PSİKİYATRİK DENEYSELLER-2
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
O gün araştırma kurumuna çok yüksek mevkideki devlet görevlisi inceleme için gelmişti. Çalışanlar günlük işlerini yaparken garip bir gerginlik hakimdi ortama. Bu ziyaretlerin sonunda bu yüksek görevliler hem ulu orta bu çalışmaların çok insani olmadığını yüksek sesle söylerler hem de en son giderken ‘’çalışmalara devam edilsin ancak benim buraya geldiğim bilinmesin ‘’ şeklinde cümleler kurup ortadan kaybolurlardı.
Günün ortasına gelindiğinde devlet yetkilisi ilaçların geliştirildiği laboratuvarları, idari bölümleri ve diğer odaları tek tek gezdi ve nihayet deneklerin canlı olarak izlendiği bol kameralı ve bol monitörlü olan stüdyoyu andıran bölümlere gelmişti. Denekler oscarlı birer sinema sanatçısı gibi izleniyordu. Her monitörün başında tek tek duruyor ekrandaki denek hakkında beraberinde gezen ekipten bilgiler alıyordu.
Her denek başlı başına bir dünya idi. Farklı üniformalar içinde ya da sivil kıyafetler içinde idiler. Hepsine yeteneklerine ve mesleklerine göre farklı simülasyonlar tasarlanmış monitörlerin başına oturtulmuşlardı. Hepsi çok önemli bir görevi yaptıklarına inanıyorlardı.
Mesela dünya çapında aranan ünlü bir hırsıza devlet bankasını emanet etmişlerdi. Gün boyu izliyor ve savunma açıklarını tespit ediyordu. Onlarca hastasını öldürmüş olan bir hemşireye monitörden hasta takibi yaptırıyorlardı. Vital bulguların ekrana yansıtıldığı bir simülasyon yaratılmıştı. Senaryoya göre izlediği hastaların bulunduğu yoğun bakımda hastalar şüpheli şekilde ölüyorlardı. Ondan istenen bu hastaları kimin ya da neyin öldürdüğünü bulması idi. Eğer bu hastalar onun denetiminde ölürse ve fark etmezse yeniden cezaevine gönderileceğini söylemişlerdi. Defalarca kundakçılıktan içeri atılan bir başkasına sigorta şirketinin tam yetkisi verilmiş. Sigorta yapılmış olan yerlerin güveliğinden sorumlu tutulmuştu. Gün boyu bu yerleri izliyordu. Bir araba hırsızını otomobil fabrikasında yetkili kılıp üretilen araçların bilgilerini ve araçları monitörden inceleyip güvenlik açıklarını rapor etme görevi verilmişti.
Denekler sıra ile incelenirken gardiyan üniforması giymiş olan deneğin izlendiği ekranın önünde duruldu. Bu denekten sorumlu olan doktor çok ilginç ve tehlikeli olan tutuklu denek hakkındaki ayrıntılı raporu sundu :
Denek tam bir suç makinesiydi. 47 kişiyi öldürmüştür. Bu kurbanların kadın olanlarından 15 tanesine türlü işkencelerle tecavüz etmişti. Kurbanlarının her birine cansız mankenlerle zorla kamasutra pozisyonları verdirmişti. Daha kurbanlar yaşarken bu pozisyonları verdirebilmek için gerekirse eklemlerini eğmiş, kemiklerini kırmış bazı vücut parçalarını kesmiş, duvarlara veya tavana kendi organlarıyla asmış ve en sonunda istediği pozisyonları aldıklarında onları cansız mankenlere çivilemişti. 100 kamasutra pozisyonunu bitirmeden durmayacağını mahkeme önünde bağıra çağıra ilan eden katil bu hedefi için defalarca firar denemesinde bulunmuş, bunların pek çoğunda başarılı olmuştu. Ancak 14 olan sayıyı sadece 15’e çıkarabilmişti. Çünkü denek; kurbanlarını titizlikle araştırıp en sonunda kendisi için doğru olan adayı seçiyordu. Onunla önce flörtleşiyor ve bu şekilde ağına düşürüyordu. Kadınlar tutkulu ve karizmatik bir sevgili bulduklarını sanıp farkında olmadan ölüme koşuyorlardı. Öldürdüğü diğer kurbanlar ise bu hedeflere ulaşmaya çalışırken çoğunlukla tesadüfen önüne çıkan engellerdi.
