0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2846
Okunma
Gidenlerin ve yitenlerin değerini onlar gidince ve yitince anlarız çoğu kez. Yanımızdayken kalplerini kırdığımız ve kadrini kıymetini bilemediğimiz bir yakınımızın veya arkadaşımızın ölüm haberi gelince nasılda içimize verir. Keşke şurada şu zamanda ona öyle davranmasaydım gibilerinden pişmanlık sözcükleri dilimizden dökülür. Keşke geri gelseler de üzmesek başımızda taşısak diye hayıflanırız. Oysa inanın gelseler bir süre sonra yine aynı şekilde davranırız. Ne giden geri gelir ne de biz değişiriz.İnsanız ne olsa da.
Herkesin bir gideni yiteni olduğu gibi milletçe gidenlerimiz yitenlerimiz vardır tarih boyunca. Nice büyük ve erdemli kişiler gelip geçmiş, inanılmaz yaftalar ve muameleler görmüştür ülkemizde. Bizler kadir kıymet bilmeyen insanlar mıyız yoksa yapımız mı böyle bilemem ama hayatımda ve hayatımızda önemli yerleri olduğuna inandığım bazı kişileri anacağım burada. Genelde sanat camiasından adı geçenler ama bir yerlerden başlayalım değil mi kadir kıymet bilmeye?
Bir Cenk KORAY abi vardı televizyonda program sunardı.Şişman sevimli ve bizden biriydi.Samimi kişiliğiyle argo program yapılmadan insanları mutlu edebilmenin örneğiydi.Öldü gitti ve unuttuk Cenk abiyi.
Bir Zeki MÜREN vardı.Türkçe yi öylesine güzel kullanırdı ki insan mutlaka etkilenirdi.Şarkılarını hala dinleyen abilerimiz büyüklerimiz var eminim.Saatlerce ve günlerce dinlesen kendinden bıktırmayan güzel eserlerdi onlar.Bir programda kalp krizi geçirdi ve öldü.Unuttuk hemen.
Bir Barış MANÇO vardı hayatımızda.Hafta sonları ‘’adam olacak çocuk’’ isimli programıyla o günlerde bile çocuklara ne denli değer vermemiz gerektiğini anlatırdı yaşam biçimiyle.Şimdi bile onun parçalarını dinleyebiliyor olmak onun kalitesi açısından ve maalesef şimdikilerin kalitesizliği açısından son derece açıklayıcı olur sanırım.Hangi parçasını söyleyelim bilmem ki ? Arkadaşım eşek mi ? Dönence mi ? Gülpembe mi? Her biri bir ders ve muhabbet kokan o güzel parçalarıyla bir Barış abi geldi geçti hayatımızdan.Ve biz bize yakışanı yaptık, unuttuk.
Bir Bergen abla vardı bilenler bilir. ‘Benim için üzülme’ derdi şarkılarında hüzünlü hüzünlü.Bir deli adam suratını yakmıştı kezzapla hayal meyal hatırlarım küçüktüm o zamanlar.Aynı manyak adam tarafından öldürüldü daha sonra. Ne kolaydı savunmasız aciz bir kadını öldürmek. O öldü gitti biz gene unuttuk.
Siyasetçilerimiz aydınlarımız vardı. Öldürülen unutturulan. Uğur MUMCU vardı mesela. Bir çok kişinin çözemediği ayrıntıları çözmüş ve bu halka yazılarıyla hizmet etmişti. Hizmetin bedelini öldürülerek aldı. Ve biz faili o zamanlar devlet büyüklerince saklanan ama şimdi yeni yeni açıklanır gibi davranılan o yazarı unuttuk.Niye öldürülmüştü ? Ne yazmıştı ve ne yazacaktı bu halk için? Öldü. Unuttuk.
Bizim değerini bilemediğimiz bilim adamlarımızı NASA gibi kurumlar bünyesine almakta ve değerlendirmektedir. Yine aynı şekilde binlerce tıp uzmanı ülkemizdeki anlamsız bürokrasi yüzünden gitmektedir yurt dışına. Biz ölmeden siliyoruz aslında bu değerli insanları. Ölünce unuttuğumuza kızmak yersiz kalıyor bir bakıma. Adını sayamadığımız öyle çok yitenimiz ve gidenimiz var ki. Hangisine yanalım ? Hangisini analım ?
Millet olmanın gereği kendisine bir şekilde mal olmuş insanları öldüklerinde de unutmamaktır. Hizmetin bin bir türlü şekli vardır ve gerek bir sanatçı veya bir bilim adamı kim olursa olsun bu toplumun şekillenmesinde emek sahibiyse unutulmamalıdır. Emekçisini unutan milletlerden olmak bu ülke insanına yakışan bir karakter değildir. Tarih insanlara her dem ders verir ve tarihin tozlu sayfalarında adı kalan adı unutulmuş nice hizmetkar vardır. Kendimizi hizmetkar saydığımızdan değil ama unutulmanın soğuk yönünden olsa gerek biz de korkarız unutulmaktan.
Unutmamak ve unutulmamak dileğiyle.