- 462 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Babanı Rüyamda Gördüm
Mağaza sahibi Hüsameddin Ağabey bizden de epeyce, yedi sekiz yaş büyüktür. Zamanında atölyesi için deri, kösele, yapıştırıcı gibi ayakkabı malzemeleri vermişiz. Alacaklarımız bayağı birikmiş. Epeydir da tahsilat yok. Artık üç beş günde bir kapısını aşındıracağım. Aslında kötü de adam değildir ha hakkını da yemeyelim de işte fazla açılmış bu sebep ile de biz alacaklarımızı bir türlü tahsil edemiyoruz... Hani derler ya ’Ne verir ne inkar eder.’ O cinsten bu bizim Hüsameddin Ağabey, yani bir nevi alacaklarımız esnaf deyimi ile teneşir vade...
Bir cumartesi günü selamünaleykümün de samimiyetine ve sıcaklığına güvenip dükkanından içeri daldım. Aleykümselam hemen bana doğru uçarak geldi... ’Çay içer misin Ahmet?’ çayı da severim de aslında, boş ver. ’Yok ağabey içmeyeyim sabah dükkanda çok içmiştim.’ O sırada tezgahta da bir taraftan iş yapıyor. ’Biraz çıkma yapsan ağabey şu sıralar bize, biz de sıkışığız sen piyasayı biliyorsun.’ Biraz başını, biraz mabadını kaşır. Lafı döndürür dolaştırır. ’Hallederiz Ahmet’im ne demek, hem bak ne diyeceğim sana, geçenlerde babanı, Şevket Ağabeyi rüyamda gördüm.’ Hadi ya diyecektim ki tam! ’Ağabey ne Şevketi babamın adı bir kere Cevdet.’ Tüh ki tüh! ’Tabi ya Cevdet diyecektim de dilim sürçtü işte, Cevdet Ağabeyi gördüm rüyamda.’ Allah Allah ben daha göremedim bunca senedir, babamı rüyamda bu nereden görüyormuş ya! Bozulurum vallahi şimdi babama... Yok canım neler saçmalıyorum ki ben de... Atıyor işkembe-i kübradan... Dönerim yine Hüsameddin Ağabeye... ’Ağabey rüyada sana görününce bir şey söyledi mi babam?’ Biraz öksürür, aksırır, biraz kaşınır Hüsam Ağabey... ’Önce bir zaman konuşmadı, sonra da sen iyi adamsın bizim oğlanlara borçlarını ödersin.’ Ben de dönerim hemen. ’Eee iyi işte ödesene o zaman ağabey.’ biraz daha öksürür... ’Dur evlat lafımı bitirmedim ki, ödersin de yine de benim oğlanlara söyle seni fazla sıkıştırmasınlar.’ dedi... Allah, Allah bana senelerdir görünmeyen babam, Hüsameddin Ağabeye adeta konferans vermiş, şaştım kaldım vallahi...
Herhalde bu gün bir üç yüz lira koparırım gibi geliyor bana Hüsameddin Ağabeyden de hayırlısı bakalım, hiç belli olmaz. Dönerim ona ’Ağabey bu gün bir üç yüz lirana talibim Allah’ın emri, peygamberin kavli hem de ortağımın gaz vermesi ile...’ Başlar dizlerini ve döşünü dövmeye ’Aaaah Ahmet’im ah! Sen benim şu son iki üç aydır neler çektiğimi bir bilsen, bırak benden para istemeyi cebinden çıkartır iki üç yüz Türk Lirası da al ananın ak sütü gibi helal olsun der, sen bana verirsin.’ Oy ki Oy Oy! Yüzsüzlüğün böylesi de görülmüş bir şey değil. ’Ne oldu Ağabey anlat hele?’ Yine dizlerini ve bağrını canhıraş bir şekilde döver. ’Sorma sorma.’ Yahu he he sorduk işte anlat da... Devam eder... ’Geçen gün otobüste, eve giderken bir kalabalık bir kalabalık.’ lafın nereye gideceğini anlamış gibiyim. ’Çarptılar mı yoksa Ağabey emekli maaşını?’ Bu gidişle dizler dövülmekten kurtulamayacak... ’Sade emekli maaşımı çarpsalar iyi, işte sağa sola ödemeler için ayırdığım başkaca para vardı onu da cebellezi etmişler, tabi kimliklerim de gitti bu arada. İçinde sana ayırdığım para da vardı.’ Hay Allah ki Allah hepte ben biraz tahsilat yapacağım zaman mı oluyor bunlar ya? ’Üzüldüm ağabey neyse sağlık olsun ben yine sonra uğrarım. ’ Kapıya doğru yönelirim. ’Tabi Ahmetciğim uğra uğra her zaman başımın üstünde yerin var.’ Kös kös çıkarım Hüsameddin Ağabeyin yanından...
