- 1177 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
Neco Babanın Çocukluk Öyküsü.
Köyümden geldiğimde 8,yaşındaydım köydeyken kırları vadileri Ormanları dağları görüyorduk ama şehire geldiğimizde daha süslü daha toz penbe gelmişti bize .Şehirdeki çocukluk
İlk çocukluk yıllarında doğadan oyun ve oyuncaklar icat ederdik…Hazzına doyum olmayan anlardı o anlar..Sonra şehre taşındık…Bambaşka bir çevre….Tuhaf bir ortam…Ne bahçeler var ne pınarlar…Ne keçiler,ne böcekler,ne çiçekler…Binalar,sokaklar,caddeler…Binalar…Binalar…
İlk günlerin gözlemci çekingenliğinden sonra şehirde oynanacak oyunları keşfetmenin ve içine dalmanın zamanı gelmişti…Sokaklarda kızlı erkekli ip atlamalar beni de çeker olmuştu…Bazan ayağıma,bazen boynuma takılarak ip atlamaya alışıyordum..Sokak sakinlerinin oynadığı oyunların en yaygını çizgilerde oynanan “seksek” oyunuydu..Sabahtan akşama kadar sokağın başında,ortasında,sonunda değişik seksek gurupları olurdu.Saatlerce oynardık…Hiç vasıta gelmezdi..Sanki çıkmaz sokaktı..Vasıta o kadar azdı yani…Arada bir bisiklet, o da oyunlara engel olmazdı…
Gazoz kapağı biriktirip oynardık…Torbalar dolusu gazoz kapaklarımız olurdu…Arap Kızı Damla Sakızları olurdu.İçinden artist,sanatçı,futbolcu fotoğrafları çıkardı..Bu fotoğraflarda da sayılar olurdu.Karardık bu fotoğrafları…Büyük sayı çeken kazanır..Küçük sayılı kart onun olurdu….Türkan Şoray,Belgin Doruk,Selma Güneri,Cüneyt Arkın,Yılmaz Güney,Zeki Müren,Hülya Koçyiğit,Filiz Akın,Göksel Arsoy,Ayhan Işık,Nuri Sesigüzel,Fikret Hakan,Zeki Müren en çok tercih edilen artist ve sanatçı kartlarıydı..Lefter,Metin Oktay,Pele hatırladığım futbolculardan bazıları…
Gülle(misket) baş oyuncaklardandı..Karış bir,kafa iki gülle derdik…Sokakların çoğu asfalt değildi o zamanlar..Golfe benzer bir gülle oyunu vardı.Gülleleri gülleyle vura vura çukurların içine geçirmekti hedef..Zevkli bir oyundu…Cıngıl cıngıl torbalarca güllelerimiz olurdu…
Sabahtan akşama kadar,bazan aileler kızmazsa gece yarılarına kadar sokakta oynardık.Yakar top,istop oynardık..Futbola da yavaş yavaş dahil olmaya başlamıştık.Patlak naylon topun içine kağıt,çaput doldurur futbol topu yapardık…Koskoca mahallede bir-iki tane futbol topu vardı…Büyüklerin kullanamaz oldukları topları biz kullanırdık.Bu topların iç lastiklerinde hortum gibi başlığı olur,oradan ağzımızla şişirirdik.O hortumu bağlayıp topun içine sokunca orada bir çıkıntı meydana gelirdi.Sökülen yerlerini kendimiz dikerdik…Amerikan futbolundaki top gibi yamuk yumuk bir top olurdu oynadığımız Yıldız sipor du takımın ismi Kırmızı beyaz formamız vardı..Çoğu zaman yener Mutlu olurduk
Acıkınca bir koşu gider evden bir parça ekmek alır,içine salça,yağ ne bulursak sürer ;yiye yiye oyuna devam ederdik..Vita yağı denilen bir margarin vardı o zaman..Aceleyle çoğu kez ondan ekmeğe sürüverir çıkardım..Şu an aklıma geldikçe içim bir tuhaf olur..Nasıl yermişiz o zamanlar?!!!
