- 975 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ESİR ŞEHRİN VADİSİ VE GÖLGELER KRALLIĞI
Çocukları, yeğenleri olan siz site üyelerine minikleri için okuyabileceği bir hikaye.
GÖLGELER KRALLIĞI
Bundan binlerce yıl önce, yeryüzündeki insanlardan binlerce km uzakta kimsenin iyiliğini istemeyen, sadece kendisinin çıkarını düşünen, bencil ve kötü kalpli bir gölgeler kralı yaşarmış. Dediğim dedik çaldığım düdükmüş. Kimseye göz açtırmaz, aman vermezmiş. O yüzden ondan herkes korkar ve fersah fersah kaçarmış.
Başka insanların mutlu olmasını istemeyen Gölgeler Kralı, mutlu insanları görünce kıskanır ve onlara kötülük yapmak istermiş. Bundan dolayı Gölgeler Krallığı efendisi mutlu insanların gölgesiyle yaşarmış.
Gücü azaldığında veya tükendiğinde mutlu insanların gölgelerini çaldıktan sonra gölgeleri sihirli küresine koyup iksir elde etmeye çalışırmış. Böylece gücüne güç katarmış. Gölgesini çaldığı insanların hafızasını da siler kendisine köle yaparmış.
Gittikçe gücü artan Gölgeler Kralı Dimitis güce doymamaya ve daha fazlasını istemeye başlamış. Hatta bir gün gözü öyle dönmüş ki her şey çığrından çıkmış. Kral, insanlardan ordu kurup tüm dünyayı ele geçirip yönetmeye karar vermiş. Kral, toplantı odasına adamlarını ve diğer yardımcılarını da toplayarak güçlerini arttırmak ve tüm dünyayı ele geçirip dünyaya hükmetmek için neler yapabileceklerini öngören fikirlerini söylemelerini onlardan istemiş.
Danışman kollarından biri: ”Daha fazla gölge toplayalım.”
Kral: “Senin aklın nerede, yerinde mi? Biz konuşurken sen geriden mi geliyorsun? Biz ne diyoruz? Gölgelerimizi azaltalım mı diyoruz? Bunu nasıl yapabileceğimizi konuşuyoruz. Sen daha uyanmadın mı be adam?
(Kral sinirinden küplere binmiştir.) Başka böyle hafızalara sığmaz fikri olan yoksa toplantıya devam edebiliriz. Sizi dinliyorum.
Baş Asker: Yakaladığımız gölgeleri klonlayalım, yani çoğaltalım ikişer ,üçer, beşer tane.
Kral. Evet bu fena bir fikir değil. Ancak yetmez. Bu fikri destekleyecek başka şeyler de yapmak lazım. Senin dediğin gölgeleri yakalayınca geçerli. Sonrası ne olacak. Gereksiz bir sürü robot mu gezecek ortalıkta. Onları nasıl ve nerelerde kullanacağız?. Gücümüzü nasıl arttıracağız? “’Gölgelerin Gücü Adına’” Ben güç istiyorum. Bizim odak noktamız bu!
Başdanışman: Benim aklıma bir fikir geldi. Gölgesini kaçırdığımız insanlara “Alzeimer” denilen ilacı şırınga edecek bir makine yapalım. Akşam saat 6’dan sonra günbatımında kalabalık insanların arasına girip gaz bombasını “bummmm” patlatalım. Gölgelerini de karanlık gölge tüplerinde toplayalım. Bütün insanlar ve canlılar bayılacaktır .Sonra onları uzay mekiğimize taşıyıp tüp odalarında ilacı onlara şırınga edelim. En sonunda da onları hipnoz edelim. Böylece kendilerini ve kim olduklarını unuturlar. Sonra onları bir de klonladık mı bizim emrimizde bize asker, uşak olarak hizmet ederler.
Kral: - Vay!!! Vezirim sen bir dehasın. Nereden aklına gelir böyle cin fikirler? Bu fikri çok tuttum. Peki klonlama makinesini kim yapacak? Aklına gelen birileri var mı?
