayı örneği. denizi seyrettim. Balıkçı oldum. Her insanın yapması gereken yardım amacıyla suya atladım.
Öykünün finalinde olmayayım! Olmaz mı! Upuzun yatan bir kadın...
Emeğe ve sanata sonsuz saygınla esenlikler.
Billur T. Phelps
Genel de hiç kimse sonu hüzünlü biten hikayeleri sevmez ben de öyle ama bir öykü yazan kişi olarak her türlü biçime sokmalıyız hikayelerimizi öyle değil mi?
Çünkü hayat da aynen böyle. Ne hep hüzün var, ne hep mutluluk.
Saygılar,
Merhaba sevgili Billur, hikayen ic acitıcı, duygulari cok güzel anlatmışsın. Gune yakışmıs. Tebrik ederim, sevgiler.
Billur T. Phelps
Evet hüzünlü bir hikaye oldu.
Seven kişi ve sevdiğini de kaybetmişse zor işi.
Hep yarım hissedecektir kendini. Ben öyleyim mesela.
İçimde hep kocaman bir boşluk. Dolmuyor, doldurulamıyor.
:(
Sevgili arkadaşım, yazmak sana çok yakışıyor. Bu hikayede hüzün vardı. Kadın ölmesin dedim içimden.
Tebrik ediyorum canı gönülden ve hikayelerin devamını bekliyorum. Ayrıca madem gezmelerdesin senden bir gezi yazısı da alalım lütfen. Ah bir de yazı içine fotoğraflar eklenebilseydi..
Çok sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Ancak uzun aradan sonra saat farkına zor adapte oldum.
Bir iki ufak seyahat anı hikayesi yazdım buraya eklediğim de var
gözünden kaçmış.
Evet kesinlikle yazılara rahatlıkla resim eklenebilse süper olurdu.
Benden de sana SEVGİLER,
Billur T. Phelps
FB sayfamda onları da görmedin anlaşılan...
Fırsatın olduğunda bir gezin...
:)
Aynur Engindeniz
Gözümden kaçamazsın çünkü favori listemdesin canım. Okumayı ertelemişim demek ki. sıkışık bir anıma gelmişse.
İyi ol, mutlu ol, hep edebiyatla bizimle ol. Çok sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps
Bu bir kurgu ama hayatta benzeri de oluyor ne yazık ki.
Teşekkürler ziyaretinize ve güzel yorumunuza Ayşe hanım.
:)
Değerli seçici kurul üyelerine teşekkürler.
Sizden gelen beğeni ve takılan her kırmızı kurdele motivasyona büyük doping yazana.
Sevgiler, saygılar
Gülüm Çamlısoy
İnsan bir şekilde güç buluyor ve motivasyon da inanılmaz ivme kazanıyor hele ki yıkıcı olmayan eleştiriler de oldu mu ne de olsan anlayış ve dostluk denen kavramlar insanı mutlu kılıyor ve de samimiyet.
duru dilinizi seviyorum ve kaleminizi de.
kutluyorum sevgili Billur Hanım.
sevgimlesiniz.
Gülüm Çamlısoy
Kısaca Gülüm deseniz de olur sonuçta soyadımdan bağımsız bir insanım tıpkı herkesin sahip olduğu ismin özel olduğu kadar ismine de sahip çıkması gerektiğine inandığım ölçüde efendim.
Billur T. Phelps
Bu arada telefondan yazınca, soy adın da eksik çıkmış. Bunun için de kusura bakma lütfen. İkince yorum geldiğinde farkettim.
Sevgiler,