YA TUTARSA-2
Alev karşısında oturan adamın dalgın haline hiçbir anlam veremedi. O bir adamı sevgili olarak seçtiyse mutlaka gözlerini kendisinden ayırmıyor olması gerekirdi. Başka türlü bir davranış şeklini ilk kez görüyordu. İlk başta Hakan’da diğerleri gibi davranıyordu. Bir şey olmuştu ve artık Hakan onunla ilgilenmiyordu. İlk kez bu kadar şaşkındı. Oysa annesi ona her zaman ‘’erkekler fazla akıllı kadınları sevmezler. Asla biliyormuşsun gibi davranma. Erkekler hep güzel ve mutlu olmanı isterler. Hepsi bu’’ derdi. Madem öyle davranmasına gerek yoktu ve güzel olmak her şey için yeterliydi. Oda öğrenmek için değil hep daha güzel görünmek için çaba harcamıştı. Sorun kesinlikle bu adamdaydı. Zaten bir kucak kitapla ilk buluşmaya gelen tuhaf biriydi. Sadece yakışıklı bulduğu için onunla fazla zaman harcamak niyetinde değildi. Onu burada tutan tek şey adamın ilgisizliği yüzünden gelişen hırsı idi. Yeniden konuşmaya başlayarak güzel sesi ile adamın ilgisini yeniden kendisinde toplamaya karar verdi.
- Şekerim o ne biçim kitapmış öyle. Zombilerle ilgili heyecan verici bir kitap olabilir mi? Yani korku filmlerinde böyle garip isimler oluyor da çağrışım yaptı. ‘’Çürümenin Kitabı’’ demek. Cidden ismi bile çok itici geldi. Bana şöyle güzel bir aşk romanı tavsiye etsen aslında hayır demezdim. Birde öyle çok kalın bir kitap olmasın mümkünse. Ben sıkılırım çünkü bitiremem. Hem şu anda ikimizin de ilgi alanı olduğu için konuyu doğru seçtim değil mi tatlım?
Hakan masada yanı başında duran(Hakan masayı ortalamış olarak oturduğu için ve masada her kafede görebileceğiniz dört kişilik standart bir masa olduğundan kitapların Hakan’a uzaklığı tahmini bir karış kadardı. Bir karış ise yaklaşık 20cm kadardır. Kitaplar Hakan’ın sol tarafında olduğu için hesabı masanın sol tarafı üzerinden hayal edin. Sağlak olduğundan masanın kendine ait olan sağ tarafını çay için ayırmıştı) kitap istifinin en üstündeki kitabı eline alıp Alev’in görebileceği şekilde kaldırdı. İşaret parmağını kitabın kapağındaki yazar ismine getirip konuşmaya başladı.
- Bak işte onun gibi bir kadını uzun süre aradım. Ancak onun gibileri öyle hızlı tüketiyoruz ki insan eti yememiz için zombi olmamıza gerek olmadığını öğreniyoruz. Kendi yarattıkları sırça fanuslarında bile huzur bulamıyorlar. Zekâları ve hassasiyetleri diğerleri ile uyum sağlamalarını zorlaştırıyor. Aslında bir kadın olarak onu okuman gerektiğini düşünüyorum. Ama bunun sana iyi gelip gelmeyeceği hakkında tereddütlerim var Alev.
Diğer kitaba gelince… Oraya daha çok hem de çok var… İlgini çekebilecek bir kitap değil haklısın. Alev aslında sen gelmeden az önce bir arkadaşım aradı ve bir sebepten dolayı zor durumda. Hemen kalkıp gidersem seni kıracağımı düşündüğümden bir süre vakit geçirdikten sonra sana ayrılmak zorunda olduğumu söylemek istedim. Şimdi kalkarsam umarım seni çok kırmış olmam.
- A..! Aslında ilk randevuda bu şekilde ekilmek başıma ilk kez gelecek. Şu an şok oldum resmen Hakan. Sen şimdi beni bırakıp gidecek misin buradan? Ay bırak ya arkadaşını, zor durumunu falan. Ben sevmem böyle şeyleri. Ben her şeyden önce gelmeliyim. Yoksa yürümez bu ilişki bak.
