- 362 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Köleci Yasa 11
Konuyu uzatmak istemiyorum. Daha detaylara girmeyeceğim. Bir paranın (maaşın) içinde üç kuruşu çıkarmakla elbette para kullanım olmaya devam eder. Böylesi bir bakışla biz yanılırız. Üretim nesnesi olmayan paranın kendine has bir üretim dışı özelliği olduğunu bilmiyoruz demektir. Paranın bir üretim gücü olmadığını bilmiyoruz demektir.
Paranın değiştirme aracı olduğunu bilmemekle; paranın bir üretim gücü ve üretim nesnesi olmadığını bilmemekle; konuşuyoruzdur. Değiştirme aracının bambaşka yansıma verişi vardır. Ama bu üreten ilişki değildir. Emek gücü olan ürünün daha somut, girişen bağ enerjili yansıma verişinin farkında bile değiliz demektir. Daha baştan üretim olanla, üretim olmayanı (parayı) bilmiyoruz demektir.
Üretilmekle (toplumsal güce dayalı toplumsal bağ enerjili) olan bir ürünün, başka bir ürünle değişilen bir DEĞİŞTİRME DEĞERİ vardır. Oysa para, değiştirme değeri değildir. Para fiyat ortaya kor. Fiyatın da inşa olan üretimle alakası yoktur. Fiyatın toplumsal güçle, toplumsal bağ enerjisiyle hiçbir alakası yoktur. Fiyat tamamen sübjektif değerler üzerinde kâr ve sömürü ağı fiyatlamasıdır. İnşanın temeli içinde ne kâr vardır. Ne zarar vardır. Fiyat; rant, kâr gibi birçok sömürü süreçlerini ortaya koyar. Bu nedenle biz; değiştirme değeri ile fiyatın farkını ve serüvenini bilmiyoruz demektir vs.
Bir kişinin maaşı, toplumsa entegre içinde diyelim ki yüz sektöründeki vergilerden geliyor olsun. Bu yüz sektör içinde gelen maaş toplamı içinde cem edilen sizin emek gücünüz de; her bir sektörün her bir üretimine karşılık olukla maaşın içinde vardır. Hem de ayrım yapmaksızın. Siz istediğiniz kadar sizin payını istemiyorum deyin. Kişinin emek gücü grup (sektör) üzerinde ittifakı ve kolektiftir. Size göre değil, kolektif tüzel oluşa göredir. Bu oluş sizin keyfiniz üzerinde ve sizin bilinciniz üzerinde oluştur.
Haydi, bunu bıraktım. Geriye kalan maaşla aldığınız sağlık hizmetinde; bindiğiniz toplu taşıma aracı içinde, içtiğiniz suda yine bu kişinin çakılı ya da gömülü oluşla ayrışmaz olan bir emek gücü katılımı olacaktır. Emek gücü ile ürettiğiniz buğday zaten sizin değildi. İttifakı hukuk yasası gereği, siz buğday olan emek gücünüzle kumaş, kundura ürettiriyordunuz. Yani kundura, kumaş sizin taahhüt ettiğiniz emek gücüne karşılık olmakla kundura kumaştır. Ve sizin emek gücünüzdür. Aynı şekilde kundura kumaş ta zorunlu olurla buğdaydır. Acaba istemezdi olan kişi, hangi payı istememektedir?
Toplumsal bağ enerjili, toplumsal güç; toplumsa emek gücü; toplumsa ittifakla komplike olan emek ve sunumdur. Hem herkesindir. Hem hiç kimsenin değildir. Hem sizindir hem sizin değildir. Toplumsa tüzelik girişimle ürettiğiniz buğdaya karşı size kundura taahhüttü denmese siz, size yetecek yıllık 300 kg buğdaya karşılık durduk yerde boş boşuna emek gücüyle 5 ton buğday üretir misiniz?
Emek gücü sizin değil, ittifak üzerinde kolektif tüzel lige aittir. Bu tüzel yükümle üretirsiniz. Kolektif sahipliğe (kullanıma ait olmakla; hiç kimsenin olmayan emek gücünün ürettiği kullanım değerleri bir kişinin olursa; ol dem “yandı gülüm keten helva” demektir. Böylece kişiler kendisine ve toplumuna yabancılaşmaktadır. Vaat üstüne vaat koyduran duacı kul durumuna düşmektedir.
