Bazen de santim hesabı kurtuluyoruz o kurşunlardan
O günlerde oğulları asker olan anne ve babaların dramatik hallerine tanık olmuş, o güne kadar ki yaşantımda, kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Ben eskiden böyle duygusal değildim. Duygusal anlarım olurdu elbette ama böylesine yoğun bir şekilde yaşamazdım duygularımı.
..Üç ay önce gitmişti askere bu genç diğer arkadaşlarıyla birlikte, o gidenler izne geliyor bu gelemiyordu,nedeni ise muşta özel tim olarak askerlik yapıyor olmasıydı..
. Özel timler, sıradan askerlerin aksine, iki ay sonra ancak izne gelebiliyorlarmış.
O gencin babası sabah erkenden kafeye gelmiş, oğlum akşamdan beni aradı baba sen kafeye git oradan sana yardımcı olurlar dedi. Bugün tatil ya oğlum çarşıya çıkacak onu, oğlumu görebileceğim dedi. Baba yaşlıydı, İçanadolu şivesiyle konuştuğu için, ne söylediğini pek anlayamıyordum ama ne hissettiğini çok iyi anlıyordum bu yaşlı adamın..
Ne konuştuğu değil, neler hissettiğiydi önemli olan, ‘’üstelik zor nefes’’ alıyordu.
Belli ki baba hastaydı, oğlunun asker olması onu iyice üzmüş, birde gelemeyeceğini öğrenince iyice çökmüştü, oğlunun askere gidişi.. Babayla karşılıklı konuşamasak da, buna gerek yoktu duygular aynı, hissettiklerimiz aynıydı çocuklarımız aynı yaşta ve üstelik arkadaşlardı. Baba epeyce oturup oğlunu bekledi ama oğlu nete gelememiş, konuşamamışlardı. Baba mecburen kalktı, ben gideyim galiba oğlum gelmeyecek, eğer ben giderde arkamda oğlum gelirse bana haber verir misin? Dedi.
..Elbette haber veririm, ararım seni, sen hiç merak etme dedim, ve baba üzgün bir şekilde çıkıp gitti kafeden.. Aradan bir saat geçmişti ki, adamın oğlu internetteydi ve ben hiç vakit kaybetmeden, bana bıraktığı ev telefon numarasından evini aradım, anne baba koşarak geldiler kafeye, kafeye geldiklerinde her ikisinin de gözleri yaşlı, titriyorlardı, her ikisi de heyecanlı, her ikisi de telaş içerisindeydiler. Az şey miydi oğullarıyla karşılıklı konuşacaklardı.. .
...oğulları girdiği kafede çalışan bir kamer bulamamış, bizdeki kamerayı da oradaki bilgisayar açamayınca babanın gözyaşları yanaklarından yuvarlanmaya başlamıştı. Baba gözlerinden yaş değil de adeta yüreğini akıtıyordu, resmen acı akıyordu gözlerinden. Hem baba hem de anne endişeli- endişeli çaresiz bir şekilde bakıyorlardı bilgisayar ekranına.
..Baba, çok zoruma gitti çok, oğlum çok iyidir, bağırsam kızsam başını kaldırıp da yüzüme bakmaz bana hiç karşılık vermez, vermedi de.., diyordu o yarım anlaşılmaz Türkçesiyle. Ana babayı anlayabilmek için ana baba olmak lazımdı, yoksa o duyguyu anlamak hiç de kolay değildir çocuklar için..
..Yaşlı karı koca oğullarını kameradan görememişlerdi ama gene de oğullarının karşılarında, o karanlık kutunun ardında olduğunu biliyorlardı.Oğullarının askerlik yaptığı yerde çatışmalar tam gaz devam ediyor, haber saati geldiğinde ise bu yaşlı karı koca TV ekranına kilitlenip kalıyorlarmış, haberler sona erinceye kadar..
..Bu durum bile bu yaşlı ana vede babayı çok mutlu etmiş sevindirmişti.. Oğullarıyla ancak birkaç kelime konuşabilmişlerdi. Oğlu, baba haftaya şehre ineceğim oradan daha geniş bir şekilde konuşuruz deyince, ana baba peki deyip, ayrılmışlardı oğullarından. ..Biz devam ettik konuşmaya, daha doğrusu Gökhan la konuşuyorlardı,Gökhan da…, konuşmaları kısaca bana özet geçiyordu . Konuşmaların tamamını kayıt altına almıştık, tamı tamına on beş sayfa tutmuştu. İnşallah ona bir şey olmaz da askerliği bitirip, askerlik dönüşü bu konuşulanları ona hediye ederiz, diye konuştuk Gökhan la. ..Acaba..,Gökhan’la ikimiz neden böyle düşünüyorduk?