Hakan kızın güzelliği karşısında bir kez daha tereddüt yaşadı. Kadına karşı hissettiği cinsel çekim tahmin ettiğinden çok daha fazla olmuştu. Konuşmadığı sürece katlanabileceğini bile düşündü bir ara ve elinde kalan son umuda doğru koşmak için konuşmaya başladı.
- Anlıyorum...Haklısın… Umarım telafisi mümkün olur. Alev benim için çok önemli olduğu için sormak zorundayım. Doğum günü partisindeki sohbetimizde ben artık bankaların tefeciler gibi çalıştığını söylediğimde sen bana ‘’hepsini öldür Raskolnikov’’ demiştin. İşte bu cümlenden sonra aniden başlayan gürültülü müzikten dolayı daha ayrıntılı konuşma fırsatı bulamamıştık. Bende seninle daha sakin bir ortamda birbirimizi daha iyi anlarız diye buluşma teklif etmiştim.
- Evet… Yani neyi sorduğunu anlamadım ki ben ama.
- Raskolnikov kim?
Çok tatlı bir ses tınısıyla kahkaha atan Alev gülümseyerek konuştu.
- Ayy nereden bileyim canım ben. Bir roman kahramanıymış. Tefecilikle ilgili bir sohbet olduğunda herkes birbirine bu espriyi yapar. Hiç duymadın mı pampişim sen bu şakayı?
Hakan bu ilişkinin başlaması için tüm gücünü tükettiğini hissettiğinden cep telefonunu cebinden çıkardı ve masanın altında aceleyle arkadaşı Ali’ye ‘’derhal beni ara’’ yazarak mesaj gönderdi. Beyninde yankılanan ‘’pampişim’’ kelimesi ise onu tam anlamıyla sersemletmişti. Hayatında birisi hakkında bu derece yanıldığı çok az olmuştu. Alev’in yadsınamayacak kadar güzel olması onun bu yanılgıya düşmesindeki başlıca nedendi aslında.
Hakan çalan cep telefonuna can simidi gibi yapışıp Alev’e dönerek konuştu.
- Bak çocuk yine arıyor. Özür dilerim ama bakmak zorundayım. Alo Ali tamam geliyorum kardeşim. Yarım saate kadar oradayım. Sen merak etme her şeyin bir çaresi bulunur. Saçma sapan bir şey yapma ve beni bekle
- Ayy..! Ne olmuş ki çocuğa?
- Bunu sana söyleyemem Alev. Bir arkadaşımın özel bir sorunu var ve bunu seninle paylaşmam hiç doğru olmaz. Lütfen beni affet hemen kalkmak zorundayım.
Hakan acele ile hesabı ödeyip Alev’le vedalaştıktan sonra kaçar gibi kafeden uzaklaştı. Ali’yi geri arayarak durumu anlatırken metroya doğru hızlı adımlarla ilerledi. Yol boyunca hem hayal kırıklığı hem de bir parça vicdan azabını yük etmişti yüreğine. Metroya bindiğinde mesai saati olmadığından boş bir yer bulabildiği için neyse ki biraz mutlu hissetti. Kucağında tuttuğu kitaplara birer hayal kırıklığı gibi baktı.’’ Gereksiz bir heyecanla ilk buluşmaya bir kucak kitapla gelen ilk salak sensin oğlum. Kız sadece Raskolnikov dedi diye onunla ilk buluşmada kitap analizi yapabileceğini nereden çıkardın? Kesinlikle normal değilsin ve o yüzden de bu kadar yalnızsın’’ dedi içinden.
