- 738 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-9
124-YAŞ 75
Genç adam, yaşlı karı-kocanın evlerine misafir olur. 75 yaşındaki amca karısından bir fincan daha çay isterken "Çiçeğim, bir bardak daha verir misin?" der. Sonra da "Peteğim, şekersiz lütfen" diye ekler. Kendisine 65 yaşındaki karısının getirdiği tavşankanı çayı alırken de "Bebeğim, sana çok zahmet oldu" diye ekler. Genç adam, yaşlı amcanın karısına kullandığı sevgi sözcüklerinden çok etkilenir."Amcacığım, kaç yıllık evlisiniz?", diye sorar. Yaşlı ama dinç adam,"40 seneyi geçtik evladım", der. Genç adam: "Vallahi maşallah, Allah muhabbetinizi arttırsın. Sürekli çiçeğim, peteğim, bebeğim gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz galiba".Yanakları pembeleşmiş teyze "Doğru, birkaç yıldır hep bana böyle hitap ediyor" deyip mutfağa doğru yöneldiğinde yaşlı amca genç adamın kulağına doğru eğilerek: -Şiişşt!.. Çaktırma, 2 sene önce adını unuttum, hala hatırlayamıyorum.
125-PİSİK DOHTURİ
Bir gün iki köylü psikiyatri doktoruna gider, doktoru beklerken birinin dikkati tabelaya takılır, tabelanın psik yerini okuyup devamını okumadan yanındakine:
-Ola, boşuna beklamiyah, bu pisik dohturi, der.
126-GOZLARIM ÇİSKALLANDİ
Rahatsız olan, yaşlı teyze İstanbul’a oğlunun yanına gider. Oğlu randevu alarak annesini doktora götürür. Teyzeyi muayeneye başlayan doktor ne şikâyeti olduğunun sorunca bizim teyze başlar anlatmaya."Dohtor beg, kıçlarım zaten ezeli evraktan beri ağıriyer. Buna bir çare olmadı. Şimdi da abu belim, sağ terefım, kususom, neçlarım fena ağıriyer. Bu guzun dedeynan meşeya gettuh. Selametluh bizim dedey bir çira kutuguni yoldi da megersam vuvarlatti. Çira kutugunun loliklana loliklana uzerima galduğuni gorunca kaçmaya başladım. Zaten Allah gostarmasın o kutuk bena degsaydi muctum edardi. Kaçtım ama o kutuktan kopan nataş parçasi nasıl ki siçradi da bu belimin kususosuna degdi ondan sonrasıni hatırlamiyerım. Gozlarım çiskallandi. Ufuzun yera yığıldım. Ondan sonra belım heç tutmiyer. Fena derdım var. Bena bir çare et.
Teyzeyi dinleyen doktor hiç bir şey anlamaz. Tekrar anlattırır yine bir şey anlamayınca oğlunu çağırır. Oğlunun anlatmasını isteyince teyze kızar.
-Mademki anlamiyersan daha ne pohun dohtorisın.
127-TANIŞMA
Okula yeni bir din dersi öğretmeni atanır, sınıfta kendini tanıttıktan sonra:
-Ben de sizleri yavaş yavaş tanımak isterim, mesela oğlum senin adın ne diye sorar ve tanışırlar:
Öğrenci: Fatih
Hoca: Hadi bir Fatiha oku da dinleyelim
Öğrenci güzelce okur Fatiha’yı.
Hoca: Kızım senin adın ne?
Öğrenci: Kevser Hocam.
Hoca: Hadi sen de bir Kevser Süresi oku da dinleyelim.
Öğrenci okur. Hoca yürürken köşeye sinmiş bir öğrenci görür ve sorar:
-Oğlum senin adın ne? Öğrenci:
-Hocam benim adım Yasin ama arkadaşlar bana kısaca “Sübhaneke,” derler, der.
128-SAY
Bizim küçük Temel, okuldan bir türlü mezun olamaz, en sonunda öğretmen:
-Oğlum seni imtihan edeceğim, bilirsen seni mezun edeceğim, der.
Temel sevinir, sözlüye kalkar. Hoca:
-Söyle bakayım Temel, İngiltere’yle Fransa kaç kez savaştılar?
Küçük Temel:
-Alti defa savaştılar öğretmenum.