..Çünkü askerlik yaptığı yerde sürekli çatışmalar oluyordu ve bazen mermilerin başımızın üzerinden geçip gittiğini görüyoruz,Bazen de santim hesabı kurtuluyoruz o kurşunlardan,diye yazışıyorlardı Gökhan la.Her an bir mermiye teslim olabiliriz arkadaşlarla ve bu kurşunlar ne adres soruyor, nede kimlik.Her an arkadaşların vede benim postumuzu delebilir bu mermiler derken , ekliyordu, sakın anne vede babama bu yazdıklarımdan bahsetmeyin, çünkü onlara kolay bir askerlik yaptığımı söyledim diye de tembih ediyordu Gökhan’a..
Sadece o değildi elbette, tüm askerler için bu dileklerim geçerliydi. Neler konuşuldu onları buraya kayıt etmek istemedim, keşke etseydim, neden?Çünkü hepsi bir anda silinip gidince çok üzülmüştüm ama daha sonraları genç askerden sağlıklı bir şekilde gelince, artık o yazılara gerek yok, her şey geride kalmış, olan olmuş, geçen geçmişti nasılsa..,. Ben o gencin vede Gökhan’ın yazışmalarından çok etkilenmiş, içim yanmış gözlerim dolu-dolu olmuştu ama yaşlarım akmıyordu.
..Benimde en yakın zamanda iki askerim olacaktı ve ben onları daha askere göndermeden özlemiştim bile.
.. Güne endişeli ve de sıkıntılı başlamıştım, sebep mi? Belli bir sebebi yoktu Serkan’ın gece eve gelmemesi yeterli değimliydi? Sadece o gece değil, bir gün öncede eve gelmemiş, kafede sabahlamıştı..Serkan, bir gün, iki gecedir ayaktaydı. Sabah erkenden kalkıp bir an evvel kafeye gideyim de, Serkan’ı eve yollayıp yatsın uyusun diye düşündüm. Bu düşünceler arasında çıktım evden ve hızlı adımlarla kafe’nin yolunu tutmuş, bir an evvel kafeye varmak istiyordum... Kafe’nin önüne geldiğimde ise kafe’nin kilitleri üzerindeydi ve kafe kilitliydi.Anahtarlarda Serkan da olduğu için kafeyi açıp içeriye girmem de mümkün değildi.Telefonum olmadığı içinde kimseyi arayıp haber de veremeyince ne yapmam gerekiyorsa onu yapacaktım, başka çarem yoktu..
..Hepsi birden içerdedir diye düşünerek, camdan içeriye baktım, içerde kimseler yoktu. Şarteller’in olduğu yer yüksek olduğundan dolayı sandalye üzerine çıkıp, indiriyorduk şarteller’i, sandalye şartel’in altında duruyordu. Kafe resmen kapalıydı. Ben bir anda donup kalmış ne yapacağımı şaşırmıştım. Adeta şok olmuş bir şekilde neyi düşüneceğimi bilemiyordum.
.. Bu oğlan nereye gitti böyle deyip, bakınıyordum sağıma soluma Sağa sola bakınıyor, neler olup bitiyor anlamaya çalışıyordum. Ne oldu da kafe kapalıydı? Düne geri dönüp, dünden bu yana neler olup bittiğini düşünüp, gözden geçirmeye başladım... Aklıma ilk gelen şey, arkadaşı gece saat dörtte beni arayıp, Serkan’ı sorması oldu. Sonrada, ha yanlış oldu diyerek telefonu kapatmasıydı. O arkadaşıyla beraber bir kafe’nin bilgisayarlarını yapıyorlardı. Arkadaşı, orada olduğunu söylemişti, yani PC leri yaptığı kafede, bu biraz beni rahatlatmıştı ama o an düşünemedim, kendisinin orada olduğunu söylemişti, Serkan burada olduğunu söylemedi ki,
Yoksa kendiside mi orada değildi?
İyide o bana, Serkan nerde diye sormuştu, yoksa sormamıştı da ben mi yanlış anlamıştım gecenin o saatinde, uykulu- uykulu
Ya Allahım neler oluyor, kafam allak bullak olmuş, her şeyi birbirine karıştırmıştım.
..Gecikmelide olsa aldı mı beni bir telaş…Bir yandan da Acabalar beynimi paramparça edecek şekilde oradan oraya dolaşıp duruyordu Serkan’ı
Arkadaşı, Serkan’ı gecenin o saatinde neden arıyordu?
Yoksa Serkan’ın başına bir şey mi gelmişti de bunu bana söyleyemedi?