Kısa bir süre daha düşünceleriyle kavga eden Hakan nihayet başını kaldırıp yanında kimin oturduğuna dikkat etti. Kendisinden yaşça büyük olduğunu tahmin ettiği, kumral kısa saçlı, sevimli bir yüze sahip, hoş bir kadın oturuyordu. Şu talihe bakın ki ‘’Suç ve Ceza’’ okuyordu. Şaşkın bir tebessüm ile kadını göz ucuyla incelemeye devam etti. Üzerinde kırmızı renkte sade bir tişört altında kot pantolon vardı. Spor ayakkabıları oldukça sıradandı. Biraz balık etli ama düzgün fizikli bir kadındı. Hafif makyajı yüzüne çok yakışmıştı. İzlendiğini fark etmiş olan kadın bakışlarını kitabından kaldırıp Hakan’a çevirdi. O anda gördüğü gözler karşısında Hakan gerçekten çok etkilenmişti. Ela renkli kocaman bilyelere benzeyen bir çift göz… Bir yuva kadar sıcak bakışlar büyü gibi bir şeydi. ‘’Bir acıyı, bir tutkuyu, bir özlemi saklayan gizli pencerelere de benziyorlar. Hayatın her renginden duygu dolu. Boncuk gibi ‘’dedi içinden adam. Kadının gözleri adamın yüzünde sıcacık bir tebessüm olarak dağıldı. Hakan gözlerini alamayarak kadına bakışlarıyla merhaba diyordu.
Kadın sıcak ve nazik bir gülümseme ile Hakan’ın bakışlarını karşıladı. Tam da bu anda ‘’acaba Alev’in gözleri ne renkti?’’ diye geçirdi içinden. ‘’ O kadar süre tam karşımda oturan kızın göz rengini bilmiyorum ama bu ela gözler beynime çivi gibi çakıldı. Bu nasıl iş arkadaş? ‘’ Başını gökyüzüne kaldırıp ’’benimle ne tür bir oyun oynuyorsun?’’ diye seslendi içinden bilinmezliğe.
Devam edecek...
Deniz...
YORUMLAR
" Hakan masada yanı başında duran(Hakan masayı ortalamış olarak oturduğu için ve masada her kafede görebileceğiniz dört kişilik standart bir masa olduğundan kitapların Hakan’a uzaklığı tahmini bir karış kadardı. Bir karış ise yaklaşık 20cm kadardır. Kitaplar Hakan’ın sol tarafında olduğu için hesabı masanın sol tarafı üzerinden hayal edin. Sağlak olduğundan masanın kendine ait olan sağ tarafını çay için ayırmıştı) kitap istifinin en üstündeki kitabı eline alıp Alev’in görebileceği şekilde kaldırdı. İşaret parmağını kitabın kapağındaki yazar ismine getirip konuşmaya başladı."
Yahu!
Sayın yazar, tasvir dedim koordinat verdin be ya :) Aynı şey mi allasen. Sen bu mekanı öyle anlat ki zihnimde canlanabilsin sahne demek istediydim. Kafama raf ile vuraydın :))
Az uzun yaz, hiçbir şey olmadan bölüm bitti. En heyecanlı yerde kesmişsin.
Bakalım bu yorum gelecek bölüme nasıl bir paragraf olarak yansıyacak :)
Güzel yazıyorsun, söylemiş miydim?
Çok sevgilerimle.
Raskolnikov ha?
Akşam evine gelen bir erkek düşün. Karısı oldukça sıcak bir gülümsemeyle onu karşılıyor ve '' Hayatım hoş geldin. Bu akşam senin en sevdiğin yemeği yaptım : Karnıyarık.'' Diyor. Adam da '' Amaaan yahu ne karnıyarığı. Gel seninle oturup şu Raskolnikov'u konuşalım'' Diyor. Ya da '' Arkadaş sen karnıyarık yapmaktan başka bir şey bilmez misin? Bana karnıyarıktan bahsedeceğine Anna Karenina'yı okudun mu ondan haber ver'' Diyor...
Düşüncesi bile insanın tüylerini diken diken ediyor.
Karşımda süper ötesi güzel bir hatun olacak, bana karnıyarık yapmış olacak ama benim tek derdim Raskolnikov olacak? Hadi canım sende.
İşin şakası bir yana erkek milletinin beyni şöyle çalışır aslında:
Kitap okuyan kadınla arkadaş ol.
90-60-90 ölçülerinde olan kadınla sevgili ol.
İyi yemek yapan, çok konuşmayan, fazla akıllı olmayan,hiç bir konuda sana muhalefet etmeyen kadınla hemen evlen.
Velhasılıkelam bu Hakan denen zat oldukça az rastlanan türden biri bence. Kafası, normal standartlarda bir erkeğin kafası değil.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları tarafından 10/4/2017 11:32:33 AM zamanında düzenlenmiştir.