Baş Danışman: -Turnacılar birliğinden Demirci Zeyzek ile bu tarz elektronik makinelerden anlayan Klimanos. İkisi de işinin en iyisidir kralım. (Vezir iki elini karnının üzerinde birleştirir ve başını önüne eğer.)
Kral:. -Ne yapılması gerekiyorsa yap. Bu işin başında sen varsın. : (Kral, eliyle git işareti yapar.) Gidebilirsin.
Baş Danışman kralın huzurundan ayrılır. Toplantıdan sonra herkes işinin başına geçer ve çalışmalara başlar. İki ay içinde baş vezir makineyi yaptırıp krala haber verir.
Baş Danışman: - Kralım her şey hazır emirlerinizi bekliyoruz.
Kral: -Güzel! Hadi hemen işe koyulalım.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra Gölgeler Krallığı’nda tüm hazırlıklar tamamlanmıştır, makineleri uzay mekiğine koyar ve yola çıkarlar.
Gölgeler Krallığı askerleri kalabalığa karıştıklarında güneş batmak üzereydi İnsanlar batan Güneş’i izlemek için toplanmış, manzaranın tadını çıkarıyorlarmış. Kimisi de “Kimin Gölgesi Daha Uzun” oyununu oynuyormuş.
İnsanların dalgınlığından yararlanmak isteyen Gölgeler kralı uzay aracını kalabalığın ortasına indirmiş. Askerler silahlarını insanlara doğrultup düğmeye basmışlar. İnsanlar fark etmeden ve ne olduğunu anlamadan bir anda gürültü kopmuş ve etrafı duman kaplamış. Duman ortadan kalkıp etraf aydınlandığında bir de bakmışlar ki gölgeleri yok olmuş. İnsanlar gölgelerine ne olduğunu anlamadan kendilerini uzay mekiğinde bulmuşlar.
Etrafta yaşayan bir tek canlı bırakmamışlar. Bir zamanlar cıvıl cıvıl insanların gezdiği köylerin yerini sessizlik almış. Kuş uçmaz¸ kervan geçmez olmuş köyde. Ölüm sessizliği hüküm sürmeye başlamış bundan sonra köyde.
Gölgeler Kralı’nın planları tıkırında işliyormuş. Gölgelerini çaldıkları insanlara “ Alzeimer” ilaçlarını şırınga edip hafızalarını kaybettirdikten sonra onları robotlaştırıp ordu haline getiriyormuş. Emrinde çok insan ve tüplerde çok gölge olmuş. Gücü artmış. Artık kimse önünde duramıyormuş. Aradan aylar, yıllar geçmiş. Henüz krallığın ulaşamadığı köylerde de insanları korku sarmış ve köy halkının canına tak etmiş. Köylerini Gölgeler Kralı’nın kötülüğünden kurtarmanın bir yolunu aramaya başlamışlar. Köy heyeti derneği buna bir çözüm bulmak için toplantı yapmaya karar vermişler. Köyün içinden en yaşlısı, bilgilisi ve en dünya görmüş olanı Bilgin Dede fikrini söylemek için söz istemiş.
Bilgin Dede: Bize Gölgeler efendisinden daha korkusuz, çevik, akıllı ,güçlü, gözüpek, daha yetenekli, cevval, daha cesur ve savaşçı birisi lazım. Bunun için de ata sporu ok atmayı, ata binmeyi, dövüşmeyi de biliyor olmalı. O kişiyi bulmak için Cirit Oyunları yarışması düzenleyip ata en iyi binen ve en iyi ok atan kişiyi bulacağız. Gerekirse bunun için komşu ülkelerin krallarına, sultanlarına ve padişahlarına da mektup yollayıp yazacağız .Bulduğumuz kişiyi de herkesten uzakta inzivaya çekilmiş Korkusuzlar Mağarası’nda yaşayan büyücü Derintos’a göndereceğiz. Büyücü ona büyü yapacak ve bazı sihirli güçler verecek. Gölgeler Kralı’ndan daha güçlü olacak. Böylece köyümüzü ve tüm dünyayı ondan kurtarmış olacağız.
