- 1533 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
KÖY ODASINDA ALDIM-VERDİM
MAZİYE YOLCULUKLAR - 238
ÇATKUYU KÖYÜ ANILARI– 7
Çatkuyu Köyüne dışarıdan gelmiş, iki kişiydik: Öğretmen olarak ben, imam olarak Musa Hoca vardı. Şirin küçük köyün yabancıları iki devlet memuruydu.
Musa Hoca orta boylu, beyaz tenli, orta yaşlarda, kilosu yerinde bir arkadaştı. Afyon yöresinin çocuğuydu.
Evliydi. İki kızı benim öğrencimdi.
Musa Hoca, iyi bir arkadaştı. Sohbeti güzeldi. Bir araya gelir sohbet ederdik.
Ulaşım sorununu Jawa motoruyla çözmüştü. İyi bir sürücüydü. Jawa motora biner, toprak yolda tozu dumana katardı.
Bana da Jawa almayı tavsiye ediyordu. Jawa motor kullanmamıştım. Mobilet kullanan Jawa da kullanır, diyordu.
Bir gün denemek için caminin önünden Jawa’ya bindim. Köy girişindeki mezarlığa kadar gidip geldim. Bir Jawa almaya niyetlendim. Sonra vazgeçtim. Mobilet ile idare ettim.
Musa Hoca olgun, akıllı bir imamdı. Efendi bir insandı. Ben kendisini severdim. O da beni sevdiğini söylerdi.
Çatkuyu Köylü yaşlı bir kadın şehirde vefat etmişti. Cenazesini köye getirmişlerdi.
Köyün girişinde, köprünün karşısında musalla taşı vardı.
O gün Sinanpaşa ilçesine gitmiştim. Köye gelirken musalla taşının başında kalabalığı gördüm. Ne olduğunu anlamadım. Mobileti ve aldığım eşyaları eve bırakıp dönmeyi düşünüyordum. Musa Hoca el işaretiyle durmamı söyledi. Durdum. Yanıma geldi:
— Cenaze var. Namaz kılacağız, dedi.
Ben de:
— Mobileti ve eşyaları eve bırakıp geleyim, dedim.
Musa Hoca beni uyardı:
— Hemen namaza başlayacağım. Yetişemezsin. Köylü yanlış anlar. Cenaze namazına gelmedi diye laf olmasın.
Haklıydı.
Köylü safa durmaya başlamıştı.
Musa Hoca cenazenin yanına doğru yürüdü.
Ben de arka safta yerimi aldım.
Cenaze namazını kıldık. Köy mezarlığına doğru köylüler cenazeyi götürürlerken, mobiletle takip ettim.
Cenaze defin işlemi bittikten sonra Musa Hoca yanıma geldi:
— Mobileti ve eşyaları eve bırak. Köy odasına hemen gel. Odada dua edeceğiz. Geç kalma.
— Burada dualarımızı okuduk. Orada ne yapacağız.
— Mobileti bırak, hemen gel. Köy odasında nasıl dua edeceğimizi görürsün.
— Tamam, dedim.
Mobileti eve bırakıp köy odasına gittim.
Köylü, köy odasında toplanmıştı. Selam verip oturdum.
Musa Hoca yere oturmuştu. Yedi sekiz kişiyi isimlerini söyleyerek yanına çağırdı. Beni de çağırdı. Yanında yer gösterdi.
Musa Hocanın yanına oturdum.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Köye geldiğimden beri ilk cenaze töreniydi. Musa Hocanın kulağına ağzımı yanaştırdım. Yavaşça sordum:
— Ne yapacağız. Ben ilk defa böyle bir şey görüyorum. Bir yanlış yapıp köylülere mahcup olmak istemiyorum.
Musa Hoca içinde para olduğunu sonradan öğrendiğim elindeki bağlı çıkını göstererek:
— Bu çıkını ben sana vereceğim. Sana verirken “aldım-verdim” diyeceğim. Sen de yanındakine verirken “aldım-verdim” diyeceksin.” Yanındaki de yanındakine verirken “aldım-verdim” diyecek. Bu böyle şu kadar (sayısını unuttum) kez tekrarlanacak.
Okulda öğrencilerle “al satarım-bal satarım” oynarken oluşturduğumuz daire gibi daire oluşturmuştuk.
Musa Hoca dua okudu. Sonra elindeki çıkını bana uzattı:
— Aldım-verdim.
Ben çıkını aldım. Yanımdakine uzattım:
— Aldım-verdim.
Yanımdaki çıkını benden aldı. Yanındakine uzattı:
— Aldım-verdim.
O da yanındakine uzattı:
— Aldım-verdim.
Çıkın elden ele böyle birçok kez döndü. Sayı tamamlanınca Musa Hoca dua okudu. Vefat eden bayan için Allah’tan rahmet diledi.
Her cümlesinin bitiminde bize “âmin” demek düşüyordu. Biz de “âmin” diyorduk.
“Aldım- verdim” merasimi bitince Musa Hoca çıkını açtı. Çıkının içindeki paradan her birimize para verdi.
Ben verilen parayı almak istemedim.
Musa Hoca beni uyardı:
— Almak zorundasın. Gelenek böyledir. “Aldım-verdim” merasimine katılan herkese çıkından bir miktar para verilir.
Geleneğe uydum. Verilen parayı aldım.
Musa Hocaya dedim ki:
— Hocam, imamlar çoğunlukla almayı bilirler. Vermeyi bilmezler. Sen öyle yapmadın. Aldın. Bize de verdin. Allah senden razı olsun.
Güldü:
— Allah senden de razı olsun. Afyon’da görev yapan birçok imamın şehirde iki üç dairesi, iki üç dükkânı var. Benim bir şeyim yok.
Cevap verdim:
— Benim okulun bahçesine diktiğim kavaklarım var, çamlarım var. Benim de başka bir şeyim yok. Babam da varlığıyla anahtar teslimi Kâhta’da bir cami yaptı. Camideki ismi bize miras kaldı. Bir de Kâhta’da on dört oluğundan su akan çeşme yaptı. Çeşmeye adını bile vermediler.
Sevgili Musa Hoca, emekli olmuş, Afyon’a yerleşmişsin. Sana, eşine ve çocuklarına sağlıklı, huzurlu, mutlu yıllar dilerim.
Seni ve Çatkuyu Köylü Yörük kardeşlerimi unutmadım.
Güzel dostlara selam olsun.