- 961 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
EFKÂR ŞİŞEDE PATLADI
MAZİYE YOLCULUKLAR - 239
ÇATKUYU KÖYÜ ANILARI–8
1979 – 1982 yıllarında Çatkuyu Köyünde öğretmenlik yaparken muhtarımız değerli bir insan olan Mehmet Okumuş’tu.
Mehmet Okumuş’un askerliğini yapmış, köye dönmüş çok sevdiğim bir oğlu vardı: Kadir Okumuş.
Kadir Okumuş kardeşim gibiydi. Çocukları Ali ve Mehmet öğrencilerimdi.
Kadir Okumuş’un koyu kırmızı renkte bir taksisi vardı. Köyde oturanlardan taksisi olan tek kişi Kadir’di. Köyde başka taksi yoktu.
Taksiye ihtiyaç duyduğum zaman Kadir’e söylerdim. Ücretini verir, istediğim yere beni götürürdü.
Dereceli gözlük kullanıyordum. Gözlük camı kırıldı. Yenisini almam lazımdı. Kadir Afyon’a gider gelirdi.
Kadir’e sordum:
— Kadir, Afyon’a ne zaman gideceksin?
Kadir:
— Hafta sonu Afyon’a gideceğim.
— Beni de götür. Gözlüklerin camını değiştireceğim.
— Cumartesi sabahı saat sekizde hazır ol. Ben seni evinden alırım.
— Tamam.
Cumartesi günü erkenden kalktım. Giyindim. Kahvaltıyı hep geç yapardım. Kahvaltı yapmadım. Afyon’da bir çorba içerim, diyordum.
Saat sekizde Kadir’in arabası karşıda göründü. Okulun bahçe kapısına çıktım. Kadir geldi. Taksiye bindim.
Afyon’a kadar Kadir kardeşimle sohbet ettik. Afyon kalesinin olduğu caddede indim. Sözleştik: Saat dörde kadar ikimiz de işlerimizi bitirip aynı yerde buluşup köye dönecektik.
Kadir, işlerini görmek için benden ayrıldı.
Ben de caddede gözlükçü aradım, buldum.
Gözlükçü cam ve çerçevenin birlikte değişmesi gerektiğini söyledi. Bu çerçeve işe yaramaz, dedi.
Gözlükçü bir hesap çıkardı. Cebimdeki tüm parayı aldı. Az kaldı cebimin astarını da alacaktı.
Evdeki hesap çarşıya uymadı. Afyon’da beş parasız kaldım.
Gözlükçü:
— İki saat sonra gel gözlüğü al, dedi.
Boynumu büküp caddeye çıktım.
Bu gün ki gibi kredi kartı yoktu. Cepte para da yoktu.
Kaldırımlarda yürürken lokantalarda yemek kokusu dışarı yayılıyordu. Burnumun kemiğini sızlatıyordu. Bu yemek kokusu olmasa açlık hissetmeyeceğim. Akşam da yemek yememiştim.
Koku kazma olmuş, midemi kazıyordu.
Caddede ne de çok lokanta varmış. Caddeyi iki saat adımladım. Gözlükçüye döndüm.
Gözlük hazırdı. Aldım. Dışarı çıktım:
— Gözlükçü bütün paramı aldın. On lira, beş lira indirim yap, dedim. Yapmadın. Çorba parası bile cepte bırakmadın. Sende vicdan yok mu demek isterdim. Diyemedim.
Kaldırımları adımlamaya yeniden başladım.
Afyon’da bir garip öğretmendim. Tanıdık kimse yoktu. Bankalarda param yoktu. Cebimde para yoktu. Şimdi ki gibi cep telefonu yoktu, “Kadir yetiş” diyeyim.
Saat dörde kadar çarşının bütün caddelerini, sokaklarını dolaştım. Amma da lokanta vardı. Hepsi de mis gibi yemek kokusunu üstüme üstüme gönderiyordu. Midem kazındıkça kazınıyordu.
Moral sıfırdı. Efkâr Erciyes dağını geçmişti. Sigara sarıyordum durmadan. Sigara dumanı Afyon kalesinin tepesine selam söylüyordu.
Hayatımda günlerce aç kalsam da midem bu duruma gelmezdi.
Yemek kokusu mu, parasızlık mı mideme vuruyordu, anlamadım.
Akrep yelkovan sanki durmuştu. Saat dört olmuyordu. Adımladığım kaldırımları tekrar adımlıyordum.
Büyük bir lokantanın önünden geçerken kokudan gözüm karardı. Düşmemek için kendimi zor tuttum.
Kaleye yakındım. Önünde park gibi bir yer vardı. Oraya yürüdüm. Bir banka çöktüm.
Çevre büfelerde tost kokusu gelmeye başladı.
Kendi kendime kızdım:
— Cebinde paran olsaydı böyle acıkmazdın. Gözlükçüye sinirin midene vuruyor. Beş lira bile indirim yapmaması senin midene hançer oldu.
Kadir gelene kadar oturduğum banktan kalkmadım.
Yanımda kalem kâğıt olsa Kadir gelene kadar bu efkârla on şiir yazardım. Kaldırımları adımlarken kafama yazdığım, türkü olarak söylediğim dörtlükler uçup gidiyordu.
Nihayet saat dört oldu.
Kadir kardeşim geldi.
Taksiye bindim.
İlk sözüm:
— Kadir üzerinde para var mı?
— Var.
— Taksiyi bir tekel büfesinin önüne çek.