Hemen düzen ve tertibat kurulmuş. Diğer ülkelerle irtibata geçilip onlardan yardım istenmiş. Yarışma için tüm duyurular yapılmış. Her şey hazırlanmıştı. Yarışmayı duyup gücünü göstermek isteyen, köyünü seven genci, yaşlısı, herkes katılmış yarışmaya.
Yarışma çok çekişmeli geçmiş. Köyünü ve insanlığı Gölgeler Kralı’ndan kurtarmak isteyen herkes tüm hünerlerini göstermek için kıyasıya mücadeleye girişmişler. Köy heyeti için seçim bir hayli zorlaşmış. En son yarışmanın birincisi kim seçilirse yarışmanın diğer yarışanlarından en iyi diğer iki kişiyi de yardıma göndermeye karar vermişler.
Heyetin en yaşlısı: “ Kazananın yanında giden güçlü kişi sayısı ne kadar çok olursa düşmanımızı da yenme şansmız o kadar fazla olur. Elimizi çabuk tutmalıyız. Vakit kaybetmeden bu işin üstesinden gelmeliyiz. Bütün hayatımız, çocuklarımızın geleceği buna bağlı.”der.
Çekişmeli geçen bir mücadeleden sonra yarışmayı Koca Yiğit kazanmış. Cevval, Cesur ve Çevik isminde güçlü ve atak üç kişiyi de Koca Yiğit’e destek olması için yanında göndermişler.
BÜYÜCÜ DERİNTOS VE İKSİRLERİ
Büyücü, padişahın emriyle Mavi mağarasındaki labarotuvarında yeni büyüler yapmak için iksir hazırlıyormuş. Mavinin içine sarı koyup yeşili elde ediyormuş. Yeşile başka bir rengi, biraz sirke , biraz su karıştırıyormuş. Boşa koysa dolmamış doluya koysa almamış. İksirlerle savaş halindeymiş.
En son mavi renk güç iksirin içine yeşil renk cesareti koymuş, Çevikliği elde etmiş; Kan renginden gelen kırmızı renk korkusuzluk cesaret iksirin içine saflık anlamına gelen beyaz iksiri koyup pembe hayaller iksirini, sarı renk kararlılık ve iyimserlik iksirinin içine de turkuaz umut iksirini karıştırarak koca Yiğit ve arkadaşları için iksir karışımı hazırlıyormuş.
Bu sırada şehirden gelen Koca Yiğit ve arkadaşları büyücünün kapısını çalmış.
Büyücü Derintos: - Bu saatte gelip beni işimden alıkoyan kimdir?
Koca Yiği şifreyi söylemiş: - Derinlik.Biz geldik büyücü, elma dersem çık, armut dersem çıkma!
Gelen kişinin kurtarıcıları olduğunu anlayan büyücü hemen onlara kapıyı açmış ve onları i-çeriye buyur etmiş.
Büyücü Derintos: -Geldim yiğitlerim geldim. Az bekleyin.(Büyücü kapıyı açar ve onları içeriye buyur eder)
Büyücü, gençlere şöyle bir bakar ve onlara sarılır: “Hoşgelmişsiniz sefalar getirmişsiniz. Buyrun geçin şöyle oturun. (Üçüne de birer sandalye uzatır.) Padişahhazretleri haber yolladı ben de size iksir hazırlıyordum. Elim müsait değidi, doluydu.
Sizler, yetenek ve güç yarışmasını kazanan ülkenin en cesur ve en cesur adamlarısınız demek. Memnun oldum. Beni zaten tanıyorsunuz öyle değil mi?
(Evet anlamında başlarını sallarlar.)
Siz yarışmada mücadele ederek buraya kadar geldiniz. Sizin için ne yapsam az. Ülkemizin hayatı ve çocuklarımzın geleceği sizin kaderinize bağlı. Ben size güç verecek, sizi cesaretlendirecek, aklınızı doğru yerde ve zamanda kullanmanızı sağlayacak isimlerinize göre iksirler hazırladım.. Hatta bu iksirler Gölgeler Kralını bile güçsüz hale getirecek. Benim yaptığım iksirler sayesinde gücünüz ikiye katlanacak. Karşınızda korkusuz, yenilmez ve gözü dönmüş büyük bir güç var.
