- 369 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Monolog Röportajımızla Şiirle Gönüllerde Gezmeye Devam Ediyoruz.
Sayın Okurlarımız yine bir Monolog Röportaj ile karşınızdayız. Hayatı kendimizi şiiri sorgulamak içinde miyiz dışında mıyız şiirin ve şiirlerin, nefese gülümseme katan gülüşünü görebiliyor muyuz diyerek, yine baş başa irdelemeye çalışacağız gönüllerde gezmeye devam edeceğiz kabul buyurursanız. Kendimizi sorgulamak yaşamın merkezinde şiirle var mıyız, yoksa şiirsiz gülümsemesiz siyah beyaz hayatımızla tüm renklerden uzaklarda mı yaşıyoruz diyerekten, gönül kapınızı çalarak usulca geldik. Bu haftaki konuğumuz Ozan ve aynı zamanda şair Âşık Gülveren. Sayın Ozan Âşık Gülveren hoş geldiniz. İnsan düşüncelerini sevinçleri umutlarını yarına dair düşüncelerini, kalemi alınca şiirle yazı ile yazınca o yazı ile güzel düşler kurunca mutlu oluyor diyorsunuz, dünden önce olanlar birer hatıra olarak herkes bir yerde saklarken, siz ozan ve şair veyahut da yazar olarak, açığa çıkararak insanların okuması, size hatırayı zedelemek hatıra olmaktan çıkaramak adına, biliniyor olması rahatsızlık vermiyor mu acaba?
-Öncelikle hoş bulduk, bana bu fırsatı vererek gönlümdeki duyguları şiirleri okuyucularımla paylaşmak adına, imkân verdiğiniz için teşekkürler ederim. Bana göre hatıralar saklanmak için değil, yaşanılan düne ait ne varsa, eğrisi doğrusu ile yeniden gözden geçirerek tekrar yaşanarak anlatılarak, hatıra olmaktan çıkararak ders almak adına, başkalarının da ders almasına vesile olmaktır derim. Anıların yalnız bir köşede saklı durması bizi de yalnızlığa itmesi götürmesi hem bize hem de anılara, azap vermektedir. İçinde gezerek tekrar gözden geçirerek, gönlü güzel okuyucularımla paylaşmak onlardan eleştiri alarak yanlışı okuyucularla düzeltmekten zevk alıyorum. Paylaşmayı yazmayı insanları seviyorum.
-Şiir okumamak, roman deneme okumayan insanların bunların gülüşünden yoksun kaldıklarını, ne kadar gülümserlerse de, karşındaki gönlü ısıtamıyorlar kucaklayarak saramıyorlar diyorsunuz, kendimiz ifade etmek adına okumak yazmak mı gerekiyor?
-Yazmak her insanın kârı değildir, istek arzu çaba olacak ve en önemlisi de Allah C.C. gönlüne dokunmuş olması gerekiyor olacak. Okumak kucaklamaktır sarmaktır varmaktır, güzel olanı bulmaktır. Tüm olumsuzlukları bir kenara atarak, kendini bir güzellikle gönül içinde gezinirken bulmaktır. Nefret ile kini anlatan bir şiir romanın okunacağı ve itibar göreceğini hiç sanmıyorum. Okuyucu ne okuyacağını okur ve gönlünde hissettiklerine tercüman oluyorsa gülümsetiyorsa okur, alır kucaklar ve kucakladığı o sevgiyi güzelliği, etrafına yayar ve gülümser ve gülümsetir. Kendini ifade etmenin kapısını açar, hiç belli olmaz bakarsınızı şair olur yazarda yazar hayat bu neler ne zaman karşımıza çıkacağı hiç belli olmaz. Gönül kapısını açarak dünyaya bakmaktır okumak, şair yazar içinde kapalı gönül kapısını açarak, dünya ya hecelerle kelimelerle okuyucularının gönlüne usulca bakmaktır yaklaşmaktır, gönül kapını usulca aç demektir.
-Türkiye de şair olmak karın doyuruyor mu?
-Türkiye de şair olmak çok kolay iki üç mısra yazdın mı şairsin ya da herkes böyle sanıyor. Şair olmak yazmak karın doyurmuyor maalesef! Şaire değer veren de yok, öncelikle bir işin olacak ve ondan sonra yazacaksın diyeceğim lakin günlük iş yorgunluğu stresi ile yazmakta olmuyor. Yüce Allah C.C.bana nasip olduğu gibi emekli olunca boş zamanlarında yazacaksın. Şiir yazdın roman yazdın yayınlatmak için paran olacak önce, şaşırmayın, Türkiye de getir eserini yayınlayayım diyen bir yayın evi yoktur bulamazsınız, öyle bir dünya da yoktur. En güzeli hobi diyerekten edebiyat sitelerinde yayınlamak, bununda pek faydası yok okuyucu yok ortada. İnternette binlerce kişi sörf yaparken, şiire edebiyata gelince hep es geçiliyor nedense! Edebiyat sitelerinde ancak şiir yazan şairler okuyor ve ötesine de gidilmiyor vesselam.
-Yine bir sözünüz var, şiir kendi dilinizle konuşarak, okuyucuların yani tanımadığınız insanların başkalarının olan dillerinin şiirle ortak bir dilde buluşmasına vesile oluyor demiştiniz, bunu bize daha geniş açıklar mısınız?
-Gönül diyelim yürek kalp diyelim, bunların çıkmayan sesine ses olmaktır şiir roman öykü denemeler. Bir anda bize bir anlam ve ifade etmeyen aramızda sevgi adına hiçbir şey kalmadı eşimle diyen bir insanın Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Hatırlama” şiirini okuyunca ne hissedeceğini kim bile bilir. Buyurun okuyalım:
HATIRLAMA
Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
Rüyalarım kadar sade, güzeldin,
Baş başa uzandık günlerce ıslak
Çimenlerine yaz bahçelerinin.
Ömrün gecesinde sükûn, aydınlık
Boşanan bir seldi avuçlarından,
Bir masal meyvesi gibi paylaştık
Mehtabı kırılmış dal uçlarından.
Ahmet Hamdi TANPINAR
Bu şiiri okuyan ayrılığa koştuğu için pişman olmayacak mı acaba? O nazlı yârin güzelliğini tekrar hissetmeyecek mi acaba? Üstat Cahit Külebi’nin “Sevda Bahçesi “şiirini okuyan etkilenmez mi? Duygularına hislerine kara perdeler çektiği için, bunu okuyunca kara perdelerini açmaz mı? Buyurun okuyalım beraberce:
SEVDA BAHÇESİ
Bir gül mahzun durur bahçede
Yaprakları yorgun.
Sen pembe güllerin en pembesi!
Hasta solgun.
Bir gül taze durur bahçede
Yaprakları diri.
Sen beyaz güllerin en beyazı
Sabahlar kadar iri.
Bir gül baygın durur bahçede
Yaprakları serin.
Sen sarı güllerin en sarısı
Yağmur gibisin.
Pembe gül hülyandır açılmış,
Beyaz gül yanakların,
Sarı gül dağınık saçlarındır,
Ve mahzun kalbim ateş gibi
Yanan dudaklarındır.
Cahit KÜLEBİ
İnşallah
Devam Edecektir
Âşık Gülveren
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.