- 1971 Okunma
- 14 Yorum
- 5 Beğeni
BURUNLARI BÜYÜK ŞAİRLER (!)
Otururlar, sabahtan akşama kadar bir şeyler karalarlar. Çok kibirlidirler, asla burunlarından kıl aldırmazlar. Soru sormaya kalksanız saatlerce nutuk çekerler. Ola ki hatalarını bulsanız, medenice söyleseniz, kırk dereden su getirirler, kelime oyunları ve kıvrak zekalarıyla (!) sizi hafife alarak türlü bahanelerle ve ipe sapa gelmez gerekçelerle mazeret uydurup hatalarını kabul etmezler. Sanırlar ki siz hiç bir şey bilmiyorsunuz, mürekkep yalayanlar sadece kendileri. Baktıkları aynalar dev aynası ve sokağa çıktıkları vakit, herkes onları tanır. Onlar çok seçkin ve özel nitelikli insanlardır. Üç beş kitapları çıkmıştır piyasaya,onlarla avunurlar. Gerçi zor değildir kitap bastırmak.Paraya bakar iş. Eskidenmiş yayınevlerinin ince eleyip sık dokudukları zamanlar.
Şimdilerde ise, gidiyorlar yayınevleriyle pazarlık yapıyorlar, üç aşağı beş yukarı bir fiyatta anlaşıyorlar. Matbaaya bastırdıktan sonra, ellerindeki onlarca, yüzlerce kitapları eşe dosta imzalayıp hediye ediyorlar. Ticari kısmı olsa da, sonuçta ellerinde patlıyor kitapları. Sözüm herkes için geçerli değildir. Reklam, isim peşinde koşanlar, bastırdıkları kitapları sözüm ona referans olarak kabul görenler ve izleyicilerin gözlerine soka soka gösterenleredir.Sözüm, iki kelimeyi bir araya zar zor getirip, kelime dağarcıklarını geliştiremeyen, Türk dili ve edebiyatından bi haber, kendilerine mahsus yeni deyimler ve kelimeler türetip, deyimlerin özünü değiştirip, bunu da yaratıcılık adına savunanlaradır.
Örneğin ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı’nın gazete ve mecmualarda sadece ama sadece iki şiirinin yayımlandığını, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen adından söz ettirip, yeni şiirlerinin beklendiğini ve yayınlanan iki şiirinden dolayı aranan ve özlenen bir şair olduğunu biliyor muydunuz? Yahya Kemal Beyatlı’yı yakından tanıyanlar onu birkaç ay görmediler mi şöyle sorarlarmış:
” Üstadım, tezgahta yeni bir şeyler var mı? “
Üstat çoğu zaman şöyle cevap verirmiş:
” Nerede! ... hep o bildikleriniz… Bir türlü bağlayamadım size en son okuduğumu. Bakın son beyti nasıl değiştirdim.” Sonra başlarmış şiirini okumaya. Ancak soruyu soranlar, şiirin önceki halini olduğu gibi ezberledikleri için, şiirin yeni hali onlara garip gelirmiş. Ve üstat bu durum karşısında:
“ Vay canına! Galiba eski hali daha güzeldi.Dur bakalım. Biraz daha dursun tezgahta.” dermiş.
Yahya Kemal Beyatlı, Rindlerin Ölümü isimli şiirinde geçen “serin” kelimesinin yerine “akşam” kelimesini getirip getirmemek hususunda yıllarca kararsız kalmış ve sonunda “serin” kelimesinde karar kılarak, şiirde geçen şu mısrayı yazmıştır:
“Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.”
Eskiden yayınevi sahipleri her kapısını çalan yazar veya şairlerin eserlerini hemen basmazlarmış. Hatta bir çok ünlü yazar veya şair o dönemlerde yayınevi yetkililerince kibar bir dille geri çevrilirlermiş. Şimdi ise durum o kadar değişti ki, parayı bastıranlar kitap çıkartıyor ve maalesef yayınevleri işi ticarete dökmüşlerdir. Böylesi yayınevleri bence yayınevi değil tabiri caizse, birer matbaadır. Ver parayı, çıkarsınlar kitabını. Oh ne ala...