Yalnız bu iksirler tek başına yeterli değil. Gölgeler Kralı aynı zamanda karanlıkların da efendisi. Onu yenecek tek güç, karanlığın zıttı, güçlü bir ışık. Onun için size bu iksirleri daha da güçlü hale getirecek Güneş tozu ve Göktaşı da lazım. Aksi takdirde iksirler hiçbir işe yaramaz. En kötüsü de onu yenemeyiz ve hepimiz onun tutsağı haline geliriz. Bu yüzden çok dikkatli, uyanık ve atak olmalısınız. Bu iş hiç hata kabul etmez. Durum vahim yani. Beni anlıyorsunuz değil mi? Unutmayın: Su uyur düşman uyumaz! O yüzden sizden beklentilerimiz çok yüksek ve size çok şey düşüyor.
Koca Yiğt: -Peki büyücü. Biz ne yapacağız sen onu anlat bize. Nereden başlayalım. Stratejilerimiz ne olacak. Kaybedecek zamanımız yok. Bir an önce başlayalım. Avcum kaşınıyor. Şöyle birkaç adam dövesim var. (Koca Yiğit avcunu kaşır ve iki elini birbirine sürter)
Büyücü Derintos: -Az önce de söylediğim gibi bize Gölgeler Kralının karşı koyamayacağı tek güç, kuvvetli bir ışık. Size bu iksirleri daha da güçlü hale getirecek Güneş ve Göktaşı lazım. Güneş’in doğmasına yakın saatlerde Ardiyos Vadisi’nin en tepesine çıkıp gökyüzünden yere düşen göktaşlarından toplayıp birer tane kendi iksirlerinize koyacaksınız. Güneş’in en dik geldiği saatlerde Krimonos Dağı’na çıkıp Güneş hüzmelerinin ısıtıp erittiği Güneş tozlarından da toplayıp iksirlerinizin içine koyup iksirlerinizi çalkalayacaksınız. Bu karışım sayesinde gölgelerinize ışık olacak ve kalkan oluşturacak. Bu sayede Gölgeler Kralı’na karşı gölgeleriniz korumada olacak.
Şimdi size hangi iksirleri hazırladığımı ve onları nasıl kullanacağınızı anlatacağım. Koca Yiğit sana grubun başı ve beyni olduğun için Sana iki tane hazırladım. Mavi güç iksiri ile sen grubun gücü olacaksın. Kırmızı iksirle de grubun beyni olacaksın. Bundan dolayı sana öldürücü darbeyi yapman için en büyük gücü ve grup arkadaşlarından biri korkacak veya vazgeçecek olursa, ya da çaresiz durumda kalırsanız diye grubun beyni ve akıl hocası olarak grubu yönetebilmen için sana kırmızı akıl iksirini uygun gördüm.
Cesur, sana da adına yakışır yeşil cesaret iksirini, Çevik sana Kararlılık iksirini, cevval sana da cesaret iksirini ve kararlılığın kadim dostu pembe renk umutlu hayaller iksirini hazırladım. Bu iksirlerin toplamı tek bir güç olarak siz güçlerinizi birleştirdiğinizde ortaya çıkacak ve ölümcül altın vuruşu yapacak.
Asıl gücünüz Güneş doğarken topladığınız göktaşları ve Krimanos dağı’ndan topladığınız güneş tozlarından sihirle yapılan öldürücü asa ile olacak. Giderken ben size hiçbir özelliği olmayan bir asa vereceğim. Topladığınız güneş tozları ile göktaşlarının üzerine Gölgeler kralının acı çektirdiği birinin gözyaşını da ekleyip ona beddua okutacaksınız. Onun bedduaları ve gözyaşları intikamın gücü olacak. O güçler sizde birleşecek. Ve en son olarak bu karışımı asaya döküp onu sihirli hale getireceksiniz. Gölgeler Kralı karşısındaki bu güce bana güvenin karşı koyamayacak. Sizin tek dikkat etmeniz gereken göktaşlarını doğru zamanda, doğru yerde ve en uygun şekilde kullanmak olacak. Ondan sonrası çorap söküğü gibi gelecek zaten. Ona dünyanın tek hakimin iyilik ve sevgi olduğunu öğreteceğiz. Böylece de bir daha kimseye bulaşamayacak.