Şimdi denek halen deneme aşamasında olan bir dizi tedavinin etkisi ile yaptığını sandığı görevinin başında uslu uslu oturuyordu. Tam beş yıldır izlenen ve tedavi edilen denekler kendilerini sadece bir aydır bu işin içinde sanıyorlardı.
Deneklerin her birinin beyinlerinin hipofiz bölgesine birer çip yerleştirilmişti. Bu çip hem onların gördüğü halüsinasyonları hem de bunlara verdikleri tepkileri inceleyip kontrol altında tutuyordu. Hormon düzeyleri, vital (yaşamsal) bulguları bu çipte toplanıyor ve veri akışı gün boyu devam ediyordu. Kullanılan ilaçlar ve yaratılan sahte dünya sayesinde aslında hiç çıkmadıkları hücrelerinde normal insanlar gibi yaşadıklarını sanıyorlardı.
Gün boyunca ilaçlar en sevdikleri yiyecek ve içecekler yoluyla onlara veriliyordu. Deneklere ilk teklif yapıldıktan sonra yapılan testlerin ardından haklarında tüm bilgiler edinilmişti. En sevdikleri renk, en sevdikleri yiyecekler, en sevdikleri hayvan, fobileri vs.vs. ..
Bu testlerin sonunda birinci aşamayı başarı ile geçtiklerini eğer ikinci aşamayı denemek istiyorlarsa yeni imzalar atmaları gerektiği söylenmişti. İşte bu imza ile araştırma merkezine kendilerine uygulanacak her şey için sınırsız bir yetki vermiş oluyorlardı.
Beş yıllık araştırma ve deneyler sonucunda kullanılan ilaçlar en iyi seviyeye getirilmiş, yan etkileri en asgari düzeye indirilmişti. İlacın hormonlar üzerinde olumsuz etkileri sonucu deneklerde erken yaşlanma, cinsel işlevlerde gerilik, diyabet gibi yan etkiler oluşmuştu. Çipler ve ilaçlar başlarda tıpkı birer tümör gibi yan etkiler gösteriyordu. Bazı denekler sürece dayanamayıp ölmüşlerdi.
Başarının en yüksek oranda elde edildiği deneklerden biri de bu gardiyan simülasyonu yaratılmış olandı. Çip üzerinde olumsuz sinyaller görüldüğünde ilk başta ona arkadaş gibi gönderilen doktor tarafından aranıyor telefon yolu ile hipnotize ediliyordu. Denek uyku durumuna geçirildikten sonra ona sahte bir yaşam sunuluyordu. Uyku süresince kendisini dış dünyada hayal ettiği şeyleri yaparken buluyordu. Uyandırıldığında ise görevinin başında hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden devam ediyordu.
Artık sona gelinmişti. Deneklerin her biri başarılarının kanıtı idi. Gelen devlet yetkilisini de buna ikna ettiklerinde artık ilacın ve tedavi yönteminin dünyaya duyurulmaması için hiçbir neden yoktu.
Tam ekranın yanından ayrılıp diğer deneğe geçilecekken gardiyan denek yerinden kalktı. Küçük odasının içinde bir bölme ile ayırılan tuvaleti kullandı. Çıktığında aynanın karşısına geçip kendisini incelemeye koyuldu. Tüm ekip onu dikkatle izliyorlardı. Uzun süre kendini inceledikten sonra denek ilk kez aynaya uzandı. Bu ekipte bir tedirginlik yaratmıştı. Aynayı yerinden çıkarmaya çalıştı. Tam o sırada doktor eline telefonu alıp onu aradı. Denek kısa bir an durdu ve telefona baktı. Sonra yine ilk kez telefonu yanıtlamadı. Aynayı zorlamaya devam etti. Sonunda tüm gücü ile onu yerinden çıkarmayı başardı. Tam o anda kırmızı düğmeye basıldı. Acil durum ekipleri hücreye doğru hızla yol almaya başladılar. Denek elindeki aynaya daha yakından bakarken ilk önce arkasındakini görmedi. Daha sonra aynayı yana kaydırdığında kamera ile göz göze geldi. Ona öyle yaklaştı ki ekran başındakiler burun deliklerindeki kılları bile görebiliyorlardı. Daha sonra biraz geri çekilip şaşkın ifadesinin yerini öfke aldı. ‘’Çakallar’’ diye bağırdıktan sonra bulunduğu odayı darmadağın etti. Odayı dağıttığı sırada bir başka kamerayı daha buldu. Ona da iyice yaklaşıp ;’’Beni kandırmanın cezasını size ödeteceğim. Bekleyin geri geleceğim. ’’ deyip elindeki satış fişini kameraya yapıştırdı. O uyurken odayı temizleyen görevli bir ihmal sonucu o satış fişini tuvalette düşürmüştü. Fişin üzerindeki tarihi okuyan denek kandırıldığını anlamıştı.