İrlanda’lı ünlü yazar George Bernard Shaw’ın ünlü olmadan önce yazdığı beş romanla tam tamına 60 yayınevinden ret cevabı aldığını biliyor muydunuz?
John Kennedy Toole ise, başyapıt olarak gördüğü Alıklar Birliği isimli eserinin ardı ardına geri çevrilmesine tahammül edememiş ve 32 yaşında hayatına son vermiştir.Sonra ne mi olmuştur? Romanı, ölümünden 12 yıl sonra 1981 yılında Pulitzer Ödülüyle taçlandırılarak ödül ilk defa, hayatta olmayan bir yazara verilmiştir.
Türk dili ve edebiyatı hiç kimsenin test edip, kendi çıkarları ve pek tabi bilgisizlikleri için Türk dilinin genleriyle oynama ve uygulama alanı değildir.Şairler ve yazarlar kolay yetişmese gerek.
Burada bir parantez açıp, yeri gelmişken son yıllarda gözlemlediğim ve sıkça karşılaştığım bir hususu belirtmeden geçemeyeceğim.Eğitimci şair, eğitimci yazar vb. şairlerin önüne konulan mesleki unvanlar. Bu mantıkla, örneğin mesleği kundura tamircisi veya mimar olan bir şaire de, ’ kunduracı şair ’ veya ’ mimar şair ’ mi diyeceğiz? Eğitimci olmak, kundura tamircisi veya mimar olmak birer meslektir ve eğitimci kelimesinden o kişinin öğretmen olduğu kanaatine varıyorum. Her meslek grubunda çalışan insanlara saygı duyuyorum, hiç bir mesleği de küçümsemiyorum. Şiir yazan kişiye şair denildiğine göre, bu üstünlüğün veya ayrıcalığın belirtilmemesi gerekir. Konuya bu açıdan baktığımızda şair veya yazar olmak zaten bir yeteneği gerektirir.
Burunları büyük şairler hususuna tekrar dönersek, bir reklam, bir poz, bir havayla karşılaşırız. Sayfalar dolusu şiirleri vardır, kitaplarının topunu bir araya getirseniz, sanat ve edebi anlamda belki, o da belki, ancak çeyrek kitap eder. Hatta adını ilk kez duyduğunuz bazı yerel televizyon kanallarına davet edilip, -ki vardır tanıdık program yapımcıları, yoksa bile- ziyaret ederler, mesaj atarlar, adam sokarlar devreye, bir şekilde kendilerini davet ettirirler. Program esnasında kitaplarından şiirler okuduklarında sohbet esnasında ders de verirler izleyicilere. Alırlar sazı ellerine, ne vakit sunucu ‘’ Şimdi reklamlara giriyoruz. Az sonra birlikte olacağız.‘’ anonsunu yapacak olsa, reklamın içine bile girecek olur bu tipler. Acemiliklerine bile rastlarız. Kameraya mı bakıyorlar, yoksa kamerayı mı arıyorlar, bir telaş içindedirler. Televizyon kanallarına gide gele yol edenler, sonunda nereye bakacaklarını da öğrenirler. Sayfalarında da şu duyuruyu yaparlar : ‘’ Falanca günü, falanca saatte falanca televizyon kanalının davetlisiyim.’’ İşte o anda öğrenirsiniz bilmem ne tv kanalının adını.
Üye oldukları şiir sitelerinde şiirlerine rastladığınızda, ipe sapa gelmez kelimelerden oluşmuş, çokça da oradan buradan araklanmış, değiştirilerek sofraya getirilmiş ve adına şiir denilmiş bir şeylere rastladığınızda yanlışlıkla filan onları yermeyin, eleştiri yapmayın. Kaf dağından daha büyüktür burunları. Allı, güllü yorumlar yapılmasından hoşlanırlar. Siz sabaha kadar yorum yazsanız şiirlerine, sizi görmez gözleri. Onların size vakit ayıracak zamanları yoktur, onlar bilirler kimlere, ne amaçla vakit ayıracaklarını.
