TÜRK'ÜN İRADESİ
İradenin iki temel yapısı vardır. ilki seçme ve karar kılma, ikincisi ise düşünceyi harekete geçirmedir.
Beğenerek seçtiğimiz kendi seçimimiz olan herhangi bir şeyden hüsrana uğradığımızda,
karar mekanizmamızda bir zaaf oluşur ve kendimize güvenimiz kaybolur.
Kontrol etme içgüdümüzü bile yitiririz. Karar vermek sonuç bildirgesidir ki irademizin bir başka şeklidir.
Aslında günlük hayatımızda karar vermek zorunda bırakıldığımız çok şeyler kendiliğinden oluşur.
Mesela nefret ettiğiniz bir insanı evinizde Tv seyrederken anında görebilirsiniz.
Yada sevmediğiniz sesler her akşam Tv ekranlarından size ulaşır.
Sizin o an ki iradeniz veya vereceğiniz kararın hiç önemi olmadan şarlatan bir televizyonculuk anlayışı sizi mahkum alır.
Hatırlayın lütfen.
Show tv ilk kuruluşunun ardından tam 3 sene kadar hiç değiştirmeden,
neredeyse reklamlar bölümündeki logo’yu ve o iğrenç sesi Türk Milletine ezberletti
ve Türk Milletinin iradesine ve karar verme içgüdüsüne böylece el koymuş oldu.
Kimsenin de itirazı olmadı. İlginç tabi ki.
Toplum irade mekanizmamızın ne kadar zaafa ugramış olduğuna yada zerrece bulunmadığına bir işaret veya bir örnektir doğrusu.
Biz yinede konumuza dönelim.
Çok öncesinden kendimizce karar verdiğimiz mesleğimize, hedef olarak ulaştığımızda irademizin olgunlaşmış olduğunu görürüz.
Eskilerin dediği gibi ( İstemek başarmanın yarısıdır )
Birde başkalarının seçimleriyle harekete geçenler var ki bu tipler kararsızdır daima.
İrade yapısı zayıf ve başkalarının idaresi altında hayatlarını idame ettirirler.
Karar verme kişinin aslında çocukluk döneminde başlar.
Saglıklı bir çocuk içinde çelişki yasamadığı yada mecbur bırakılmadığı sürece, iradesini hayatının her döneminde gösterir.
İrade, çelikleşmiş karakter demektir. Bir başka deyimle ( Tuttuğunu koparabilmek )
Halbuki ne kadar önemlidir bu.
"Valla böyle olsun istemiyordum. "O" zorladı yaptım; pişmanım" demek kaçak güreşmektir.
Yani bir başka isimle asalaklık ve zayıf bir karakter hissidir.
Karar vermek ise, bir bütüne ulaşmak için mücadele etmek demektir.
Birini suçlamak için işaret parmağınızı o kişiye uzatabilirsiniz.
Fakat unutmamak gerekir ki diğer parmaklarınız sizi gösterir.
Kısacası hayat mücadeledir.
Zor bir dünyanın içinde uyanık kalmaktır.
Hayat paylaşımdır.
Suçlarken suçlanacağımızı unutmamak gerekir.
Sabır şerbetinden kana kana içmek için, insanı insan yapan değerlerden nasiplenmek gerekir.
İnsanlığın fikir dünyasını yani ana yapısını güzel şeyler ile doldurmak için,
yaşadığın koşul veya sürece göre maneviyata sarılmak gerekir.
Zaman sonra boşluğa düşüp iradene hükmedilmesini istemiyorsan,
gözünü para hırsı bürümüş, geçmişin çakal sosyalistlerinin, medyanın her alanını eline geçirerek seni oynatmasını istemiyorsan,
kendi içinde oluşturduğun Milli iradeni konuşturabilmek için karar verme mekanizmanı kullanabilmesin.
Yani?
Yani söz hakkına sahip olmalı, seni aptal yurduna koyan, İman’sız, maneviyatsız zümreyi iradenle alt edebilmelisin.
Nasıl olur bu iş?
Elbette, kişinin tek başına yapacağı bir iş değildir bu.
Karar verme mekanizması gelişmiş, çelik gibi iradeye sahip bir Millet tasavvur edebiliyormusunuz?
Aman Allahım. Ne muhteşem olurdu.
Ülkenin kaderi eskinin takunyacılarına havale edilmez aksine, ülkenin bu makus talihi çoktan alt edilmiş olurdu.
Ne demek bu?
Milli iktidar başa gelirdi.
Akıl konuşurdu.
Sistem otururdu.
Sözüm ona senin kararsızlığın neticesi meydanlar böyle geçmişin softalarına kalmaz,
Milli iraden sende çoktan şekil bulmuş olurdu.
Kararsızlık ve iradesiz yapımız bakın nelere maal oluyormuş.
Konu Ali Veli olayı olsa Amenna!
Brey sonuçta toplumu oluşturuyor. Ve netice hepimizi ilgilendirir hale geliyor.
Özlemini çektiğimiz tek şey; çelikleşmiş, karar verme mekanizması gelişmiş, Milli iradesi oturmuş bilinçli bir Millet.
Bu kadar zor olmasa gerek bu.
Kişinin kararsız kalmasına neden olan sebepler, bir kere doğru düşünememektir
Sebep ne olursa olsun kişi en önce doğru düşünmesini bilmek zorundadır.
Yani sandığa yansıyacak kişinin iradesi, güçlü bir karar vermışliğin neticesi olmalıdır.
Çünkü o güçlü karar verme içgüdüsünde yüksek bir ahlak ve gelişmis bir zeka pırıltısı vardır.
Türk budur. Türk böyle olmalıdır. Türk safsata ile, çelişkiler ile boğuşmamalıdır.
Bir ton kömüre iradesini satmamalıdır. ( maalesef satılıyor. )
Aslında bütün bu özlemini çektiğimiz hususlar için, işin başka boyutlarıda var.
( Ahlaki boyut. )
İnanç boyutu.
Ve öze dönme, özünü benimseme.
Elbet de bunlar sağlanmadıkça, olay sadece Ayşe Fatma hadisesinden ibaret kalır.
Konu gelmişken, yurt dışına çıkmak isteyen Türkiye’den bir çok dostlarım benden bilgi istiyor.
Hemen hemen hepsininde ortak bir şikayeti var. Türkiyenin ekonomik şartları.
Ve Türkiye’den yurt dışına çıkamamak gibi zorluklar.
Bu kadar sabırsız olmamak gerekir.
Bu isteğiniz başınıza getirdiğiniz Tayyip amcanıza ayıp ve hakaret sayılabilir.
Tayyip amcanıza kalırsa ülkeyi Ay’a bile ulaştıracak.
Ve oradan sizlerin Mars, Merih hatta Satürn’e bile seyahat etmenizi sağlayacak.
Nasılmı?
Taliban bir çapulcunun dizi diplerinde aldığı feyz’leri üstü örtülü sana uygulayarak.
Senin olgunlaşmamış iradene hükmederek.
Sakın yurt dışına çıkmak isteyen vatandaşlarımızla alay ettiğim sanılmasın.
"Azimle yürüyen ayak beton deler"....öyle derler.
İradene egemen ve fakat vijdanına esir ol ( Eflatun )
Ne ekersen onu biçersin diye de bir söz vardı yanılmıyorsam.
Selam ve dua ile...
K.Kurultay