- 3344 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FİRESİZ BİR ŞİİR
Cemal Süreya’nın şiirinde en belirgin şey dil ve imgedir. Onun şiirini güçlü ve anlamlı kılan da dile yüklediği bu imge gücüdür. Bazı şiirlerinde imgenin görevi, şiir okuyucusunu şaşırtmak, dilin olağan kullanışının, alışılmış benzetmelerin rahatlığına karşı onu uyarmak görevi gibidir Gül şiiri,
’’ Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene ’’ gibi bize hem yakın hem uzak gelen bir imgeyle biter.
Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin
Ellerini alıyorum
Ellerini beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım
Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene
Öyküye yüz vermeyen bir şiirdir onun şiiri. Yine de sözsüz bir müzik gibi sayısız öykü anlatır. Okuyana. Okumasını bilene. Ortadoğu’nun, Anadolunun tüm tarihini, bilimsel kitapları kıskandıracak bir tarihsel doğrulukla çizer bir çırpıda. Savaşlarıyla kıtlıklarıyla, yıkımlarıyla; şairi, savaşçısı, yalvacıyla ; petrolü, yağmuru, özsuyu, şerbetiyle dört bir yöne uzayıp giden tarihini acıdan ve yastan çizer:
Zaman mı? değil zaman.
Akan zaman değil mesafelerdir.
Güneşin çekici yukarda
Suyun bıçağı aşağıda
Krom alçakgönüllü, bakır utangaç,
Ağaç: bir damla iki kıvılcım arasında.
Rüzgâr bilmiyor nerden eseceğini
Sınırlar kesik,
Yerleşme yerlerinde balkıma.
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında
Biz kırıldık daha da kırılırız
Doğudan Batıya bütün dünyada
Ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
İki ciğer arasında bağlantı kurar
Büyür, bir gün, zenginleşir orada,
Çünkü Ali’yi dirilten iksir de saklı
Hasan’a sunulmuş ağuda,
Granitin de olur bir okyanus diriliği,
Nehirler daha uysal akar,
Bir çiçek nasıl açılıyorsa kendiliğinden
Bir kuş nasıl uçuyorsa
Öyle sever, çalışır insan,
Kıraçlar çarptıkça dağlara
Gül göçürür şafağından
Doğanın altın şafağından
İnsanın altın şafağından
Tarihin altın şafağından
Biz kırıldık daha da kırılırız
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
Sözcüklerden oluşan
Tek hazinesi Türkçedir. Sözcüklerdir tek kaynağı, tek aracı. Gerçekten de, Süreya’nın, Türk dilinin en gizli, en ince olanaklarını en akla gelmeyecek biçimde ustalıkla kullandığı şiirlerinde Türkçenin tadına varırız:
böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
en uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
bütün kara parçalarında
afrika dahil
aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
yatakta yatmayı bildiğin kadar
sayın tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
bütün kara parçaları için
afrika dahil
senin bir havan var beni asıl saran o
onunla daha bir değere biniyor soluk almak
sabahları acıktığı için haklı
gününü kazanıp kurtardı diye güzel
birçok çiçek adları gibi güzel
en tanınmış kırmızılarla açan
bütün kara parçalarında
afrika dahil
birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
bütün kara parçalarında
afrika dahil
burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
aklıma kadeh tutuşların geliyor
çiçek pasajında akşamüstleri
asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
bütün kara parçalarında
afrika hariç değil.
CEMAL SÜREYA, ’’ben imgeyi gözünden avlarım’’der.
Doğrudur onun şiirinde en öNemli öge imgedir. bir saat ÇİN’İ VURUR BİRDEN: PİRİNÇÇÇ. BİR GEYİK KENDİNİ ÇİZER KARANLIĞA SONRA KAYBOLUR. . bir güvercinin uçuşunu bölüşürüz gökyüzünün o meşhur maviliğinde. gÖZLERİ, YÜZÜNÜN TENHA BİR KöŞESİNE ÇEKİLMİŞ BİRİ ŞARKı SÖYLER. geceyse vakitlerden, durakta üç kişi bekler:
Durakta üç kişi
Adam kadın ve çocuk
Adamın elleri ceplerinde
Kadın çocuğun elini tutmuş
Adam hüzünlü
Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü
Kadın güzel
Güzel anılar gibi güzel
Çocuk
Güzel anılar gibi hüzünlü
Hüzünlü şarkılar gibi güzel
Az yazan bir şairdir Cemal Süreya, ama bir şair için bundan daha önemli bir niteliği de vardır: az, belki de hiç fire vermemiş bir şairdir o.
Yazımı şairin bestelenmiş olan ’’Bu bizimki’’ adlı şiiriyle bitirirken, 1990 yılnda kaybettiğimiz bu güzel insanı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Yıkıcı bir aşk bu,
Yıkıyor milletin ortasına
Tutku yükünü.
Bölücü bir aşk,
Ekmeği suyu bölüyor
Günde üç öğün.
Hain bir aşk bu,
Sizin eve hırsız girer
Onunkine polis.
Yasadışı bir aşk,
Evlenmeyi
Hiç mi hiç düşünmüyor.
Soyguncu bir aşk bu,
En sıradan ezgilerden
Sevinçler devşiriyor.
Kökü dışarda bir aşk,
Dante ile Beatrice´inkine
Fena öykünüyor.
İşgalci bir aşk bu,
Samanlık sevişenin diyor
Başka şey demiyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.