- 855 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Büyük Büyük Dedem ve Ben
Bu yıl sekizinci sınıfı bitirdim. Başarılı bir öğrenciyim. Ortaokul diye nitelenen ikinci dört yılımda sürekli okulda dereceler yaptım. Son sınıfta sekiz şubeli sekizinci sınıflar arasından okul birincisi oldum. İstanbul’da oturuyoruz. Seneye tanınmış bir lisede öğrenimime devam edeceğim. Bunun için sınav sonuçları gönlümce güzel geldi…
Benim asıl anlatmak istediğim okuldan, kendi yaşantımdan çok farklı. Doksanlı yıllarını yaşayan dedemin babası çok sevimlibüyük büyük dedemin yaşam öyküsünü kendi anlatımıyla yazıya dökmek. Dede denince aklınıza uzun aksakallı bir ihtiyar gelmesin sakın. Büyük büyük dedem hemen hemen her gün sakal tıraşı olan, takım elbise giyen; sevimli mi sevimli, güler yüzlü, dünya tatlısı bir insan. Yeşil gözleri, inci gibi beyaz dişleriyle çok çok farklıdır.
Büyük büyük babaannem ben doğmadan ölmüş. Büyük büyük dedem, kış aylarınıdedemlerde geçirir. Bazı günlerde debize gelir. O geldiğinde evimizi bir bayram sevinci sarar. Annem ve babam ve de kardeşim bu ziyaretten ziyadesiyle mutlu oluruz. Hele büyük dedemin doğup büyüdüğü yörenin ağzıyla anılarını anlatması ne hoştur. Konuşmaya başladığı zaman kardeşimle her sözünü kaçırmadan dinleriz.
Yaz aylarında ailece dedemin köyüne gideriz. Köy, yüksek dağların hemen eteklerinde kurulmuş yeşillikler içinde şirin bir köy. Meyve bahçeleri, ormanları, soğuk sularıyla bir dünya cenneti. Bu yazı da köyde geçirdik. Kardeşimle çayırlarda çiçek topladık. Babam ve dedemlerle ormanların içlerine yürüyüşler yaptık. Çam sakızı topladık. Ormandaki yüksek bir kayanın tepesine çıkıp aşağıları seyrettik.
Dedemin köydeki evinin balkonunda kahvaltı yaptıktan sonra büyük büyük dedemi soru yağmuruna tutar O’nun uzun yıllar içinde geçen anılarını anlatmasını isterim. Eski yıllarda köyde yaşam nasılmış? İnsanları hangi olaylar mutlu ya da mutsuz edermiş? Böylesi konular tanımsız düzeyde ilgimi çeker.
“Dedeciğim, bana çocukluğunla ilgili hatırladıklarını anlatır mısın?” Türünde sorularla konuşmaya başlangıç yaparız. Daha çok arka balkonda dinlerim dedemi.
“Sevgili kızım, çocukluk yıllarım çok gerilerde kaldı. Köyde küçük-büyük herkes yapılacak işlere bir taraftan katılmak zorundadır. Sabahleyin erkenden kalkar elimde değneklerle sığırtmaçtık yapardım Yaşıtlarımla bol bol oyunlar oynar, güreş tutardık.”
“Peki, ev içindeki yaşantınız nasıldı?”
“Amcamlarla bir arada yaşıyorduk. Kalabalık bir aile içinde büyüdüm. Evde erkeklere ayrı, kadınlara ayrı, çocuklara ayrı sofra kurulurdu. Biz çocukların büyüklerle konuşması, onların sohbetlerine katılması kesinlikle yasaktı. Erkeklerin oturduğu odada bile oturmamız hoş karşılanmazdı.”
“Ah büyük büyük dedeciğim, ne anlamsız baskılar içinde büyümüşsünüz! Anlattığınız ilkeler içinde büyüyen çocuklar içine kapanık, duygularını anlatmaktan aciz birer insan olup çıkarlar! Okula nasıl başladınız? O günleri anımsıyor musun?”
“Anımsamaz mıyım? Eski takvime göre 1335 yılında doğmuşum. Miladı takvime göre 1919 doğumluyum. 1930 yılında köyümüzde üç sınıflı ilkokul açıldı. Aynı yıl okula başlayamadım. İlk gençlik yıllarımda okullu oldum. Asım Bey adlı çok kibar bir öğretmenimiz vardı. Üç yılın sonunda mezun olduğumda kocaman bir delikanlı olmuştum.”
“İlkokuldan sonra köyde kalmayı siz mi istediniz? Başka okullarda okuma olanağınız yok muydu?”
“Kızım orasını sorma! Büyük ağabeyim ki, O’nun hakkını ödeyemem! Dört ve beşinci sınıfları ve daha ilerisini okumam için benim yaşıtım kayınbiraderi ile bize ilçede oda kiraladı. O yıllarda köyümüzde ve çevre köylerde okuyan çok azdı. Okumanın önemini yeterince idrak edemedim. Okulu astık senin anlayacağın! Âşık Kerem kitapları aldık!” İkimiz de tebessüm ettik.
“Çok yamanmışsın büyük büyük dede! Okulu bırakınca haliyle köyde kaldınız!”
“Sevgili torunum, o yıllarda köyde koyun besleyen çok az aile vardı. Çayırlar, yaylalar alabildiğine boş ve otlakların çoğu yerine hayvan ayağı dokunmuyordu. Koyunculuk yapmaya ruhumda zaptedilmeyen istek duyuyordum. Yaylalara çıktığımız zaman kuzularımız anneleri kadar olurdu. Kalabalık bir koyun sürümüz vardı. İki ağabeyim köyde çalışır ben yaylalarda koyun güderdim.”
“Yaylalarda, ıssız yerlerde canın sıkılmaz mıydı?”