Hazır mısınız yiğitlerim bu zorlu savaşa?
Cevval: -Hem de nasıl. Koca Yiğit’in dediği gibi benim de avcum kaşınıyor. Peki bu asa en uygun ne zaman çalışır? Güçlü hale gelir?
Büyücü Derintos: - Güneş ışıklarının dünya üzerinde etkili olmaya başladığı ve herkesin uyuduğu saatlerde. Gölgeler Kranlığı’nın Karanlıklar Kapısı’na geldiğinizde hiç kimseye yakalanmamanız çok önemli. İlk yapmanız gereken şey, öldürücü asayı kullanarak gölgelerin esir tutulduğu tüpleri sessizce açıp alarmı uyandırmadan gölgeleri sessizce serbest bırakmak olmalı. Böylece Gölgeler Kralı’nın gücü azalacak sonra asayı insanlara doğrultup gölgelerini ve hafızalarını onlara vereceksiniz. İnsanlar için de solaryum ateşinden onlar için hazırladığım silahları insanlara vereceksiniz. Böylece orada yalnız olmayacaksınız. Tüm kozlar ve şanslar Gölgeler Kralına karşı size geçmiş olacaksınız ve savaşa da 1-0 önde başlayacaksınız. Unutmayın siz satrancın atları ve fillerisiniz. İnsanlar da piyonları. Düşmanlarınız çok güçlü ve sinsi. Hamlelerinizi ona göre oynamalısınız. Ben sizin gözlerinizde o ışığı görüyorum. Başaracaksınız ve bizi o pislikten kurtaracaksınız. Siz de kendinize güvenin.
Bunları Yaptıktan sonra sıra Gölgeler Kralı’na öldürücü altın vuruşunu yapmaya gelecek. Asayı ona doğru tutup gücünü sihirli küreye kendisini de gölge kapsülünün içine hapsedeceksiniz. Yaptıklarınız bununla da bitmeyecek. Sihirli küreyi ve tüpü de toprağın altına gömeceksiniz. Sarayı ve kapsülleri kontrol eden ve yöneten temel mekanizma var. Onun düğmesine basacaksınız. Saray ve Gölgeler Kralı’yla birlikte sonsuzluğa gömülecek.
Büyücü dördünü de kucaklar ve onlara şunları söyler: “Yiğidim aslanlarım Allah sizi korusun, kazanız mübarek olsun. Yolunuz ve bahtınız açık olsun. Dünyanın kaderi size bağlı. Başaracaksınız”. Diyip onları yolcu etmiş.
GÖKTAŞI
İksirlerini alan Koca Yiğit ve arkadaşları, Gölgeler Kralı’na gününü göstermek için yola koyulurlar. Gölgeler Kralı’ndan intikam almak için büyücünün evinden çıkarlar. Karain mağarasındaki dolmenlere gidip orada mola verirler. Yolları daha uzun olduğu için geceyi orada geçirirler. Hedeflerine ulaşmak için daha iki gün yürümeleri gerekmektedir. İki gün daha yol yürüdükten sonra Göktaşını toplayacakları Ardiyos Vadisi’ne gelirler. Ancak iksirin büyüsünün gerçekleşmesi için saat sabaha karşı 4.00 civarı düşen göktaşlarını toplamaları gerekmektedir. Gündüz saatlerinde oraya geldikleri için gölgelerinin çıkmayacağı ve Gölgeler Kralı’nın kendilerini görmeyeceği karanlık bir mağaraya sığınıp dinlenirler. Gece olup da seher çökmeye başladığı vakitlerde mağaradan çıkarlar. Mağaradan çıktıklarında bir anda sağanak meteor yağmurlarının yağdığını görürler. Göktaşları yeryüzünde insanlık olarak dilek yıldızı olarak bilindiğinden önce dilek tutarlar. Tek bir dilekleri vardır: Gölgeler Kralı’nı yenmek. Göktaşlarını heybelerine doldurup Güneş tozu toplamak için yollarına devam ederler. Vakit kaybetmeden Krimanos Dağı’na çıkıp Güneş hüzmelerinin erittiği Güneş tozlarından toplarlar. Gölgeler Kralı’nı yenmek için gerekli olan tüm hazırlıkları yapmışlar ve güçlerini toplamışlar. Şimdi uygun zamanı kollamaya başlamışlar.