Biz de alacak tahsili biter mi? Başka bir gün yine damlarım Hüsameddin Ağabeyin yanına... Bu sefer çıkında selam ve merhaba vardır. Aynı ile karşılık verir Hüsameddin Ağabey. ’Ne var ne yok Ağabey işler hızlandı mı biraz?’ Bu yine oflayacak puflayacak belli ki... ’Sorma Ahmet sorma bir iyi bir kötü.’ Bin dereden su getirme pozisyonuna geçer hemen. ’Geçen ne oldu biliyor musun Ahmed im?’ Ne olmuş olabilir ki diye düşünmeye kalmadan, lafa dalar... ’Babanı rüyamda gördüm.’ Oy ki Oy ’Deme be Ağabey, geçenlerde yine görmüştün galiba, nasıl gördün iyi miydi, durumu nasıldı oralardan bir şeyler anlattı mı?’ Vallahi bozulacağım az sonra bak, baba ya mahsus mu yapıyorsun, Hüsameddin Abi kim ya, hep onun rüyalarına giriyorsun da benim rüyalara hiç uğramıyorsun...
Çakmıştım köfteyi artık. Ne zaman Hüsameddin Ağabeyden para istemeye gitsem demek ki bir kaç gün önce babam rüyalarına giriyordu... Giriyordu girmesine de babam tutup da herhalde ’Aman ha söyle bizim evlatlar senden fazla para istemesinler, sıkıştırmasınlar.’ diye de bir cümle kurmuyordur ya... Bu Hüsameddin Ağabey kesin kandırıyor beni, öyle hissediyorum sanki... Hiç girilecek başka rüya kalmadı mı da babam Hüsameddin Ağabeye gidiyor direk?
Aradan bir hafta geçtikten sonra bir türlü tahsil edemediğimiz alacaklarımız için tekrar kapısını aşındırırım Hüsameddin Ağabeyin... Kelamdan önce tabi ki selam dört nala gelir, lafa bodoslama dalarım. ’Bak baştan söyleyeyim Hüsameddin Ağabey geçenlerde dualarımı okuyup, üfleyip istihareye yattım. Ak sakallı bir dede hemen beliriverdi baş ucumda.’ Hüsameddin Ağabey şaşırır... ’Deme be Ahmet’im?’ Devam ederim laflarıma ’O Hüsameddin’e söyle azar azar da olsa borçlarını ödesin yoksa bir zaman sonra çarpılır hem de kötü şeyler gelebilir başına benden söylemesi. İşte aynen böyleyken böyle dedi.’ Biraz başını kaşır ve döner bana. ’Ben de tam bu hafta sana bir miktar ödeme yapacaktım hazırlamıştım parayı.’ Vay Vay Vay Ak Sakallı Dedelerde tahsilatta bayağı işe yarıyorlarmış, daha önce niye aklıma gelmedi ki bu dede? ’Sağ ol Ağabey sağ ol. Yalnız Babam rüyana bir daha girer ise, ara sıra oğlunun rüyalarına da uğra diye de hatırlatırsan sevinirim. Hadi kal sağlıcakla.’
AHMET ZEYTİNCİ
YORUMLAR
Hayatta en sevmediğim şey, başkasının alacak- verecek hikâyesini dinleyerek kaybettiğim ömürdür.
Kârından bana neşesini esirgeyenin zarârını ne dinleyeyim.
Bir de çocukları ile arsındaki meseleleri ile çevresini, kendini dinletmeyi düstur edinmişleri.
Şimdiye kadar okuduğum yazılarının en can sıkıcısı idi.
Şaşırmayın bu dediğime... yıllarımı verdiğim mesleğim ve işyerimi ticarete kapatırken,
Allah'ın kulundan ne bir kuruş alacağım vardı; ne de bir kuruş borcum...
Mesleğimi, ençok bunun için sevmiş ve müşteriye hizmete doyamamışımdır.
İnsan, ömrünü planlayabildiğince daha sağlıklı ve verimli ömür sürdürebilir; elinden geldiğince...
Olmadık dallara uzanırken, nice ayakların kaydığına ya da incirin lopununa göz dikmekten,
dalı ile altındaki sırganlığa düşmesini, ne gereği vardı; geline, enişteye ve torunlara istikbal kurma azgınlığına düşmeye...
Sokakta yürürken, olgun yaştaki bayan karşı tarafa şöyle diyordu bugün... biraz ıssız köy gibi yolda yürürken:
"benim değil, annemin kredi kartı borcunu ödemeye çalışıyorum".
Koşun beyler- koşun...
Ben de yeni çeşmeler, târihî çeşmeler bulacağım diye... birlikte, ancak nereye doğru?.
Sağlıkla kal Ahmet usta... alacağından bana ne?.
Fabrika halısı satanların bir şifresi varmış; kârı çoktur ya...
Yüzde otuzu geri dönmezse alacağın; kârın yeterlidir...
Pehhh.
kadiryeter Kadir Yeter. 02.10.2017 Pazartesi. TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/168091-babani-ruyamda-gordum/
AHMET ZEYTİNCİ'YE