Hele bir kalem oyunumuz vardı ki en çok da bu oyunu oynardık…Kalemi duvara çarptırırdık yere düşerdi.Diğer kişi de kalemi duvara çarparak önce düşen kalemi vurmaya çalışırdı.Kaleme değerse iki kalem,karış gelirse bir kalem kazanılırdı.Torbalar kalem doluydu ama hiçbiri yazmak için kullanılamazdı…Hepsinin içi kırılmış olurdu…Birde tombiks kitaplarımız vardı sert kapakları vardı.Pudra ve cilayla kitabın üzerini pudra ve cilayla bir güzel parlatır kaygan hale getirirdik ve belirli bir çizgi belirleyip . Üzerine para atılırdı para üzerinde kalırsa o kitap parayı atan kişinin olurdu olmasına Ama paranın kitabın üzerinde durması zordu biraz o gün baya para kazanırdık.
Çocukken çok mutluyduk dert yok sıkıntı yok Saklambaç oynarken bazan tüm oyuncular evlerine gider…Ebe saatlerce saklananı bulmaya çalışırdı.Zaman zaman iki-üç sokağın çocukları birleşirdik toplu oyunlarda…Sokaklararası oyun oynadığımız da olurdu…Sokaklar isimleriyle anılırdı..Tayfun sokaktı bizim sokağın adı..Şeker suyu sokakla çok maç yapardık.. At arabaları ve faytonlar en çok kullanılan vasıtalardı..Faytonun arkasındaki dingile oturup gitmek en büyük zevklerimizdendi .. Faytoncuya işaretle arkada birilerinin olduğu söylendiğinde ansızın bir kırbaç darbesi canımızı yakabilirdi.Bu riske rağmen çok zevkliydi fayton sefası..
Evlerde şimdiki gibi banyo ne gezer? Bella denilen sadece suyun akacak yeri olan bir yıkanma köşesi olurdu..Sadece acil durumlarda kullanılırdı bu bellalar.Asıl temizlik yıkanması hamamlarda olurdu.Şehirde beş-altı tane hamam vardı o zaman.Biz çocuğuz diye bayanlar matinesine götürürlerdi bizi.Kurnaların olduğu asıl yıkanılacak bölüm bize çok sıcak gelirdi..Bir de gürültüden durulmazdı orada…(karılar hamamı tabiri boşa çıkmamış)Dışarda havuzlu bölüm vardı.Biz orda oynardık…Hamam da oyundu bizim için…
Baharda cambazlar gelirdi…Çok uzun ağaçtan bacakları olan cambazı caddeler boyunca takip ederdik hayranlıkla…Ayı oynatanlar bizim dönemin insanlarını bahtiyar kılan önemli seyirliklerdendi.Bir zincirle sahibine bağlı ayı,ayıcının tefi ve komutu eşliğinde ilginç hareketler yapardı.”.-Haydi bakalım Kocoğlan karılar hamamda nasıl göbek atar,göster bakalım!” komutu üzerine: yatar ayı göbek atma hareketi yapardı.Gülmekten kırılırdık..Selam verir,çiftetelli oynar,oturur ,sarılma,kucaklama yapar; her harekette büyük beğeni kazanırdı ayı…O zamanki ayılar daha mı yetenekliydi ki?
Bir keresinde beni masanın üstündeki sandalyeye oturttular.Adam masayı dişiyle tuttu ve kaldırdı..Kaldırmakla kalmadı üç-beş adım gezdirdi…Bunu yapabilen adam omuzundaki sincapla hala gözümün sabitlediği tiplerdendir.
