- 685 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Babam ve kızım
Ekim ayı gelmiş yazın güzel günleri gelip geçmişti.Okullar açılmıştı bile.kızım ortaokul öğrencisiydi.Havalar aniden soğumuş rüzgar üşütür olmuştu.Özlemiştik üşümeyi.Babam ağustosun yarısı yaz yarısı kıştır derdi hep.Ama artık küresel ısınma diye bir şey başımıza musallat olmuş iklim değişiklikleri kendini iyice fark ettirmeye başlamıştı.Ağaçlar yapraklarını büyük bir hızla döküyor mevsim tüm hızıyla kışa kavuşmaya hazırlanıyordu.Bütün
amacım iyi bir insan yetiştirmekti.O yüzden kızımı yetiştirmeye çalışırken kendimi hep yetersiz görüyor sürekli öğreniyor öğretmeye çalışıyordum.Okuduklarımı çevremle paylaşmak için sabırsızlanıyordum.Öyle ki eve gelen dostlarıma bile ne yapıp edip kitaplardan öğrendiklerimden bahseder çıkışta eline bir kitap tutuştururdum ki bir daha ki gelişinde konuşacak daha çok konumuz olsun.Sonuçta bilmenin paylaşmak gibi bir misyonu olmalıydı.Kızımın okumasını çok istiyordum benim eğitim hayatım yarıda kaldığı için.Bütün kız çocukları için bunu istiyordum.Çünkü kadının okuması çok önemli ve gerekliydi.Bunun için elimden gelen ne varsa yapmaya çalışıyordum.Sen yeter ki oku ben ceketimi satar seni yine okuturum derdi babam.Ama şartlar 5 çocuklu bir ailede ve hasta bir anneyle umduğumuz gibi gelişmedi.Okuma aşkı hep içimde saklı kaldı.
o gün kızım okul dönüşü yine pek bir heyecanlıydı.Merdivenleri ikişer üçer çıkıyor bir yandan da anne sana haberlerim var diye sesleniyordu.Montunu merdivenlerde çıkarmıştı bile.Ayakkabılarını ve çantasını çıkarır çıkarmaz merhaba bile demeden
-Anne biliyor musun Türkçe öğretmenim okullar arası öykü yarışması var dedi.Tam 10 sayfa olacakmış.Ve birincinin ödülü yayın evi tarafından basılacakmış.Dereceye girenlere de kitaplar armağan edilecekmiş.Benim çok güzel bir öykü bulmam lazım hemen.Birincinin öyküsü basılacakmış düşünsene.
Anlaşılan bütün hafta sonumuzun konusu bu olacaktı.
-Tamam elimden geleni yaparım dedim.Ama istersen yarın dedenin yanına gittiğimizde na da sorarız .Hem o köyde yaşadığı için yaşanmışlığı daha çoktur.
-tamam öyleyse diyerek daha ben sözümü bitirmeden hızlıca odasına koştu.İçinde nasıl bir sabırsızlık ve heyecan olduğunu tahmin edebiliyordum.
Mutfağı toplarken ister istemez düşüncelere daldım.Babam annemi kaybettiğimizden beri yalnız kalmıştı.Bütün zamanını parkta arkadaşlarıyla akranlarıyla geçiriyordu.Parka oynamaya gelen çocukları seviyor aileleriyle sohbet ediyordu.Hemen hemen herkesi tanıyordu.50 senedir burada oturuyordu .Memur emeklisiydi.Emekli olduktan sonra bile kravatından takım elbisesinden vazgeçmemişti.Sigara içtiği zamanlarda ceketinin omuzları hep sigara külü olurdu.Kalp krizi geçirdikten sonra günde 3 paket içtiği sigarayı bırakmıştı.Arada bir kaçamak yaptığını biliyorduk.Uzun süren yüksek tansiyon hastalığı 3 kalp krizine sonunda da kalp yetmezliğine neden olmuştu ama kalp pili takılmasından başka hiçbir ameliyat geçirmemişti.Onun yaşama bağlılığına hayrandım.Köyünü çok severdi.Her fırsatta gitmek isterdi.Bu sene gidememişti.O yüzden yaz kış parktaydı.Kahvaltısını eder akşam beşe kadar parkta otururdu.Yemeğini yiyip günde dokuz on tane içtiği ilaçlarını almak için eve dönerdi.Parkımızın hem kapalı hem açık oturma yerleri vardı.Zaman zaman her fırsatını bulduğumla kızımla yanına giderdik.Arkadaşlarıyla sohbetlerini dinler özlem giderir biraz olsun yalnızlığına ortak olurduk.