ÖLDÜRÜCÜ ASA
Aradan biraz zaman geçmiş. Saniyeler seneler gibi geçmiş adeta. Öyle güzel gizlenmişler ki, Koca Yiğit ve arkadaşlarını askerler kendi koşuşturmacaları içinde fark etmemişler. Bu boşluktan istifade ederek yavaşça içeri sızmışlar. Delil ve iz bırakmamak için kale kapısını arkalarından sessizce kapatmışlar. Çok dikkatli davranmaları gerektiği için ayak uçlarına basarak ve etrafı kolaçan ederek yavaş yavaş yürüyorlarmış. Etraf, kale kapıları, zindan giriş ve çıkışları, odaların önleri ve arkalarında hep askerler ve kale muhafızları varmış. Her taraf asker ve gardiyan doluymuş.
Çok dikkat çekmemek için önce giriş ve çıkışlardaki muhafızları etkisiz hale getirmeye karar vermişler. Böylelikle gölgelerini serbest bıraktıkları insanları hiç kimseye görünmeden içeri sızdırarak kalenin kontrolünü tereyağından kıl çeker gibi kolayca ele geçirip Gölgeler Kralı’nı savunmasız bırakacaklardır. Planlarının istediği gibi sürmesi için adımlarını sağlam atmalı ve planlarına sadık kalarak, kurallarının dışına çıkmamaları gerekmektedir. Neyse ki hataya sebebiyet vermeden amaçlarına ulaşmışlar.
Koca Yiğit ve arkadaşları karışımlarını birleştirip sihri aktif ederek asayı büyülemiş ve güçlendirmişler, Koca Yiğit ve arkadaşları durdurulamaz hale gelmiş. Göktaşlarını ve güneş tozlarını da yanına alıp ülkelerini ve tüm dünyayı kurtarmak için gölgelerin saklı tutulduğu Gölgeler Krallığı’na gitmişler.
Henüz gündüz vakti olduğu için savaşmak için geceyi beklemek zorunda kalmışlar. Onun için önce kaleye girip kalenin en zayıf noktasını ve gölgelerin esir tutulduğu kapsüllerin bulunduğu odayı tespit etmeye karar vermişler. Gerekli tespitleri yaptıktan sonra yine karanlık bir yerde gizlenip geceyi beklemeye başlamışlar. Beklerken karınlarını doyurup savaş planı yapmışlar, güç toplamak için de sırayla nöbet tutup uyumuşlar.
Gece olduğunda kalkıp önce enerji içeceklerini içmişler. Sonra da savaşçı Koca Yiğit ve arkadaşları gizlendikleri yerden çıkıp gölgelerinin belli olmaması için yerde sürünerek kaleye doğru ilerlemişler. Öldürücü asa ile gölgeleri esir tutuldukları kapsüllerden çıkarıp onları serbest bırakarak Gölgeler Kralını gafil avlamışlar. Sonra Gölgeler Kralı’nın gücünü azaltıp onu en zayıf anında yakalayarak köşeye sıkıştırmışlar. Büyücünün söylediği her şey oluyor, her şey kendilerinin lehine sonuçlanıyormuş.. Gölgeleri serbest kalan insanlarla birlikte Koca yiğit ve arkadaşları, kılıç kalkan askerlerle saatler sürecek kıyasıya bir kavgaya girişmişler. En sonunda da gaz bombasını patlatarak askerleri ve muhafızları bayıltıp gölgeleri kurtulan iyi insanlarla birlikte askerlerin silahlarını ele geçirerek askerleri etkisiz hale getirmişler. Şimdi şans iyilerden yana gülmeye başlamış. Gölgeler kralı tüm kozlarını oynamış, şansın hala kendisinden yana olduğunu sanıyormuş.
