- 529 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-8
100-EVLİ MİSİN?
Mahkemede; hâkim ile Temel arasında şöyle bir konuşma geçer:
-Temel, Sen evli misin?
-Evet, hâkim begum.
-Kiminle evlisin?
-Bizum kariylan!..
Hâkim sinirlenmiş:
-E,herhalde, sen hiç erkekle evlenen duydun mu?
-Duydum tabi, nasil duymadum?
-Kimmiş
-Bizum kari.
101-İSLAM’IN ŞARTI
Kars’tan Erzurum’a gelen minibüs, bir grup genç tarafından durdurulur. Her birine birer soru sorularak bilenler bir tarafa ayrılır. Sona kalana “İslam’ın şartı kaçtır?” Diye sorulur ama soranın kendisi de bilmiyor olacak ki
-Ola Zeçi cel!. Bağ ki doğri soylir mi?, der.
Karşıdaki adam 3 diyor olmuyor, 7 diyor olmuyor.25 diyor gene olmuyor. Diğer tarafa geçen arkadaşları:
-Ola niye celmirsen? Diye sorunca;
-İslam’ın şartını sorirler.
-Ola desene 5 dir!.
-Ne beşi kardeşim yigirmi beş diyirem cene bırağmirler,
102-PORSUK MUSKASI
Köylünün birinin mısır tarlasına porsuk dadanır, ne yaptıysa engel olamaz. Sonunda düşünür ki:”Bare gedem da hocaya bunun ağzıni bağladem.” Hocaya durumu anlatır, porsuğun ağzını bağlayacak muska yazmasını ister. Hoca iki muska yazar. Köylüye: “Bunlardan birini tarlanın bir başına, ötekini o bir başına sanç, bir hafta heç oğrama”,der. Köylü, hocanın dediği gibi yapar. Bir hafta sonra tarlaya gittiğinde ne görsün. Tarlada dikili mısır kalmamış; hepsi yenmiş, yerle bir olmuş. Çok sinirlenen tarla sahibi, öfkeyle muskaları açıp okur.
Birincide:”Bayıra getma, ayağın kayar.Duzuna porsuh duzuna’’,diye yazar.
İkinci muska da:
’’Yerişmişini yema, dişların kırılur. Çigina porsuh çigina” şeklinde yazıldığı görülür.
103-SOFRADA KONUŞULMAZ
Bir aile akşam yemeği yiyor, fakat bu ailede sofrada konuşmak yasaktır. Kızı babasına ’baba’ demiş. Babası sus işareti yapmış. Kız bir daha ’baba’ demiş, babası kaşlarını çatmış. Sofradan kalkmışlar. Baba kızına:
-Bana sofrada ne söyleyecektin, şimdi söyle der. Kızı:
-Baba, tabağında sinek vardı,yedin zavallı hayvancağızı!..Der...
104-DÜNYA TÜRKLER’E KALACAK
Dünyanın meşhur “think-tank”ları bir araya gelirler. Araştırma konuları önümüzdeki asırda dünyanın hâkimi kim olacaktır. Dünya kime kalacaktır. Bilgisayara bütün ülkelerin nüfus yapısından, ekonomiye, eğitimden sağlığa ve siyasetten askeriyeye kadar bütün bilgiler yüklenir. Uzmanlar “Dünya kime kalacak” diye sorularını yazarlar ve “enter”e basarlar. 1 dakika sonra ekranda büyük harflerle cevap görünür:
Dünya Türkler’e kalacak.
Uzmanlar şoktadır. En nihayet birisi şaşkınlıktan kurtulup, “neden” diye yazar ve “enter” e basar. Bilgisayardan hemen cevap gelir:
“Bütün milletler uzaya gidecek, böylece dünya Türklere kalacak.”
105-YOLUNACAK KAZ
Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil’i kıyafetle gezmeye karar verir. Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görürler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. Padişah ile ihtiyar arasında şöyle bir konuşma geçer:
- Selamünaleyküm ey Pir’i fani.
- Aleykümselâm ey Serdar’ı Cihan.
- Altılarda ne yaptın?
-Altıya altı katmayanca, otuz ikiye yetmiyor.
