- 1279 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Eynel
hafif bir gündoğu rüzgarı,
bir o yana
bir bu yana yaslar başakları
bir o yana bir bu yana
komşu tarlalardan yardıma gelen
selam verip, bereket dileyen
"-azımızı çoğa sayın" diyen
eynel türküleri dinleyen, söyleyen
bir duyulur, bir duyulmaz ya yelden
ben anlarım. Gönülden;
"yeşil ördek gibi daldım göllere
sen düşürdün beni dilden dillere
başım alıp gidem gurbet ellere
ne sen beni unut ne de ben seni”
başka bir köşeden belli belirsiz
yamacın rüzgarında
bir duyulur, bir duyulmaz olur
kırklarında birinin yanık türküsü
“söğüdün yaprağı dal arasında
güzeli severler bağ arasında
ona birileri daha eşlik eder
üç-beş güzel bir araya gelmişler
benim sevdiceğim yok arasında
sonra hep birlikte söylenir olur
esen yellere inat duyulur da duyulur
sesler garakır , gözler dolar
boğazlarda bir şeyler düğümlenir
başka biri o değilden imdada yetişir
“söğüdün yaprağı narindir narin
içerim yanıyor, dışarım serin
zeynebi bu hafta ettiler gelin
zeynebim zeynebim allı zeynebim
beş köyün içinde şanlı zeynebim”
eynelde bazılarının türkülerine eşlik edilmez
gardaşa, yavıklıya, evladı gidene, gurbet ağıdı edene
dolan gözler, burkulan yürekler
başka türkü söylenmez
uzaklardaki ağustos böceği
komşu tarlalarda taşa çalan orak
köküyle vedalaşan ekin
herkes, her şey suskunluk içindedir
yanık olan içli türküler deği(l)
yolmacıların yüreğidir
“aman çeşme, canım çeşme
ismaili görmedin mi”
gurbetteki oğluna-kızına sevdiğine
hasret çeker birileri
uykuyu haram edip gözlerine
ortaklaşa büyütür hasretini
“lambada titreyen alev üşüyor
aşk kağıda yazılmıyor mihriban”
…..
“her nesnenin bir bitimi var ama
aşka hudud çizilmiyor mihriban”
"beyaz atın suvarisi yorulmuş
beyaz atlı şimdi geçti buradan"
ne beyaz atlı beklentiler,
ne hasret diner
ne ağlayan gözlerde yaş
ne yanık gurbet türküleri
ama;
tarlalarda yolunacak ekin biter
“düşmanınızın ömrü
bu kadar olsun” der
ağanın boynuna orak asarım
tarla sahibine tarlasında
beyaz mendil, mavi çorap
bir çıynam çekme sakızı
vaadedilmekte
şakalaşılmakta
armağanlar alınmakta
kimbilir ne zamana
“-belki çıkmaz ayın son çarşambasına”
vaadler bol keseden
kesenin ağzını büzmem
umut dağıtılmakta
tomurcuklar, çiçekler
yapraklar, meyveler
gözümde tüter,
harımda, bağda, tarlada, yolda,
sizlerle yan yanayım
yanıbaşınızdayım
yanıbaşınızda
sizin hülyalarınız hülyam,
acılarınız, acım
serçelere hoyuk diker
köstebeklere tuzak ,
kurarım.
harımlarda
sizlerle elele fidan
diker, çapalar, sularım
meyva, domates, bostan
toplarım
tuza banarım
tarlalarınızda
sacdan tandır ekmeği,
tuluktan deri peyniri
nadaslı tarlalardan
yemlik, kuzukulağı
çomacım
katıştırırım birbirine
başka türlü
doyulmamakta
işte bu ağız tadım
bir baş kuru soğan
(bohçanın bir köşesinde yumruklanır)
yoğurtta varsa
(özenir-özenmez, )
(bostan çentilir , firenk doğranır)
dürüm dürüm..
dıkım-dıkım, kaşık-kaşık
lokma-lokma
tıka-basa
toprak testiye uzanılır
bir tas da olsa
su yudumlanılır
bir yudumcuk ta olsa
şimdi köyde olmak vardı
ova dönüşü, yorgun ama canlı
köy kahvesinde yudumlamalıyım çayımı
muhabbetle uzatmak horatayı
insanlar birbirlerine takılmalı
"nassın, eyimin,
çoluk-çocuk nassı"
birileri hatırımı
sormalı
bir diğeri benli hoş bir hatırasını
bilmem kaçıncı kez anlatmalı
ballandıra ballandıra
köyde olmak vardı
köyde ve çocuk
..................
sen de olmalıydın,
birlikte kuzu güttüğümüz arkadaşlar
oynaşırken dövüştüğümüz
erik, nohut, kelek çaldığımız
okula gittiğimiz
çağla yediğimiz
arkadaşlar da olmalı
arkadaşlar da
toprakla savaşanlar
kahvede oyun oynayanlar,
katıla katıla öksürükler arasında
tabakadan tütün saranlar,
abdest alıp
namaza koşanlar,
onlarda olmalı
onlar da
emmiler,
dayılar
agalar
abılalar,
teyzeler,
halalar
çocuklar,
gençler,
yaşlılar
ziyaret edeceğimiz hastalar
bütün insanlar da olmalı
bütün insanlar
YORUMLAR
Selamın Aleyküm.
Geldim bak "Eynel" deyim.
Şu hasretin içtenliğine bakar mısın?
"Şimdi köyde olmak vardı. Ova dönüşü yorgun ama canlı"
Bu nasıl bir özlem? Bu nasıl bir dillendirme?
Sen gitmesen de ben oradaydım. Tabii göremedin beni.
Gördüklerimi anlatayım mı?
Yıkılmıştı evler. İki ihtiyar oturuyordu evlerin önlerinde.
Elleri şakaklarında, yüzleri buruşmuş, dişleri dökülmüştü.
Bekliyorlardı.
Ya gurbetteki çocukları.
Ya da hayırlı bir ölümü...
Sağ ol. Var ol koca Usta...