- 596 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bitmez
BİTMEZ
Kadın sitem etti kocasına
—Okumaktan bıkmadın mı? Bak 50 yaşındasın. Bir evimiz yok.
—sigara içen komşuna sorsana sigaradan kanser oldu. Bıkmış mı? Bizim sevdamız okumak olsun. “Oku” emrinden hakiki manada gereken dersi alan ibadet eder gibi okur. Bunun mükâfatını ancak “Oku” emrini veren verir ve bilir.
—Okumak ile nereye varacaksın? Bir memurluktan kurtulamadın.
Acı, acı güldü yazar,
—Okumanın ödülü mevki makam değil, “insan olmaktır” insan olmak ile mal sahibi olmak, mevki makam sahibi olmak aynı değildir canım. Ben okurken mal ve mevki sahiplerinin malını ve mevkisini korumak için sarf ettiği yalanlardan, yaptıkları dedikodulardan iki yüzlülüklerden, engelli yakınlarını küçümsemelerinden mala mülke taparcasına bağlanıp “İnsan Olmayı” unutmalarından uzak kalıyorum canım.
—İnsan olmak” nedir? Herkes insan değimli?
—İnsan olmak” romanı yazılacak kadar uzun hikâye. Etten kemikten olmak cismen ve ismen insan olmaktır. Ruhu olmayan etten kemikten oluşan şeye “ceset” derler. O yüzden gelişmeyen, ileri gitmeyen (ki gelişmek okumakla olur) insanlar için “Gençliğinde öldü o, ihtiyarlayınca gömüldü onlar” deriz. Ama çok da ortalığı kokutmuş ve bu ceset kimseye fayda vermediği gibi beni başta olmak üzere okuyan, yazan, üretenle alay ederek kendilerini kokutmuşlar, onların manevi pis kokusundan biz yanlarına yanaşamıyoruz. Maneviyatı bozulmuş insan onlardaki ceset kokusunu duyamaz ne yazık ki.
—Namaz, oruç, hac ibadet değil mi?
—İbadet tabiî ki, ama namaz kılan, oruç tutan insan bunları yapınca insanları küçümsemekten kurtulamıyorsa, engelliyi küçümsüyorsa, onun ürettiklerini alıp da ondan faydalanacaklara hediye etmiyorsa, topluma katma değer katmayıp sürekli malın mülkün esiri olup, ona faydalı olmak isteyeni ciddiye almayıp, “seni seviyoruz” diye geçip gidiyor. Bu sevgiyi yürekten duyamıyorsa, anlayamıyorsa demek ki bir yerde aksaklık var.
Kadın kocasını ilk defa böyle ciddi dinliyordu. 20 yıllık evliliklerinde kocasına 20 yıl boyunca nasıl davranmıştı. Düşünmeye başladı. Mutfağa koştu, çayı yeniledi, geldi kocasına sarıldı.
—Biz evimiz, arabamız olmasa da çok zenginiz. Allah’ın ilk emri “Oku”yu seven bir aile reisimiz, haram yemememiz için çaba harcayan bir aile reisimiz var. İnsanların “gerçek insan” olması için çabalayan, yazan anlatan, babamız var, ondan büyük servet mi olur” dedi.
—Geçte olsa beni anladın, gel kucaklayayım seni dedi adam. Biz birbirimizi gerçek manada sever anlar, meal, siyer okur anlarsak, o zaman dünya malı da önemli olmaz. Nice zenginler var ki, çevremizde göstermelik Müslüman ama gerçeklere kulakları tıkalı, “manevi sağır” ama sağır sandıkları insanları küçümserler. Kendileri “manevi sağır” farkında değil.
—Bunları okuyarak mı elde ettin?
—Evet, boşuna mı okuyorum. Öyle mi görünüyor. Maddiyata bakmaktan maneviyatı kör olan, maddiyatı duymaktan, maneviyatı sağır olan insan benim bu çabamı göremez, duyamaz, anlayamaz. Anlayamaz. Okumak bir sevdadır canım. Bu sevda asla bitmez.
Sevgiyle sarıldılar birbirlerine. Okuldan gelen kızları, anne ve babasını oturma odasında birbirlerine sarılmış görünce mutlu oldu.
YORUMLAR
Ben de yazının pozitifliğini takdir ediyorum. Fakat kadının yirmi yılda idrak edemediği olguları bir çay döküp gelene kadar geçen üç dakikada kavraması çok gerçekçi durmadı. İki dakika önce " Hiçbir şeyimiz yok, hala memursun" diye sikayet eden kadın mutfağsa doğru yürürken "Adama bak. Acımızdan ölücez, hazretleri okumanın erdemi diyo hala" diye söylenseydi hiç yadırgamazdım.
Verilen mesajdan dolayı kutluyorum.
Saygılarımla.