Hoca:
-Aferin sana Temel, tebrik ederum, der.
Küçük Temel, mezun oldum sevinciyle hocaya bakarken, Hoca:
-Peki, say bakalım, demez mi?
Küçük Temel:
-Bir... İki... Üç... Dört... Beş... Alti,der..
129-HALİNE ŞÜKRET
Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir. Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok. Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar:
-Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi!..
Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihate:
-Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık. Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak.
Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel’i bulur. Bir de bakar ki, Temel’in hakikaten iki kolu kesik ama Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor...
Bizim Dursun’un kafası karışır ve hayretle Temel’e yaklaşır:
-Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum. Şu dünyanın haline bak, penum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun. Derken, Bizim Temel patlar:
-Ula sen manyak misun? Ne göbek atmasi? Sırtım fena halde kaşuniyi, patlayrum da!..
130-MEKTUBU DUYMASIN
Temel ile İdris nöbet tutarken, komutanları bir bakmış İdris’in elinde bir mektup, okuyor. Komutan:
-Ne yapıyorsun? Der.
Temel sıkılarak:
-Sevgilimden mektup geldi. Okuma yazma bilmem. İdris bana okuyir,der.
-Peki!.. İdris’in kulaklarındaki pamuk nesi?
-Mektubu duymasın diye, taktim oni der.
131-EY MÜSLÜMAN!..
Adamın biri kurban kesmeye niyetlenir, kurbanlık koçu alır ve uygun bir yere götürür. Yanlız başına kesmeye çalışır, yarım kestikten sonra hayvanın çırpınması üzerine bu işi başaramayacağını anlar ve dini bütün bir kişiye kestirmeye karar verir.
Üstü başı kan içinde, elinde kocaman bir satırla nefes, nefese camiden içeri dalar:
-Burada en ey Müslüman kimdir? Diye sorar. Adamın durumunu gören cemaat imamı gösterir. Korkudan eli ayağına dolaşan İmam:
-Ben he, hamda ey, Müslüman he, yelecinin hee.. Diye kekeler.
132-GÜZEL CEVAP
Temel ile Dursun Teravih namazı sonrası sohbet ederler. Temel sorar:
-Dursun, sen oruçluyken kaç hamsi yiyebilursun?
-Dursun:
-100 hamsi yiyebulirum,da..
-Temel:
-Hayır yiyemezsun.
-Dursun:
-Niye yiyemeyecek mişum?
-Temel:
-Dursun, çünkü bir tane yedikten sonra orucun bozulir. Kalan 99 hamsiyi de oruçsuz olarak yersun, da..Der..
133-PAMUK GİBİ SOĞAN
Nenenin birini bir gün kan tutar; yeme, içmeden kesilir. Herkes bir şey yedirmeye çalışır. Birisi de taze soğan getirin da yesin der. Ama nenemiz onu da yiyemez. Daha sonra başka bir komşu gelir, kimsede olmayanı;“buna kesme şeker yedirin, kan tutmuştur belki”,diye önerir. Komşular da:
-Nadiyer Ola!.. Bu pamuk gibi soğani yiyemeyen neney, taş gibi şekeri nasıl yiyecek ki, derler.
134-OKUMA YAZMA
Ülke çapında okuma –yazma seferberliğinin olduğu yıllarda Şavşat’ın Suloban (Pınarlı) Köyü’nde okur-yazar olmayan kadınların katıldığı bir kurs açılır. Genç, yaşlı bütün kadınlar da ‘haydan gedağ hala, öğretma olamasak da bizim Herifa mektub da mı yazmayı öğrenemezuh’diye kursa koşarlar. Önce çizgiler öğrenilir, sonra harfler, derken bir gün Öğretmen Hanım elinde hayvan resimleri olan fişlerle derse gelir. Elindeki fişleri hecelemeye başlar:”Ke-di, kö-pek, civ-civ...” Kendisi heceleme işini bitirince kursiyerlerden birinin tahtaya gelerek aynı işi yapmasını ister. Önce gönüllü kimse çıkmaz. Sonra içlerinden biri “utanacah na var? Hoş taze gelin değilim” der ve ayağa kalkar. Öğretmen üzerinde civciv resmi bulunan fişin altındaki yazıyı göstererek hecelemesini ister. Kadın civcivi tanır, fakat yazıyı okuyamaz, köyünde civcive verilen isimle fişi hecelemeye başlar:
-Cuu-cuul, cuu…
135-SANA SARISI
Suloban’da patates tarlalaşırına domuz tebelleş olur, konu komşu toplanır, bu işe bir çare ararlar. Akıllarına tuzak kurmak gelir; tarlanın ortasına büyük bir kuyu kazılır, üstüne çalı çırpı örtülür. Sabah, sabah kontrol ettiklerinde bir domuzun kuyuda olduğunu görürler. Birisi elindeki kızılcık sopası ile yer misin, yemez misin diye basar dayağı. Ancak bir ara aya kayar, domuzun yanına düşer, hemen tavrı değişir, domuzu uzaktan uzağa severken söylenir:
-Babamcan, babam!.. San beyazlarını ye, ye. Biz sarilariynan bahar edaruh!.