‘’Burunları büyük şairler’’ diyorum bu tiplere. Mütevazı, reklam peşinde koşmayan, sanatlarını icra eden gerçek şairlerden özür dilerim. Sürç-i lisan ettim ise affola. Kim bilir, bu yazımı okuyanlar arasında bana şu yakıştırmayı yapanlar da bulunacaktır. ’ Sen sadece sürç-i lisan etmekle kalmadın, özrün kabahatinden büyük, çizmeyi de aştın! ’
Canları sağ olsun, ne diyeyim, görünen köy kılavuz istemez.
Vecdi Murat SOYDAN
24/09/2017, 03.45, Isparta
YORUMLAR
Yaşanmamış Aşkların Şairi
:)
Teşekkür ederim. Sağ olunuz.
çok önemli bir "gönüllü dolandırılma" dizisidir kitap bastırma serüvenleri.
fakat, şiire salt söz aşkıyla bakınca, kitap "hiç" oluveriyor arkadaşım.
konuyla ilgili çabalarınız için tebrik ediyorum. çok iyi etmişsiniz yazmakla. saygı ile.
Avni Çakar tarafından 12/11/2017 1:26:00 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Tabi, bu yazıma yapılan yorumları okumaya başlarken, aklıma gelmedi de değil, şimdi birisi çıkar, '' sen ne demek istiyorsun? kendini ne sanıyorsun da haddi aşan laflar ediyorsun?'' filan der diye.
İnanın korka korka, endişe içinde bakıyorum yorumlara.
Çok nefis bir paylaşımda bulundunuz, ilk kez okudum,
''ey şiir
sen nelere kadirsin
herkes kendi şiirini okur içinde
ey şair
sen nasıl bir kalemsin
her ne yazsan düğümlenir içimde
ey okur
ne diye debelenirsin
her söz başka biçimde
var mı gerçek benim sonsuz hiçimde ''
saygılar...
Başkalarını kırarak omuzlarına basarak yükselenler yükseldikleri gibi düşerken hiç kimse kalmaz yanlarında.
İnsanlar nelerine kibirlenirler anlamıyorum.
Emanet bedenlerde fani dünya da misafir gibiyken.
Maddiyat maneviyatı esir almış asıl değerli olandan çok reklamı yapılanlara öncelik..
Çoğu haketmedikleri yerde hakedilmeyenlere sahipler ücretini peşin ödediğinden.
Hak edenlerse, sessiz keşfedilmeyi bekliyor gibiler.
Güzel bir yazıydı teşekkürler .Selam ve dua ile.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Sağlıcakla kalınız.
Kitap yayınlamaya niyetlendiğimde bir yayıneviyle de görüşmem oldu. Bana satış garantisi vermiyordu, ama kendi maddî risklerini benim peşinen karşılamamı istedi. Bunu kabul ettim. Ama onların bana olan ikramını yetersiz bulduğumdan anlaşamadık. Yayınevi bana sadece 5 (yazı ile beş) kitab taahhüd ediyordu. Sordum, eşe dosta vereceğim kitablar veya davet alırsam imza günlerine katılmak için gereken kitablar hususundaki teklifiniz? - Ödeyerek, istediğiniz kadar alabilirsiniz!..
Burada yayınevinin etik dışı davrandığını idda etmiyorum, kendi menfaatlerini koruma hakkına saygı duyarım. Sadece teklif bana uymadı. Kendi eserim için para ödemek işime gelmedi. O yüzden gittim bir matbaaya, ödemem gereken miktarı bir kalemde saydım, artık kafam rahat. Haa, satamadık. Varsın, satılmasın. Bizi önce Allah, sonra yakın dostlar biliyor. Yırtınmanın anlamı yok. Selamlar.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
1990 yılından, 2004 yılına kadar da bir tek şiir yazmadım. Düşünmedim şiir yazmayı. Elime ne vakit kalem kağıt aldım, bir daha da bırakamadım ağabey.