Yabancılaştırma işi; devlet olan tüzel ligi ya da toplumsal gücü yönetmesi için yetkilenenlere; “Allah razı olsun” diyecek kadar yalvaran; dua okuyan; akıl zayıflığı olup; körle yatanın şaşı kalkması gibi bir durum bulaşması yabancılaşma üzerinde size de yansımaktadır.
Aynı hasta mantık bulaşması içinde yetişip te, iktidar olanların; “biz şunu yaptık. Biz olmasak onların hayali bile buna yetmezdi. Bugün güven içindeyseniz bu bizim sayemizde…” diyen çapsızlıklar da, aynı bilmez kişilerdir. Onun ufuk, hayal dediği; yaptık ettik dediği; toplumsal gücü gösteren toplumsal bağ enerjili, toplum tüzel ligi yetenektir. Bir çivinin nasıl yapılıp, nereye hangi şartlarda nasıl çakılacağını dahi bilmeyen akıl fukarası; eli ile vücudunu gösteren ego içinde “biz” yaptık der.
Böyle diyen birinin elinde; sektöre bazlı bir mühendislik hizmetini çekip aldığınızda, o sektöre ödenen kolektif emek ürünün vergileri olan parayı çekip aldığınızda; onun “yaptık, ettik” dediği havada kalan şey; acınası bir deliliktir. Toplumsal gücü kullanmaktan kaynaklı olmakla oluşan bilmezi bir deliriyum hastalığı olduğu ortaya çıkar.
Burada kolektif oluşla ortaya konan katılımcı işe yararlık sizden ve sizin dışınızda olan toplumsal bağ enerjili, toplumsal güçtür. İşte efendilere, yatırımcılara, yöneticilere verilmekle bizi köleleştiren süreç bu bilinçsizlikler içinde olunan illüzyonlarladır.
Bilmezi kişi bu illüzyon ile size “ senin vergi payın olan maaşım içindeki paranı istemiyorum” diye size cahil cesareti göstermektedir. Aynı mantıkla aklı kıt biri de “al oyun da senin olsun” demektedir. Nasıl irtifa ölçerle cihazını yapmakla uçak yapımı gibi bir entegrasyona katılırsınız. Sizin irtifa ölçer olan ama karın doyurmayan emek gücünüz ancak bu katılım sayesi ile işe yarar olur.
Uçak ta kapalı havalarda ve gece bu irtifa ölçer sayesinde kullanılır olur. Sonuçta bunlar buğdayla değişilir. Karın doyar. Yaşam idame ettirilmiş olur. Sizin payınızı istemem denen buğday; üreten emek gücü buğday olan pay sahipliğiniz o maaşa sadece buğday olmakla eklenmez.
Buğday kendini üreteni doyurduktan sonra (kişinin kendi emek karşılığı yaşamını sağladıktan sonra) diğer yandan toplumsal gücün ittifakı yüküm eşmesi içinde emek gücü olukla İrtifa ölçer, uçak, tren vs.nin de vergilenmesi oluşla o maaşa eklenmiştir. Yani emek gücü büyülüdür. Emek gücü bir toplum içinde üretilen bin bir tür ürünün üretilmesine neden olur. Bu nedenle emek gücü bin bir tür üretimin kendisidir. Bin bir tür üretimin kendisi olan bir tür vergidir. Bin bir tür vergi olan da toplamda sizin maaşınızdır. Oydur. Oy kullanan iradedir.
Ve kişi bu üretim nesnelerinden gelen karşılık olan; vergilenen üretim gücü ile İRADESİNİ (oyunu) kullanır. Siz şimdi bu kişinin neren gelen vergi payını ve irtifaa ölçer ürettiren iradesini (oyunu) al senin olsun diye yok sayıyorsunuz? Böyle bir cüretle altimetreyi uçağı ve kullanılabilir olmayan iradeleri kaldırdığınızın farkında mısınız? Böylece hem her şeyin sahibi ve iradesisiniz; hem de size karşılık olur emekler nedenle ve yine başka paydaşlar olan emeklerden dolayı da o şeye hepten sahip ve irade değilsiniz.