Tüm askerler de esir alınıp zindana zincirlendikten sonra ortalık sakinleşmiş. Gölgelerin Efendisine ilk gollerini atan Koca Yiğit ve arkadaşları tüm koz ve şansları ellerinde Gölgeler Kralı’na karşı taaruza geçmişler.
Cesur: ,Hey Herkesin korktuğu Gölgeler Kralı, hey yeri göğü inleten adam! -Ne oldu? Korkuyor musun, yoksa dilini mi yuttun? Hani sen korkusuzdun, şöhretine ne oldu? Cüceler mi yedi? Al sana gölgeleri de kendileri gibi güçlü dört tane adam. Korkudan topukları mı yağladın? Yoksa bizim gölgemiz sana ağır mı geldi?
Biraz sonra ışıklar yanmış ve Kendisiyle dalga geçilmesine sinirlenen Gölgeler Kralı sadece gölgelerin olduğu yansımaların yansıdığı yan yana dizilmiş altı tane aynayla karşılamış onları.
Gölgeler Kralı: -Ben hiç kimseden korkmam yabancı. Beni tanımamışsın. Sana benim kim olduğumu söylememişler demek ki. Korkusuz benim göbek adım.
Koca Yiğit: - Belli ne kadar korkusuz olduğun😊 Korkak tavuklar gibi gölge ve yansımalarla kaplanmış şatafatlı aynaların ardına saklanmışsın. Bak biz dipçik gibi sapasağlam karşındayız. Senden korkmuyoruz. Sana kartlarımız açık. Elinden geleni ardına koyma.
Gölgeler Kralı: -Siz kimsiniz, kendinizi “Herkül” mü sanıyorsunuz? Sizdeki bu deli cesaretini neye borçlusunuz ki benimle bu şekilde konuşmaya nasıl cüret edersiniz? Kartlarınızı elinize verip zindana attıracağım sizi. Haydan gelmiş bu cesaretiniz, elinizde patlayacak emin olun.
Cevval: -Ben olsam erken konuşmazdım Kral müsveddesi. Maç 90 dakika. Öyle insanların gölgelerini kapsüllerde saklayıp güç kazanarak yiğitlik olur mu? Erkekliğe sığar mı? Çık erkek gibi dövüşelim. Gücün varsa, madem korkmadığını da söylüyorsun. Deve kuşu gibi saklama başını gövdene. Çık gölgelerin karanlığından, aynaların altından. Sen de kartlarını aç bekliyoruz burada.
Gölgeler Kralı öfke ve sinirle askerlerine seslenir: - Askerler neredesiniz Allah’ın cezaları? Sesini duyuramayınca korku ve telaşla tekrar bağırmış: - Askerler! Hemen gelin!
Koca Yiğit kollarını göğsünde birleştirmiş: -Sana bir sır vereyim mi? Şu an senin yakanı kurtaracak kimsen yok, Hepsi güzellik uykusunda. Uzun bir sürede uyanacak gibi durmuyorlar.Sadece aklın var. Gücün de yok. Vardır sende daha başka türlü numaralar.
Ya tutarsa de dene bari.
Bu sırada Çevik ve Cesur, gölgeleri özgür bırakılıp kendilerine gelen iyi insanlarla birlikte elleri ve ayakları zincirle bağlanmış askerleri ve kralın tüm yardımcılarını itekleyerek içeri getirmişler.
Çevik: - Bak bakalım kimsen kalmış mı, sana bir Allah kulu yardım edebilir mi?
Cesur: Kralın hizmetkarlarına dönüp: Bu kötü adamın kötülüklerinden bıkıp bizim tarafımıza geçmek isteyenler affedilecek, geçmeyenler cezalandırılacaktır. Şimdi, bunu sadece bir kez soracağım. Bizden tarafa geçmek isteyen var mı? İsteyenler el kaldırsın:
200 kişilk hizmetkarlardan 175 kişi geçer, kalanı “ Kralımızın yolundan dönmeyiz” diyerek onun tarafını seçerler.