Yarışmanın sonuçları açıklanmak üzereydi.Ama kızımla o kadar çok şey öğrenmiştik ki o kazanmıştı.Ben sonucu umursamıyordum.Önemli olan varmak değil yoldu.Yolculuktu.Yanımızda okulumuzun Türkçe öğretmeni,yine aile dostumuz olan Türkçe öğretmeni olmuş Güler’imiz vardı.Elemeyi geçmiş adaylar heyecan içindeydi.Beyoğlu’nda Fransız sokağında bir yerde kızımın hayatı için önemli bir günde ve bekleyişteydik.Önümüzdeki ahşap masada kurabiyeler,küçük pastalar itinayla konmuş yayın evinin yazarları velilerle sohbet ediyordu.Hepsinin heyecanı gözlerinden okunuyordu.Ben mutluydum o anı yaşamak gurur vericiydi.Özel ve güzel bir zamanda ağaçların arasına yerleştirilmiş masalarda yaprakların insana huzur veren hışırtılarıyla yüreğimiz kıpır kıpır bekliyorduk sonucu.
Hafta sonu kahvaltımız uzunca sürdü.Pek çok konuyu tabii en çokta yarışma konusunu konuştuk.Ne olabilir,nasıl olur,şöyle mi olsun böyle mi....sonunda hadi dedim ben hemen şuraları toplayayım.Kahvemi parkta içerim.Dedenle konuşalım.Hep birlikte bir konu buluruz nasılsa.Durumu hat safhada önemsiyorduk ve teyakkuza geçmiştik.İçimiz içimize sığmıyordu.Bu konu hayatımızın merkezi halini almıştı.Bu arada odasında hazırlanan kızıma üzerine bir hırka al istersen hava serin üşümeyesin dedim.Niye mi çünkü biliyordum seçmesi de zaman alacaktı.Geç kalmamalıydım .İşlerimin yetişmesi gerekiyordu.Neyse kızım bütün zamanların en hızlı biçimiyle hazırdı ve beni bekliyordu.Dur dedim gülümseyerek ellerimi kuruluyayım çıkalım.Gülümsedim çünkü söz konusu kendi isteklerinin gerçekleşmesi olunca çok yiğitleşirdi kızım.Benim bir işim için gidiyor olsak epey bir ayak sürürdü.Apartmanın ışıkları Allahtan otomatik yoksa kızımın hızına yetişemiycem.Hah tam da sırası komşumuz Şengül hanım kapıda. Ne haber canım nereye gidiyosunuz niye gidiyosunuz faslının ardından büyük bir beceriyle ortalama cümlelerle yalan söylemeden geçiştirdiğim rastlaşmanın ardından parka giden yola çıkabilmiştik.Zaten 10 dakika yürüme mesafesindeydi.Eskiden çöplüktü parkımızın olduğu yerler Fatma Giriğin belediye başkanlığı sırasında ıslah edilip mahalleye güzel bir park olarak kazandırıldı.Sağ olsun.O parktaki tam 4 salıncakta kaç nesil sallanarak büyüdü.Dikilen ağaçlar zamanla büyüdü ve çoğaldı.Ihlamur ağacımız bile vardı.Daha ne olsundu.Parkın merdivenlerinden inerken kızım dedeeee diye bağırdı.Babam her zaman oturduğu yerdela yaşlı bir arkadaşıy
la oturmuş sohbet ediyordu.Kasketini masanın üzerine koymuş.önünde kuşburnu çayı.Belli ki eskilere gitmişler.Ellerinden öptük ve masaya oturduk.Yanında ki amcaya merhaba dedik hal hatır faslından sonra babam arkadaşına dönüp eee sonra noldu dedi.