Kadir, taksiyi tekel büfesinin önüne çekti. Kadir’den para aldım. Büfeden büyük bir rakı aldım. Taksiye biner binmez şişenin kapağını açtım. Susuz kafama diktim. Kadir kardeşim şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
— Öğretmenim sen içki içmezdin. Ne oldu, susuz rakıyı içiyorsun. Moralin sıfır.
Kadir’e baktım. Acı bir tebessümle cevap verdim:
— Kadir yabancılık zor. Parasızlık ondan kötüymüş. Sen gittin. Ben gözlükçüye gittim. Camı değiştir, dedim. Çerçeve de değişmeli, dedi. Hesap çıkardı. Sanki cebimdeki parayı saymış. Bir çorba parası bana kalsın, dedim. Kabul etmedi. Tüm parayı verdim. Kaldırımlarda yedi saat gezdim. Lokantaların önünden geçerken yemek kokusu geldikçe midem kazındı. Gözüm karardı. Kendime kızdım. Bu hale geldim.
Güzel yürekli Kadir Kardeşim bana döndü:
— Hala açsın. Aç karınla susuz rakı içiyorsun. Bir lokantada duralım. Yemek ye sonra rakını içersin.
Sevgiyle Kadir’e baktım:
— Çok sağ ol kardeşim. Yemek yemeyeceğim. Sür arabayı köyümüze gidelim.
Arabanın ön koltuğundaydım. Kapının camını sonuna kadar indirmiştim. Kadir gaza bastıkça serin rüzgâr yüzümü yalıyordu. Balmahmut’a kavuşmadan rakı şişesi yarının altına inmişti. İğdeli Köyüne kavuşunca şişenin dibinde az bir şey kaldı. Çatkuyu Köyüne kavuşmadan şişe boşaldı. Boşunu yol kenarına attım.
Ben ki içkiye alışkın değildim. Aç karınla içtiğim bir büyük şişe rakı hiç dokunmadı. Sarhoş olmadım. Sanki hiç rakı içmemiştim. Rakı mı alkolsüzdü, Kadir Kardeşimin taksisinin rüzgârı mı alkolü alıp götürdü, anlayamadım.
Kadir beni evin önüne bıraktı.
Kadir’e teşekkür ettim.
Sordum:
— Kadir, niye sarhoş olmadım?
Kadir güldü:
- Arabamın rüzgârı sarhoş etmiyormuş. Ben de yeni öğrendim.
Sevgili Kadir, seni hiç unutmadım. Babanı rahmetle anıyorum. Sana, eşine, çocuklarına sağlıklı, huzurlu ömürler diliyorum. Sizleri seviyorum.
Aradan yıllar geçti. Efkâr basınca rakı içmiyorum. Mahsuni Şerif’i dinliyorum.
Mamudo Kurban Niye Doğdun
Madem dünyaya dargınsın,
Mamudo kurban niye doğdun.
Kader yolunda yorgunsun,
Mamudo kurban niye doğdun.
Kurban gelir payın yoktur,
Haftan yoktur ayın yoktur,
Ankara’da dayın yoktur,
Mamudo kurban niye doğdun.
Kim okuyup yazar seni,
Rüzgâr değse bozar seni,
Ölsen kovar mezar seni,
Mamudo kurban niye doğdun.
Adam olmasaydın neydin,
Gelir miydin hiç bilseydin,
Keşke doğmadan ölseydin,
Mamudo kurban niye doğdun.
Akar yaşın şakır şakır,
Tahta döşek takır takır,
Ölüler senden rahattır,
Mamudo kurban niye doğdun.
Mahzuni işin doğrusu,
Öter zalimin borusu,
Dayımın öksüz yavrusu,
Mamudo kurban niye doğdun…
Aşık Mahzuni Şerif
YORUMLAR
Efkar bastığında insanin kendini müzikle, Asik Mahsuni ile terbiye etmesi ne güzel. İyi geceler, saygilarimla
Mahmut Cantekin
Selamlar, sevgiler.
Benim hayatım da "gurbette" geçti diyebilirim.Canım sıkıldıkça da "Ben gurbette değil,gurbet benim içimde "satırları aklıma gelir,güzel anılara yolculuk yaparım.Siz de aynısını yaşattınız,hemen komşunuz Selkisaray köyüne çok geldim görevim icabı 1980 lerde.
Parasızlık ayrı bir dert.Bazen "param olmadığına yanmam,paralı dostumun olmayışı kötü be" dediğim çok oldu.Size sağlıklı nice yıllar Mahmut Hocam.
Mahmut Cantekin
Sağlıklı, mutlu yıllar dilerim.
Selamlar, sevgiler.
Değerli Meslektaşım.
Yazınızı yüzümde tebessümler ve sanki eski bir dosta yeniden kavuşmuş olmanın sevinciyle okudum.
Evet sanki eski bir dostumdunuz. Zira ben de Afyon'da, sizin görev yaptığınız Sinan paşa'dan yaklaşık 40 kilometre aşağıda Sandıklı'da, Sandıklı İmam-Hatip Lisesinde 1996-2004 yılları arasında sekiz sene öğretmenlik yaptım.
Parasız kalmak ve gurbetlik zor. Ama yine de Kadir gibi bir dosta sahip olmak ve yıllar sonra o gün sizin için bir ızdırap olan bu anıları bu gün böyle tatlı tatlı anlatmak güzel değil mi?
Selam ve sevgilerimle değerli meslektaşım.
Mahmut Cantekin
Teşekkürler öğretmenim.
Selamlar, sevgiler.