-Geceleri kalkmadın mı?
-Kalktık. Lakin ellere yaradı. Padişah gülümser:
-Bir kaz göndersem yolar mısın?
-Hem de viyaklatmadan. Padişahla bas vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönerek:
- Ne konuştuğumuzu anladın mı?
- Hayır, padişahîm, der. Padişah sinirlenir:
-Bu aksama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım, der. Korkuya kapılan baş vezir, padişahî saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına döner. Adamın hala orada çalıştığını görünce:
-Ne konuştunuz siz padişahla. Adam, baş veziri söyle bir süzer:
-Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim, der. Baş vezir, yüz altın verir.
-Sen padişahî, Serdar’ı Cihan, diye selamladın, nereden anladın padişah olduğunu?
-Ben dericiyim. O’nun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi. Vezir kafasını kaşır:
-Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek? Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha alır.
- Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz, dedim. Vezirden bir soru daha:
-Geceleri kalkmadın mı ne demek? Adam bir yüz altın daha alır. Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız, evlendiler, başkasına yaradılar, dedim. Vezir gene kafasını sallar:
-Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek. İhtiyar kurnaz, kurnaz gülümser:
-Onu da sen bul.
106-CUMA NAMAZI
Bir köyde cuma namazını kılmayanları gelenek gereği idam ederler. Adamın biri bir gün camiye gelmez, idam edilmesine karar verilir.
Köy meydanındaki darağacına çıkartılır ve sonra:
-Son isteğin nedir? Diye sorulunca adam:
-Muhtar ile imamın kafası balyozla vurulsun, der. Muhtar ve imamın korkudan etekleri tutuşur, İmam:
-Yahu bu adam cuma namazında gibi gibiydi, der. Muhtar ise
-Gibi gibisine edeyim, benim yanımdaydı!..der.
107- ÇİFLİKTEKİ AKRABA
Temel ile Fadime yolculuğa çıkar. Yolculuk esnasında eşeklerin barındığı çiftlikten geçerler. Temel eşekleri görünce Fadime’ye takılır:
-Fadime punlar senin akrabaların midur? Fadime de:
-He, he Temel,Akrabalarımdur,Hemde kocam tarafindan.
108-DİLFEZ
Na fena degişmiş koydan gedali. Az kala ki taniyamadım Dilfez’i. Karşıma geçti bir supurga dali. Az kala ki taniyamadım Dilfez’i. Allah’ın sevarsan nahala kalmiş. Koskoca kız idi, bir parça kalmiş. Kırmızi yanağlar bambayaz olmiş. Az kala ki taniyamadım Dilfez’i. Bir gezışi var ki zanarsın taydur. Etrafi yolunmuş kaşlari yaydur. Dedi “hal, keyf nasil” dedimki: “eydur”. Az kala ki taniyamadım Dilfez’i.
109-NEDEN SAÇINDA BEYAZ VAR ANNE?
Bir gün küçük bir kız, oturup annesinin mutfakta bulaşıkları yıkamasını seyreder. Aniden annesinin saçlarında beyazlar olduğunu fark eder. Annesine bakar ve merakla sorar:
-Neden saçında beyazlar var anne? Annesi: “Her yanlış yaptığında, beni kızdırdığında, mutsuz ettiğinde, saçla-rımdan biri beyazlar" ,der.
Küçük kız bu cevap üzerinde bir süre düşünür, sonra sorar:
-Anne!..Anneannemin tüm saçları nasıl bembeyaz oldu ki?
110-SAĞIR KİM?
Temel doktora gider:
- Doktor bey, Bizum Fadime sağır herhalde. Sorularıma cevap vermeyi, der. Doktor:
- Karınızın sağırlık derecesini ölçelim. Siz bir soru sorun, duymaz ise beş adım yaklaşıp soruyu tekrarlayın. Ne kadar mesafede duyuyor bilelim.
Temel, deneme yapmak için eve gittiğinde Fadime’yi yemek yaparken bulur:
- Karıcuğum, bugün yemekte ne var?
Ses yok. Beş adım yaklaşıp bir daha sormuş. Çıt yok. Bir beş adım daha yaklaşıp yine sorar:
- Kiz Fadime saa diyrum, yemekte ne var?