sonra bütün köy şaşkına döndü.Köpeğin namı aldı yürüdü dedi.yaşlı amca.
kızım
-Dede napmış ki köpek acaba dedi meraklı meraklı
Babam
-Amcan köyünde hayvancılık yapıyormuş.Hayvanlarını şehre getirip satmak istemiş.Köpeğini de getirmiş.Hayvanları satmış ve köyüne dönecekken köpeğini arabaya almamışlar.O da çaresiz bırakmış şehirde köpeğini Gel zaman git zaman aylar sonra köpeği şehirden köye yürüyerek dönmüş.
kızım dedesine dönerek
-Ne kadar da güzel bir öykü ama bir köpek bunu nasıl yapabilir ki diye sordu.
Babam
-biliyor musun sadece köpekler değil kediler kuşlar ve böceklerde köpekler gibi istedikleri yere geri dönebilirler.Bu da içgüdüler koku alma duyuları sayesinde.
Bende söze girdim hemen durur muyum hiç
-yavrucuğum bazı hayvanların etraftaki manyetik alanların haritasını çıkarıp hafızalarına kaydetme özelliği varmış.Böylece kolaylıkla bulabilirlermiş yönlerini.
Babamın yanındaki amca
-Bizde yav Allahın hikmetinden sual olunmaz dediydik demez mi hep beraber güldük tabi.
Güneş öğle vakti iyice gözüme vurmaya başlayınca sandalyemi aldım masanın tam karşı tarana geçip oturdum.
-oh be dünya varmış dedim.Gözlerimi kısmaktan başım ağrıyacaktı.
Bu arada babamı yanında oturan amca saatine baktı
-hadi size iyi günler hanım beni bekler deyip vedalaştı.
Yaşlı adamcağız ne kadar da yavaş hareket ediyor değil mi anne dedi kızım.
Babam
Yaşlandıkça yaşadıklarının yükü artarmış insanın.dedi.
Kızım
-dede öğretmen bana bir ödev verdi.Annemde dedene soralim dedi.Bir öykü bulup yazmamızı istedi.Annemde dedenin bizden daha çok şey yaşadığı malum ona soralim dedi.Hiç unutamadığın güzel bir öykü var mı bildiğin ya ada yaşadığın.Diye sordu.
Babam şöyle bir sırtını sandalyesine yaşladı.Kasketini düzeltti.Tespihini eline aldı bir iki çektikten sonra
-Çookkk var hangi birisini anlatsam dedi.Değil öykü roman olur dedi.Yine hep birlikte güldük.Masanın üzerine düşen yaprakları alıp yere attı.
Az önce köpeği dinlerken kendi köpeğim aklıma geldi.İstersen kendi bulduğum bakıp büyüttüğüm köpeğim kirmenin öyküsünü anlatayım olur mu dedi.Ama bugün erken eve gitmem lazım ilacımı yanıma almayı unutmuşum.Ne zamana kadar lazım bu öykü.
kızım
-31 aralık dedeciğim
-Tamam o zaman haftaya erken gel bir de defterini getir ben anlatırım sen kendine göre yazarsın kızım .dedi.
Yaşasın dedi kızım.Çok güzeldir değil mi dedeciğim kirmenin öyküsü.
-hiç şüphen olmasın.Çok şey öğreniceksin dedi bıyık altından gülümseyerek.
Hep beraber hesabı cebimizdeki bozukluklarla ödeyip kalktık.Babamın koluna girdim ağır ağır çıkmaya başladık merdivenleri.Çıkarkende selam verdi sağına soluna.Evinin önünde bıraktık babamı sonra bizde alışveriş yapıp eve geldik.Kızım
-Anne sen biliyor musun kirmenin öyküsünü diye sordu
-Babamdan ve annemden adını duydum ama özelikle bana anlatmamışlardı.Köyde babamın bir atı bir de meşhur bir köpeği vardı.Çobanlık yaparken.Onun dışında öyküsünü gerçekten bilmiyorum dedim.
Biraz zor ikna oldu sabırsızdı her şeyi bir an önce öğrenmek ve yazmak istiyordu.