“Benim gibi koyun güden iki can arkadaşım vardı. Onlarla doyumsuz sohbetler yaptığımız hâlâ dün gibi aklımda. Ayrıca müthiş güzel kaval çalardım. Kavalımın büyülü ezgilerine yaylalardaki herkes özellikle kadınlar hayran olurdu…”
“Daha askere gitmeden evlendim. Büyük büyük babaannen köyün en güzel kızlarından birisiydi. 1939 yılında asker oldum.”
“Büyük büyük dede, tam savaş yıllarında asker olmuşsunuz. Askerlik günleriniz nasıl geçti?”
“Benim güzel kızım, inanır mısın? Tam otuz altı ay askerlik yaptım. Köyü, evi unuttuk. Dünya tutuşmuş yanıyordu! Hitler adlı bir Alman’ın; ‘ Dünya’yı Allah’a boş teslim edeceğim’ gibi sözler ettiğini duyardık. Bir subayımız sabahleyin bizi erkenden uyandırırdı. ‘Çocuklarım, ne yatıyorsunuz düşman bu saatlerde hava hücumu yapar. Çabuk kalkın!’ Diyerek heyecanla bizleri uyarırdı.” Bir gün savaş tatbikatı yaptık. Düşman ve dost kuvvetler olarak birbirimize saldırdık. Komutanlarımız bizi zor ayırdı. Eğer ülke olarak savaşa katılırsak birkaç düşman askeri öldürmeden ölmek yok diye ant içiyorduk.”
Dedemin anlatıları beni hiç sıkmıyordu. Saatlerce anlatsa dinleyebilirim.
“Nihayet askerlik bitti. Vatana döndük. On yıl kadar ağabeylerimle birlikte oturduk. Ailenin nüfusu çoluk çocuk yirmi beş kişiye ulaşmıştı. Önce büyük ağabeyimle ayrılık oldu. Birkaç yıl sonra da diğer ağabeyimle de ayrıldık. Üçkardeş ayrı ayrı evlere taşındık. Köyde bazı ailelerde ayrılık durumları sancılı geçer. Kardeşler arasında darılmalar, küslükler duyulur. Bizde öyle bir durum olmadı. Şimdi rahmetli olan iki ağabeyimle aramızda en küçük bir tartışma yaşadığımızı anımsamam.”
“Büyük büyük dedeciğim, ağabeylerinizden ayrıldığınızda sizin köydeki işlerinizi kim yaptı. Koyunculuk yapmaya devam edebildiniz mi?”
“Söylemeyi unuttum. İhtiyarları, anne ve babamı daha kardeşler bir arada yaşarken kaybettik. Ağabeylerimden de ayrılınca senin büyük büyük babaannen, kızlarım ve iki küçük erkek evladımla bir aile olmuştuk. Tüm sorumluluk üzerime kaldı. Serin yaylalarda soğuk sular içip semiz koyunların yayılmasını seyrederek kaval çalma günlerim mazi oldu.”
“Büyük büyük dedeciğim, sizi fazla yormak istemem. Son bir sorumla bugünkü sohbetimizi bitirelim olmaz mı? Yüz yıla yaklaşan ömrünüzde keşkeleriniz olmuştur elbette. Hayata yeniden başlama olanağınız olsa neyi daha farklı yapardım diye düşündüğünüz oluyor mu?” Dedem hafif gözlerini kapadı. Kısa bir süre iç dünyasına yolculuk yaptığını hissettim. Biraz sonra tatlı sesiyle anlatmaya devam etti:
“Benim melekler gibi güzel, tatlı yavrum! Elbette bazı konularda şöyle yapsaydım diye öz eleştirilerde bulunuyorum. Örneğin, ağabeyimi dinleyip öğrenim yapsaydım yaşantım daha kolay geçerdi. Bundan daha önemlisi babanın halalarını ilkokuldan sonra okutmadım. Kızlarım evlendi. Yuva kurdular. Kadın olsun, erkek olsun insanların hür yaşaması, düşüncelerini özgürce savunması için ekonomik bağımsızlıklarının olması yaşamın en birincil koşuludur. İnsanların yarın kaygısı olmadan yaşaması manevi yönden donanımlı olmaları kadar madden de güçlü olmalarına bağlıdır.” Dedem doğup büyüdüğü yörenin coşkun akan ak köpüklü çayları gibi coştu. Anlatmaya devam etti:
“Evet, ne diyordum. Kızlarımı okutamadım. Bunun ezikliğini çok yaşadım. Ekonomik bağımsızlığı olmayan kadınların kocalarına karşı kadın olmalarından öte bir avantajları yoktur. Hayatın acı gerçeği budur benim Peri kızım. Sen başarıyla öğrenimini sürdürüyorsun. Başarılarınla çok mutlu oluyorum. Dünya sahnesinde çok kaldım. Yükseköğrenimini bitirip revaşta bir mesleğe atıldığını göremezsem eğer mezarımı ziyaret edip başardığını bana söylemeni beklerim…” Büyük büyük dedemle göz göze geldik. İkimiz de hüzünlendik bir an.
“Hiç olur mu dedeciğim! Sen çok sağlıklısın. Daha uzun yıllar yaşayacaksın. Birlikte daha nice güzel günler göreceğiz.” Başka bir gün birebir sohbet etmek dileğiyle balkondan ayrıldık.
devam edecek…
YORUMLAR
Büyük bir keyif alarak okuduğum bir eserdi. O muhteşem yüreğinize bin selam olsun kıymetli üstadım. daim olunuz eserlerinizle.
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata sonsuz saygımla...
Dede torun sohbetini bir röportaj tadında aktaran yazarı kutlarım.Saygılar sayın yılmaz.