Eğer Serkan’ın başına bir iş gelmiş olsaydı beni arayıp haber vermezler miydi?
Verirlerdi her halde diye düşündüm. Evin yolu bitmiyor uzadıkça uzuyordu. Arkadaşı bizimle aynı mahallede oturuyordu, doğrudan onların kapısına gittim. Zili kaç kez çaldım hatırlamıyorum. Arkadaşının annesini tanıyordum, hem de onunla aynı yörenin insanıydık, annesi bize gelmiş oturmuştu ama ben ilk kez onların kapısına gidiyordum. ..Kapıyı arkadaşının annesi açmıştı bana.. sabah daha erken olduğu için, henüz pijamaları üzerindeydi kadının ve içerden ilahi sesleri geliyordu sabah- sabah. O ailenin hemen hepsini tanıyordum ve birçoğu sinir hastası olma düzeyindeydi ve bu durum sonrası, eşinden ayrılanlarda vardı. Bu kadın da, hala kocasıyla bir arada olması beni şaşırtıyordu..Kocası, belki de kadının kardeşlerinden korktuğu için hala daha bir aradaydılar, kim bilir… Çünkü kadının kardeşleri tam bir ‘’psikopat’’ ve her biri birer baş belasıydı.
,,, Bu kadın kafeye gelmiş, herkesin önünde oğluna tekme tokat giren, ve asla ağzından çıkanı kulağının duymadığı bir kadındır. O an bunları düşünecek halde değildim ama gene de her şey bir film şeridi gibi kafamın içerisinden geçiyordu işte. Kadın kapıda beni çok iyi karşılamıştı. Ben ise hemen oğlunu sordum, senin oğlun nerde? Diye sorunca Kadın, az önce geldi, bir bardak çay içti yattı dedi.
.. Ona Serkan’ı soracaktım bunlar beraberdi, beraber çalışıyorlardı..ben kafeye gittim ve Kafe kapalıydı, anahtar bende yoktu, Serkan da yoktu kafede, beni de aramadı, gece de eve gelmedi, nerde olabilir bu çocuk dedim telaşlı -teleşlı.
Kadın, bir dur bakalım, bu kadar telaş etme, istersen bir sorayım oğluma, deyince.
Sor –sor zaten bunun için eve uğramadan direk buraya geldim..Kafeye gittim, kafenin kapalı olduğunu görünce, mecburen geri dönüp, buraya geldim, sor bakalım Serkan’dan haberi var mıymış, dedim.
.. Kadın içeriye oğlunun yanına gitti ve hemen geri geldi. Beraberlerdi, birlikte geldiler, sanırım siz yolda geçiştiniz deyince, oh be…, derin bir nefes alarak rahatlamıştım ama bu kez de kızgınlığım başlamış, git gide de artıyordu. Hemen oradan ayrılarak, kafeyi açmak için geri dönmek istiyordum ama ne mümkün, kadın beni bir çeneye tuttu, susmuyordu. Ben bir basamak iniyorum merdivenlerden, kadın başını biraz daha uzatıyordu dışarı doğru.
,,Çok geç kalmıştım, daha eve uğrayıp anahtarı alacaktım, çünkü Serkan Kafe dedir düşüncesiyle,Gökhan’dan anahtarı almadan çıktım evden..Eve uğrayıp anahtarı alacak,yeniden kafeye doğru yola koyulacaktım..Kafede beni işler bekliyordu, sadece kafenin temizliği tam bir saatimi alıyordu..
....Kadına çok geç kaldım, daha kafeye geri gideceğim, çok merak ettim çok korktum oğlumun başına bir şey mi geldi diye....Akşam eve gelmedi, sabahta onu kafede göremeyince, ödüm koptu, ne edeceğimi şaşırdım ve direk buraya geldim kusura bakma sizi de rahatsız ettim..,dedim ve hızla indim merdivenleri, tam evinin köşesinden dönerken kadın arkamdan bağırdı, bu kadar üzerlerine düşme onlar büyüdüler- büyüdüler, sen de bu durumlarına alış artık diye seslendi bana. Kadın çok haklıydı aslında, onların bu hallerine alışmam gerekiyordu, onları kendi başlarına bırakıp, onları uzaktan takip etmem lazımdı ama gel de bunu bana anlat anlatabilirsen.
..Çok kolay değildi benim durumum, hem de hiç kolay değildi, beni kimse anlamıyor, kimsede benimle empati kurmadan sürekli bana, sen geri çekil onlar halleder diyorlardı.. Evet,, onlar büyümüş her biri birer genç olmuşlardı bunun da farkındaydım. Sanırım bu fikre alışmam gerekiyordu da, nasıl?