- Bak Temel, dördüncü kez söyliyrum, “yemekte hamsili pilav var” diye, der.
111-ZİNCİRLER
Hopalı Otobüs Kaptanı karlı bir kış gününde Cankurtaran’dan yukarı doğru çıkarken aracı patinaj yapar, muavin iner ve lastiklere zincir takar. Lapa lapa kar yağışında zar zor dağı aştıktan sonra düz yola gelinince durur, muavin aşağı iner zincirleri söker ve yola devam ederler. Daha sonra yine tipiye yakalanırlar, otobüs tekrar patinaj yapmaya başlayınca durur ve muavine zincirleri takması için seslenir. Arkadan muavinden cevap gelir:
-Zincurlardan çoh uzahlaştuh daa!..
112-KALABALIK
Temel, yol kenarında minibüse durması için işaret edince şoför çok kalabalık diye parmaklarını birleştirip kolunu aşağı yukarı kaldırır, indirir geçer. Bu işareti gören Temel de başparmağını işaret ve orta parmağının arasına sokarak cevap verir. Duruma sinirlenen şoför durur, sinirli bir şekilde iner ve Temel’e bağırır:
- Terbiyesiz herif!.Diye bağırınca Temel:
-Asıl sensin, bana kolunla böyle böyle yaptın, der. Şoför:
-Kalabalık, yer yok demek istedim, deyince Temel:
:-Pen da araya sikişurum, dedum daa!..Der.
113-SOSLU MU?
Elektrik süpürgesi satıcısı, bir apartman dairesinin kapısını çalmış, kapıyı açan bayana:
-”Hanımefendi, bu elimde görmüş olduğunuz kovanın içinde at pisliği var,der ve bu bir kova pisliği evin içine savur ve sonra da:
-Hanımefendi, elimdeki elektrik süpürgesi ile 10 dakika içinde bunu temizleyemezsem, bu boku yiyeceğim, der. Kadın satıcıya şöyle bir baktıktan sonra:
-Beyefendi, üstüne domates sosu da ister misiniz? Elektrikler kesik de, der.
114-AĞAÇLARDAN
Dursun Temel’e sorar:
-Ula Temel, hau ormani göriymisun?
Temel:
-Ağaçlardan bişe göremiyrum ki..Der.
115-DİLEK CİNİ
Bir gün; kör, çirkin, fakir ve bekâr bir kadının karşısına cin çıkar. Cin, kadına kendisinden sadece bir istekte bulunmasını ister. Kadın biraz düşününce cin ona yardımcı olmak ister ve kadına şunları söyler:
-İstersen zengin olmayı, istersen uzun yaşamayı, istersen evliliği, istersen de gözlerinin görmesini dileyebilirsin, der. Kadının tek isteğini söyler.
-Torunumun bana altın tas içinde su getirdiğini görmek isterim, der.
116-NOKSAN
Temel Almanya’da çalışırken Alman arkadaşı Temel’e:
-Siz Türkler sadece para için çalışıyorsunuz, ama biz Almanlar onurumuz için çalışırız, der. Temelin cevabı kısa olur:
-Haklisin, herkes noksanı için çalişur daa!..Der.
117-EŞEĞİ YANIMDA GETİRDİM
Daha askerliğini bile yapmadan evleneceğim diye tutturan oğlunu ikna edemeyen baba en sonunda oğlunu yanına alıp köyde kız istemeye gider.
- Hüssen Ağa, benim oğlan kızınla evlenmek istiyor, der.
- Başlık isterim diyen Ağaya ne verileceği sorulunca:
- Beş tane altın bilezik, beş tane iyi sağılan inek ve bir de her yüke gelen bir eşek isterim, diye cevap verilince damat adayı babası:
- Eşeği zaten yanımda getirdim, diğerlerini de evlendikleri zaman veririz, der.