İnternette şiir siteleri vardı. Birkaç şiir sitesi sahibi, yayınevleriyle anlaşımışlar ve sitede şiir yazan kişilerin sizin de belirttiğiniz gibi ödemeleri gereken tutar karşılığında sayıları 5 ile 10 arasında değişen şiir kitaplarını adreslerine gönderme dışında, gerisine karışmayacaklardı. Yani bizler, 8-10 kişi katılımla antoloji veya başka adlarla çıkacak olan kitapta yerimizi alacaktık.
2 veya 3 kitabım bu şekilde çıktı.
Sonrasında çok da teklif aldım. Hatta 10 yıl önce o zamanki parayla 30 TL yi kaptırdım :)
Kitabını çıkartyacağız diyen bir yayınevi sahibi, sonradan caydı ve paramı da iade etmedi.
O tarihten sonra şiirlerimi yazdığım bir kaç şiir sitesi dışında ne kitap basım teklifini kabul ettim, ne de grup içinde bulundum.
Her şeyin bir zamanı var ve ben pişmekle meşgulüm.
Saygılar değerli ağabeyim, selamlar..
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Saygılar...
Ben kızmıyorum komik buluyorum bu insanları. Bazen de imreniyorum kendilerini gördükleri yere ve mutluluklarına. Hayat güzeldir öyle olunca. Düşünsenize sürekli dolmaya uğraşıyoruz ve bu onca işin gücün arasında ciddi vakit ayırmamız gereken başka bir iş aslında. Boş zamanda,arada sırada kitap okuyunca bir boş zamanda da kitap çıkarıverirsin ne olacak ki :))
Sevgilerimle...
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Mesela ben şiir yazarak rahatlıyorum, günün stresinden kendimi kurtarıyorum. Ama öyle anlar da oluyor ki, kafam sakinken dahi, yazmakta olduğum şiirim beni öyle bir yoruyor ki, kafam patlayacakmış gibi sanıyorum.
Şiir yazmak, yazı yazmak güzel ve anlamlı hobiler. Onlar bol bol kitap çıkarsınlar, bizler okuyalım.
Teşekkürler, sağlıcakla kalınız.
Bazı şeylere kolay erişmemiz, fazla ter dökmeden kavuşmamız değerini düşürür oldu günümüzde. Kolay elde edebildiğimiz için de ürettiğimiz eserin muhteşem olduğunu zannediyoruz.
Size de hak verdim. Her şeyin bir zamanı ve usülü vardır. Bolca okumak bolca yazmak ve bolca ter dökmek lazım.
Kaleminize sağlık...
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Kitap değil, kitaplar çıkarmış. Çıkartır elbette. O yetenek onda yok demiyorum. Demek istediğim, pişmeli, yanmalı, tecrübe edinmeli, bu da biraz zaman geçmesine bağlı. Kalite her zaman taktir edilir ve anlaşılır. Benim eleştirim mesela o gencecik kızın tv ekranlarına çıkıp boy göstermesi. Nice insanlar var yıllarını bu işe veren. Ama onlar daha mütevazı ve olgun düşüncelere sahipler.
Sağlıcakla kalınız, teşekkürler yorumunuz için.
Eyvallah Üstadım. Çok önemli bir konuyu çok güzel anlatmışsınız sağolun.
"Sessizliğin çığlığında buldum örümcek hislerinin sevişmelerini" gibi adına ne deniyorsa işte ondan şeyler vardır ki bu ve buna benzer olanlar güne gelir hep.
Haa, sürç-i lisan falan etmediniz. Yalnız yazı rengini ve arka fon rengini bir daha gözden geçirin lütfen..
Selamlar Ustam..