..Kadının evinden zorda olsa ayrılıp kendi evime girdim, Serkan’ın yattığı odaya baktım, Serkan adeta yatağa serilmiş yatıyordu. Öylesine yorgun görünüyordu ki, ağzı bir karış açık, uyumuyor, kendinden geçmiş bir durumdaydı. Nasıl bir durumda olursa olsun, Serkan’ı yatakta görünce üzerimden o tonlarca yük kalkmış, hafiflemiştim. Derinden bir nefes daha çektim içime ve cebinden kafenin anahtarını aldım, anahtarı alırken de ona bakarak, sen beni bir gün öldüreceksin ama bakalım ne zaman.
.. Doğruca kafeye geri geldim, Kafenin her yeri toz içerisindeydi. Bir yandan temizlik yapıyor bir yandan da olanları düşünüyordum, yarı sesli yarı sesiz. Okadar alışmıştım ki sesli düşünmeye, yaptığım en iyi iş bu olmuştu benim, sesli düşünmek.. .Yorgun düşmüş ayakta duracak halim kalmamış, beni yerden kesecek bir yer aradım kendime ama böyle bir yer yoktu, en azından öyle bir yer kafede yoktu... Oturdum ve düşündüm, Bu hayatı yaşaması ne kadar da zormuş meğer ve ben bunu, bu hayatı tek başıma göğüslemeye çalışıyorum. Ayakta kalabilmek elbette ki çok güzeldi, verdiğin mücadeleden galip çıkabilmekte.. Bütün bunlar insana gurur veriyordu ama insan bu mücadelenin sonunda bir ödül de almak istiyordu hani hayattan ayrıca..
..Tabi ki bu bir tenekeden madalya olmayacaktı, sadece biraz daha kaliteli bir yaşamı hak ettiğimi düşünüyordum. Kimse hak ettiği yaşamı yaşamıyordu belki ama ben gerçektende çok çalışıyordum. Belki de benim yaptıklarım hamallıktan başka bir şey değildi.. planlı programlı hiç değildi. Hayatın önüme koyduğu engelleri kör ‘’papula’’ ebe’ gibi aşmaya çalışıyordum o kadar Ne olursa olsun gene de küçük de olsa bir ödül istiyordum hayattan
. Güne kötü başlamıştım ama gün hareketli bir gün olacağa benziyordu.
..O günkü kazancımız, fena değildi, öylene kadar elimize geçen parayı bazen gün boyu kazanamıyorduk ama o gün işlerimiz iyi gidiyordu... Benden kısa bir süre sonra da Gökhan geldi Kafeye, kafede ikimizdik. Kafeye gelen müşteriler önce Serkan’ı soruyorlardı, çalan telefonu açınca da gene Serkan’ı soruyorlardı. Soranlara, Serkan yarına zor gelir buraya diyorduk.
Serkan’ın Bitirmesi gereken işleri vardı, bir yandan da onlar arıyordu, işlerini yapıp yapılmadığını soruyorlardı bize... ..Yaptığı işler iyi idi ama çok ucuza yapıyordu ,işi.
İşi, arkadaşı buluyordu ama işin ustası Serkandı, yani alması gereken paranın çok altındaydı aldığı para.., işi arkadaşı bulduğu için yarı yarıya ortak çalışıyorlardı.Yaptıkları işi başkaları beş bin den aşağı kimse yapmazdı da, bunlar piyasa oluşsun diye, işi ucuza yapıyorlardı, henüz para alamamışlardı ama bakalım hele iş bir bitsin de, o zaman bakacağız ne kazandıklarına.
.. Gökhan’ın morali bozuktu o aralar. Gökhan aşıktı, yemek yemiyor konuşmuyor çok da sinirliydi. Ona bir şey diyemiyordum çünkü yaşı her şeye müsaitti. Beni o gün akşama kadar kafede tutmuş eve yollamamıştı. Tamam, oğlum ben buradayım, hadi sen çık biraz gez dolaş, dedim ona ama hayır, ne kafeden çıkıyordu ne de doğru dürüst konuşuyordu benimle, aksi sinirli ve de huysuzdu. Bir arkadaşı gelince, ben hemen çıkıp eve gitmiş, eve geldiğimde ise Serkan hala derin bir uykulardaydı, beraber çalıştığı arkadaşı ise çoktan kalkıp işine gitmişti bile.
