- 517 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Pınar,ayazma,kaynak,göze,memba...
Bir dilde,herhangi bir nesne,kavram ya da olguya ne kadar çok "ad" verebilirsek,dil o kadar zenginleşir bence.
Türkçede bunun örneği çoktur.
(Sanırım başka dillerde de vardır.)
Çocukluğumuz bol bol "ekşimik" yemekle geçti.
Sonra bunun Anadolu’da "kesik" ya da "çökelek" diye adlandırıldığına tanık oldum.Ve ilk alışkanlıktan olsa gerek,halen benim favorim "ekşimik "olarak adlandırılması.
Dikkatimi çeken zengin bir durum "su" ile adlandırmada mevcut.
Kimi bir kıza ad olmakta,kimi soyadı,kimi de bir suyun tanımındaki alt başlığı...
Ama kullandığımızda da hemen aynı şeyler olduğunu anlayıveririz.Bu iyi bir şey işte!
Pınar,ayazma,kaynak,göze,memba.
Aralarında "nüanslar" olsa da anlattıkları hep suyla ilgili.
Belki başka başka denildiği yerler de vardır.
Kim bilir ?
YORUMLAR
Değerli hocam
Sizin de belirttiğiniz gibi pınar,ayazma,kaynak,göze,memba kelimeleri aralarında nüanslar olan ama suyla ilgili olan kelimelerdir. Mesela ayazma aslında Hrıstiyanlarca kutsal ve pek çok derde deva olan suları ifade eder. ( Müslümanlar arasında da kutsal olduğuna inanarak bu suyu içen ya da kullananlar vardır.)
Bu arada doğrudan doğruya aynı şeyi ifade eden fakat farklı kelimelerle dile getirdiğimiz şeyler de var:
Mesela ölüm, ya da öldü kelimesi yerine kullandıklarımıza bakalım..Say say bitecek gibi değil.
Hela mesela...Yüznumaradan ayakyoluna, memişhaneye, hatta tuvalete, lavaboya kadar...
Ve Kadın...Saçı uzun aklı kısadan, kaşık düşmanına kadar, eş den eksik eteğe kadar...
Diyorum ki keşke mesela bilgisayarı biz icat etseydik de ona binbir isim verseydik...
Selam ve sevgilerimle.
sabri ayçiçek
Bir makalede İngilizcenin bu yolla bir milyon kelimeyi geçtiğini okumuşdum da şaşırıp,kalmıştım.Ama yine de dili zenginleştirmek için de yazmak yazmak gerekir.İyi geceler dileğimle.