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Seçici kurullar kimlerden oluşurdu ve onlar acaba sizin de belirttiğiniz tarzda eserleri mi dikkate alırlardı? Bir şeyler doğruydu da, düşüncelerim mi yanlıştı?
Güne düşen şiirlerde veya yazılarda yiğidi öldür hakkını inkar etme söylemiyle uyuşan olumlu gelişmeler de var. Edebiyat adına güzel şeyler bunlar. Ama bu her zaman böyle olmuyor maalesef. Bilmiyorum, kimsenin günahını almak da istemiyorum, bana öyle geliyor ki, isimleri parlatılmış, belki de samimi arkadaş bunlar. Birbirleriyle bir şekilde tanışıklıkları var. Yanılan ben olayım. Düşüncemi dile getirdim sadece. Acaba şiir sitelerinde her yazılan şiirler ve yazılar aynı ciddiyet ve ilgi içinde okunuyor mu seçici kurul tarafından. Yoksa, bazı şairler ve yazarlar es mi geçiliyor? Çözemedim bu güne kadar.
Ömrüm yettiğince yazmayı sürdüreceğim ve yaşadığım dünyadan başka şiir dünyamı asla terk etmeyeceğim.
Saygılar sunuyorum, sağlıcakla kalınız.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Saygılar Oya Hanım.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Sağlıcakla.
Genç bir kız girdi hayatıma, adi da Fatma Hoca.kendimce birşeyler yazdıgimi, karaladigimi görünce, Cok yakin zamanda vefat eden, Rahmetli Dedesi Tahir Simsek' ten bahsetti, şiirlerinden. Nerede bu şiirler diye sorunca, ajandalarda dedi. Tek arzusu siir kitabi cikarmakmis rahmetli dedesinin.Rica edince getirdi bir tane. 2002 ajandası, girişinde Hadisi şerifler ve Necip Fazıl' dan bir kaç mısra, esintiler belli sozlerden, tamami incecik, zarif, naif bir elyazisi, ara ara Osmanlica sözcükler, büyük gizli bir hazine, kibirden herşeyden uzak, nasıl duygularla yazıldı kimbilir, torunlara verilebilecek en buyuk miras...Yazınızı okuduğunda paylaşmak istedim, yasarken, nefes alırken sair kimliği olmayan,hayatin içinde artik ruhi varlığıyla duran, gerçek şairlerden...Saygilarimla
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Her bir şeyin bir ölçüsü olmalı, pişmeli insan. Ne oldum delisi olmamalı. Mütevazı olmalı. Kibirden uzak, yaptığı işe yönelmeli ve hayatının her safhasında örnek bir insan olmaya çalışmalı. Şairler ve yazarlar sonuçta birer temsilci. İnsanlar onların bilgileriyle, yazdıkları eserleriyle fikir sahibi oluyorlar.
Beni üzen durumları kaleme almaya çalıştım. Belki bir çok kişi bu eleştirime kızmıştır, onlar kızacak diye hayat tecrübelerinden edindiğim bu tespitleri nasıl görmezden gelebilirdim ki?
Teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için.
Sağlıcakla kalınız.
Evet !
Var öyleleri. Hele kitaplıları? 3-5 bin lira harcayarak büyük yazar oldum sananlar. sonra elinde kalan koli koli kitaplara bakarak;
"İnsanlar sanattan sanatkardan anlamıyor" diye hayıflnanlar...
Kaldırımlara serip üç tanesini beş liraya versen bile satılamıyan kitaplar.
Evet!
Yakından tanıdıklarım da var onlardan.
Gerçekleri söyledim diye bana küsenler de ...
Gerçek bir konu. Harbice bir anlatım.
Selamlarımla.
Bedri Tokul tarafından 9/24/2017 8:55:23 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Türk dili ve edebiyatı hiç kimsenin test edip, kendi çıkarları ve pek tabi bilgisizlikleri için Türk dilinin genleriyle oynama ve uygulama alanı değildir.
Şairler ve yazarlar kolay yetişmese gerek.
Saygılar değerli ağabey.