- 462 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tirmanya da Neler Oluyor
Tirmanya İktidar Partisi on beş yıldır tek başına iktidardaydı. Haliyle başbakan ve cumhurbaşkanı onların partisindendi. İstedikleri kanunları istedikleri şekilde çıkartıyorlar ve muhalefetin borusunu da fazla öttürmüyorlardı...
Tirmanya yıllar önce Avrupa Birliğine girmek için başvuru yapmış, lakin bu başvurusu halen başvuru olarak kalmış ender ülkelerden biriydi. Ülkenin Avrupa Birliği tarafından incelemeye alınması şimdiki Tirmanya İktidar Partisi tarafından sağlanmıştı, onlarda bunu her fırsatta dile getiriyor ve bunun ile övünüp duruyorlardı. ’’Biz olmasak Avrupa Birliğinin önünden bile geçemezdik, ziline bile basamazdık, paspaslarına ayaklarımızı bile silemezdik, liderleri ile vesikalık bile çektiremezdik, çektirdiğimiz vesikalıkları çoluğumuza çocuğumuza bile gösterip havamızı atamazdık.’’ lafları havada uçuşur olmuştu...
Yetkililerden, ilgililerden ve de bu konuda bilgililerden öğrendiğimiz kadarı ile Avrupa Birliğine girebilmek için, ülkelerin uyması, yerine getirmesi gereken binlerce standart ve kurallar silsilesi vardı. Yani sizin anlayacağınız Tirmanya ve Tirmanya iktidar partisi söylenenleri yapmak ve istenilen şeyleri yerine getirmek mecburiyetindeydi, yoksa birliğe girmeyi bırakın, kapısına dahi yanaştırmayacaklardı.
Müracaattan bir müddet sonra Tirmanya’da Avrupa Birliği elemanları ve müfettişler tarafından denetlemeler başladı...
Bir denetleme sırasında Avrupa Birliği müfettişleri bir ilköğretim okulunun dersliğine girerler. Sınıfta ders vardır ve öğrenciler heyecan ile dersi dinlemektedir. Müfettişlerden biri öğretmene döner ’’Sayın Hocam çok güzel birinci sınıfa ders veriyorsunuz, ama bakın çocuklar ellerini sıraların üstüne koyuyorlar, iki ellerini birden koymasınlar, ayrıca ders zilleri kuş ötüşü şeklinde çalsa güzel olur, ha bir de beslenme saatinde yumurta yemesinler, çok önemli bunlar Avrupa Birliğine girmek istiyorsanız bunları mutlaka yapmalısınız. Yine önemli bir konu bakıyorum bazı çocukların gözünün üstünde kaşı var yani olmasın bir daha. Biz bir müddet sonra yine geliriz yine denetleriz sizi emi kendinize iyi bakın derslerde de öyle fazla Kurtuluş Savaşıymış, Atatürk’müş anlatmak yok ha, savaş mavaş bunlar tu kaka, andımız mandımız ne onlar öyle vallahi bizim birlikteki hiç bir ülkede ant mant diye bir şey yok.’’ Konuşmasını bitirir ve çıkar gider müfettişler...
Denetlenmeden nasiplenen bu sefer Tirmanya’nın tuvaletleridir. Avrupa Birliği denetçileri büyük şehirlerin birinde rastgele bir tuvalete girerler ve denetleme için geldiklerini söylerler. Tuvalet konusuna Avrupa Birliğinde çok büyük önem verilmektedir. Bayan ve erkek tuvaletleri ayrı ayrı ekipler tarafından sıkı bir şekilde denetlenir. Denetleme bittikten sonra Avrupa Birliği Komiseri açıklamasını aynen şöyle yapar. ’’Tuvaletler günde üç posta temizlenecektir, ayrıca tuvalet kâğıtlarının devamlı aynı renkte olması sakınca yaratmakta olup hacetini gideren insanların morali üzerinde olumsuz etkiler yaptığından dolayı zaman zaman değişik renkte tuvalet kâğıtları kullanmakta yarar vardır. Ayrıca tuvalet ücreti ödemeleri kredi kartı ile yapılabilmeli ve müşteriler istediğinde taksite de bölünebilmelidir ve de para puan kullanılmasında da bir engel olmamalıdır. Bundan gayrı çıkışta kolonyalar hep aynı limon kolonyası olmamalı başka başka kolonyalarda kullanımda olmalıdır. Tuvaletler çok kalabalık olduğunda da sıra numarası alınıp öyle içeri girilmelidir. Ayriyeten insanlar hacet giderirken de müzik yayını yapılmalı ve rahatlama işi daha rahat hale getirilmelidir. Klasik müzik tercih sebebidir Bethoven, Vivaldi ve Mozart iyi gider diye düşünüyoruz. Çok önemlidir bunlar birliğimiz için çok önemli.’’ nihayet denetleme biter ve tuvaleti bekleyen Hasan da derin bir oh çeker...
