- 2510 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MUCİZENİN ADI : ERİC HOFFER
O’nun yaşam öyküsüyle ilk defa lise yıllarımda karşılaştım. Aradan geçen 20 yıllık zaman zarfında, ne zaman yerleşik eğitim anlayışının aşılabilirliği ve bir insanın azim ve gayretinin varacağı merhaleler söz konusu olsa, ilk onun adını hatırladım. O’nun yaşam öyküsünü, hayata bakışımda köklü değişiklikler yaratmasa da, sorgulamalar doğurduğu inancıyla hep aklımda tuttum. Hoffer’in aşağıda yer alan biyografisi, “Kesin İnançlılar: Kitle Hareketlerinin Anatomisi” adlı kitap esas alınmak üzere, muhtelif kaynaklar karşılaştırılarak hazırlanmıştır.
Yeni bir kimlik arama isteği olmasa bile sadece benliğini reddediş, gittikçe artan taklitçiliğe yol açar. ERİC HOFFER
Almanya’dan Amerika’ya göç etmiş yoksul bir Yahudi ailenin çocuğu olarak, 1902’de, New York’ da dünyaya geldi. Henüz yedi yaşındayken annesini kaybetti. Aynı yıl bir kaza sonucu gözleri kör oldu. Kendileri gibi Almanya’dan göç etmiş bir kadının bakımına muhtaç yaşamaya başladı. Onbeş yaşına geldiğinde inanılması güç bir olay gerçekleşti ve kendiliğinden görme yeteneğine kavuştu. Okula hiç gidemedi ama yeniden görmeye başlaması okuma arzusunu kışkırttı. Evde bulunan babasına ait kitapları, günde on iki saat sürdürdüğü okumalarla inceledi. Bir kitapçıda kitapları seyrederken Dostoyevsky’nin Budala adlı eserini gördü. Kör iken babasının “bu budala çocuktan ne hayır gelir” sözünü hatırladı. Evdeki bozuk para kâsesinden aldığı parayla Dostoyevsky’nin eserini temin etti. Bu kitap, onun okuma aşkını bütünüyle kamçıladı; ve Hoffer, o kitapçıda bulunan kitapların tamamını okudu. On sekiz yaşını yaşarken babasını yitirdi. Kendisine kalan üç yüz dolarla, yoksul insanlar için daha fazla imkanların bulunduğu California eyaletine göç etti. Los Angeles Merkez Kütüphanesi’ne yakın bir yerde ucuz bir oda tuttu ve sürekli okumaya yöneldi. Parasızlık onu açlıkla yüz yüze getirince işportada meyva satıcılığına başladı. Zihnini fazla meşgul eden bu işi bırakarak bir demir boru ambarında kendine iş buldu. Bu iş de onu tatmin etmedi. Tarlalarda ırgatlık yaptı. Bir müddet işsizler kampında yaşamayı tercih etti; ve daha sonra maden işçiliğine yöneldi. Dağlarda çalışan maden işçilerinin, ağır kış şartları nedeniyle kulübelerden çıkamamaları bazen haftalar sürüyordu. Bu fırsatı değerlendiren Hoffer, Montaigne’nin denemelerini okudu. Denemeler, onun üslubunu ciddi anlamda etkiledi. Göçmen ailelerle ilgili olarak bir mecmuanın anketine okuyucu mektubu gönderdiğinde otuz altı yaşındaydı. Yayınlanmayan bu mektup elden ele dolaşarak ciddi bir ilgi uyandırdı. Kırk yaşında, yerleşik bir çalışma imkanı buldu ve San Fransisco Limanı’nda hamallık yapmaya başladı. Bu dönemde kendine tuttuğu bir odada okumalarını sürdürürken yazma eylemine girişti. Kırk dokuz yaşına geldiğinde, Kesin İnançlılar: Kitle Hareketlerinin Anatomisi adlı eseri yayınlandı. Eserinin yankıları sürerken İnsan Aklının Hırslı Dönemi, Değişimin Sıkıntıları, Zamanımızın Çılgınlıkları adlı kitaplarını yazdı. Eserlerini kaleme aldığı dönemde de limandaki hamallık işini bırakmadı. Hatta artık ek bir işi de vardı. California Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde danışmanlık görevini üstlenmişti; ama bütün bu olup bitenlerden limandaki hamal arkadaşlarına hiç söz etmedi. Hoffer’in kitapları 13 dile çevrildi. Kesin İnançlılar adlı eseri milyonlar sattı ve siyasal bilgilere yardımcı kitap olarak okutulmaya başlandı. 1967 yılında Amerika’nın en büyük televizyon yayın teşkilatı olan CBS ulusal şebekesinde programa çıkan Hoffer, o günden sonra eski hayatına veda etmek zorunda kaldı. Limandaki hamallık işini bıraktı. Konferanslar vererek ve yılda bir defa televizyon proğramına çıkarak hayatını sürdürdü. Şöhretin yarattığı kaygıyla ziyaretten çekindiği hamal arkadaşlarını “benim onlardan başka arkadaşım yok” diyerek sürekli hatırladı. Ölümünden bir yıl önce, ABD’nin en yüksek sivil nişanı olan Başkanlık Özgürlük Madalyası, Hoffer’e verildi. 1983’de San Francisco’da öldü. Eric Hoffer, yalnızca bir filozofun değil, aynı zamanda bir mucizenin adıdır.