Oldukça zeki ve tehlikeli olan denek odadaki eşyaları kullanarak kapının kilidini kırıp odadan çıktı ve koşmaya başladı. Uzun ve geniş koridor boyunca etrafını incelerken koşmaya devam ediyordu. Orası her biri tek hücreden oluşmuş onlarca koğuşun bulunduğu bir hapishaneden başka bir yer değildi.
Ona doğru yaklaşan silahlı ve profesyonel acil durum ekibinden henüz haberi yoktu. O bir kez daha 16. Sayısı için koşmaya devam ediyordu.
Son...
Deniz...
YORUMLAR
İlginç ve bir o kadar da düşündüren bir yazıyı kaleme almışsınız. Tabi şiirlerden fırsat kalsaydı, okumak için yazılara daha çok zaman ayırıp okur, böylece düşünme yeteneğimi geliştirmiş olurdum. Filme alınası değerde nefis bir senaryo okudum. Yazınızın 1 ci bölümünü de okuyacağım. Aklıma gelmiyor değil, neden gerçekleşmesin? Belki azılı katiller ve suç makineleri böylece işe de yaramış olurlar. Gerçi bu deneyin deneklere pek faydası olacağını sanmıyorum. İşler daha da kötüye gider, orada görevli olan sağlam insanları da bozar bu tipler. Ya da onlara da zarar verirler. Bu deney kime ne kazandırır ki?
Şu 100 pozisyon meselesi? Nedir ki kamasutra dedim, baktım sözlüğe. Görseller de açılınca karşımda, ağzım açık kaldım. İlk kez duyduğum bir kelimeydi çünkü. İlk okuduğumda uzak doğu sporları geldi aklıma. Dedim ki, demek ki cansız manken üzerinde Judo, taek wando gibi döğüş sporları denenecek, kamasutranın bendeki çağrışımı bu oldu.
Bilgilenmiş de oldum, teşekkürler...
Ben iki bölümü birden okudum.Okuduktan sonra da aklıma gelen şu oldu: Jules Verne seksen günde dünyanın dolaşılabileceğini, deniz altında yir bin fersaha inilebileceğini, uzayda yolculuk yapılabileceğini söylediğinde, yazdığında insanlara '' bilim kurgu '' Gibi gelmişti mutlaka. Yakın zamana kadar klonlamak denen şey de bizim için bilim kurguydu. O bakımdan müthiş bir hayal gücü gibi algıladığımız şu yazdıkların için de '' bu tür deneyler neden olmasın? Belki de, hatta mutlaka yapılıyordur'' diye düşünmek çok da abartılı değil bence.
Ve bir şey daha diyeyim mi? Her ne kadar mutlu sonla biten hikayeleri sevsem de bu hikayenin sonunda o gardiyanın tamamen değişim geçirerek dini programlarda mevlit okuyan bir mevilthana dönüşmesini beklemiyordum doğrusu))))))
Selam ve sevgilerimle.
Tam Hannibal Lecter'den bile sosyal projelerde faydalanılabileceğine inanırken yapılır mı bu yaa!
Yine ötenazi yapan hemşirelerinde sonuçta Nazi SS kadını İrma Grese ya da Ilse Koch'tan daha kötü durmadığına ve topluma kazandırılmalarının mümkünlüğüne inanmışken ters köşe yaptınız, olmadı bu, cık!
Kutlarım kaleminizi, saygılarımla...
levent taner
Saygı ve selamlarımla...