Tirmanya’da denetleme sırası folklor dernekleri ve halk oyunları ekiplerindedir. Avrupa Birliğinin denetçi biraderleri amatör ruhla halk oyunları faaliyeti gösteren bir dernekten içeri girerler. O sırada geniş bir alanda değişik ekipler çalışmalar yapmaktadır. Bir taraftan izlerler bir taraftan da ellerinde ki kalem ve kâğıtlar ile not tutmaktadırlar. Bir iki saat çalışmaları izledikten sonra dernek yöneticilerini yanlarına çağırarak görüşlerini iletirler.’’ Bir kere bu izlediğimiz kılıç kalkan ekibi çok tehlikeli bir ekip olup, ellerinde ki kılıçların boyunun kısaltılması, uçlarının körleştirilmesi gerekmektedir ve de ülkenize gelen yabancı turistleri de kılıç kalkan ekibi ile karşılamaktan vazgeçin artık. Ayrıca aynı olay Erzurum ekibinde ki hançer barı oyununda da görülmektedir, yapmayın böyle, tehlikeli işler bunlar. Bilahare bazı oyunlarınız çok yavaş bazı oyunlarınız da çok hızlı oynanmaktadır horon gibi hızlı oyunları biraz yavaşlatıp, zeybek gibi yavaş oyunları da makul bir şekilde hızlandırırsanız sizin için daha iyi olur kanaatimce. Yine başka bir husus da çalgıcıların arasına gitar çalanları kontrbas çalanları, keman çalanları, viyolonsel çalanları, çello çalanları da serpiştirirseniz çok sesli folklor yapmış olursunuz. Nasıl akıllar ama. Sonra ekipleriniz uluslararası yarışmalarda hep ödüller almaktadır. Bundan böyle iki senede bir katılsınlar yarışmalara, arada başka ülkelerin folklor ekipleri de ödül alsın hep siz hep siz olmuyor ama.’’ Denetçiler işlerini bitirdikten sonra çıkıp giderler. Dernek yöneticileri şaşkın vaziyettedir, hatta içlerinden bir tanesi dişlerini gıcırdatarak kendi kendine söylenmektedir. ’’Hay ben sizin birliğinizin de denetlemenizin de içine ettiniz bizim kültürümüzün.’’
Yine başka gün başka bir Avrupa Birliği denetlemesi bir lokantada yapılmaktadır. Gittikleri yer lüks bir lokanta olup gayet temizdir. Selam verip içeri girdikten sonra sebebi ziyaretlerini söyler ve denetlemeye başlarlar. Müdür hazır ol da karşılarında beklemektedir. Müfettişler işletmeyi uzun uzun denetledikten sonra müdüre dönerler ve şu konuşmayı yaparlar. ’’Sayın müdürüm her şey çok güzel çok temiz lakin garsonlarınızın ayakkabı boyasının markasını beğenmedik. Ayriyeten peçeteler çok beyaz, insanın gözünü alır yahu, tepede ki vantilatörlerde çok hızlı çalışıyor, standartlara göre en yavaşında çalıştırmanız lazım, menülerin dışını deri kaplamamışsınız, onları da deri kaplayın lütfen, ezogelin ve işkence çorbalarını da kaldırmalısınız; pardon işkembe miydi? Ayrıcaaaa mutfakta ki aşçıların da her zaman beyaz giymesi zorunlu değil, camlara dışarıdan bazen sinekler konuyor konmasın efendim. Garsonlarınız en az dört lisan biliyor mu, bu da var. İki ya da üç lisan bilen garsonları tekrar kurslarda eğitin efeeem ve dahi bahşişlerde fiş ve fatura ile garsonlar tarafından belgelenmeli, ayrıcaaa çorba kepçelerinin de standartlara uymadığını gördük. Kırmızıbiberler ağzı yakmasın, karabiberler hapşırtmasın efendim, bundan başka tuvaletlerdeki taharet muslukları hem sıcak hem soğuk su akıtmalı dimi efendim Türk Milleti’nin de mıçını sıcak su ile yıkamak hakkı değil mi. Bunları bir düzeltin biz yine gelir yine denetleriz. Hep sizin iyiliğiniz için bunlar hep sizin iyiliğiniz için.’’ Avrupa Birliği denetçileri gittikten sonra lokanta personeli ve müdür derin bir oh çeker ve de aynı zamanda söylenenleri nasıl yapacaklarını kara kara düşünmeye başlarlar...
Tirmanya’da günler torbaya girmez. Ömür biter Avrupa Birliğinin o meşhur denetlemeleri bitmez. Sırada ayakkabı fabrikaları ve satış yerleri vardır. Denetleme günü gelir çatar. İşletme sahibi denetçileri buyur ettikten sonra başlarlar işletmeyi incelemeye. Uzuuun bir müddet inceledikten sonra müdürü karşılarına alırlar ve gördüklerini aktarmaya çalışırlar. ’’Ayakkabı topukları yürürken tak tuk ya da takada tukada ses çıkarmamalı, fabrikada ki makineler gayet sessiz çalışmalı, makineleri yağlarken on üç gram dan fazla yağ kullanılmamalı, derileri kesen arkadaşlar kesim yaparken sol ellerini asla kullanmamalı, sol ellerini kullananlar varsa, sağ elleri ile kesme kurslarına gönderilmeli ve sağ elleri ile kesmeye alıştırılmalı. Müşteriye yanlışlıkla küçük ayakkabı satılmışsa beş çift, büyük ayakkabı satılmışsa üç çift tazminat olarak yine ayakkabı verilmeli. Çekeceklere tezgâhtarlar tarafından asla kerata denilmemeli ve kerata muamelesi yapılmamalı.’’
Avrupa Birliği denetçileri yapılması gerekenleri sıraladıktan sonra işletme sahibinin elini sıkar ve ’’Bunları yerine getirirseniz sizin menfaatinize, yok eğer getirmezseniz, birliğin kapısına gelir, zili çalar çalar beklersiniz senelerce.’’ der. Müessese sahibi denetçilere döner ’’Akşam sizi yemeğe davet edeyim o zaman.’’ denetçiler sevinir bir an hatta içlerinden oh may gat bile derler. Müessese sahibi tekrar denetçilerin gözlerinin içine bakarak ’’Kuş yedireceğim size hem de çok özel bu kuşlar ağzımız ile tuttuk bunları, ellerimizi arkaya aldık ağzımız ile tuttuk afiyet bal şeker olsun.’’
AHMET ZEYTİNCİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.