Eric Hoffer Diyor ki;
* Çevreleri tarafından korkutulmuş kişiler, durumları ne kadar kötü olursa olsun değişiklik düşünmezler.
* Geleceğe ait bir inanç olmadığı ve büyük nimetler vaad eden öğeler taşımadığı müddetçe hiçbir inanç kuvvetli değildir.
* Bir şikayetin en şiddetli olduğu zaman şikayet konusunun ortadan kalkma ihtimali belirdiği zamandır.
* Hürriyetsiz eşitlik, eşitliksiz hürriyetten daha dengeli bir toplum düzeni yaratır.
* İçindeki yaratıcılığın gittikçe kuruması sebebiyle gerileyen yazar, sanatkar veya ilim adamı, ergeç ateşli vatanperverler, ırkçılık simsarları ve mukaddesatçılar kamplarından birine sürüklenecektir.
* Bir kimse ne kadar çok bencil ise hoşnutsuzluğu da o kadar şiddetli olur.
* Bir yönetim, ehliyetinin sınırlarını aştığı halde iktidarda kalabilmişse, o yerde ya hiçbir aydın sınıfı yoktur ya da iktidarlar ile söz ustaları arasında sıkı bir anlaşma vardır.
YORUMLAR
Bana kahramanın kimdir diye sorsalar,vereceğim cevap budur:
Eric HOFFER.
"Kesin İnançlılar" kitabını kaç kez okudum ki,şu an başkalarına da okutuyorum onu.
En güzel sözlerinden biri de bence şudur:"Kalabalık,zayıf insanın güçlü taklidi yapmasıdır."
Buraya taşınmış olması güzeldi.
bir metinde yazılı olan yağmurları yaşamak ve sokaktaki bizi ıslatan yağmurları empirik bir olgu olarak yaşamak başkadır sanırdım belki zamanın sarartan kurutan iklimine rağmen hala dipdiri bir yağmur tanesini ellerinde tutmasaydı okurları. Eric Hoffer' dan artakalan.
ve
evet su günlerde
yüzeysel kavrayışa , kaba elleriyle yüzümüzü acıtırken bu sıkıntılı günler
iyi geldi bu metin ve anlatıkların..
sevgimle, abdullah çevik.
"Aklın yolu birdir"
---
Yeni bir kimlik arama isteği olmasa bile sadece benliğini reddediş, gittikçe artan taklitçiliğe yol açar. ERİC HOFFER
---
"İlim kendin bilmektir" Yunus
Göründüğün gibi ol, olduğun gibi görün ; kendin ol...
Taklit intihardır.
-----------
* Çevreleri tarafından korkutulmuş kişiler, durumları ne kadar kötü olursa olsun değişiklik düşünmezler.
Korku kültürü ile eğitilmiş toplumların hali.
Ortadoğu
* Geleceğe ait bir inanç olmadığı ve büyük nimetler vaad eden öğeler taşımadığı müddetçe hiçbir inanç kuvvetli değildir.
Vaad insanları motive eder.
Kumarda, piyangoda kazanma ihtimali ve miktar katılımı tetikler.
Dini inançlarda Cennet ve ebedi hayat dini ritüellere itaati sağlar.
Kazanç ihtimalinin fazla olması çalışmayı teşvik eder. Sömürülenlerin şevki kırılır. Tembelleşir. Kölelik gelir.
* Bir şikayetin en şiddetli olduğu zaman şikayet konusunun ortadan kalkma ihtimali belirdiği zamandır.
Çünkü insanların ekserisi tırsıktır, şikayet edemez. Şikayete konu olan hal kuvvetini yitirince başlarlar itiraza...
Köpeğin kaçana saldırması örnek olabilir. Üzerine cesaretle gidersen tırsır.
* İçindeki yaratıcılığın gittikçe kuruması sebebiyle gerileyen yazar, sanatkar veya ilim adamı, ergeç ateşli vatanperverler, ırkçılık simsarları ve mukaddesatçılar kamplarından birine sürüklenecektir.
Dehasını yitiren slogana sarılır...
* Bir kimse ne kadar çok bencil ise hoşnutsuzluğu da o kadar şiddetli olur.
"Veren el alan elden üstündür."
Almaya proğramlanan insanların başkalarına vereceği hiç bir şeyi yoktur. Neşe, aşk, gülücük, selam, vb.
Hep almaya alışanı mutlu etmek de mümkün değil. Çünkü alış-veriş karşılıklı olursa şevkli ve devamlı olur. Merhaba diyerek güler yüz gösterdiğiniz kişi cevap bile vermeden başını çevirse devamı gelmez. Kendi iç karamsarlığı hep almaya proğramlı oluşu yüzünden sevilmez. Sevilmeyince de mutlu olamaz.
* Bir yönetim, ehliyetinin sınırlarını aştığı halde iktidarda kalabilmişse, o yerde ya hiçbir aydın sınıfı yoktur ya da iktidarlar ile söz ustaları arasında sıkı bir anlaşma vardır.
Hal ortada...