2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
864
Okunma
Ne zaman ki en sevdikleriniz yanıltır sizi,
Ne zaman ki birer birer düşürür herkes maskesini,
Ne zaman ki yalnızlıktaki o muhteşem gücü keşfedersiniz,
İşte o zaman başlarsınız gerçekten yaşamaya.
“İnsan ne ile yaşar*” sorusuyla karşılaştığında insan, kendi aklı kendi duyguları ve kendi beklentilerinin aritmetiği ile yaptığı toplam sonucuna göre yanıtlar bu soruyu çoğunlukla.
İnsanoğlu ilk çağlarda taşlara kazıdığı resimlerle yazıyı, ateşten tutun da çeşitli şekillerde çıkardığı seslerle bulmuştur birbirleriyle konuşmanın ilk yöntemini.
Yaratılışından bu güne değin varlığını koruyan insanoğlu modern çağın sağladığı müthiş olanaklarını kullanarak yazmak söylemek ve duyurmak istediklerini dünyanın hatta uzayın katlarına anında ulaştırmanın yolunu yine kendi aklı ve yetenekleriyle başarmış olsa da
Bu sorunun gerçek cevabını verebilenlerin sayısı ise hala meçhul. Ve hala dünya getirilerinin sevinci onlara sahip olmanın hırsı ve doyumsuzluğu ile çarpmakta kalbi insanoğlunun. Hayatın bu denli göz önünde olması ve aklının büyüklüğüne karşın.
Huzur ve Ölüm…
Birbirleriyle ne kadar yakınlar bir anlamda.
Huzuru bu alemde bulamamak ve onu Ölümde aramak anlamında değildir bu yakınlık elbette.
Atatürk’ün kendi sesinden okuduğu bu içli Rumeli türküsü; İnsanın hangi konumda olursa olsun. En üstün insan vasfına sahip olsa da. Ve ardında unutulmaz bir kahraman kişiliği bırakmış olsa da bu fani dünyada.
Ölümlü olduğunu aklından çıkarması mümkün olamıyor sonuçda.
Çalın davulları çaydan aşağı
Mezarımı kazın belden aşağı
Suyunu da dökün boydan aşağı
Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yare ver
Selanik Selanik viran olası
Taşını toprağını seller alası
Sen de benim gibi yarsız kalası
Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yare ver
Selanik içinde selam okunur
Selamın sedası cana dokunur
Gelin olanlara kına yakılır
Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı götür yare ver
Dünyaca ünlü Edebiyat Kahramanı Tolstoy’ un " İnsan Ne İle Yaşar " adlı kitabında, çiftçi Pahom’ un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Bu arada onu da paylaşmadan geçmek istemedim.
Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir. Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün hakkını kaybedersin.” Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer. Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez. Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış. Koşar, koşar, ama kesilir takâti. Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar. Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz… Reis olanları izlemektedir. Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur. Adamlarına bir mezar kazdırır. Pahom’u bu mezara gömerler. Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter." Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz. Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev… Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük…
Tüketmeye de çok meraklıdır insan. Biriktirdiği paranın, eşyanın, malın mülkün yanında zaman tüketir, söz tüketir… Benlik biriktirirken, benliğini tüketir… Sofraya koyabildiğimiz bir bardak çayın, zeytine, ekmeğe ulaşabilmenin bir zenginlik olduğunu ne zaman fark edeceğiz? Gören bir gözü, tutan bir eli, yürüyen bir ayağı satın alamayacak ve kaybedince tekrar sahip olamayacak kadar fakiriz hepimiz. Aldığı maaşı yetiremeyenlere, modayı takip edemeyenlere, evini beğenmeyenlere, mekanı dar bulanlara, daha çok para için, hesabı daha fazla kabartmak için çırpınanlara da yeter toprağın altı. İhtiraslarımız, bitip tükenmeyen arzularımız için, az bir toprağa ihtiyaç var sadece.