136-GOZLARIN KIZARMIŞ, BURNUN BOZARMIŞ
Bir aslan ile bir tilki arkadaş olur, gezdilar dolaştılar acıktılar. Aslan dedi ki: “Tilki kardeş san na eti hazedarsın?” Tilki dedi ki:”Bir koyun etini fena sevarım”. Gettilar ki bir suri otliyer, yanda ela bir tohli duriyerki maşallah keça gibi tepıli. Aslan dedi ki:“Tilki kardeş aho tohliyi kursam biza yetar?” Tilki dedi ki:“Helbet, birazda artar”.Eladur aslan yera sarıldı, dondi tilkiya dedi ki:”Hala bir gozlarıma bak ki kızardi? Baktı ki kızarmiş, hersından kan çanağına donmiş. Gozlari dedi ki:”Hala bir da tuyuma bak ki bozarmış? Tilki dedi ki:”Bozarmış”.Aslan dedi ki: O zaman biraz keneradur ki sepıntım ras galmiya. Tilki biraz çekildi. Aslandur havalandi gedar, getmaz nasssılk tohliya vurdi; param puçuk etti. Oturdu, yedilar. Gena bir zaman gezdi dolaştılar. Tekrar gena acıktilar. Tilki dedi ki:”Aslan kardeş san na eti hazedarsın? Aslan dedi ki:”Ben at etini fena sevarım.”
Biraz gettilarki oyanda bir ilhi otliyer, ama kenerda bir deli tay duriyerki burnuna bir sinek konsa kırk parça olur. Tilki dedi ki: Aslan kardeş aho tayi vursam, biza yetar? Dedi ki “helbet yetar.”
Tilkidur yera sarıldi, aslandan ograndi. Aslana dedi ki: “Bir gozlarıma bak ki kızardi”? Tilkinin gozi nera kızaracak. “Bir da tuyuma bak ki bozardi?” Aslan dedi ki:”Na kızardi, na da bozardi”.
Eladur, tilki havalandi gedar getmaz deli tayın bacağından tutti. Tay bu-na nasssıl ki çiftay vurdi, tilkiy on metre o yana duşti. Hama aslan segirtti, dedi ki: “Naydiyersin tilki kardeş? Dedi ki: Goriyersın ya ah, işte!. Aslan dedi ki:
-Ha.. Bak şimdi, gozların da kızarmiş, burnun da bozarmiş.
137-KIZ KAÇİYER, O KILIYEEER!..
Selfinaz Bacı’nın kızı sevdalanır, fakat “önümde ablam var, vermezler.” diyerek bohçayı kaptığı gibi bir akşamüstü kaçar.. Ahırdan malı kayırmaktan çıkan babası durumu son anda görür. Uzakta olduğu için bağırmasısın fayda etmeyeceğini anladığından acele eve girer. Namaz kılmakta olan eşine seslenir:
- Sefinazzzz, Selfinazzzz, Selfinazzzzz, der.
Hem namaz, hem de işi bildiğinden; iyice işitmezliğe veren Selfinaz Bacı’ya baba, iyice köpürür:
-Ben diyerim kız kaçıyer, o hala kılıyeeerrr. Diye bağırır.
138-TELSİZ TELEFON
Temel iyi bir ilim adamıdır, arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir. Amerikalı anlatmaya başlar:
- Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağıya indik ve telefon kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır.