Karşılığını ürettirmekle giriştiren emek gücünüz nedenle her şeyin sahibi iradesiniz (oysunuz). Yine aynı nedenle, sizin bir emek gücü ortaya koymanıza neden olan irtifa ölçer nedenle de; siz hiçbir şeyin tam sahibi ve tam iradesi (oyu) değilsiniz. Parça durumsunuz. Kısaca karşılıklı emek güçleri sayesinde hem her şeyin sahibi; hem hiç bir şeyin sahibi değilsiniz. Bu nedenle hem her şeyde irade ve oyunuz vardır hem parçadan büyük olan kolektif güç ve mirastan ötürü; kolektif emekten ötürü her şey içinde tam sahipliğiniz ve iradeniz yoktur.
Her şeye sahiplik yansımasıyla her şeye sahip olamama yansıması temel düzlem girişmesi olup; denge referans noktasıdır. Bu noktaya göre kimse bir şeye hem benim, hem benim değil diyemez. Böylesi katılımla kolektif miras hakkı üzerinde davranışla girişilir. Aksi durum Deli İbrahim tavırlı olmaktan öte bir şey değildir.
İşte oy süreci de aynı mantıkla; aynı üretim birliği içinde; aynı üretici paydaşların aynı sektöre üretim bilinç bağıntısı olmakla, kullanabildiği meşru, doğru, nesnel bir bağıntı olmakla; toplumsal gücün ve toplumsal bağ enerjinin, bir beliriş biçimidirler. Kolektif güç dışında kimsenin tekelinde değildir. Eğer topluma ve kendinize yabancılaşmadıysanız; Kimse buna aykırı ego ile yönetim yetkilenmesi olamaz.
Nasıl üreten ilişki içinde o pay olmadı mı o ürün işlerliğini ve işlevini ortaya koyamaz olunuyorsa; “al senin oyun da senin olsun” demek; “maşımda payını al” demekle tıpa tıp aynıdır. Siz totem meslekli grup (sektör) gücüyle varsınız. Totem meslekli grup gücü kişi çabasından vareste edilemez. Totem meslekli, kolektif miras olan grup (sektör) gücü de toplum gücünden (ittifakı sözleşmeden) ayrı tutulamaz.
Senin oyunu veya senin payını istemem diyen zavallılık bilmiyor ki sektöre grup güçlerin oy ve iradesi (emek gücü) olmadan da hiçbir oy süreci olamaz. “Senin oyun senin olsun” dediğiniz şey sektöre irade ve katılım gücünü olmanın bir irade bilinci olduğunun, bilmem farkında mısınız?
Nasıl sektörler gücü (gruplar emek gücü) bağıntısı olmadan toplumsal güç ve toplumsal bağ enerjisi olmuyorsa; toplumsa iradeli bağıntı gücünü yansıtan oylar olmadan da, oylatma ve seçilim olamaz. Ama frensiz olan kara cahillik, der. Başka kara cahillikte bunu alkışlar. Size de için için yanmak düşer.
Oynanan oyun, toplumsal katılımla; toplumsal nedenle beliren bir bağıntı payın üzerindedir. Buralar gerçekleşen hile ve tuzaklarla doludur. Bunu anlayamayan fukaralıklar; ne yazık ki bizi hem oylarıyla, hem hükmetme bilinçsizlikleriyle, yönetmektedirler. Efendilerin de istediği budur.
Bu nedenle ayrışamaz olan toplumsal bağ enerjili, toplumsal güçle siz toplumsal güç ve toplumsal bağ enerjisi içinde olan sahipliksiniz. Toplum hareketi içinde bir kısım buğday (emek gücü) karşılığında; akıllı telefonun, irtifa ölçerin sahibi iseniz; toplumsal güç dışında hiçbir sahipliğiniz yoktur. Sahibiniz toplumdur. Toplum sizin emek gücü sahibiniz olan bağıntı girişmedir. Sahiplik iktisabınız da toplumsal güçtür. Yani hem üreten emek gücü olukla yapının canlı üreteni olduğunuz sektörün de pay (oy-söz) sahibisiniz. Hem de hiç adını sanını duyup; varlığından bile haberinizin olmadığı her sektör; kolektif miraslı emek gücünüz üzerine inşa olukla, sizin ölü emekli miras ve canlı emekli miras sahipliğinizdir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.