Koca Yiğt: -Peki o halde benden günah gitti.
Elindeki öldürücü asayı ilk görevinde kullanmak için havaya kaldırıp kralın tarafını seçen insanlara doğru tutarak onları fareye çevirir. İyiliği seçen geri kalanların yüreklerine doğru tutarak onlara iyilik ve sevgi aşılar. Böylece onların da yürekleri temizlenmiş olur. Hayata yepyeni ve tertemiz olarak yeniden başlarlar.
Tüm bunlar olup biterken Kral saklandığı yerden hala çıkmamaktadır. Kralın korkaklığına daha fazla dayanamayan Koca Yiğit elinde tuttuğu Öldürücü asayla tüm aynaları kırar ve kralı gizlendiği delikten çıkartır. Asanın gücüne şaşan kral, yanında hiç destekçisi ve askerleri olmayınca, kendisi ve korkularıyla başbaşa kalmış. O an hayatında ilk defa kaybedeceği gerçeğiyle ALTIN VURUŞ
Kısa bir sessizlik olmuş. Herkes birbirinden bir hamle, bir hareket bekliyormuş. Fırtına öncesi sessizliğe dayanamayan cesur fırtınayı koparmak istercesine:
Cesur: - Ne oldu korkusuz, tırt mı çıktın? İstersen teslim ol canın yanmasın. Diyerek Gölgeler Kralı’nı gaza getirmeye çalışmış. Artık bu canavardan kurtulmak ve herkesin intikamını almak için yanıp tutuşuyorlarmış.
Gölgeler Kralı: - Asla! Arkamdan korktu da kaçtı dedirtmem. Yıllardır edindiğim şöhretimi sizin gibi çömezlere kaptırmam Ben tek başıma da yeterim size.
1.
Çevik: -Hadi bakalım göster marifetlerini, kuşan kılıcını, kalkanını. Hile ve sihrin olmadan bir hiçsin sen, bunu hatırlayarak göster bize gücünü.
Gururu incinen Gölgeler Kralı: - Sihrim ve gölgem olmadan da benim gücüm ve aklım yerinde. Göstereceğim size dünyanın kaç bucak olduğunu. Anya’dan ya da Konya’dan yer arayacaksınız kendinize. Siz seçin. Hangisini istersiniz?
Çevik: -Boş konuşma, kral namzetleri! Gel de ne kadar erkeksin, ne kadar güçlüsün onu göster. Bu sözlerin hep hava gazı. Faso fiso sözcüklerle kafamızı ütüleme. Bunlarla kaybedecek vaktimiz yok.
Koca Yiğit: Sana gününü göstermek için geldik. Bizde fazla öten horozun başını keserler. Senin sonun geldi aslanım. Bu sırada Koca Yiğit ve arkadaşları ellerindeki göktaşlarını ve güneş tozlarını birleştirip ölümcül asanın gücünü arttırırlar .Gölgeler Kralı kılıcını kaldırıp hamle yapacağı sırada Koca yiğiğt kılıcını ve ölümcül asayı eline alır ve asayı Gölgeler Kralı’na doğru tutarak onu gölgeler kapsülünün içine alarak esir alır. Çevik kapsülü toprağın altına gömer. Sonrasında cevval de kapsüllerin bağlı olduğu ana mekanizma düğmesine basmış ve Gölgeler Krallığı’nı sonsuza kadar ortadan kaldırmışlar. Tüm insanlar köylerine ve evlerine kavuşmuşlar ve yıllarca mutlu yaşamışlar.
Kahramanlar ise ülkelerine döndüklerinde sevinçle ve davul zurnayla karşılanmışlar. Padişah onlara sarayında görevlendirmiş. Padişah, kızı Koca Yiğit’le evlendirmiş, Çevik vezirin kızıyla evlenmiş. Sarayda kırk gün kırk gece düğün yapılmış ve çok eğlenmişler. Yıllarca böyle barış içinde yaşamışlar.
Pınar Doludeniz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.