Sıra Türkiye’ye gelir, ilim adamımız:
- Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre derinliğe indik, ama hiçbir şey bulamadık. Öyleyse bizim atalarımız telsiz telefon kullanmışlardır, der.
139-POLİS YOK
Temel kamyonunu havalı yükler, yükseklik 6 metreyi geçkin. Bir köprüye yaklaşıyor, köprünün üstünde azami yükseklik 4 metre yazar. Temel sağına soluna bakar, görünürde polis yok, sevinir:
- Polis yok geçerim, der, basar gaza.
140-SULOBANLIYIM
Şavşat Suloban’dan yaşlı bir köylü hanım, devlet hastanesinde doktora gider. Doktor muayene esnasında SSK veya Bağ-Kur’lu olup olmadığını öğrenmek için:
-Teyze nereye bağlısın diye sorar, yaşlı hanımın cevabı:
-Sulobanlıyım oğul!..,Olur.
141-TEMEL İLE FADİME
Temel ve Fadime bir gün hayvanat bahçesinde gezerler. Aslan kafesinin önüne geldiklerinde kafesin boş olduğunu ve aslan bakıcısının içerisini temizlediğini görürler. Aslanların nerede olduğunu sorunca bakici: "Simdi onların seks saatleri 5 saatten önce çıkmazlar" ,der. Bunun üzerine Fadime Temel’i dürter ve sitemle "Tuytun mi Temel?",der. Temel yüzünü buruşturur "tuytum Fadime", der. Biraz daha ilerler; Ceylanların kafesinin önüne gelirler ama orada da bakıcıdan başka bir şey yoktur, sorduklarında bakici "simdi onların seks saati, 4 saatten önce çıkmazlar" der. Fadime yine dönmüş daha sitemkâr "Tuytun mi Temel”,der. Temel iyice bozularak "tuytum tuytum!",der.
Ayni şey gorillerin kafesinin önünde daha şiddetli bir şekilde tekrarlandıktan sonra geyiklerin kafesinin önüne gelirler, bakıcıya sorduklarında, bakıcı "Simdi onların seks saati ama bekleyin bir iki dakikaya kadar çıkarlar" der ve öyle olur.
Bunun üzerine Temel gururla dönmüş Fadime’ye; "TUYTUN MU FADIME?", der. Fadime anında cevabi yapıştırır:
-Tuytum tuytum ama sen de şu geyuğun kafasundaki boynuzlari gördün miii?
142-HEMEN
Temel çok para kazanır, ailece lüks bir lokantaya giderler. Menüden en pahalı şarabı seçip ısmarlar. Garson:
- Hangi yıl tercih ederdiniz?.Diye sorunca:
- Bi mahzuru yoksa hemen isteyrum, der.
143-TEMEL UYKUDA
Temellerin evine hırsız girer. Fadime: “Temel, Temel uyan eve hırsız girdi”,der. Temel uyanmaz. Fadime: “Temel, Temel koltuk gidiyor,” der. Temel boş ver yarın alırız, der. Fadime: “Temel, Temel televizyon gidiyor”. Der. Temel boş ver yarın alırız, der. “Temel, Temel ben gidiyorum”,Temel, boş ver yarın alırız, der.
144-SİGARA
Temel’le bir adam parkta aynı bankta oturur, Temel sigara üstüne sigara tutturur ve adam dumandan rahatsız olur. Temel’e döner:
-Kaç yıldır sigara içiyorsun? Diye sorar.
Temel cevap verir:
-30 yıl.
Adam nasihate başlar:
-Bak!. 30 yılda sigaraya verdiğin parayı biriktirsen şu karşıdaki lüks villa ve önünde duran son model araba senin olabilirdi, der.
Temel döner ve sorar:
-Sen sigara içiy misun?
Adam cevap verir:
-Ben hiç sigara içmedim.
Temel tekrar sorar:
-Peçi şu villa ve lüks araba senin midur?
-Hayır!..
Temel ekler:
-Aho villa ve araba habu şahsuma aittur, der.
145-TOP ATIŞI
Ardanuç-Yolağzı Köyü’nde Süleyman Dinçer isimli dede; kısaca “Kotsulo” diye anılır, hoş konuşmaları ve şakaları ile tanınır. Bir gün evinin yanındaki köy çeşmesinde; gelinler, genç kızlar güğümlerini su doldurur ve çene çalarlar.