O zamanlarda evlerde buzdolabı yoktu…Buz satılırdı günün her saatinde…Özellikle yemek vakitlerinde…Talaş torbalarının içindeki buzlar eşekçilerce dolaştırılırdı…Kar satılır,kardan karsambaç yapılırdı…Bunlar da bize seyirlik bir oyun gibi gelirdi…
Kaçıp kaçıp denize giderdik.Byüklere girmenin yasak olduğu iskelede denize girerdik.Aslında çocuklara da yasaktı ama çocuk yasak mı dinler…?İskelenin ayaklerına üstlerimizi çıkarır saatlerce yüzerdik.O zaman gemilerle çok turist gelirdi.İskeleyle gemiler arası kayık trafiyi yoğundu.İskelenin önü iki metreden derindi ama iskeleden bakınca denizin dibi görünürdü.Su o kadar temiz ve berraktı.Biz yüzerken madeni para atarlardı denize çıkarmamız için…Bu paralarla hala tadı damağımda kalan kazan simidi ve şalgam alırdık..Karnımız da doyunca yüzmeye devam..Biz yüzdükçe de bozuk paraya devam olurdu..Bazan zabıtalar elbiselerimizi alır giderlerdi.Peşlerinden kilotlarla gidip yalvar yakar,bir daha girmeme sözü vererek elbiseleri kurtarırdık.Bu kadar keyfin üstüne evde hortumla yiyeceğimiz dayak hazırdı…
Birinde sahilde simit satıyorduk. Canımız deniz çekmişti üç kişiydik Yener.sefa.ve ben. neco. Bizden büyük olan boşnak gençleriÜçümüzünde elbiselerini alıp denize atmıştı. Çıktığımızda ne elbisemiz, nede simitler, vardı. Bütün aramamıza ramen bulamamıştık. ve çaresiz akşam karanlığını beklemek zorundaydık.Yürüme bir saat evimize gelmiştik gelmesine Babamıza, annemize, ne diyecektik.Ozaman evimiz küçük gece konduydu mutfak penceresinden kız kardeşimi takip ediyordum ve o kadar beklememe ramen nihayet gelmişti mutfağa ve gördüğünde oda korkmuştu sessizce işaret etmiştim.Ve dişörtümü ve pantolonumu almıştım giymiştim. Sıra eve girmekteydi Nihayet evin zilini çaldım eve girdiğimde ilk Annem sormuştu nerdeydin bu saate kadar Doğrusunu söyleyemezdim birdaha Denize giremezdik ve diyeceyim şu oldu ya Anne biraz maç yaptık .
Yine birisinde saat dokuz gibiydi gece dışarılarda oynuyorduk. Oturduğumuz semt sessiz, sakin açıklık boş araziler çoktu bir fabrikanın aydınlatma lanbasının altında oynuyorduk birde ne görelim.5,6, tane At topluluğu.Her birimiz atları yakalayıp binmiştik binmesine Meğer benim atım Taymış yani atın yavrusu gece farketmedim bindiğimde biraz gitmiştim gitmesine .Bir çırpıda tay beni havalanarak yere vurmuştu.O anyerde kala kaldım ARKADAŞLARIMA bağıramamıştım çünkü sesim çıkmıyordu Arkadaşlar fark edip geri gelmişti çok korktular sürekli sorular,soruyorlardı ama benim sesim yoktu.Su getirdiler Arkadaşlar içtim biraz dinlendikten sonra yavaş,yavaş sesim gelmişti. Birdahamı at binmek töbe demiştim kendi,kendime.
Anılarımız sürüp gidiyor işte yine birisinde boş bir arazide geziyorduk tepe bir yerdiOzaman bizim semtte düzlük alan vadiler ormanlar çoktu sürekli geziniyorduk Arkadaşlarımızla birden önümüzden bir kuyu belirdi eğilip içine baktığımızda boş bir kuyu ydu içinde çok kağıt vepoşetparçaları vardı o Günde çok fırtınalıydı hava biraz içine inelim de ısınalım dedik ve karal vermiştik indik nihayet geniş bir kuyuydu iki metre lik bir kuyuydu.Biraz ısınalım dedik kağıtları ortaya poplayarak ateşledik ateşlemesine ama ateş yükseldikce,yükseldi aman ALLAHIMkuyudan bir türlü çıkamıyorduk.Yine3,kişiydik zor bela bir kişi çıkardık Bize göre çok yüksekti 12,13 yaşında vardık neyse bir ,birimizin elinden tutarak çıktık çkıkmasına ama biri ,birimize baktığımızdaGülmeğe başladık çünkü kipriklerimiz ve saçlar yanmıştı.Evet bir kaç anılarımı sizinle paylaşayım dedim anılar çok anlatmaya kalksam bitiremem. Sonralara doğru oyunla,dövüş birleşir oldu.Cüneyt Arkıncılık oynardık tahta kılıçlarla..Sonrasında da gerçek kavga…Oyunların tadı kaçar olmuştu…Herhalde çocukluktan kurtuluyorduk…
ŞAİR Neco Baba.