118-HAVADA KALALUM
Temel Reis, İdris Reis’le birlikte uçakla İstanbul’a giderken bir sarsıntı olur, herkeste bir telaş başlayınca pilotun sesi duyulur:
-Bir motorda arıza var ama üç motorla biz gideriz, meraklanmayın. On beş dakika sonra bir ses daha ve yine pilot:
-Bir motor daha stop etti ama meraklanmayın iki motorla gideriz. On dakika sonra üçüncü motor stop eder ve pilot uçağın bir motorla gidebileceğini söyler Temel Reis dayanamaz:
-Ula İdris Reis, istermisun şimti törtüncü motor da pozulsun da hepten havada kalalum, der.
119-ÇAY
Şavşat-Suloban Köyü’ne bir orman mühendisi gider, köyün önde gelenleri buyur edip harman yerinde çay ikram ederler. Sohbet ilerler, ancak köylülerin niçin çay içmediğini soran değerli misafirlerine:
- Yaho siz için, kimbilur canız nasıl iştiyer, oni biz her gun içiyeruh, derler.
120-EVLENİRKEN
Adam işi sebebiyle Ankara’ya uçacakmış, tam uçağa bineceği sırada bir ses duymuş; "Uçağa binme, uçak düşecek". Adam korkmuş, binmemiş. Öbür uçağı beklerken haber ulaşmış;
- Ankara uçağı düştü kurtulan yok. Haydarpaşa garına gidip tren bileti almış, trene bineceği sırada yine aynı ses;"Binme bu trene, raydan çıkacak” Adam iyice korkmuş, binmemiş trene, evine dönmüş sabah gazeteyi açınca şok olmuş: “Ankara treni raydan çıktı 234 ölü”, adam şükretmiş ama Ankara’ya gitmesi lazım, bari otobüs ile gideyim demiş, bilet almış. Yine o ses; "Otobüs kaza yapacak binme" adam dayanamamış bağırmış;
-Kimsin sen yahu?
-Ben senin iyilik meleğinim, diye ses gelince Adam iyice kızmış:
-Ulan, o zaman evlenirken niye sesini çıkarmadın.
121-KEÇTUK Mİ SİNİRİ?
Trafik polisi Cemal’in kullandığı aracı durdurur ve gülerek müjde verir: “Sizi tebrik ederim Beyefendi bugünkü kontrollerimizde emniyet kemeri takan tek sürücü sizsiniz, bu yüzden size 500 lira ödül vereceğiz. Bu parayla ne yapmayı düşünüyorsunuz?” Cemal cevap verir:
- Hemen cidup bir ehliyet alacağum. Polis, “ne senin ehliyetin yok mu?” demeye kalmadan yandan Fadime:
- Siz ona bakmayın memur bey içince hep böyle sapitiyi.
Polis iyice sinirlenmeye başlamış, tam bu arada arka koltukla oturan Dursun atlar:
- Ula ben size demedum mi çaluntu arabayla yola çıhmayalum, başımıza bir iş celur, diye.
Trafik polisi iyice zıvanadan çıkmak üzereyken bagajdan İdris’in sesi duyulur:
- Ne oldi uşaklar? Keçtuk mi siniri?
122-TOP PATLADI
Kurnaz tilki ormanda dolaşırken bir ağacın dalına asılı et görür ve ete yanaşır. Ete sarılı bombayı görünce ellemeden oradan uzaklaşır. Biraz ileride uzanır, eti takip eder. Çok geçmeden bir kurt gelir, eti görür ve yanaşır. Şöyle bir sağa sola bakar, eti takip eden tilkiyi görür, tilkiye:”bunu neden yemedin”, tilki: oruçluyum der. Kurt ete saldırır ve bomba patlar, kurt yaralı bir halde yüz metre uzağa fırlar. Tilki etin başına konar, bu kez kurt:
- Sen oruçlu değil miydin? Diye sorunca Tilki:
-Az önce top patladı, duymadın mı? Der
123-ARTVİN ORMANI
Bir avcı, evine gelen misafirlerine eski bir ayı postunu göstererek:
-Bu ayıyı Artvin Ormanları’nda vurmuştum,der.. Misafirlerden biri, bu palavraya inanmayıp sorar:
-Nasıl olur? Bu kutup ayısıdır, Artvin’de bulunmaz. Avcı gülümseyerek cevap verir:
-Kardeşim ayı bu, oranın kutup olmadığını, Artvin Ormanları olduğunu nereden bilsin?