Dedemiz, ahırı üstündeki uzun balkonunda evine ilerlerken döşeme tahtaları gacır gucur sesi çıkarır ve bu sese uygun olarak zart zurt, zart zurt osurur. Bu ahengi duyan çeşme başındakiler gülerken yerin dibine de girerler.Olayı izlemekte olan bir ufaklık, askerden izine gelmiş amcasına durumu anlatır. Amcası:
-Sulo Amca, Tırtırcıları(1) “top atışı” ile selamlamış, der.
1-Tırtır: Gı,r gır
146-YAPTIĞINI BEĞENDİN Mİ?
Yusufelili Seyfo’nun bir tek ineği vardır. Kış oldukça ağır geçmektedir. Seyfo’nun ineğine yedireceği alafı tükenmiştir. Kalan son bir horom otu da ineğine verip kapıya çıkarak ellerini kaldırır:
-Yüce Rabbim!. Görüyorsun şu fakir Seyfo’nun halini. Bana bir kapı aç da tek servetim olan ineğim açlıktan ölmesin, diye dua eder. O gece bir fırtına, bir tipi kıyametler kopar. Fakir Seyfo sabah kalkıp bakar ki ne görsün?.. Ne inek var ne de ahır. Çığ gelmiş her şeyi silip süpürüp götürmüş. Seyfo bu kez kaldırmış başını dikmiş gözlerini yukarı, çatmış kaşlarını:
-Yüce Rabbim, ya ben derdimi anlatamadım, ya da sen yanlış anladın. Senin açtığın kapı bu mudur? Yaptığını beğendin mi? ,der.
147-ZUVER AĞA OĞLUYUM
Bir zamanlar; Ardanuç-Şumah ile Berta Köprüsü arasında Zuver’ın Hanı denen bir yer vardı. Burasını ailesi köy çobanı olan Zuver isimli birisi kurar, zamanla işleri iyi gider ve yörenin en zenginleri arasına katılır. Bu arada çalışma şeklinde bir değişiklik olmaz, aynı heyecanla işine sarılır. Ancak tek oğlu ise babasına çekmez, lüks ve eğlence içinde gününü gün eder. Bir gün Zuver Ağa, oğlunu yanına çağırır ve onu ikaz edince, oğlu:
-Baba, sen bir çobanın oğlusun, ben ise Meşhur Zuver Ağa’nın oğluyum, yaşantımızda bu kadar fark olsun, normaldir, der.
148-BENİMKİNİ BOŞ VER
Temel ile Dursun uzun süre birbirlerini göremez, büyük bir alışveriş merkezinde karşılaşırlar. İkisi de panik içinde birbirlerine eşlerini görüp görmediklerini sorarlar. Ama ikisi de birbirlerinin karılarını tanımızlar ve birbirlerine tarif etmeye başlarlar: Temel, “ benim karım 1.80 boyunda, sarısın, mavi gözlü,90-60-90 ebadında güzel bir kadındır, der. Ya senin karın nasıldı?”, der. Dursun cevap verir:
-Benimkini boş ver, seninkini arayalum.
149-OKUMASI YOHTİ
Temel’in annesi ölür, vasiyetini yerine getirmek için mezar taşı yaptırması gerekir. Ancak olanağı yoktur, aklına başkasının taşını aşırıp başına dikmek gelir.. Mezar taşını dikerken Dursun görür ve “Ula Temel, başkasının taşı, anavun başına dikililur mi?”,diye çıkışır. Temel ise:
-Boş ver Tursun, zaten anamun okuması yoh idu, der.
150-KOCAM YAPMAZ
Uluslararası ölçekte bir kadın araştırması yapan sosyolog, dünyanın çeşitli ülkelerinde kadınlara bir soru sorar:
-Kocanızı başka bir kadın ile yakalarsanız ne yaparsınız?
Soruya ülkelere göre verilen yanıtlar ise söyle olur:
İsveçli: Neyimi beğenmediğini sorarım.
Rus: Evi terk ederim.
Fransız: Sesimi çıkarmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim.
İtalyan: Kadını vururum.
İspanyol: Kocamı vururum.
Yunanlı: Her ikisini de vururum.
Türk: Benim kocam yapmaz....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.