..Yemeği ısıtmış, yanında da bir salata yaptım, Serkan’ı uyandırmak için odasına gittiğimde ise buna gerek kalmadı, çünkü ev sahibinin oğlu Nuri, yukarıda gürültüye başlamış,Serkan’ı uyandırmıştı bile. En sinir olduğu şeydi gürültü. Yanına gittiğimde ise Serkan uyanmış televizyon seyrediyordu. Yanına, yatağının kenarına oturdum elimi elinin üzerine koydum, koyar koymaz bir hiddetle elini çekti elimden, o an bir sızı indi göğsüme. Bana her zaman aynı şeyi yapma,sabah zaten akılım başımdan çıkmıştı…, bak arkadaşın çoktan işin başına gitti bile deyince, çileden çıkmış ve olanca gücüyle bağırmaya başlamıştı odanın içerisinde . Serkan’a, her hangi bir hareket yapmadan, sakin bir şekilde ona neden geri zekalılar gibi bağırıyorsun dedim..
.. Serkan,, sen de beni deli ediyorsun böyle anlamsız sorunlarınla, ben kaç saattir uyumadım bana ne ondan bundan, dedi sinirli- sinirli.Ben yine sakinliğimi koruyarak, hadi kalk yemeğin hazır dedim..
.. Serkan, hiç yerinden kıpırdamadı.
Yeniden, hadi kalk yemeğin hazır dedim
Serkan yine hiç oralı olmadan öylece televizyona bakıyordu.
Mutfağa gidip, tepsiye koyduğum yemeğini yatağına kadar getirince, hemen kalkıp yemeye başladı, kabahat bendeydi onu bu duruma ben alıştırmıştım çünkü. Serkan’a, Gökhan, Erol’u askere yolcu edecekmiş, sen git, Gökhan’ı gönder dedim.
Serkan bana baktı ve başını salladı.
Bu baş sallama hangi anlamdaydı onu anlamayınca, sordum, hangi anlamda başını salladın sen,
Evet mi?
Yoksa hayır mı?
Erol benim eski mahalle komşumun oğluydu, oğullarımın da arkadaşı.., askerdi, izine gelmiş o gece geri dönüyordu, Çok ısrar etmişti Gökhan’a beni, sen gel uğurlamaya diye. Bende, madem okadar ısrar etti, sen de git demiştim Gökhan’a ama Gökhan’ın gidebilmesi için, önce Serkan’ın kafeye gitmesi gerekiyordu..Serkan,Erol’a öylesine sinir oluyordu ki, sırf onun için kafeye gitmeyebilirdi, okadar yani..Gökhan çok sıkıntılıydı, arkadaşını yolcu etmeye gitmesi ona iyi gelebilir, hem de onun içinde bir değişiklik olur diye düşünmüştüm
.. Serkan’ın bir başka arkadaşı kapıya gelince, mecburen kalkmış onunla çıkıp gitmişti evden.
Aradan çok zaman geçmeden Gökhan eve gelmişti ama çok iyi görünmüyordu
Gökhan’a…, eve neden geldin?, hani gitmiyor musun Erol’u yolcu etmeye diye sorunca Gökhan, bana ne ya bir yere gitmiyorum ben dedi
Önce şaka söylüyor zannettim, baktım üzerini değiştirip pijamalarını giyidi geldi oturdu, ve de yattı. Karnın aç mı diye sordum?
Gökhan, evet karnım aç dedi. Bezelye yemeği var ısıtayım mı diye sorunca da.
Yok, bana yumurta kır dedi.
İyi, bende ona yumurta kırdım tavada, tepsiye koyup yemesi için odaya, yani yanına getirip verdim, yedi.
.. Gün boyu öylesine yorulmuştum ki, ayakta duracak halim kalmamıştı benim
Serkan’ın yatağını toplamamıştım, nasılsa akşam oldu, gelirse eve eğer direk yatar, diye düşündüm..Ben uzandım Serkan’ın yatağına, uzanır uzanmaz da uyumuştum. Telefonun sesiyle uyandım, arayan Serkan’dı, Anne ben bu gece de kafedeyim, haberin olsun diye aradım seni deyince,
Sabah yaşadıklarım aklıma geldi ve bir anda sinirlerime hâkim olamayıp ona bağırdım, kimler var? Yine kim için kalacaksın kafede , Söylerse sanki tanıyacakmışım gibi ..
Serkan, yukarıya dört kişi geldi onlar için mecburen kalacağım dedi.
Gökhan’a baktım, Gökhan uyuyordu televizyon açıktı. Televizyonu kapatıp Gökhan’ı da uyandırıp her ikimizde yataklarımıza gittik Serkan artık alışmıştı bu duruma, gündüzleri akşama kadar yatıyor, sabaha kadar oturuyordu
Gündüz Yavuz..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.